"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/86 Esas, 2023/57 Karar
DAVA TARİHİ : 17.12.2014
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı bir kısım davacılar vekili ile davalı idare vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekilleri dava dilekçesinde özetle; davacıların kök murisleri ..., ...ve kısıtlı davacı ...'in Mudanya ilçesi, Halitpaşa Mahallesi, Akıncı Abidin Mahallesinde 1145 ada 1 parsel sayılı taşınmazın hissedarları iken, davalı ... tarafından ikame edilen tapu iptali davası sonucu Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.06.2003 tarihli ve 2001/259 Esas, 2003/707 Karar sayılı, 20.10.2005 kesinleşme tarihli kararı ile taşınmazın 110,50 m²lik bölümünün kıyı kenar çizgisinin içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini, Yargıtayın yerleşik içtihatları dikkate alındığında, iptal edilen kısım itibarıyla davacıların mülkiyet hakkından mahrum edildiğinden ve tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesi gereği davacıların zararının tazmini için dava açmak zorunda kaldıklarını belirterek fazlaya dair dava hakları saklı kalmak kaydıyla 300.000,00 TL tazminatın zarar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak hisseleri oranında davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat koşullarının oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 17.11.2015 tarihli ve 2014/412 Esas, 2015/325 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 17.11.2015 tarihli ve 2014/412 Esas, 2015/325 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de taşınmaz hakkında tapu kütüğünün gerçek kişiler adlarına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacıların murislerine geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/259 Esas, 2003/707 Karar sayılı kararının kesinleştiği 20.10.2005 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarih itibarıyla taşınmazın niteliğinin ve değerinin belirlenmesi gerektiği, kabule göre de davacılar vekili ıslah dilekçesinde zarar tarihinden itibaren faiz isteminde bulunduğu halde ıslahla artırılan miktar üzerinden ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi, yine tapu maliklerinden .... ve ... isimli eşlerinden olma ayrı çocukları bulunduğu, Nazmiye muristen sonra öldüğünden ¼ miras payının çocuklarına intikal ettiği, böylelikle tapu maliki Hilmi’nin Nazmiye’den olma çocuklarının pay oranları daha fazla olduğu hâlde, Mahkemece bu durum dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili ... ... Asbasan vd. temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu, taşınmazın nitelikleri göz önüne alındığında emsalin uygun olmadığını, bedelin düşük olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; zararın mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren hesaplanmasının hatalı olduğunu, enflasyon farkının zarar bedeli hesaplanırken gözetilmesi gerektiğini, yasal faiz oranının çok düşük olduğunu, emsalin uygun olmadığını, bedelin düşük olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davacılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu, enflasyon farkının zarar bedeli hesaplanırken gözetilmesi gerektiğini, taşınmazın nitelikleri göz önüne alındığında emsalin uygun olmadığını, bedelin düşük olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
4. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, belirsiz alacak davası olarak iş bu davanın açılamayacağını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat koşulları oluşmadığını, yapı bedeline hükmedilmemesi gerektiğini, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmadan metrekare birim bedelinin belirlenmesinin hatalı olduğunu, yapı bedeline hükmedilmemesi gerektiğini, zarar tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığını, eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, bedelin fahiş olduğunu, davanın reddi gerektiğini ileri sürerek kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Davaya konu 86 ada 8 parsel sayılı 149,50 m² yüzölçümündeki taşınmazın kahve ve rıhtım cinsi ile 14.09.1931 tarihinde İbrahim oğlu Süleyman adına tescil edildiği, daha sonra satışlar yoluyla davacıların murislerine geçtiği, 2002 yılında yenileme kadastrosu sonucu 1145 ada 1 parsel numarasıyla 152,22 m² yüzölçümüyle davacıların murisleri adlarına tescil işleminin yapıldığı, Hazine tarafından açılan dava üzerine Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/259 Esas, 2003/707 Karar sayılı kararıyla 86 ada 8 parselin (A) ile işaretlenen 110,50 m² yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından tapusunun iptaline, davalıların bu yere yönelik el atmalarının önlenmesine, üzerinde kal'i gerektiren bina olmadığından, boş halde bulunduğundan kale ilişkin isteğin reddine, (B) ile işaretlenen 39 m² yüzölçümlü yere ilişkin davanın reddine, 86 ada 8 parselin miktarının 39 m² olarak düzeltilmesine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 20.10.2005 tarihinde kesinleştiği, anılan kararın yenileme çapı itibarıyla infazının yapıldığı ve 112,13 m² yüzöçümlü kesiminin kıyıya terk edildiği, bunun üzerine davacıların 17.12.2014 tarihinde eldeki davayı 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açtıkları anlaşılmaktadır.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre bir kısım davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında ki temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.
4. Hükme esas alınan birinci bilirkişi kurulu raporunda emsal kabul edilen taşınmazların, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerden uzak bir mahallede ve konum itibarıyla farklı bir bölgede bulunduğu anlaşılmakla uygun emsal olarak kabul edilmemiştir.
5. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı, emsal olarak belirlenen taşınmazın satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parseli olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen emlak vergisine esas olan metre kare vergi değerleri ve emsal taşınmazın satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, bozmayı gerektirmiştir.
6. Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/259 Esas, 2003/707 Karar sayılı tapu iptal ve tescil dosyasında yer alan fen raporunda taşınmazın kıyı kenarda kalan kısmında yapı olmadığı buna karşın Mahkemece alınan fen raporunda ise taşınmazın iptal edilen ve kıyı kenarda kalan kısmında yapı olduğu tespit edilmiş olup raporlar arası çelişki giderilmeden yapı bedeline hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
7. Kabule göre de; 2005 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkındaki Tebliğe göre yapı sınıfları ve bu yapı sınıflarına uygun birim fiyatları ve yaşları belirlenip buna göre yıpranma payı ve ayrıca eksik imalat oranı düşülerek değer biçilmesi gerekirken; yapıların yaşlarına, sınıflarına, eksik imalat oranına, yıpranma payına dair herhangi bir açıklama, tespit yapılmadan bu yönlerden denetime elverişli olmayan rapora göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Bir kısım davacılar ve davalı Hazine vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Bir kısım davacılar vekili ile davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile kararın BOZULMASINA,Bir kısım davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 26.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.