"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/73 Esas, 2023/107 Karar
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın Hazine yönünden reddine, davalı ... Miras Şirketi yönünden ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Hazine vekili temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; ... köyünden 49 kişinin Gedikli köyü nüfusuna kayıtlı Hasan beyler namıyla anılan bir aileden 16.000 dönümlük bir çiftlik satın aldıklarını, 1955 tarihinde tapulama tespiti başlayınca satıcıların varislerinin bu satış dolayısı ile tespite itiraz ederek olayı Polatlı Tapulama Mahkemesine taşıdıklarını, kök muris ...'nun da 49 kişiden biri olduğunu, bu taşınmazların tamamının 6.585,600 hisse itibar edildiğini, dolayısı ile her bir kök murisin bu taşınmazlardaki hissesinin 6.585,600 ettiğini, bu taşınmazların davaları devam ederken kök muris ... Noterliğinden açık vasiyetname düzenleterek taşınmaz mallarının yarısını karısı ...'na bıraktığını, Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/283 Esas sayılı dosyası ile vasiyetname açılmış mansup mirasçılara mirasçılık belgesi verilmesine karar verildiğini, idarenin hisse oranlarının belirlenmediğini gerekçe göstererek kararı temyiz etmesi üzerine Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 1985/408 Esas ile dava açıldığını kök muris ... terekesinin 192 pay kabul edilerek 120/192 payın ... karısı ...'ye verilmesine, ... karar tarihinde ölü olduğundan yasal tek mirasçısı ve önceki evliliğinden olan kızı ...'na verilmesine karar verildiğini, kararın infaz edildiğini, dava konusu Hacıtuğrul köyü 544 (ifraz 823) parselin ve 551 (ifraz 827) parselin tapuya tescil edildiklerini, karar tarihinde muris ...'nın, ...'nin ve ...'nın ölü olmalarına rağmen usulüne uygun tebligat yapılmadığını belirterek, davalılar adına kayıtlı olması halinde Hacıtuğrul köyü ifraz edilerek 823 ve 827 parsel olan taşınmazların ...'nun hissesinin 13400/6585600, eşi ... hissesinin Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/283 ve Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/408 Esas sayılı kararları uyarınca 84000/6585600 olarak düzeltilerek tapuya tesciline, Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/249 Esas Sayılı dosyasında ...'nun iradesine ve davacı ile aralarındaki akitlere dayanılarak, yükseltilecek kısım olan 50400/6585600 hissesinin davacı adına tapuda tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde davacı aleyhine iş ve işlemler yapan davacının hak sahibi olduğunu bilen davalılar ile Maliye Hazinesinin ortak kusuru sonucu davacıya zarar veren, haksız zenginleşen davalıların, davacının uğradığı zarara karşılık olmak üzere, davaya konu taşınmazlardan davacı adına hissesine düşen kısımların tespit edilecek rayiç değerinin durumun kendilerine bildirildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine, yapılması gereken iş ve işlemlerin yapılamaması nedeniyle dava tarihine kadar davacının zararına sebebiyet veren davalı Hazine ile diğer davalılar tasarrufta bulunduğundan davacı hissesine düşen miktarlarda kısma ve davacının taşınmazlardan elde edeceği yarar ve mahrum kaldığı kâra karşılık 1.000,00 TL'nin davalılara durumun bildirildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Davacılar vekili birleştirilen dava dilekçesinde özetle; Polatlı Noterliğinde düzenlenen 29.09.1955 tarihli 1819 Yevmiye numaralı açık vasiyetname, 07.04.1978 tarihli ve 2075 sayılı yazıları ekinde Polatlı Cumhuriyet Savcılığınca, vasiyetnamenin açılması kararı verilmesi istemiyle Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/283 Esas, 1983/303 Karar sayılı vasiyetnamenin açılması kararı ile mansup mirasçılara mirasçılık belgesi verilmesine karar verildiğini, bu kararla tapu dairesine başvurduklarında miras paylarının kararda gösterilmediği bu nedenle bu kararı uygulama olanağı bulunmadığı için infaz edemeyeceklerini bildirdiklerini, bu eksikliğin ikmali için Asliye Hukuk Mahkemesine başvurduklarını, Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesinin mansup mirasçılar ile miras paylarını belirledikten başka tapuda o anda muris ... adına tescilli bulunan taşınmazların tamamından ... adının silinmesine, o gün itibarıyla ... adına tescilli bulunan tüm taşınmazlarının kararlarında gösterilen mansup mirasçılar ile kanuni mirasçılar adına ve gösterilen paylar oranında tapuya tesciline karar verildiğini, bu kararla tapu müdürlüğüne müracaat ettiklerini, olumlu karşılık bulamadıklarını, daha sonra Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduklarını Savcılığın da mahkemeye başvurmaları gerektiğinden bahisle Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2008/283 Esas Sayılı cebri tescil istemli dava açtıklarını, davanın reddedildiğini, sonra maddi tazminat istemli terditli dava açtıklarını, bu dava sonucunda 246.955,83 TL maddi tazminatın verilmesine hükmedildiğini, Yargıtayca bu karara bozma kararı verildiğini, Yargıtay bozma kararından sonra Polatlı 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2013/405 Esas sayısını aldığını, Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/283 Esas, 1983/303 Karar sayılı mansup mirasçılar ile miras paylarını göstermeyen mansup mirasçılara mirasçılık belgesi verilmesine dair kararın infaz edilebilmesi için Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve ...'nun dava konusu bu iki parsel dışındaki tüm taşınmazları bakımından uygulanan, infaz edilen 1985/408 Esas, 1987/282 Karar sayılı kararının Ankara ili, Polatlı ilçesi, Hacıtuğrul köyü tapulaması evveli 544 (823) ve evveli 551 (ifraz 827) numaralı parseller bakımından da aynen uygulanmasını, tenfiz edilmesini, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunan tarafları da aynı olan Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/405 Esas sayılı davasıyla birleştirilmesini, yargılama giderlerininde davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava ile hiçbir ilgilerinin bulunmadığını, Hazinenin sorumluluğunu gerektirecek somut bir olayın davada bulunmadığını belirterek haksız ve dayanaksız açılan davanın reddini talep etmiştir.
2.Davalı ... Miras Şirketi temsilcisi ... cevap dilekçesinde özetle, açılan davaya muvafat ettiğini beyan etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece 12.04.2012 tarihli ve 2008/283 Esas, 2012/214 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne 246.955,83 TL zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ile ... miras şirketi temsilcisi ...'ten müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin 12.04.2012 tarihli ve 2008/283 Esas, 2012/214 Karar sayılı kararı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile ... miras şirketi temsilcisi ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; dosya arasında bulunan davacı tarafın dayandığı mahkeme ilamları ile toplanan delillere göre davacının ...’ndan intikalen gelen mallar üzerinde mirasçılık belgesi yolu ile miras hakkı olduğu, annesi Halime’den dolayı diğer mirasçıların adına tereke temsilcisinin de buna muvafakat ettikleri anlaşılmakta ise de davada dayanılan Polatlı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/408 Esas, 1987/282 Karar sayılı mahkeme kararında dava konusu 823 (öncesi 544) ve 827 (öncesi 551) parsel sayılı taşınmazlara ilişkin bir açıklama veya hüküm bulunmamaktadır. Davacının bu parsellerle ilgili daha sonra açtığı bir dava veya lehine sonuçlanan bir mahkeme ilamı da yoktur. Aynı parsellerle ilgili hasımsız açılan ve usulden retle sonuçlanan Polatlı 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2009 tarihli ve 2005/249 Esas, 2009/91 Karar sayılı ilamının lehe veya aleyhe sonuç yaratması da düşünülemez. Bu durumda dava konusu parsellerle ilgili olmayan mahkeme ilamının tapuda infazının yapılmamasından Tapu Sicil Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Cumhuriyet Savcılığının sorumlu olması da düşünülemez. Bu açıklamalar ve belirlenen olgu karşısında 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre Hazinenin tazminattan sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Aleyhe alınmış bir ilam olmadığına göre ... terekesinin de sorumlu tutulmasında isabet bulunmamaktadır. Mahkemece davacının davasının tümü ile reddine karar verilmesi gerekirken benzer ilamlardan hareketle dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde kabule karar verilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 29.04.2014 tarihli ve 2013/405 Esas, 2014/203 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 29.04.2014 tarihli ve 2013/405 Esas, 2014/203 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda, Mahkemece, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.03.2013 tarihli ve ve 2012/13660 Esas, 2013/4296 Karar sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle asıl dosya davasının reddine, birleştirilen dosya davası yönünden ise davacı ...'nın tenfiz talebinde bulunduğu, ancak tenfiz şeklinde bu yönde bir talepte bulunulamayacağı ve bu yönde verilecek bir kararın infazının da kabil olmayacağı gerekçesiyle birleştirilen dosya davasının reddine karar verilmiş ise de mahkemenin kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Şöyle ki; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma kararında her ne kadar, davacı ...'nın davasının tümden reddine karar verilmesi gerektiğine değinilmiş ise de her dava mevcut haliyle değerlendirilir ilkesi gereğince Yargıtay kararına konu davada dava konusu 823 ve 827 sayılı parsellerle ilgili davacı tarafından açılıp lehine ya da aleyhine sonuçlanmış bir dava bulunmadığı hususu gözönünde bulundurularak mevcut haliyle davanın reddinin gerekeceği belirtilmiştir. Davacı taraf Yargıtay bozma kararından sonra eldeki dosya ile birleştirilen vasiyetnamenin tenfizi istemine yönelik dava açmıştır. Birleştirilen davada davacı, vasiyetnameye dayanarak, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/408 Esas, 1987/282 Karar sayılı tenfiz kararının Kadastro Mahkemesince miras bırakanın yasal mirasçıları adlarına tesbit ve tesciline karar verilen 823 ve 827 sayılı parseller bakımından da geçerli sayılmasını ve tenfizini talep etmiştir. 823 ve 827 sayılı parseller kadastro mahkemesince vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan yasal mirasçılar adına tespit ve tescil edildiğine göre başka bir ifadeyle mirasçılar adına tescil mahkeme kararına dayandığına göre davacının atanmış mirasçı olduğuna ilişkin belge almak suretiyle tapuda intikal olanağı bulunmamaktadır. O halde, mahkemece bu davada işin esasının incelenmesi, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davası yönünden ise bu davanın sonucunun beklenmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle asıl ve birleştirilen dosya davasının reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin 28.02.2019 tarihli ve 2016/306 Esas, 2019/56 Karar sayılı kararı ile asıl davanın kabulü ile birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin 28.02.2019 tarihli ve 2016/306 Esas, 2019/56 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile Kocağa Uzunoğlu tereke temsilcisi ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda, Mahkemece, usul ve kanuna aykırı olarak, bozma kararına uyulmasına rağmen bu karar yanlış değerlendirilerek hüküm kurulmuştur. 20.09.2017 tarihli müzekkere ile dosya arasına getirtilen Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1980/824 Esas, 1980/814 Karar sayılı dosyasında, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/179 Esas ve 1979/97 Esas numaralı derdest davalarında ... miras şirketini temsil etmek üzere ...’in mümessil olarak tayinine karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece 23.12.1980 tarihli kararla da ... mümessil olarak tayin edilmiştir. Mahkeme kararında, ...’in özel veya genel olarak mümessil tayin edildiğine ilişkin bir açıklama bulunmamaktaysa da talep; Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/179 Esas ve 1979/97 Esas numaralı derdest davalarında ... miras şirketini temsil etmek üzere ...’in mümessil olarak tayinine karar verilmesi olduğundan ve mahkemece talepten fazlasına da karar verilemeyeceğinden ...’in sadece bu dosyalara özel olarak mümessil tayin edildiğinin kabulü zorunludur. Bu durumda, ...’in temyize konu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Taraf sıfatı, dava şartıdır ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Mahkemece uyulan bozma kararında “...O halde, mahkemece bu davada (birleştirilen davada) işin esasının incelenmesi, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davası yönünden ise bu davanın sonucunun beklenmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi...” gereğine değinilmiştir. Gerekçeli kararın 5. sayfasının son paragrafında aynen “Dava konusu birleştirilen 2017/184 Esaslı davanın reddine karar verilmiştir. Yüksek Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/2549 Esas sayılı bozma ilamına uyulmakla tescil talepli birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.” denerek çelişkili gerekçeye yer verilmiş, aynı paragrafın devamında “Mahkememizce ilgili ilama uyulmak suretiyle yargılamaya devam edildiğinden davacının dava konusu 823 ve 827 sayılı parsellerinin tapularının iptali ve tescil talebinin, Yargıtay ilamı doğrultusunda, reddine karar verilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denmiştir. Dairemizin 27.06.2016 tarihli ve 2015/2549 Esas, 2016/7501 Karar sayılı kararında birleştirilen davanın reddine karar verilmesi şeklinde bir ifade bulunmamasına, “mahkemece bu davada (birleştirilen davada) işin esasının incelenmesi” gereğine değinilmesine ve mahkemece de bozmaya uyulmasına rağmen bozma kararına yanlış anlam verilerek birleştirilen davanın esasına ilişkin hiçbir araştırma ve değerlendirme yapılmadan ve gerekçe de belirtilmeden birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre açılan tazminat davalarında, taşınmaz başında yapılacak keşif sonucunda değerlendirme tarihi itibarıyla taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemine göre, arsa ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle değer belirlenmesi gerekirken, mahkemece, taşınmazlar başında keşif yapılmaksızın, taşınmazların arsa mı arazi mi vasfında olduğu tesbit edilmeksizin, istinabe yardımıyla alınan rapor esas alınarak hüküm kurulmuş olması da doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece, taraf teşkili sağlanıp, uyulmasına karar verilen Dairemizin 27.06.2016 gün ve 2015/2549 Esas, 2016/7501 Karar sayılı bozma kararı gereğince işlem yapılıp ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden usul ve kanuna aykırı olan kararın bozulmasına karar verilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Dördüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın Hazine yönünden reddine, davalı ... Miras Şirketi yönünden ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanunun 1007 nci maddesi gereğince tazminat şartlarının oluşmadığını, her türlü zamanaşımı ve hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığını, davanın tamamen reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesi.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.