Logo

5. Hukuk Dairesi2024/8943 E. 2025/3071 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların mülkiyet hakkını kaybettikleri tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, tazminat hakkının ise ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararından sonra doğduğu, bu tarihten sonra makul süre içerisinde dava açılmadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi'nin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1710 Esas, 2024/1057 Karar

KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/488 Esas, 2022/214 Karar

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeni ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi ...'nun malik olduğu Antalya ili, ..., ... Mahallesi, eski 308 parsel sayılı 19.400,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın ilk imar uygulamasının Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 1989 yılında yapıldığını, bu uygulama sonucu 6344 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 3287 m² karşılığı 1465/2400 pay, 6344 ada 3 parsel sayılı 6438 m² yüzölçümlü taşınmazda tam pay ve 6347 ada 1 parsel sayılı taşınmazda tam pay olarak 01.12.1989 tarihli ve 11069 yevmiye sayılı tapu işlemiyle tapuya tescil edildiğini, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 05.10.1993 tarihli ve 5166 sayılı Encümen kararı ile yapılan ikinci imar uygulaması sonucu 6344 ada 2 parselin 11114 ada 2 parsel olduğunu ve 5.487,00 m²lik taşınmazda davacılara 3287/5487 pay verildiğini, davalı Hazinenin davacılara hisseli olarak verilen 11114 ada 2 parseli de kapsayan 05.10.1993 tarihli ve 5166 yevmiye sayılı imar uygulamasının iptali için dava açtığını, Antalya 1. İdare Mahkemesinin 28.12.1995 tarihli ve 1994/1817 Esas, 1995/1102 Karar sayılı kararı ile imar düzenlemesi ve parselasyona ilişkin işlem iptal edilerek Danıştay 6. Dairesinin 26.03.1997 tarihli ve 1996/2007 Esas, 1997/1608 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğini, belediye tarafından yapılan ikinci imar uygulamasının iptal edilmesiyle 11114 ada 2 parsel sayılı imar parselinin tapudaki tescil işleminin hukuki sebebini yitirdiğini, tescil öncesini kapsamak üzere yolsuz tescil niteliğini aldığını, ikinci imar düzenlemesinin iptal edilmesiyle yeni bir imar düzenlemesi yapılması gerekirken Maliye Hazinesinin davacılar adına ikinci imar uygulaması ile tescil edilen 11114 ada 2 parsele ilişkin olarak tapu iptal ve tescil davası açtığını, Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas, 1998/624 Karar sayılı kararı ile 11114 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... adına tescil edildiğini, davacıların 308 kadastro parselinden gelen ilk imar uygulamasıyla 6344 ada 2 parsel olan, ikinci imar uygulaması ile 11114 ada 2 parsel olarak davacılar adına tescil edilen ve daha sonra mahkeme kararı ile iptal edilerek Hazine adına tescil edilen 11114 ada 2 parseldeki hisselerine karşılık davacılara bir yer verilmediğini, davacıların mülkiyet haklarının yok olduğunu, davacıların hak arama sürecinin bugüne kadar bir sonuca ulaşmadığını, davacıların kaybolan bu mülkiyet haklarının yolsuz imar işlemleri ve tescilleri sonucu Maliye Hazinesine geçtiğini, davacıların murisi ...'dan intikâlen gelen 308 kadastro parselinin imar görmesi sonucu oluşan 11114 ada 2 parseldeki mülkiyet haklarının bir bedel ödenmeden Hazineye geçip geçmediğini, davacıların mülkiyet haklarının ellerinden alınmış olması nedeniyle hak ihlâli olup olmadığını, davacıların 11114 ada 2 parselde kaybolan mülkiyet haklarının parasal karşılığının ve davacıların güncel zararının dava tarihi itibarıyla miktarının tespit edilmesi gerektiğini belirterek 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, aynı nedenle mülkiyet haklarının haksız olarak ellerinden alınmış olması iddiasıyla açılan tazminat davasının Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas, 2008/424 Karar sayılı kararı ile reddedilerek 03.11.2009 tarihinde kesinleştiğini, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararının taraflar için kesin hüküm ve kesin delil teşkil ettiğini, olayın oluşumu ve niteliği dikkate alındığında, idarenin hizmet kusurunun bulunmadığını, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağı bulunmadığından müvekkili idareye ne kusura dayalı ne de kusursuz hiçbir sorumluluk yükletilemeyeceğini, Hazinenin sorumlu olabilmesi için tapu sicilinin tutulmasında memurun hukuka aykırı eylemi olması, zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, davacıların iddia ettikleri gibi oluşmuş ve oluşacak olan zararlardan müvekkili Hazinenin sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas sayılı dosyası ile eldeki dosyasının her ne kadar davacıları ve davalısı aynı ise de 2006/455 Esas sayılı dosyada 11114 ada 2 parselin yanlış Mahkeme kararına dayalı olarak yolsuz olarak Hazineye tescil edildiğinin ileri sürüldüğü, Hazine tarafından açılan ve kesinleşen Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas sayılı dosyasındaki kararın kesinleşmiş bir karar olması nedeniyle yolsuz bir tescil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, eldeki davada ise yolsuz tescil hukuksal nedenine değil, mülkiyetin hükmen Hazineye geçmesi hukuksal nedenine dayalı olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tazminat talep edildiği görüldüğünden hukuki iddia ve sebebi farklı olması nedeniyle kesin hüküm itirazının yerinde olmadığı ve ortada yolsuz bir tescil de olmadığı, davalı vekilinin zamanaşımı itirazının incelenmesinde; dava konusu 11114 ada 2 parselin davacılar murisi elinden çıkması Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.04.1999 tarihinde kesinleşen 1996/134 Esas sayılı kararı ile olup 10 yıllık sürenin 06.04.2009 tarihinde dolmuş olduğu, 18.11.2009 tarihten itibaren makul süre içerisinde tazminat davasının açılması gerektiği, davacılar tarafından davalı aleyhine, 2006 yılında Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas sayılı dosyası ile dava açılmış olması nedeniyle her ne kadar hukuki sebebi nedeniyle ret kararı verilmiş ise de aynı amaç ve mülkiyet hakkı nedeniyle dava açıldığı anlaşıldığından açılan bu dava ile zamanaşımı süresinin durduğu kanaatine varılmakla zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmakla davanın kabulüne, taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, belirlenen bedelin düşük olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas dosyası ile zamanaşımının durduğunun kabul edilemeyeceğini, bunun kabulü hâlinde tarafları aynı olan her davanın süreleri keseceği gibi hukuki olmayan bir sonucu doğuracağını, talepleri aynı olmayan bu davaların birbirinin zamanaşımı süresini durdurmayacaklarını, davacının imar uygulamasından kaynaklı olarak tazminat talep ettiğini, imar uygulaması Milli Emlak Müdürlüğü tarafından yapılan bir işlem olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, bilirkişi raporlarına itirazlarının incelenmediğini, kabul anlamına gelmemekle belirlenen bedelin yüksek olduğunu, faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, vekâlet ücretinin yüksek ve yanlış belirlendiğini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her ne kadar davacı yan tapuda kendi adına kayıtlı 308 kök kadastro parselinden imar uygulaması sonucu oluşan 11114 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki paylarının Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas, 1998/624 Karar sayılı kararıyla iptal edilerek ellerinden çıktığını belirterek 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının tapu kaydının iptaline sebep olan Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas, 1998/624 Karar sayılı dosyasının incelenmesi neticesinde adı geçen dosyada davacı Hazine tarafından eldeki dosyanın davacıları ... ve arkadaşları aleyhine 11114 ada 2 parseldeki imar uygulaması iptal edildiği için davalılar adına olan tapu kaydının iptal edilmesi istemiyle dava açıldığı, mahkemece davanın kabulüne ve 11114 ada 2 parselin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescil kararı verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin 06.04.1999 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın bu karar uyarınca Hazine adına tescil edildiği ve önce trampa sonra da satış suretiyle Hazine elinden de çıktığı, davacıların süreci anlatarak Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/145 Esas, 2005/469 Karar sayılı dosyasında Hazine aleyhine 308 kök kadastral parselin ihyası için dava açtığı, mahkemece Yargıtay bozma ilâmına uyulmak suretiyle bu davanın da reddine karar verildiği, yine davacıların Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas, 2008/424 Karar sayılı dosyasında Hazine ve Muratpaşa Belediyesi aleyhine süreci anlatarak tazminat talebiyle dava açtıkları, bu davanın da reddine yönelik kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 23.06.2010 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesinde belirtilen 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, Hazinenin cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunduğu, davacının mülkiyet hakkını kaybettiği tarihin Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas, 1998/624 Karar sayılı kararının kesinleşme tarihi olan 06.04.1999 tarihi olduğu, bu tarih esas alındığında zamanaşımı süresinin 06.04.2009 tarihinde dolduğu; ancak bu tarih itibarıyla Türk Hukukunda davacılara tazminat hakkı tanınmadığı, bu hakkın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinde öngörülen sorumluluğun kadastro görevlilerinin dayanaksız ya da gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da kapsadığının belirtilmesi sonucu açıldığı, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de yeni bir iç hukuk yolu oluştuğu şeklinde kabul edildiği, 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkânı yönünden Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen hak ihlâli kararı nazara alınarak makul bir sürenin öngörülmesi gerektiği, davacıların eldeki davayı 15.10.2019 tarihinde açtığı, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabul edilemeyeceği, İlk Derece Mahkemesinin Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas, 2008/424 Karar sayılı dosyasında açtıkları davanın aynı amaca yönelik olduğundan zamanaşımını keseceğine yönelik kabulünde isabet bulunmadığı gibi, aksine bu dosyada Hazine aleyhine açılan tazminat davasının reddine yönelik kararın kesin hüküm kapsamında değerlendirilebileceği, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine dayalı olarak açılan eldeki davada davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Hazine adına talep aşılarak ve tesciline karar verilen taşınmazın yolsuz tescil niteliğini aldığı gözetilmeden verilen Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas sayılı kararının 06.04.1999 tarihinde kesinleştiğini, Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/145 Esas, 2005/469 Karar sayılı dosyasında davacılar tarafından idari işlemin iptali nedeniyle eski hale getirme (kadastro parselinin ihyası) talebinde bulunularak açılan davanın reddine ilişkin kararın 22.04.2006 tarihinde kesinleştiğini, davacılar tarafından açılan bu davanın 10 yıllık zamanaşımı süresini kestiğini ve davacıların tekrar dava açma haklarının 22.04.2006 tarihinde başladığını, mülkiyet haklarının korunması ve hak ihlalinin önlenmesine yönelik Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas sayılı dosyasında 20.10.2006 tarihinde dava açarak tazminat talebinde bulunduklarını, birinci imar uygulamasının hâlen geçerli olduğu gerekçesiyle bu davanın reddine ilişkin kararın ise 23.06.2010 tarihinde kesinleştiğini, her ne kadar Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/134 Esas sayılı kararının kesinleştiğinden de söz edilmiş ise de birinci imar uygulamasının ayakta kalmış olması nedeniyle davacıların talep haklarının ve meşru mülkiyet haklarının zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğini, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine ilişkin karar 23.06.2010 tarihinde kesinleşmekle 10 yıllık hak düşürücü sürenin bu kez 23.06.2010 tarihinde başladığını, eldeki dava 15.10.2009 tarihinde açılmış olmakla 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, idare mahkemesinin iptal kararından sonra yeniden imar uygulaması ve parselasyon işlemleri yapıldığı hâlde müvekkillerinin mülkiyet haklarına karşılık bir yer verilmediğini, 20.02.2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7221 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 inci maddesinde yapılan yasal değişiklik nazara alınmadan karar verildiğini, mülkiyet haklarının ihlâl edildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.