Logo

5. Hukuk Dairesi2024/5523 E. 2025/1406 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro düzeltmesi sonucu oluşan fazla miktar taşınmaz nedeniyle sebepsiz zenginleşme ve 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Hazine'ye karşı tazminat isteminde bulunulması.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun tespit edilmesi, emsal karşılaştırma yöntemiyle değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemesi ve Hazine aleyhine açılan davanın zamanaşımı süresi içinde açılmış olması gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat istemine ilişkin asıl dava ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri dava dilekçelerinde özetle; Ankara ili, ... (...........) Mahallesi 526 parsel sayılı taşınmazın tespit maliklerinin mirasçısı olduklarını, muris ...'nün 1953 yılında vefat ettiğini, taşınmazın mirasçılarına intikal ettiğini, 1986 yılında yapılan ifraz sonucu 5510 parsel sayılı 8000 m²lik taşınmazın müvekkilleri adına kayıt ve tescil edildiğini, belirtilen taşınmazın 25.07.1994 tarihinde davalıların murisi olan ...'a satıldığını, akabinde Çankaya Kadastro Müdürlüğü tarafından yapılan çalışma sonucu, taşınmazın yüzölçümünde hata yapıldığının tespit edildiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince taşınmazın alanının 2006 yılında 14932 m² olarak düzeltildiğini, taşınmazın daha sonra 28763 ada 1 parsele dönüştüğünü, davalı tarafın, müvekkillerden satın almış olduğu taşınmazın yüzölçümündeki düzeltme sonucunda, 6932 m²lik fazlalık nedeniyle ve herhangi bir bedel ödemeden sebepsiz yere zenginleştiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000 TL miktarın, iade tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini talep etmiştir.

2. Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili birleştirilen dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, ..., ( ...Köyü) Mahallesi 526 parsel kadastro ile 17.000 m² yüzölçümlü yerin davacıların murisi ... adına tespit edildiğini, 1986 yılında 9.000 m² si 5510 parsel olarak, 526 parselde 8.000 m² olarak mirasçılara intikal ettiğini ve bu miktar ile 25.07.1994 tarihinde .............'a satıldığını, Çankaya Kadastro Müdürlüğünün bu parselin yüzölçümünde hata bulduğunu ve 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince 2006 yılında parselin 8.000 m² olan yüzölçümünü 14.932 m² olarak düzelttiğini, davalı tarafın davacılardan satın almış olduğu parselin yüzölçümündeki düzeltmenin sonucu meydana gelen 6.932 m² fazlalık nedeni ile maliklere herhangi bir bedel ödemediğini, bu nedenle ...varisleri aleyhine haksız olarak sebepsiz zenginleşmiş bulunmaları nedeni ile Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/216 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve halen derdest olduğunu, Hazine aleyhine açılan davanın tapu malikleri aleyhine açılan sebepsiz zenginleşme davası nedeni ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Birleştirilen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya dayanak yapılan taşınmaz üzerinde yapılan kadastro işlemlerinden itibaren yaklaşık 60 yıl, taşınmazın müvekkillerin murisine satışından itibaren yaklaşık 17 yıl geçtiğini, taşınmaz üzerinde ifraz çalışmalarının 1986 yılında yapıldığı gözönünde tutulduğunda, davacı tarafın parselin yüzölçümünde varolduğu belirtilen fazlalığı bilmemelerinin olanaklı olmadığını, davanın, 3402 sayılı Kanun'un 41 nci maddesinde belirtilen 5 yıllık süre içinde açılmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 24.03.2015 tarihli ve 2011/216 Esas, 2015/149 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 24.03.2015 tarihli ve 2011/216 Esas, 2015/149Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar ... vd., davalılar ... vd., ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; (dava konusu) taşınmazın, davalılar murisine satıldığı tarihteki (25.07.1994) rayiç bedeli üzerinden hesaplama yapılarak davacıların hisselerine isabet eden alacak miktarının hüküm altına alınması ve Hazine yönünden de mükerrer ödemeye sebep olunmaması gereklidir. Ancak, mahkemece alınan bir asıl ve çok sayıda ek raporun incelenmesinde hesaplama yöntemi ve tarihleri bakımından çelişkiler bulunduğu gözlenmiştir. Kabule göre de; hüküm fıkrasının 2 ve 3 üncü bendinde karışıklığa neden olacak hüküm oluşturulmuş olup, "kalan" kısmın ne olduğu ve kimden tahsil edileceğinin açıklanmamış olması nedeniyle hüküm fıkrası, "hükmün kapsamı" başlıklı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinin (c) bendine uygun olmayıp, infaza da elverişli değildir. O halde; mahkemece yeniden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle, yukarıda açıklanan içtihadı birleştirme kararı ve Yargıtay kararları doğrultusunda rapor alınarak sonucuna göre kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 19.02.2019 tarihli ve 2017/524 Esas, 2019/77 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 19.02.2019 tarihli ve 2017/524 Esas, 2019/77 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve davalılar ... vd temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; temyiz incelemesine konu eldeki davada; sözlü yargılama duruşmasına yönelik davet yapılmadan,duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği bildirilerek tarafların son sözleri sorulmadan doğrudan esasa ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. O halde, 6100 sayılı Kanun ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmişse de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki bozma ilamında davalı kişiler açısından sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarih itibari ile taşınmazın rayiç değerinin belirlenmesi gereğine değinildiği hâlde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Yargıtay incelemesinden geçen dosyalarda belirlenen 2002 ve 1977 tarihli değerlerin 1994 yılına endekslenmesinin daha doğru olacağı ve Beytepe kampüsü için 1985 yılında kamulaştırma bedellerinin 15-25 TL olduğu dikkate alındığında dava konusu taşınmazın 1994 rayiç değerinin 1000 m²sinin 60.000.000 Lira (1994 yılına göre sıfır atılmamış o zamanki değeri) olduğu belirtilmiş, rayiç değeri belirlenmesi için izlenen (arsa ise emsal metoduna göre arazi ise gelir metoduna göre) yönteme uyulmamış, Yargıtay denetiminden geçen dosyalarda belirlenen değerler geriye doğru endekslenerek bir sonuca ulaşılmıştır. Hazine aleyhine açılan dava bakımından ise taşınmazın yüzölçümüne ilişkin 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince yapılan yüzölçüm düzeltmesinin kesinleştiği tarih itibari ile taşınmazın rayiç değerinin belirlenmesinin gerektiği, bunun için de taşınmazın değerlendirme tarihi ile arsa mı arazi mi vasfında olduğuna bakılarak arsa ise emsal metoduna göre, arazi ise gelir metoduna göre değerinin belirlenmesi gerektiği hâlde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu şekilde değer belirlenmediği gibi değerlendirme tarihi olarakta dava tarihinin esas alınmıştır. O hâlde, mahkemece dava konusu taşınmazın hem 1994 tarihindeki hem de taşınmazla ilgili yüzölçüm düzeltme işlemininin kesinleştiği tarihteki rayiç değerinin hesaplanması, bunun için öncelikle taşınmazın bu değerlendirme tarihinde arsa mı yoksa arazi mi vasfında olduğunun belirlenmesi, arazi ise gelir metodu yöntemi ile o yörede münavebesi olan ürünlere ait liste getirtilip bilirkişi raporu denetlenerek, arsa ise değerlendirme tarihinden evvel satışı yapılan ve özel amaçlı olmayan satışlar esas alınıp taşınmazların birbirine olan üstün ve eksik yanları karşılaştırılmak sureti ile her iki tarihe göre ayrı ayrı değer belirlenip tahsilde mükerrerlik olmamak üzere karar verilmesi gerekirken yetersiz ve eksik bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemenin 30.09.2021 tarihli ve 2019/440 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

E. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 30.09.2021 tarihli ve 2019/440 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmaz Ankara ili, ..., Beytepe Mahallesi, 28763 ada 1 parsel (eski 526) parsel sayılı taşınmaz dosya içindeki bilgi ve belgelere, Belediye Başkanlığı yazısına göre arsa niteliğindedir. Arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan 1977 ve 2002 tarihli kamulaştırma dosyalarında belirlenen m²/TL bedeline göre arsa rayiç değerlerinin bölge durumuna göre enflasyon, gayrimenkul arz talep ve gelişim ile endekslemenin doğru olmayacağından söz edilerek soyut ifadelerle değer biçildiğinden, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zarar bulunmadığını, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle, geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hataların, ilgililerin müraacatı veya Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltileceğini, düzeltmenin, taşınmaz malikleriyle diğer hak sahiplerine tebliğ olunacağı, tebliğ tarihinden başlayan 30 gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesine dava açılabileceğini, somut olayda davacı tarafça süresi içinde dava açılmadığından, kadastro çalışmaları sırasında doğan hataların tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan hatalar olarak görülmesinin mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafın tazminat davasını 10 yıllık zamanaşımı süresinde açmadığından davanın zamanaşımı yönünden de reddine karar verilmesi gerekmektedir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat, birleştirilen davada ise 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Ankara ili, ..., Lodumlu (Beytepe) Mahallesi 526 parsel sayılı taşınmazın 1951 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davacıların murisi durumunda bulunan ... adına kayıt ve tescil edildiği, murisin 1953 yılında vefat ettiği, 526 numaralı parsel 8000 m² olarak tapuya tescil edildiği, 526 parsel sayılı taşınmazın tamamının 25.07.1994 tarih ve 6758 yevmiye numaralı resmi senetle ve 240.000.000 TL bedelle, davalıların murisi olan ...'a satıldığı, davacı tarafa ait bulunan 526 parselin düzeltmeden önceki alanı 8000 m² iken, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince yapılan düzeltme işlemi sonucu parselin alanının 14932 m² olarak tespit edilerek başka bir ifadeyle parselin alanında 6932 m²lik bir artış olduğu, davalıların murisi ...'ın bedelini ödemeden 6932 m²lik bir taşınmaz bölümüne sahip olduğu, davacılar aleyhine sebepsiz olarak zenginleştiği, bu miktardan, davacı durumunda bulunan asillere isabet eden kısmın yaklaşık 6490.49 m² olduğu ve 3402 sayılı Kanun'un 41 nci işleme göre yapılan düzeltme işleminin 22.12.2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak açılan asıl davaların 05.05.2011 ve 13.10.2011 tarihlerinde, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddeye dayanarak Hazineye karşı açılan birleştirilen davanın ise 31.08.2012 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre, arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla, temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

05.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.