"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/136 Esas, 2023/2 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/831 Esas, 2019/1205 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının haksız ele geçirilmesinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 1490 ada 302 parsel sayılı taşınmazın muris adına kaytlı iken, mirasçılardan ...’in sadece kendisini mirasçı gösteren veraset ilâmı alarak dava konusu taşınmazı mülk edinmek isteğini, bu durumun öğrenilmesi üzerine veraset ilamı iptal ettirilerek doğru veraset ilâmı alındığını ve tapu iptal ve tescil davası açıldığını, taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmaları başlayınca dosyanın Kadastro Mahkemesine devredildiğini ve mahkemece müvekkiller adına tescil kararı verildiğini, davanın kazanılmasından sonra tapuya gidildiğinde dava devam ederken birkaç kez el değiştirmiş olduğunu ve en son cebri icra yoluyla ...’a satılmış olduğunu öğrendiklerini, Kadastro komisyonu tarafından taşınmaz davalı olduğu için malik hanesinin boş bırakılması gerekirken tapunun oluşturulduğundan belirlenecek tazminatın Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra açıldığını, mevcut zararın oluşması için tapu maliklerine karşı tapu iptal davası açılması ve davanın da reddine karar verilmesi gerektiğini, böyle bir dava olmadığından zarardan söz edilemeyeceğini, husumetin Hazineye düşmediğini, diğer mirasçıya dava açılması gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile zamaaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrar ederek, kadastro kesinleşmeden malik hanesi doldurularak kadastro memurlarının hatası nedeniyle taşınmazın müvekkilerin ellerinden çıkmış olduğunu, 2014 yılında, bir kısım diğer hak sahipleri tarafından, mevcut maliklere yöneltilen davanın reddildiğini, zamanaşımı gerekçesini kabul etmediklerini yolsuz tescil durumu olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı açılacak davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin bir gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davaları 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuş olduğunu, eldeki davada tapu sicilinin tutulmasından doğduğu iddia edilen zararın tazmini istendiğine ve bu alacakla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığına göre, bu zarar alacağının da 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğunun kabulü gerektiğini, dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 1490 ada 302 parsel (eski 478 ada 4 parsel) sayılı taşınmazın davacıların kök murisi ... oğlu ... adına kayıtlı iken mirasçılardan ...'in aldığı veraset ilamı ile dava konusu taşınmazı adına intikal ettirdiği, diğer mirasçılar tarafından veraset ilamının iptali ile tüm mirasçıları gösterir yeni veraset ilamı alınarak ketmi verese nedenine dayalı olarak ... aleyhine 1940 yılında tapu iptali ve tescil davası açtıkları, davalı ...'in dava konusu taşınmazı 1952 yılında dava dışı ...'a satış suretiyle devrettiği, ...'ın da ...'a satış suretiyle devrettiği, 1969 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın 478 ada, 4 parsele revizyon görerek 1/2 payının ..., 1/2 payının ... adına tespit gördüğü, askı ilan süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle kadastro tutanağının 1971 yılında kesinleştiği, ifraz nedeniyle taşınmazın 302 parsel numarasını aldığı, ...'nin 1993 yılında dava konusu taşınmazdaki payını satış suretiyle devrettiği, 2003 yılında dava konusu taşınmazın ihale yoluyla satıldığı, dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tutanağı tutulmuş olması nedeniyle davacıların Kahramanmaraş Asliye Hukuk Mahkemesine açtıkları dosyanın Kadastro Mahkemesine devredildiği, Kadastro Mahkemesinin 19.11.2002 tarihli ve 2002/1 Esas, 2002/165 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın davalılar ve dahili davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile, davacılar adına payları oranında tesciline karar verildiği, kararın 18.03.2004 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme tarihi itibarıyla zararın doğduğu ve bu tarihte tazminat alacağının muaccel (istenebilir) hale geldiği, öte yandan davalı Hazine vekilince (esasa cevap süresi içinde) açıkça zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmakla, bu kapsamda on yıllık genel zamanaşımı süresinin eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla dolduğu anlaşıldığından başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; zamanaşımının başlangıç tarihinin mevcut malik ...’a açılan davanın kesinleşmesiyle başlayacağını, geri alınma yolu denenmeden dava açıldığından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği halde zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini yolsuz tescil nedeniyle yerinde olmadığı husunu ilave etmek suretiyle istinaf dilekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi.
7. 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 13.12.1982 tarihinde, dava konusu taşınmazın kök parseline ilişkin olarak, davacı ve murislerince Asliye Hukuk Mahkemesine açılan tapu iptal ve tescil davasında, verilen kararın temyizi üzerine, temyiz incelemesi sonucunda, önceden genel mahkemeye açılan davaların varlığının kadastro tespitinin kesinleşmesine engel olacağı düşünülerek dosyanın kadastro mahkemesine devrine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulması üzerine, dosyanın bozmaya uyularak Kadastro Mahkemesine devredildiği, Kahramanmaraş Kadastro Mahkemesinin 2002/1 Esas, 2002/165 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği ve ilgili hükmün temyiz incelemesinden geçerek 18.03.2004 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakta olup, zararın işbu tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla davanın 17.10.2017 tarihinde açılmış olduğu ve davalı idarece zamanaşımı defiinde bulunulmuş olduğu gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, belirtilen gerekçe ile esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.