Logo

6. Hukuk Dairesi2022/2946 E. 2023/3580 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eser sözleşmesi ifa edilirken meydana gelen ölümlü kazadan dolayı yükleniciye karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasında, işverenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yüklenicinin işin uzmanı olması ve güvenlik tedbirlerini almasının gerekliliği, davalı işverenin olayda kusurunun bulunmadığı ve illiyet bağının kesildiği gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına, ancak manevi tazminat vekalet ücretine ilişkin yerel mahkemenin hatası düzeltilerek hüküm fıkrasının bu hususta değiştirilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/244 E., 2022/501 K.

DAVA TARİHİ : 25.03.2014

HÜKÜM/KARAR : Esastan Red

İLK DERECE MAHKEMESİ : Suşehri Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/96 E., 2019/957 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ...'in eşi, davacılar ... ve ...'in oğlu olan ...'in, davalı Derneğe ait yurt binası müştemilatında kurban kesimi için kurulan elektrikli aleti onarırken akıma kapılarak vefat ettiğini, Suşehri C.Başsavcılığınca 2013/248 soruşturma sayılı dosya üzerinden yapılan soruşturma neticesinde ceza hukuku kurallarına göre bir kısım kişilerin kusuru olmadığından bahisle KYOK verildiğini, özel hukuk ve iş hukuku çerçevesinde eldeki davayı açtıklarını, olayda davalının kusurlu ve sorumlu olduğunu, muris Mehmet'in yüksek yerde bulunan elektrikli alete erişim için masaya çıktığını, platform kullanılmadığını, işveren tarafından böyle bir platform talep edilmediğini ya da başka kuruluştan temin edilmediğini, soruşturma dosyasındaki rapora göre elektrik tesisatının da projeye aykırı olduğunu, kaçak akım rolelerinin fonksiyonunu yerine getirmediğini, 2002 yılından beri murisin elektrikçilik yaptığını, olay günü her ne kadar ifadelerde geçmese de masa ile birlikte metal bir merdivenin de kullanıldığını ve metal merdivenin devreye teması sonucunda ancak murisin kalbinin durmuş olabileceğini, aksi halde vücudunun diğer türlü teması halinde ancak sol kolunu temas ettirdiğinde kalbinin durabileceğini beyanla, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik toplam 100.000,00 TL tazminatın (anne ve babanın her biri için 10.000,00'er TL, eşi selma için 20.000,00 TL manevi ve 30.000,00 TL maddi, çocuklar için ayrı ayrı 5.000,00'er TL manevi, 10.000'er TL maddi tazminat) 20/12/2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müteveffanın eşi ve çocuklarının hak sahibi olduğunu, ancak anne ve babasının hak sahibi olmadığını, dernek yetkililerinin aynı iş kazası sebebiyle yürütülen soruşturmada beraat ettiğini, müteveffanın kusurunun soruşturma evresindeki raporda belirlendiğini, müteveffa serbest meslek erbabı olduğundan güvenlik tedbiri alıp almamak konusunda kendisinin mükellef olduğunu, meydana gelen kazada derneğin sorumluluğu olmadığını, soruşturma dosyasındaki beyanlara göre müteveffanın masaya çıkmaması istenildiğini, ancak müteveffanın masayı kendisi kullandığını, kazanın düşme değil elektrik akımına kapılmak suretiyle vefat ettiğini, merdiven konulduğu iddiasının ise mahkemeyi yanıltmak olduğunu, açıkta bulunan kabloların müteveffa tarafından tamirat yapılabilmek için yerinden çıkartıldığını,kaçak akım rolesinin bozuk olduğuna dair kazadan hemen sonra tespit yapılmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Suşehri Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/248 Soruşturma ve 2013/407 Karar sayılı kararı ile; kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu soruşturma dosyası kapsamında alınan 24/12/2012 tarihli bir A sınıfı iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen rapor ile; sadece müteveffa ...’e kusur yüklemesi yapıldığı, 07/07/2013 tarihli bir A sınıfı iş güvenliği uzmanı, bir elektrik mühendisi, bir makine mühendisinden oluşan heyet tarafından düzenlenen kusur raporu ile ise; müteveffa ...’in tam ve asli kusurlu olduğu, Vahdet DOĞRUYOL ve ...’ya kusur yüklemesi yapılamayacağının belirtildiği, Sivas İş Mahkemesi’nin 2013/504 Esas ve 2014/275 Karar sayılı dosyası ile Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Suşehri Eğitim Gençliğine Yardım Derneğine ve Vahdet DOĞRUYOL’a karşı rücuen tazminat davası açılmış olduğu bu dosya kapsamında yapılan yargılama sırasında A sınıfı iş güvenliği uzmanlarından oluşan üçlü heyet tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ile; müteveffa ...’in %100 kusurlu olduğu yönünden rapor düzenlendiği, dosya kapsamında tarafların kusur tespiti yapılması amacıyla 19/12/2016 tarihli A sınıfı iş güvenliği uzmanı elektrik mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi ve adli tıp uzmanından oluşan üç kişilik heyetten rapor alınmış bu rapor ile; müteveffa ... %100 kusurlu tespit edildiği, taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazlarının incelenmesi amacıyla dosya ek rapora gönderilmiş olup; 28/12/2017 tarihli rapor ile müteveffa ...’in %100 kusurlu olduğu yönünde rapor tanzim edildiği, davacı asil ve davacılar vekilinin raporlara itirazı doğrultusunda dosya arasında bulunan farklı farklı dört ayrı bilirkişi heyetinden de farklı bir şekilde oluşturulan üçü de iş güvenliği uzmanı ayrıca ikisi elektrik mühendisi üç kişilik heyet tarafından düzenlenen 07/05/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; müteveffa ... %100 kusurlu tespit edildiği, dosyada bulunan tüm bilirkişi raporlarının birbirini doğrular nitelikte olması, ayrıntılı ve denetime açık bilirkişi raporu, davaya konu iş kazasının meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarının tespiti bakımından yeterli bulunduğundan rapora itibar edildiği,

Türk Borçlar Kanunu madde 49'un ‘’Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.’’ şeklinde düzenlendiği, belirtilen madde kapsamından haksız eylemin unsurlarının; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağının bulunması olduğu, bu dört unsurun zarara uğrayanın zararının tazmini için mutlaka bir arada bulunması gerektiğinin anlaşıldığı, dava konusu olayda her ne kadar hukuka aykırı bir fiil bulunsa da bu fiil neticesinde davalıya yüklenecek kusur oluşmadığı bilirkişi raporları sonucunda anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili, istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişilerin taraflı rapor tanzim etttiğini, mahkemenin ısrarla taraflı olduğunu iddia ettikleri bilirkişi raporlarına dayanarak davanın reddine karar vermiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarının hüküm vermeye esas alınacak tarafsızlıkta, yeterlikte ve nitelikte olmadığını, iş güvenliği kurallarının davalı ... de bağlayacağını, Anayasanın 17. maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesi, buna paralel 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, İş Kanununun 77. maddesi ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasasının 4. ve 5. maddeleri ve keza Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2, 3 ve 4. maddeleri göz önüne alındığında, esas sorumlunun işveren olduğunun kabulü ile davalı işverenin de kusurlu olması gerekirken, tüm kusurun müvekkiller murisine yıkılmasının kabul edilebilir bir yanı olmadığını, işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceğinin tartışılmaz olduğunu, müteveffa yetkili elektrikçi olsa dahi işveren sıfatını haiz davalı derneğin yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan tüm önlemleri almakla yükümlü olduğunu, işveren sıfatı ile davalı derneğin, koruyucu malzeme ve ekipmanı bulundurmakla yükümlü olduğunu, teknik açıdan elektrik tesisatının kaçak akım rölesi ile korunmasının zorunlu olduğunu, işverenlerin, elektrik işlerinde kullanılması gereken ve piyasada “uçan halı" olarak isimlendirilen, merdivenli, korkuluklu, tekerlekli bir platform bulundurmak, yoksa iş yapandan talep etmek veya Belediye'den veya benzeri bir kuruluştan sepetli bir platform veya araç istemek/temin etmek zorunda olduğunu, burada öncelikli olarak sorumluluğun işverene düştüğünü, davacıların maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat isteminin de reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmedilen avukatlık ücretinin fahiş olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı "mahkemece yüklenicinin üstlendiği işin uzmanı olup, basiretli bir tacir olarak işin tekniğine göre yerine getirilmesi yönünden davalı iş sahibinden talimat almayacağı, sözleşmenin mahiyeti icabı güvenlikle ilgili tüm tedbirleri davacının kendisinin alması gerektiği kabul edilerek, hakkında yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verilen ve iş mahkemesinde alınan raporda dahi kusursuzluğu belirtilen davalı iş sahibinin olayın meydana gelmesinde eser sözleşmesi ve borçlar hukukunun sorumluluk ilkelerine göre etkili ve nedensellik bağı bulunan bir ihmal ve eylemi belirlenemediği, yukarıda belirtilen içtihatlar doğrultusunda ceza mahkemesince verilmiş bir mahkumiyet kararı da bulunmadığı nazara alınarak,

Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla" gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde belirttiği itirazlarını temyiz dilekçesinde de yinelemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, eser sözleşmesi ifa edilirken meydana gelen ölümlü kazadan dolayı açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun birinci fıkrası ile 370 nci maddesinin ikinci fıkrası,

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd maddeleri,

AAÜT'nin 10 ncu maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10 uncu madde 3üncü fıkrasında manevi tazminata ilişkin vekalet ücreti düzenlenmiştir. Bu fıkradaki düzenleme "Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." şeklinde olup, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ancak mahkemece nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacılar vekiliinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan “Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca 10.750,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ” ibaresinin çıkartılarak yerine “Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca maddi ve manevi tazminat talepleri için ayrı ayrı 2.750,00TL'den olmak üzere toplam 5.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.