"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/230 Esas, 2023/79 Karar
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri ile ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
İhbar olunan vekilinin temyiz etme hakkı bulunmadığından ihbar olunan vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, taraf vekillerinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, ... köyü 82 parsel sayılı taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 17.02.1984 tarihli ve 346/202 sayılı Olur'u ile kamulaştırıldığını, taşınmazda davacıların hisselerine karşılık belirlenen kamulaştırma bedelinin Emlak Kredi Bankası Halkalı Şubesine bloke edildiğini, malikin tespit edilen adresine çıkarılan kamulaştırma tebligatlarının muhatabın adreste tanınmaması nedeniyle iade edildiğini, bilahare davacı murisi ...'ın eşi ...'ın müvekkili idareye 18.09.1984 tarihinde yazılı başvuruda bulunarak, eşinin kamulaştırılan 82 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğundan bahisle adresini bildirerek kamulaştırma tebligatının bildirdiği adrese yapılmasını istediğini, belirtilen adrese noter kanalıyla çıkarılan kamulaştırma evrakının muhatabın mesai saatinde bulunmadığından ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildiği en yakın komşusu ...'e haber verilerek, kapısına ihbarname yapıştırılmak suretiyle 12.10.1984 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 21 inci maddesi gereği tebliğ edildiğini, kamulaştırma işleminin kesinleşmesi üzerine idare tarafından cebri tescil davası açıldığını, Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/510 Esas, 1986/239 Karar sayılı hükmen tescil kararının kesinleşmesi ile taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, kamulaştırma işlemi davacı murisine yasal mevzuat gereğince usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinden kamulaştırmasız el atma davası açılamayacağını, ayrıca davanın bedel artırma davası olarak değerlendirilmesi halinde ise tebliğden itibaren 30 günlük yasal hak düşürücü süre içinde dava açılmadığından davanın reddine karar karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.07.2017 tarihli ve 2016/494 Esas, 2017/366 Karar sayılı kararı ile hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.12.2018 tarihli ve 2017/2471 Esas, 2018/1943 Karar sayılı kararıyla davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 25.06.2020 tarihli ve 2019/1860 Esas, 2020/6254 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın Mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 1164 sayılı Kanun kapsamında "İstanbul Toptan Ticaret ve Küçük İmalat Depolama Alanı" yapılması amacıyla 1984 yılında kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmakla, 7201 sayılı Kanun'un 5 inci ve 7 nci maddeleri uyarınca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yasal hasım olduğundan, davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerektiği gibi dava konusu taşınmazın kamulaştırma tarihinde maliki olan davacı murisi ...’ın eşi ...'ın Arsa Ofisi Müdürlüğüne vermiş olduğu 18.09.1984 tarihli adres bildirim dilekçesi doğrultusunda yapılan kamulaştırma tebligatının muhatabın tevzi saatinde adreste bulunmaması sebebiyle ilgili mahalle muhtarlığına tebliğ edildiği, en yakın komşusu ...'e haber verildiğinin ve kapıya ihbarın yapıştırıldığının şerh edildiği, ancak tebliğ mazbatasında muhatabın adreste bulunmama sebebi açıklanmadığı gibi, haber verilen komşunun imzası alınmamış veya imzadan imtina edip etmediği de tebligata şerh edilmemiş olup, yapılan tebligat işlemi 7201 sayılı Tebligat Kanun hükümlerine göre geçersiz olduğundan, kamulaştırma işleminin kesinleşmemiş olduğu anlaşılmakla davacının kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat talep etme imkanı bulunduğu gözetilerek işin esasına girilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/486 Esas, 2021/313 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 15.09.2021 tarihli ve 2021/486 Esas, 2021/313 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; dava konusu taşınmazdaki davacı murisine ait payın Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/510 Esas, 1986/239 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'u 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği anlaşılmakla, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddesi ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen; Ek madde 3 ile Geçici 15 inci maddesi ile Geçici 17 nci maddesi hükümlerine uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bozmanın niteliğine göre sair yönler incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 üncü maddesinin kapsamına girmediğini, müvekkilinin murisine yapılan noter tebligatının usulüne uygun olmadığını, dolayısıyla kamulaştırma işleminin kesinleştiğinden söz edilemeyeceğini, usulüne uygun bir şekilde yürütülmüş bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 üncü maddesinin uygulanmaması gerektiğini, 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 üncü maddesinin kanun yolu aşamasında olanlar dahil yürüyen tüm davalara uygulanmasının hukuki güvenlik ve mülkiyet ilkelerine aykırı olduğunu, bu hususta Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin emsallere göre düşük olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin dava konusu taşınmazın maliklerini 2942 sayılı Kanun’da belirtildiği şekilde tapu, vergi, nüfus kayıtları üzerinden ve harici araştırma kapsamında da muhtarlıktan, jandarmadan ve belediye kayıtları üzerinden araştırdığını, ilgili idarelerce bildirilen davacı murisi ...'ın adresine noter kanalıyla çıkarılan kamulaştırma tebligatının adreste tanınmadığından bahisle iade edilmesinden sonra ...'ın eşi ...’ın müvekkili idareye 18.09.1984 tarihinde yaptığı yazılı başvuruda eşinin adresini bildirerek kamulaştırma tebligatının bildirildiği adrese yapılmasını istemesi üzerine müvekkili idareye bildirilen adrese noter kanalıyla çıkarılan kamulaştırma evrakının 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi gereği tebliğ edildiğini, kamulaştırma evraklarının davacının murisi ...'a tebliğ edilmekle, kamulaştırma işleminin kesinleştiğini, kendi bildirdikleri adrese rağmen tebligatın usulsüzlüğü iddiasında bulunulmasının hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesini gerektiğini, işbu davanın 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi, Ek Madde 3 üncü, Geçici 15 inci ve Geçici 17 nci maddeleri.
3. Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2020/87 Karar sayılı kararı.
4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
5. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza bozmaya uyularak 7327 sayılı Kanun’un 20 nci ve 22 nci maddeleriyle 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 3 üncü maddesi uyarınca mülga 6830 sayılı Kanun’un 16 ncı ve 17 nci maddeleri uyarınca idare adına tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp, emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmişse de 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 3 üncü maddesinin derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ihtiva eden 2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci maddesinin Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak el atma tarihi de gözetilerek dava tarihi itibarıyla değer belirlenmesi gerektiğinden, hükme esas bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. İhbar Olunan S.S İstanbul Toptan Ticaret Depolama ve Küçük Sanayi Sitesi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi (...) Vekilinin Temyizi Yönünden
İhbar olunan ... vekilinin temyiz hakkı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE,
B. Taraf Vekillerinin Temyizi Yönünden
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan temyiz olunan İlk Derece Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
25.01.2024. tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
2019 yılında 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun'un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun'un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16/01/2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı) .
Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun'un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun'un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun'un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun'un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.
Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun'un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun'un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.
2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.
Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;
2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak...” ibaresi Anayasa Mahkemesi'nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun'un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.
Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira dava tarihi itibariyle...” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun'un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda da; eldeki davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun'un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun'un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,
Uygulama yapılırken de; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih (somut olayımızda tapuda adına tescil yapılan idare Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü olup tescil tarihi de: 22.04.1987’dir), değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki (22.04.1987 tarihindeki) nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan YÎ- ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle "KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre de; davacı tarafa ödenecek olan tazminat (kamulaştırmasız el atma tazminatı) bedelini yukarıdaki paragrafta izah edildiği gibi “davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih olan 22.04.1987 tarihini değerlendirme tarihi olarak esas alıp ve o tarihteki niteliklerini de gözetmek suretiyle” hesaplama yapan bilirkişi kurulunun 07.12.2022 tarihli 2. Ek raporunu esas alan Bakırköy 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin temyiz incelememize konu 08.03.2023 tarih ve Esas: 2022/230, Karar: 2023/79 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olup "ONANMASI” gerektiği.
Kanaatinde olduğumuzdan. Sayın çoğunluğun bahse konu kararın "BOZULMASI” gerektiğine ilişkin kararına katılmıyoruz. 25.01.2024