"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/289 Esas, 2021/211 Karar
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Antalya ili, Kepez ilçesi, ... Mahallesi, 28151 ada 52 parsel sayılı ... adına tescilli taşınmazın, öncesinde tapu sicilinde davacı adına kayıtlı olduğunu ve halen davacının zilyetliğinde ve kullanımında bulunduğunu, davacının taşınmazı zilyetlik devir sözleşmesi ile satın aldığını, sonrasında taşınmazın bulunduğu yerde kadastro tespiti yapıldığını, tespite itiraz üzerine Antalya Kadastro Mahkemesinin 14.07.1992 tarihli ve 1991/94 Esas, 1992/1548 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın davacı adına tespitine karar verildiğini, hükmün kesinleşmesi ile de davacı adına taşınmazın tescilinin yapılarak tapu belgesi tanzim edildiğini, davacının uzun yıllardan bu yana tapu siciline güvenerek taşınmazı üzerindeki ev ile birlikte kullanmaya devam ettiğini, taşınmazın aynından kaynaklanan diğer tüm gider ve ödemelerini yerine getirdiğini, Yurt dışında yaşayan davacının 2014 yılının Ağustos ayında Antalya'ya geldiği esnada Tapu Müdürlüğüne bir takım işlemler için gittiğinde adına kayıtlı olan tapulu taşınmazının ... adına tescil edildiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan sorumlu olduğunu, bu nedenle belirlenecek olan tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen yerle ilgili olarak Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı aleyhine Hazine tarafından açılan dava sonucu verilen 11.03.1996 tarihli ve 1995/652 Esas, 1996/160 Karar ile taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, kararın 13.09.2001 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşmeden dava tarihine kadar geçen sürede davacının tazminat talep hakkının zamanaşımına uğradığını, bu sebeple zamanaşımı itirazında bulunduklarını, tapu sicilinin tutulmasında kanuna aykırı işlem olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece 03.12.2015 tarihli ve 2014/560 Esas, 2015/247 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu mahkemece öncelikle zamanaşımı yönünden değerlendirme yapılması gerektiği, davacının mülkiyet hakkını mahkeme kararıyla kaybettiği 13.09.2001 kesinleşme tarihi itibarıyla zararın doğduğu ve bu tarihte tazminat alacağının muaccel (istenebilir) hale geldiği, öte yandan davalı Hazine vekiline dava dilekçesinin 12.01.2015 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra Hazine vekilince 26.01.2015 tarihinde (esasa cevap süresi içinde) açıkça zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmakla; bu kapsamda on yıllık genel zamanaşımı süresinin eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla dolup dolmadığının hesaplanması ve zamanaşımı yönünden bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle davanın reddedilmiş olması gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın davalı idare adına tescili kararından davalı tarafın cevapları ile haberdar olunduğunu, her ne kadar bu mahkemede karar kesinleşmiş gibi görünse de müvekkiline tebligat yapılmadan ve yokluğunda karar verildiğini ve kararın şekli anlamda kesinleştiğini, dava konusu taşınmaz, Antalya Kadastro Mahkemesinin 1991/94 Esas, 1992/1548 Karar sayılı ilamı ile müvekkili adına tescil edilmiş, daha sonra Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.03.1996 tarihli ve 1995/652 Esas, 1996/160 Karar sayılı ilamı ile kadastronun hatalı olduğu belirtilerek Hazine adına tescil edildiğinden ve bu durumun idarenin kusurlu davranışı ve hatası nedeniyle gerçekleştiğinden zamanaşımı nedeniyle davanın reddi kararının mülkiyet hakkına aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri
2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu Antalya ili, Kepez ilçesi, ... Mahallesi, 28151 ada 52 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine itiraz üzerine Antalya Kadastro Mahkemesinin 14.07.1992 tarihli ve 1991/94 Esas, 1992/1548 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın davacı adına tespitine karar verildiği, taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı aleyhine Hazine tarafından açılan dava sonucu verilen 11.03.1996 tarihli ve 1995/652 Esas, 1996/160 Karar ile Hazine adına tescil edildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek 13.09.2001 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 25.12.2014 tarihinde açıldığı, dava tarih itibarıyla zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Hazinenin de süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Buna göre, 10 yıllık zamanaşımı süresi bulunduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
4. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumun oluşturan yönlerin ise incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
25.01.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.