"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/147 Esas, 2023/33 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Bölge Adliye Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ve davalı Hazine vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Sakarya ili, Serdivan ilçesi, ... köyü, Pazaryolu mevkii 668 parselde kâin 12.600 m² yüzölçümlü tarla vasıflı taşınmazın maliki olduğunu, ... tarafından davaya konu taşınmazın da içinde bulunduğu bölgede 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 3302 sayılı Kanun ile değişik hükümlerine göre orman kadastrosu ve 2/B çalışmaları yapıldığını, buna göre yapılan çalışmalar sonucunda 668 parsel sayılı taşınmazın tamamen orman olduğuna yönelik tespit ve sınırlama yapıldığını, buna dair kadastro tespit tutanaklarının kesinleştiğini ileri sürerek uğradığı zararın tahsili ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman vasfıyla Hazine adına tescili ile belirlenen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Maliye Hazinesinden tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını kısmi dava olarak açmakta hukuki yararının bulunmadığını, taşınmaza ait tapu kayıtlarına orman şerhi konulması hususunda Orman İdaresinin yetkili ve sorumlu olduğunu, şerhin süresi içerisinde konulup konulmaması hususunda Hazîneye herhangi bir mesuliyet yüklenemeyeceğini, kadastro kayıtları ile tapu kayıtları arasındaki uyumsuzluğun müsebbibinin Hazine olmadığını, dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarında orman şerhi bulunması ve taşınmazın orman sınırlan içerisinde kalması ve bu şerhin konulması ve kaldırılmasındaki tüm yetkinin Orman İdaresine ait olduğunu, Hazineye yöneltilen davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın orman olarak tahdit edilen kısmının tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesinin talep edildiği, taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tescilinin yalnızca Orman İdaresi ile Maliye Hazinesinin talep edebileceğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; usul ve kanuna aykırı olarak açılan işbu davanın reddi gerektiğini, tazminat talebinin yerinde olmadığını, ayrıca davacı tarafın tazminat talebini Hazineye yönelttiğini, davalı ... idaresinin bu tür davalarda yasal hasım olmasının söz konusu olmadığını, bu tip davalarda idarenin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını husumet itirazında bulunduklarını, dava konusu parselle ilgili açılan davanın 6831 sayılı Kanun gereği süresi içerisinde açılmadığından dolayı hak düşürücü süre sebebi ile usulden reddi gerektiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, 6831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda düzenlenen yasal mevzuat gereği, şerhin ormanların mülkiyet hakkı sahibi olan Maliye Hâzinesi yararına konulmuş bir şerh olduğunu, orman niteliği kesinleşen taşınmazların zaten tapuda orman vasfıyla malikin Maliye Hazinesi olduğunu, dava konusu parselin Devlet Ormanı sınırlarında kaldığını, kesinleşmiş orman kadastro çalışmalarına göre orman vasfında olan ve hukuki bir değeri olmayan bir tapunun her zaman iptalinin istenebileceği gerçeği karşısında yerel mahkemece tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, orman örtüsü yok edilmiş olsa dahi salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmesi ve bu yönde karar verilmesi gerektiğini bu nedenle açılan davanın esastan reddi gerektiğini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2019 tarihli ve 2019/6 Esas, 2019/446 Karar sayılı ilamı ile davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.02.2020 tarihli ve 2020/204 Esas, 2020/431 Karar sayılı ilamı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; somut olayda; dava konusu taşınmazın kuru tarım arazisi niteliğine göre bulunduğu, yörede yaygın olarak uygulanan münavebe sistemi İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden sorulup, aynı bölgeden Dairemiz denetiminden geçen dosyalarda marul, kara lahana, mısır münavebesine göre değer biçildiği de dikkate alınarak, yörede uygulanan yaygın münavebeden ayrılma nedenleri yönünden bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve dava tarihi olan 2016 yılı itibari ile taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların yaş ve cinslerine göre, maktu değerlerini gösterir resmi veriler İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden getirtilip, rapor denetlenmeden eksik inceleme ile ağaç bedeline hükmedilmesi doğru görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyularak davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile belirlenen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle Hazineden alınarak davacıya verilmesine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın gerçek değerine hükmedilmediğini, İlk Derece Mahkemesi kararının mülkiyet hakkını zedeler nitelikte olduğunu, enflasyondaki artış nedeniyle fiyatlarda ciddi artış meydana geldiğini, faizin enflasyonun çok altında kaldığından maddi tazminatın değerini koruyucu nitelikte olmadığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, eldeki davada husumetin Orman idaresine yöneltilmesi gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açılmasının mümkün olmadığını, zamanaşımı itirazlarının dikkkate alınmadığını, sicilin tutulmasında bir yanlışlık da bulunmadığını, bilirkişi raporunun denettime elverişli olmadığını, ıslaha konu bedel yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası
3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu Sakarya ili, Serdivan ilçesi, ... köyü 668 parsel sayılı 12.600,00 m² yüzölçümlü tarla vasıflı taşınmazın, 1992 yılında satış yoluyla davacı adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydına 22.07.2016 tarihinde “parselin tamamı devlet ormanı sınırları içerisinde kalmaktadır.” şerhi konulduğu, tapu halen davacı adına yaşamakla beraber, kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalmak suretiyle hukuki değerini yitirdiği anlaşılmıştır.
3.Davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan reddi ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesinde ve alınan rapor uyarınca taşınmazın bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Hazineden tahsiline, taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.