"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3020 Esas, 2023/3520 Karar
DAVA TARİHİ : 20.04.2016
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/4 Esas, 2022/271 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, ..., Zekeriyaköy köyü 261 ve 1401 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiğini, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğundan davanın reddi gerektiğini, davanın ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Orman Genel Müdürlüğüne ihbar edilmesi gerektiğini, müvekkili idare yönünden de husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazlar orman olduğundan özel mülkiyete konu olamayacağı gibi zilyetlikle de iktisap edilemeyeceğini, davacıya ait bir taşınmaza el atılmadığını, müvekkili idare tarafından yapılan işlemin hukuki niteliği bulunmayan bir işlemin mahkeme yoluyla iptalinden ibaret bir işlem olduğunu, söz konusu taşınmazın evveliyatında 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içerisinde kaldığını, orman olması nedeniyle Hazine adına tescil edilmesi gerektiğini, arazi kadastrosunca yapılan hatalı tescil işlemi iptal edilerek taşınmazların Hazine adına tescili sağlandığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü bendinin uygulanma olanağının da bulunmadığını, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, malikine hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağını ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan kısmın tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp mevcut durumu saptadığını beyanla, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımı süresinin dolmuş olduğundan davanın reddini talep ettiklerini, tapu memurunun kusurlu bir işlemi bulunmadığını, dava konusu taşınmazların 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kalan devlet ormanı olarak belirlendiğini, dava konusu taşınmaz orman sayılan yerlerden olduğundan davacıların taşınmazlardan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından davanın ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Orman Genel Müdürlüğüne ihbar edilmesi gerektiğini, bu ihbarın yapılmamış olmasından dolayı kararın bozulması gerektiğini, tazminat koşullarının oluşmadığını, Mahkemece değerin fahiş olarak belirlendiğini, bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi) 1999/388 Esas, 2005/158 Karar sayılı kararı ile 261 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 1401 parsel sayılı taşınmazın 1.700 m²lik bölümünün orman sınırları içerisinde kaldığı tespit edilerek tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün temyiz incelemesinden geçerek 09.12.2008 tarihinde kesinleştiği, müşterek malik Osman Erol Akçal dışında diğer hissedarlar ile mirasçıları tarafından tapunun iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle 20.04.2016 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde eldeki davanın açıldığı, değerlendirme tarihi itibarıyla arsa niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle biçilen değerin rayiçlerine uygun olduğu, dava konusu 261 parsele komşu 260 parsel sayılı taşınmaza 01.02.2008 tapu iptal tarihi itibarıyla 1.323,50 TL/m² değer takdir edildiğini ve bu bedel üzerinden davanın kabulüne dair verilen kararının Yargıtay 5. Hukuk Dairesince onandığı anlaşılmakla bilirkişi heyetince 09.12.2008 tapu iptal tarihi itibarıyla belirlenen 1.390, 97 TL/ m² değerin taşınmazın konumuna ve çevresel faktörlere göre adil ve hakkaniyete uygun olduğu ve davacıların pay durumuna göre karar verildiği anlaşılmakla Mahkemece verilen karar usul ve kanuna uygun olup delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler açısından itirazda bulunmalarına rağmen itirazlarının dikkate alınmadığını, hüküm tesisine elverişli olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olduğunu, fahiş bedel belirlendiğini, istinaf nedenlerinin de değerlendirilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 194 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmazların 05.07.1991 tarihinde davacılar murisleri adına ifraz işlemi tescil edildiği, taşınmazların tapu kaydına 16.11.1995 tarihinde "Devlet Ormanı Tahdidi kesinleşmemiş Devlet Ormanı sınırları içinde kalmaktadır" satışı yapılamaz şeklinde şerh konulduğu, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucunda Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi) 1999/388 Esas, 2005/158 Karar sayılı kararı ile 261 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 1401 parsel sayılı taşınmazın 1700 m²'lik kısmının orman tahdit sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine 09.12.2008 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 20.04.2016 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/183 Esas, 2021/303 Karar sayılı dosyasında bilirkişi heyeti tarafından dava konusu taşınmaza komşu 260 parsel sayılı taşınmaz için 14.11.2011 tarihi itibarıyla takdir edilen 1.800,00 TL/m² birim bedelinin, önce eldeki davanın tarihi olan 20.04.2016 tarihine, sonra da gerçekleşme sonucu bulunan bedelin iptal kararının kesinleşme tarihi olan 09.12.2008 tarihine endekslenmesi sonucu 1.390,97 TL/m² birim bedeli belirlenmiş, Mahkemece de bu birim bedel üzerinden hüküm kurulmuştur. Başka bir dosyanın dava tarihi itibarıyla bilirkişilerce belirlenen bedelin önce dava tarihine sonra da değerlendirme tarihine endekslenmesi sonucu yasal olmayan değerlendirme biçimi ile taşınmazın değeri belirlendiğinden, rapor inandırıcı görülmemiştir.
5. Hükme esas bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmaz dava konusu parsele komşu 260 parsel sayılı taşınmaza ilişkin İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/182 Esas, 2021/303 Karar sayılı dosyasında 1.390, 97 TL/ m² üzerinden hükmedilen tazminat bedelinin Dairemizin 23.06.2022 tarihli ve 2021/14626 Esas, 2022/11582 Karar sayılı kararı ile onanması üzerine yeniden yapılan bilirkişi incelemesi sonucu olup emsal olarak kabul edilemeyeceğinden rapor inandırıcı görülmemiştir.
6. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.