Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6961 E. 2024/529 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasında, eski tapu kaydının hukuki değerini yitirip yitirmediği ve tazminat talebinde bulunulup bulunulamayacağı ile zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davaya konu taşınmazın orman kadastrosu ve arazi kadastrosu ile orman sınırları içerisinde kaldığının tespit edilmesi, davacıların tapusunun revizyon görmemesi ve işleme tabi kayıt niteliği kalmaması nedeniyle hukuki değerini yitirmiş olması, ayrıca 10 yıllık hak düşürücü süre ve makul sürenin de geçmiş olması nedeniyle zamanaşımı def'inin uygulanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2199 Esas, 2023/1157 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/20 Esas, 2021/273 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisleri Süleyman İndibay ve ... adlarına kayıtlı iken; haksız ve hukuka aykırı bir şekilde davalı ... adına orman statüsünde tescil edilen İstanbul ili, Eyüp ilçesi, ... Mahallesi, Kuru Dere Mevkii, 213 yevmiye, 27 Cilt, 8, 64 sayfa ve sıra numaralı 4.136,00 m² sayılı taşınmazın tapusunun iptaline ve müvekkillerinin adlarına tescilini, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ... İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; orman olan yerlerde zilyetlik tespiti ve tesisi mümkün olmadığını, Devlet Ormanlarında imar, ihya, zaman aşımı ve tapu ve zilyetlik yolu ile mülk edinilemeyeceğini, ayrıca 3116 sayılı Kanun uygulaması sonucunda dava konusu taşınmazın orman tahdit sınırları içerisinde alınması işlemi bir kamulaştırma işlemi olmadığından bedel ödenmesi de mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın olduğu bölgede ilk orman tahdit çalışması 3116 sayılı Kanun gereği yapıldığını ve kesinleştiğini, 1950 yılında dava konusu parselin Belgrat Ormanı olarak Bakanlar Kurulu kararı ile Muhafaza Orman Statüsüne alındığını, davanın konusu talep tazminat olduğundan husumetin kendilerine yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın orman alanı içinde olduğunu, Belgrat Ormanı içine dahil edildiğini, husumet itirazında bulunduklarını, davanın Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, eksik harcın tamamlattırılması gerektiğini, orman olan yerlerde zilyetlik tespiti ve tesisi mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararda bilirkişi raporuna dayanarak 1940 yılından sonra taşınmazın durumunun değişmediği hususuna yer verilse de dosyada yer alan tapu kaydı bu durumun aksini ispatladığını, taşınmazın tapu sicilindeki kütük kaydı incelendiğinde taşınmazın murislere verilen tapudaki gibi tarla vasıflı olduğu ve kaydının terkin edilmediği ilk hali ile durduğunun görüldüğü, murisler adına kayıtlı olan taşınmazın bugün ve tescil tarihinde orman niteliğinde olmamakla, taşınmazın arsa/tarla vasfında olduğu yapılan keşifte açıkca görüldüğünü, davaya konu taşınmaz dava dosyasında yer alan tapu kaydından da görüleceği üzere davacı müvekillerinin murisine ait olduğunu, ancak yerel mahkemece bu hususun göz ardı ederek davanın reddine karar verdiğini, davaya konu taşınmazın ezelden beri tarla olarak ekildiğini ve işletildiğini, üzerinde hiçbir zaman ağaç ve orman bitkisi yetişmediğini, davacı müvekkilerinin murisi ilk tapu sahibi murisin muhacir olup taşınmazın adına tahsisli yerlerden olduğunu, bedelleri ödenen yerler olduğunu her ne kadar ... mirasçıları diye kararda yer almış ise de aslen ...'ün vefat ettiğini, ve bu kişiye ait mirasçılık belgesinin sunulduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların tutunduğu revizyon görmeyen eski tapu kaydının 1959 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların orman niteliğinde olması nedeniyle tescil harici bırakıldığı, zabıt kayıtlarının sonradan herhangi bir işlem görmediği, davacılar ve murisleri tarafından 10 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir tespite itiraz davasının açılmadığı, keza 1939 yılında yörede yapılan ve kesinleşen orman kadastrosuna davacıların murislerin itiraz etmedikleri anlaşılmakla, arazi kadastro çalışmaları sırasında orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olduğu, hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak tazminat talep edilmesi mümkün olmadığı; 1959 yılından davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş bulunduğu, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı gereği Yargıtay HGK’nın 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 8 yıl sonra dava açıldığından davanın makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığı belirtilerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarla kararda her ne kadar 1939 yılında kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğu hususuna yer verilmiş ise tapu kaydından anlaşılacağı üzere taşınmazın 12.02.1953 tarihinde davacıların murisleri adına tescil olduğunu, verilen tapu kaydının terkin olmadığını, ilk haliyle durduğunu, ancak dava dilekçesini ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Davanın dayanağı olan davacıların kök murisleri Süleyman İndibay ve Hatice İndibay adlarına kayıtlı İstanbul ili, Eyüp ilçesi, Kemerburgaz Mahallesi, Kuru Dere Mevkii, 213 yevmiye, 27 Cilt, 8, 64 sayfa ve sıra numaralı 4.136,00 m² alanlı eski tapu kaydının tescil harici orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmediği, taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümleri gereği kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğu, bu kapsamda yapılan kadastro işleminin 08.08.1940 tarihinde Resmi Gazete'de ilanının yapıldığı, taşınmazın tahdide göre Belgrad Ormanı sınırları içinde olduğu, sonradan yapılan 1744, 2896, 3302 ve 6292 sayılı Kanunlar uyarınca yapılan çalışmalarda da orman sınırları içinde bırakıldığı, eski tapu kaydının 557 ada 1 parsel sayılı Belgrat devlet ormanı içinde kaldığı, davacıların tutunduğu revizyon görmeyen eski tapu kaydının 1959 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların orman niteliğinde olması nedeniyle tescil harici bırakıldığı, zabıt kayıtlarının sonradan herhangi bir işlem görmediği, davacıların eldeki davayı 16.01.2017 tarihinde açtığı, davalı Hazine vekilinin zamanaşımı itirazının bulunduğu anlaşılmıştır.

3.1939 yılında yörede yapılan ve kesinleşen orman kadastrosuna davacıların murislerin itiraz etmedikleri, arazi kadastrosunun 1956- 1963 yılları arasında yapıldığı, davacıların tapusunun içinde kaldığı Belgrad Ormanlarına ait 557 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine ilişkin dava dışı kişilerin açtığı tespite itiraz davasında Kadastro Mahkemesince de taşınmazın 3116 sayılı Kanun gereği orman olduğundan bahisle itirazlarının reddedildiği, davacıların arazi kadastrosuna itiraz ettiklerine dair herhangi bir belgenin de dosyaya sunulmadığı, davacıların murisi adına dava konusu yerde arazi kadastrosu sonucu oluşan herhangi bir tapu kaydı bulunmadığı gözetildiğinde, arazi kadastro çalışmaları sırasında orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olup 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak mülkiyet tescili talep edilmesi mümkün değildir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli Yaşar Çoban Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; YHGK kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup YHGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir.

4. Buna göre, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gibi, YHGK karar tarihinden sonra makul süre de dolmuş bulunduğundan, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu da gözetilerek Hazine yönünden davanın zamanaşımı süresi geçtiğinden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.