"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/313 Esas, 2023/816 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Menderes 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/95 Esas, 2022/297 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini, mümkün olmadığı takdirde kamulaştırmasız el koyma nedeni ile tazminat istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.01.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı Hazine vekili Avukat Ayşe Ümit Yeğenoğlu gelmiş, diğer davalı idare ve davacılar vekilleri duruşmaya katılmamıştır.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir ili, Menderes ilçesi, Gümüldür Beldesi, ... Mahallesinde bulunan 202 ve 203 parsel sayılı taşınmazların geldi parsellerinde davacıların murisi Murat Kür'ün 1/2 payı bulunduğunu, muris adına yapılan tapulama tespitine Hazinenin itirazı üzerine İzmir Tapulama Hakimliğince verilen 19.03.1971 tarihinde kesinleşen 1956/484 Esas, 1969/307 Karar sayılı kararla; 202 ve 203 parsel numaralı taşınmazların, orman vasfında olması nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilerek Hazine adına orman vasfı ile tescil edildikten sonra taşınmazların 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesine göre orman sınırlaması dışına çıkarıldığı ve revizyon gören parsel kayıtlarına 2/B şerhi verildiğinden, Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/359 Esas, 2015/619 Karar sayılı dosyasında 6292 sayılı Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un (6292 sayılı Kanun) 7 nci maddesi hükmü uyarınca, mülkiyet hakkının tespitinin talep edildiğini, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın Yargıtayda olması sebebiyle, söz konusu davanın bu dava yönünden bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, öncelikle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre belirsiz alacak davası açtıklarını, olmadığı takdirde, kamulaştırmasız el atma nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın iptalin tapuya tescil tarihi olan 13.09.1994 yılından itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idareler vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın usul, süre ve esastan reddi gerektiğini, davanın mahiyeti itibarıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına husumet tevcih edilemeyeceğini, dava konusu taşınmazlara ilişkin açılan tespite itiraz davasına Maliye Hazinesinin de müdahil olarak katıldığı, İzmir Tapulama Mahkemesinin 1956/484 Esas, 1969/307 Karar sayılı ilamıyla 202 ve 203 parsellerde kayıtlı taşınmazların orman hattı içinde kaldıkları gerekçesiyle Hürrem Kubat ve ...adına yapılan tespitlerin iptal edildiğini, taşınmazların orman vasfıyla aynı yerde bulunan ve 592 parsel numarasında kayıtlı Akkaya- Tekke ve Madendağı ormanlarına dâhil edildiğini ve hükümün bu haliyle kesinleştiğini belirterek, maddi olgulara ve hukuki gerçeklere aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, davacılar bakımından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolunun etkili hale geldiği dikkate alındığında zaman aşımı süresinin geçmediğini, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde haksız olarak el konulan taşınmazların bedelinin tahsili gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmekte olup her ne kadar davacılar vekilince Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru nolu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı ile yapılan içtihat değişikliği sonucunda davacılar bakımından iç hukuk yolunun etkin hale geldiği gerekçesi ile zamanaşımının oluşmadığı ileri sürülmüş ise de Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi dayanarak dava açılması gerekmekte olup, somut olayda makul sürenin geçtiği; ayrıca kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat talebi bakımından ise davacıların mülkiyet hakkına sahip olmaları gerektiği dikkate alındığında, mülkiyetin tespiti istemli davanın reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığı gibi kadastro tespitine itiraz davasının da 1971 yılında kesinleştiği, davacılar murisi ...adına tapu oluşmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinde belirtilen "bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" maddesi gereği dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 30 yıldan fazla süre geçtiği nazara alınarak İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği belirtilerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarla ve vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat, mümkün olmadığı takdirde kamulaştırmasız el koyma nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ... kararı.
5. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
6. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İzmir ili, Menderes ilçesi, ... Mahallesi, 275.700,00 m² yüzölçümüyle zabıt defterinin 10.02.1954 tarih, cilt 80, sayfa 50, sıra 41de kayıtlı taşınmaz ile 137.850,00 m² yüzölçümüyle zabıt defterinin 10.02.1954 tarih, cilt 80, sayfa 50, sıra 42 de kayıtlı taşınmazlarda davacılar murisi ...hissedar iken, 12.06.1955 tarihinde 766 sayılı Tapulama Kanunu'na istinaden yapılan tespit çalışmalarında bu tapu kayıtlarının 463.200,00 m² yüzölçümüne sahip 202 parsel numaralı taşınmaz ile 399.200,00 m² yüzölçümlü 203 parsel sayılı taşınmaza revizyon görmek suretiyle davacılar murisi ...ile Hürrem Kubat adına tespit gördüğü, bu tespit işlemine karşı hak sahibi olduğunu iddia eden başka şahıslar tarafından itiraz edilmesi üzerine İzmir Tapulama Mahkemesinin 1956/484 Esas, 1969/307 Karar sayılı dosyasında açılan davada Maliye Hazinesinin asli müdahil olarak davaya katıldığı, bu dosyada yapılan yargılama sonrasında, 202 ve 203 parsellerde kayıtlı taşınmazların kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kaldıkları gerekçesiyle Hürrem Kubat ve ...adına yapılan tespitlerin iptal edildiğini, taşınmazların orman vasfıyla aynı yerde bulunan ve 592 parsel numarasında kayıtlı Akkaya-Tekke ve Madendağı ormanlarına dâhil edildiğini ve hükmün bu haliyle 31.12.1971 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
3. Davacılar tarafından dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1985 yılında 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan 2/B çalışmaları neticesinde kök 202 ve 203 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu alanlarında bu kapsamda kaldığı iddiası ile davalı idareye yapılan iade başvurularının olumsuz sonuçlanması üzerine, 6292 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi uyarınca mülkiyetin tespiti istemiyle Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/359 Esas, 2015/619 Karar sayılı dosyasında açılan davada yapılan yargılamada, davanın reddine karar verildiği, iş bu kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2021/11942 Esas, 2022/9072 Karar sayılı kararı ile gerekçe bölümü değiştirilerek davanın yargı yolu nedeni ile reddine karar verilmek suretiyle düzeltilerek onandığı ve 14.06.2023 tarihinde kesinleştiği ve davacılar tarafından taşınmazın Hazinenin mülkiyetine geçtiğinden bahisle, öncelikle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca belirlenecek tazminatın, bu talep kabul edilmediği takdirde kamulaştırmasız el atmaya dayanan tazminatın davalı idarelerden tahsili istemine dayanarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.
5. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 23.09.2019 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekili süresinde verilen cevap dilekçesi ile süre aşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirttiği anlaşıldığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.
6. Kamulaştırmasız el atma talebi bakımından ise davacıların mülkiyet hakkına sahip olmaları gerektiği dikkate alındığında, mülkiyetin tespiti istemli davanın reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığı gibi, kadastro tespitine itiraz davasının da 1971 yılında kesinleştiği, davacılar murisi ...adına tapu kaydının da oluşmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin 3 ncü bendinde belirtilen "bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" maddesi gereği dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 30 yıldan fazla süre geçtiği dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
7. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Duruşmaya gelen davalı Hazine kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı Hazineye ödenmesine,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.