"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/252 Esas, 2015/101 Karar
DAVA TARİHİ: 21.04.2014
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Çanakkale ili, ..., ... köyü ... Mevkii 1575 parsel sayılı üzerinde ev bulunan taşınmazın maliki olduğunu, dava konusu taşınmazın tapusunun Çanakkale Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/435 Esas, 1994/1013 Karar sayılı kararı ile Orman Genel Müdürlüğünün isteği üzerine iptal edildiğini, davacıların mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazın 1995 yılında mahkeme kararı ile Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini, alacak davasının tabi olduğu zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, davanın esasına gelince davaya konu taşınmazın mülkiyetinin Mahkeme kararı ile kaybedildiğini, yargı yollarından geçerek kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle mahkeme kararı ile Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen tapu sicilinin yanlış tutulmasından sorumluluk hükmünün bu davaya uygulanmayacağını, ayrıca taşınmazın askeri güvenlik bölgesi içinde yer aldığını, taşınmazın değerlendirilmesinin yapılırken bu hususların da dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesinin 6673 nolu bireysel başvuru kararında yer aldığı üzere 18.11.2009 tarihinden önce Türkiye'de tazminat yönünden etkili bir hukuk yolu bulunmadığını, davanın 2014 yılında zaman aşamı süresinin dolduğu gerekçesiyle reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasını mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak dava açılmalıdır.
3. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; Çanakkale Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.1994 tarihli ve 1994/435 Esas, 1994/1017 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptal edildiği, kararın temyiz incelemesinden geçmek suretiyle 02.02.1996 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 21.04.2014 tarihinde açıldığı, 10 yıllık zamanaşımının süresinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce dolduğu, bu tarihten itibaren de makul süre içerisinde işbu davanın açılmadığı ve davalı Hazine vekilinin süresi içerisinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun kararın ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
05.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.