"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/49 Esas, 2023/207 Karar
KARAR : Ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerine ait İzmir ili, Balçova ilçesi, ... Mahallesi 2280 ada 45 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle mahkeme kararı ile iptal edildiğini, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Anayasa, 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerince ezelden beri devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup davacı yanın iddia ettiğinin aksine taşınmazın kadastro tespiti marifetiyle kazanılmasının haksız olduğunu ve buna ilişkin tescilin de yolsuz olduğunu, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun yüksek yargı kararları ile sabit olduğunu, taşınmazın davacıdan önceki maliklerin mülkiyetinde olduğu iddiasının haksız olduğunu, davacının dava konusu taşınmazı 21.06.2011 tarihinde eski malikler ... ve ...'ndan devraldığını, davacının iş bu taşınmazı devralırken tazminata esas İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/84 Esas sayılı dosyasının derdest olduğunu ve davacının iş bu davada davalı olduğunu, davacının söz konusu taşınmazdaki ihtilaflı durumu bilerek aldığını, dolayısıyla davacının tapu ile malik iken kıyı kenar çizgisi sebebi ile hiçbir bedel ödenmeksizin tapu kaydının iptali ile tescil dışı bırakıldığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dava konusu taşınmazın 1. Derece doğal sit alanı olduğunu, dolayısıyla taşınmazda herhangi bir yapı yapılması mümkün olmadığından davacı tarafın söz konusu taşınmazın denize uzaklığı, alışveriş merkezi, otel yapılma özelliğini yitirdiği yönündeki beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, benzer konularda açılan davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde verilen kararlarda dahi tazminat hükümleri çerçevesinde değil de fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi çerçevesinde sembolik tazminatlardan bahsedildiğini, dava dilekçesinde yer alan bedelin kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.11.2019 tarihli ve 2019/134 Esas, 2019/532 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01.07.2021 tarihli ve 2020/170 Esas, 2021/1882 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; davacının dava konusu taşınmazı davalı olduğu bir süreçte satın aldığı, davacı şirket ile taşınmazı satın aldığı kişilerin soyadları hasabiyle malik/yönetici vb sıfatlarla bağlantılı olma ihtimalleri olan ... Dış Ticaret ve Uluslararası Nakliyat Ltd Şti. arasında İzmir 3. Noterliğinin 16.06.2011 tarih, 08258 yevmiye ve 49504 sözleşme numaralı finansal kiralama sözleşmesinin dava konusu taşınmaza ilişkin olduğu, bu sözleşme dayanak alınarak ... Finansal Kiralama A.Ş. tarafından Beşiktaş Noterliğinin 01.03.2013 tarihli ve 07064 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile adı geçen şirkete dava konusu taşınmazla ilgili her türlü işlemi-kıyı kenar çizgisinde kalmasından bahisli dava süreçleri ile ilgili işlem de yapabilmesi için vekâletname verildiği, dava konusu taşınmazın davacı şirketçe edinim tarihinin 21.06.2011 tapu iptal tescil davasına ... Finansal AŞ’nin taraf olarak dahil olması için tebligatın şirkete tebliğ tarihinin ise 16.04.2013 olduğu, finansal kiralama sözleşme tarihinin tapuda taşınmazın davacı tarafından satın alınmasından önce; yine davacı şirketin verdiği vekâletnamenin tarihinin de Hazinenin açtığı tapu iptal davasından resmi olarak haberdar edilmesine ilişkin tebligat tarihinden önce olduğu anlaşılmış, zikredilen finansal kiralama sözleşmesi, getirtilip, finansal kiralama sözleşmesi tarafı olan ... Dış Ticaret ve Uluslararası Nakliyat Ltd Şti. ile davacıya dava konusu taşınmazı satan ... ve ... arasında bağlantı olup olmadığı araştırılıp, bulunduğunun anlaşılması halinde 4721 sayılı Kanun'un 1020 nci maddesi hükmü de nazara alındığında dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığı bilinerek taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemeyeceği, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığının söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağınını varlığından da bahsetmenin mümkün olmayacağı, bu durumda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında tazminat şartlarının oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşınmazı iktisap ederken ve halen dahi taşınmaz üzerinde davalıdır şerhi bulunmadığını, 21.06.2011 tarihinden önce ve sonra davacının tapuda hiçbir işlem yapmadığını, finansal kiralama sözleşmesi tarihinin 16.06.2011, taşınmazın iktisap tarihinin 21.06.2011 olduğunu, edinim tarihinin aynı zmaanda finansal kiralama sözleşmesinin tapuya tescil tarihi olduğunu, imzalanan sözleşmenin tapuya tescil işleminin kötü niyet olarak nitelenemeyeceğini, tapu iptal davasına taraf olması için mahkemenin yaptığı tebligatın tarihinin 16.04.2013 olduğunu, davacı tarafından ... firmasına dava konusu taşınmaz ile ilgili işlem yapabilmesi için verilen vekâletin tarihinin ise 01.03.2013 olduğunu, vekâletnamenin, Hazinenin açtığı tapu iptal davasından resmi olarak haberdar edilmesinden önce verildiğini, kıyı kenar çizgisi nedeniyle tapu iptal davasının taşınmazı davacıya satan kişilere karşı 2002 yılında açıldığını, taşınmazın davacıya devrinden sonra tapu iptal davasının kabul edilme ihtimali belirince davacıya tapu iptal davasından haber verildiğini, hem tapu iptal davası hem de açılacak tazminat davasının riskinin ... firması üzerinde kalması, bu nedenle davacının davada ...’nun atayacağı vekiller ile temsili için davacının ...’na vekâlet vermesinde mutabık kalındığını, finansal kiralamanın mülkiyet hakkının başlangıçta kiralayan şirkette kalmak üzere, bir malvarlığının belirli bir bedel karşılığında belirlenen bir süre için kullanım hakkının kiracıya (...) ve bu süre sonunda varlığın sahiplik hakkının kiracıya devrinin öngörüldüğü bir finansman tekniği olduğunu, taşınmazı satan kişilerin ... şirketinin ortakları olduğunu, kötü niyetin söz konusu olmadığını, taşınmazın önceki maliki olan gerçek kişilerin taşınmazlarını şirkete sermaye olarak koymak yerine finansal kiralama sözleşmesine konu ettiklerini, davacıdan taşınmazın satış bedeli olarak alınan para faiziyle davacıya ödendikten sonra taşınmazın davacı tarafından ... şirketine devredileceğini, ancak taşınmaz davacıya 8220 m² büyüklüğünde devredilmiş olduğundan, tapu iptal edildiği takdirde tescil harici bırakılarak tapusu iptal edilen 3748 m²den eksik olarak ... Ltd’ye geri devredileceğini, bu durumda hem tapu iptal davasının riski, hem de tapu iptal edildikten sonra açılacak tazminat davasının faydası ve riski ... firması üzerinde kalsın diye anlaşma yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Taşınmazı davacıya satan kişilerin ... şirketinin ortakları olduğunun anlaşılması karşısından temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacının temyiz dilekçesindeki savunmasının bozma gerekçesini desteklediği, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.