Logo

5. Hukuk Dairesi2024/2433 E. 2024/8775 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, tespit edilen tazminat miktarının doğru hesaplanıp hesaplanmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bilirkişi raporlarında tespit edilen metrekare birim bedelleri arasında önemli farklar bulunması, düzenleme ortaklık payı hususunun değerlendirmeye alınmaması ve emsal taşınmaz belirlenmesinde gerekli incelemelerin yapılmaması nedeniyle tazminat miktarının doğru hesaplanmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/286 Esas, 2024/52 Karar

DAVA TARİHİ : 18.03.2021

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/134 Esas, 2022/495 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Sakarya ili, ..., Denizköy Mahallesi 293 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, Sakarya Kadastro Müdürlüğünün Karasu ilçesinde yaptığı 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin (a) bendi uyarınca yapılan çalışmada, davacıya ait 293 parsel ile Sakarya ili, ..., İhsaniye Mahallesi 106 ada 1 nolu parselin aynı sınır içinde kaldığının tespit edildiğini,106 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile davacıya ait 293 parsel sayılı taşınmaz kaydının mükerrerlik arz etmesi nedeni ile sonradan tapulanan 293 parsel sayılı taşınmaz kaydının hatalı tutulması nedeni ile tapu kaydının iptal edildiğini uğranılan zarara ilişkin olmak üzere fazlaya dair talep ve dava hakları baki kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, tüm yargılama masraf ve giderlerinin davalı üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın tapulama tutanağı incelendiğinde 1969 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonucunda oluştuğunu, İhsaniye Mahallesi 106 ada 1 parselin ise 1956 yılında, İhsaniye Mahallesinde yapılan sayıllaştırma çalışmaları sonucunda 618 nolu parselden oluşturulduğunu, davaya konu işlemin yasal mevzuat çerçevesinde yapıldığını, davacı tarafa bu hususta bildirim yapılmış olmasına rağmen davacı tarafından yapılan işleme karşı dava açılmadığını, tapu kaydının hala davacı üzerine kayıtlı olduğundan zarar koşullarının gerçekleşmediğini, bu sebeple halen davacı üzerine kayıtlı olan taşınmaz yönünden davanın reddinin gerektiğini, ancak mahkeme aksi kanaatte ise davacının davasını ve taraf sıfatını kabul anlamına gelmemekle beraber; iş bu davada davacı tarafından dava değerinin 50.000,00 TL gösterildiğini, eksik yatırılmış bulunan peşin dava harcının tamamlattırılmasının davaya devam açısından bir zorunluluk olduğunu, iş bu davada Hazinenin yasal hasım durumda olacağından yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, Yargıtay'ın yerleştirmiş içtihatlarına göre bir taşınmazın tapuya tescili mümkün olmadığı hâlde, tapuya tescil edilmiş olmasının hukuki anlam ve değer taşımayacağını, her nasılsa tapu bağlanmış olması, bu yerde kişinin hak sahibi olduğu anlamına gelmeyeceğini, kadastro tespitlerinde zamanla bu gibi hatalı tespitlerin yapıldığını belirterek davanın usul ve esastan reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu işlemin yasal mevzuat çerçevesinde yapıldığını, davacı tarafa bu hususta bildirim yapılmış olmasına rağmen davacı tarafından yapılan işleme karşı dava açılmadığını, tapu kaydı hala davacı üzerine kayıtlı olduğundan zarar koşullarının gerçekleşmediğini, bu sebeple halen davacı üzerine kayıtlı olan taşınmaz yönünden davanın reddi gerektiğini, davalı Hazinenin yasal hasım durumda olacağından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, dosyada alınan ilk rapor ile son rapor arasında üç kat fark olduğunu, aradaki çelişkinin bilimsellikten uzak olduğunu, emsal satış tarihinin dava tarihinden 6 yıl önce olduğunu, emsal ve dava konusu taşınmazın doğru karşılaştırılmadığını, bilirkişilerce belirlenen değerin çok yüksek olduğunu ve alınan iki rapor arasında büyük ölçüde fiyat farkı bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin kararı hem maddi olay hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu Sakarya ili, ..., Denizköy Mahallesi 159 ada 11 parsel (eski 293 parsel) sayılı taşınmazı 20.06.1969 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 4.400,00 m² yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği, davacı dava konusu taşınmazı 23.10.2012 tarihinde satış ve pay temliki suretiyle aldığı, ancak dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin (a) bendi uyarınca ve Kadastro Güncelleme Yönetmeliği hükümlerine göre yapılan güncelleme çalışmaları kapsamında İhsaniye köyü 106 ada 1 numaralı parselle mükerrerlik oluşturacak şekilde tespit edildiğinin belirlendiği, bilahare Tapu Müdürlüğünce Denizköy Mahallesi 159 ada 11 parsel (eski 293 parsel) sayılı taşınmazın 06.05.2021 tarihli ve 9602 yevmiye numarası ile tapudan terkin edildiği, tapu kaydındaki hatanın teknolojik yetersizliklerden kaynaklandığı, 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin (a) bendine göre yapılan uygulamanın 06.05.2021 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından eldeki davanın 18.03.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Kadastro Müdürlüğünce yapılan düzeltme nedeniyle tapudan terkin edilen arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Buna karşın, dosya kapsamında 09.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen metrekare birim bedelinin 83,11 TL olduğu, hükme esas alınan 31.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda ise 259,18 TL/m² olarak belirlendiği anlaşılmış olup oluşan fark nedenleri açıklanmadan hüküm kurulması doğru olmadığı gibi dava konusu taşınmazın ve içinde bulunduğu bölgenin ileride imar uygulamasına tabi tutulması halinde kesilmesi gereken düzenleme ortaklık payı oranının ve dava konusu taşınmazın çevresinde düzenleme görmüş parseller var ise bunlardan kesilen düzenleme ortaklık payı oranları ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler Belediye İmar Müdürlüğünden sorularak alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden dava konusu taşınmazın emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen metrekare birim fiyatından emsalden kesilen oranında düzenleme ortaklık payı düşülmek suretiyle hesap yapan rapor inandırıcı ve hüküm kurmaya elverişli değildir.

5. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.