"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/698 E., 2021/276 K.
DAVA TARİHİ : 30.10.2009
HÜKÜM/KARAR : Ret
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada inşaat bedeli alacağı, tapu iptali ve tescil davasından dolayı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davalı ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 31.10.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde asıl ve birleşen davada davalı ... vekili Avukat ..., birleşen davada davalı ... vekili Avuka... ile asıl ve birleşen davada davacı Bora 1 İnş. Eml. Teks. Oto Paz. İnş. Mal Gıda İl. İm. Paz. San ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri avukat ...,
Avukat Ömer Kürşad Deveci geldiler. Tebligata rağmen başka gelen olmadığı anlaşılmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1-Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı ...'a ait taşınmaz üzerine bina yaptığını, davalıya ait arsa üzerine yaptığı inşaat bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, müvekkiline isabet etmesi gereken bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere tapuda devredildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL inşaat bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında talebini ıslah ederek 817.265,00 TL'ye çıkartmıştır.
2-Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı ... arasındaki 01.10.2007 tarihli sözleşme ve protokol gereği Seyhan- Kurttepe 7145 ada 7 parsel üzerinde müvekkilince yapılan binada bulunan dairelerden 1, 6, 7, 8, 10 no.lu dairelerin davalı ... tarafından 16.11.2009 tarihinde ve 9 no.lu dairenin 21.07.2009 tarihinde davalı ... Yüzeroğlu'na, 2, 3, 4 ve 5 no.lu dairelerin ise 03.08.2009 tarihinde davalı ...'e muvazaalı olarak satıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1-Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde, yüklenici davacının, işbu dava dilekçesi ile taraflar arasındaki eser sözleşmesini geriye etkili olarak feshederek yaptığı imalatın bedelini talep ettiğinden davacı yüklenicinin fesih beyanını dava tarihi itibariyle kabul ettiklerini, davacının üstlendiği edimi ifa etmeyerek, inşaatı yarım bıraktığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
2-Birleşen davada davalılar vekilleri cevap dilekçesinde, müvekkillerinin tapuya ... ilkesi uyarınca iyiniyetli olarak taşınmazları satın aldıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.12.2013 tarih ve 2009/650 Esas, 2013/789 Karar sayılı kararı ile "asıl davada, taraflar arasında 01.10.2007, 24.08.2008, 24.10.2008 ve 24.10.2009 tarihli protokoller düzenlendiği, davacının protokol ve sözleşmede belirtilen Kurttepe 7145 ada 7 parsel üzerindeki taşınmazı anahtar teslimi suretiyle bitirene kadar arsa sahibinden herhangi bir ücret talep edemeyeceği, 05.09.2009 tarihli seviye tespit tutanağı ile aynı tarihli yapı tatil zaptına göre inşaatın %90 seviyesinde bulunduğu ve mühürlendiği, buna göre dava tarihi olan 30.10.2009 tarihi itibariyle inşaatın henüz bitmemiş olması nedeniyle davacının henüz arsa malikinden imalat bedellerini isteme hakkının doğmadığı, ancak davacının 30.10.2009 tarihli dava dilekçesinde imalat bedellerini istemiş olması karşısında, davacı yüklenicinin ifadan vazgeçtiği ve dava tarihine kadar yaptığı inşaat masraflarını talep ettiği nazara alınarak, davacının bu talebi doğrultusunda davanın nitelendirilmesinin yapıldığı, davalının da davacının bu talebini kabul ettiği, bilirkişi raporuna göre bu seviyede inşaatın değeri 919.423,90 TL olup, bu değerden gerek bilirkişi raporları, gerekse 01.07.2008 ve 05.05.2009 tarihli yapı tatil zabıtlarında açıklanan projeye aykırı yapılan %10 oranına tekabül eden proje dışı iş bedeli 91.942,29 TL'nin imalat bedelinden mahsubunun gerektiği, ayrıca 24.10.2008 tarihli protokolün 2/e bendinde yüklenicinin inşaattan fer'i müdahil ...'a toplam 200.000,00 TL değerinde iki adet daire satıldığının kabul edilmiş olması karşısında, yüklenici firma tarafından satılan 2 adet daire bedeli olarak 200.000,00 TL'nin de mahsup edilmesi gerektiği, böylece davacının davalıdan 627.480,61 TL imalat bedelini isteyebileceği, ıslah dilekçesinde faiz talep edilmediğinden ıslah edilen kısım için faiz yürütülmediği, birleşen davada ise asıl davada % 90 inşaat seviyesi üzerinden imalat bedelinin ödenmesine karar verildiği, davacı akdin ifasından vazgeçmiş olduğundan 3. şahıslara satılan taşınmazların tapularının iptali ile adına tescilini talep etme hakkını yitirdiği ve 01.10.2007 tarihli protokole dayanarak artık tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacağı" gerekçesiyle, "asıl davanın kısmen kabulü ile 627.480,61 TL'nin 10.000,00 TL'sine dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline, birleşen tapu iptal ve tescil davasının reddine" karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1-Mahkemenin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili, feri müdahil ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
2-Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 07.07.2015 tarih ve 2015/4527 Esas, 2015/5338 Karar sayılı ilamı ile; feri müdahilin temyiz istemi yönünden hükmü temyiz etmemiş sayılmasına karar verilmiş, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm, asıl davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazları reddedilerek asıl davada davalı ...'ın temyiz itirazları yönünden "Dosya kapsamından, Belediye Başkanlığı'nca 01.07.2008 tarihli yapı tatil tutanağı ile inşaatın %75 seviyesinde olduğu tespit edilerek imar mevzuatına uygun hale getirilmesi için süre verildiği, daha sonra 05.05.2009 tarihli yapı tatil tutanağında inşaatın seviyesinin %90 olduğu tespit edilerek projeye aykırı imalat yapıldığı gerekçesiyle inşaatın mühürlenerek durdurulduğu, 08.06.2010 ve 24.01.2013 tarihli bilirkişi raporlarında inşaatta yapılmayan işlerin, inşaatın iç ve dış kapıları, pencereleri, yer döşemeleri, iç boyası, asansör, bina giriş ve merdivenlerinin kaplaması, bodrum kat hidrofor ve tesisatların toplanması ve çevre düzenlemesi olarak belirlendiği, davalı arsa sahibi tarafından davacı yükleniciye tapu devri yapılmamış olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre, taraflar arasındaki 01.10.2007 tarihli adi yazılı protokole göre inşa edilen binanın reddedilmeyecek oranda tamamlandığından, bir başka anlatımla sözleşmenin ifa edildiğinden söz edilemeyeceğinden, sözleşmenin geçersiz olduğunun kabulü gerekir.
Sözleşmenin geçersizliği durumunda taraflar, sözleşmenin ifasını isteyemez ve birbirlerini ifaya zorlayamazlar. Geçersiz sözleşmeye dayanarak, birbirlerinden müsbet zararlarını ve menfi zararlarını talep edemezler, ancak, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak, birbirlerine verdiklerini talep edebilirler. 818 Sayılı BK'nın 61/2. maddesinde (TBK 77.) bu kural "...muteber olmayan...bir sebebe istinaden ahzolunan şeyin iadesi lazımdır." şeklinde ifade edilmiştir. Burada borç sebebi gerçekleşmediği halde, iş sahibinin malvarlığından bir zenginleşme, yüklenicinin malvarlığında ise bir azalma söz konusudur. Ancak, iş sahibinin malvarlığında bir çoğalmadan söz edilebilmesi için, yapılan işlerin onun işine yaraması gerekir.
Bu durumda mahkemece, 01.07.2008 tarihli yapı tatil tutanağında inşaatın seviyesinin %75 olarak belirlendiği, 08.06.2010 ve 24.01.2013 havale tarihli bilirkişi raporlarında da dava tarihi itibariyle inşaatın seviyesinin bu oranda olduğunun kabul edildiği, davacı tarafça da inşaatın %85 seviyesinde tamamlandığının ve arsa sahiplerince inşaata sokulmadığının kabul edildiği, davalı tarafça 05.05.2009 tarihli yapı tatil tutanağından sonra davacı yüklenicinin inşaata girmediğinin kabul edildiği gözetilerek, davacı tarafından yapılan imalatın seviyesinin tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, ilgili Belediye Başkanlığı'ndan inşaatın projeye, imara aykırı olup olmadığı, projeye aykırılık varsa tadilat projesiyle gidirilip giderilmeyeceği, giderilmesi mümkün ise yapılması gereken işlemler ve bunların bedellerinin sorulması, keşif yapılarak ve bilirkişi kurulundan rapor alınarak bu hususların denetlenmesi, yüklenici tarafından yapılan inşaatın projeye aykırı olduğunun ve aykırılıkların tadilat projesiyle giderilmesinin mümkün olmadığının, yani imalatın arsa sahibinin yararına olmadığının belirlenmesi durumunda davanın reddine karar verilmesi, inşaatın projeye aykırı olmadığının veya tadilat projesiyle aykırılıkların düzeltilmesinin mümkün olduğunun belirlenmesi halinde ise, yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi, bu bedelden varsa projeye ve ruhsata aykırılıkların giderilme bedelinin mahsubu ile kalan kısmın hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Karar Düzeltme Kararı
1-Yargıtay dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
2-Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.03.2018 tarih ve 2017/1407 Esas, 2018/2502 Karar sayılı ilamı ile "Davacı yüklenicinin inşaatı ne zaman ve hangi seviyede terk ettiğinin mahkemece tespit edileceğinin tabii bulunduğu" açıklaması yapılarak karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ve davalı arsa sahibi ... arasında yapılan adi yazılı protokole göre inşa edilen binanın reddedilmeyecek oranda tamamlanmadığından, bir başka anlatımla sözleşmenin ifa edildiğinden söz edilemeyeceğinden sözleşmenin geçersiz olduğu, sözleşmenin geçersizliği nedeniyle tarafların birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilecekleri, Çukurova Belediye Başkanlığının müzekkere cevabına göre dava konusu inşaatın projeye aykırı olduğu ancak tadilat projesiyle aykırılığın giderilebileceği, bozma sonrası yapılan keşif sonucunda projenin % 95 oranında tamamlandığı, imalatın arsa sahibinin yararına olduğunun tespit edildiği, itibar edilebilir denetime elverişli bilirkişi raporlarına göre imalat bedelinin 968.772,00 TL olduğu, projeye ve ruhsata aykırılıkların giderilme bedelinin 31.000,00 TL olduğu, davacının talep edebileceği bedelin 937.772,00 TL olacağı anlaşılmakla taleple bağlılık ilkesi gereğince ana dosyaya ilişkin 817.265,00 TL'nin davalı ...'dan tahsil edilerek davacıya verilmesine, yine taleple bağlılık ilkesi gereğince hüküm altına alınan kısmın 10.000,00 TL'lik bölümüne dava tarihi olan 30/10/2009 tarihinden yasal faiz yürütülmesine karar vermek gerekmiştir.
Bozma öncesi verilen yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmektedir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde de değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır. Diğer bir anlatımla, bozma kapsamı dışında kalan kısım yönünden söz konusu karar hukuki varlığını korumamaktadır.
Birleşen dosya yönünden bozma ilamında temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, bu nedenle yeniden değerlendirme yapılmasına gerek olmadığı, ancak bozma ilamında onanmasına şeklinde bir karar olmadığından bozma öncesi haliyle karar vermek gerektiği, karar bir bütün olduğundan son karar tarihi itibariyle hesaplama yapılması gerektiği" gerekçesiyle birleşen davanın reddine, asıl davada 817.265,00 TL'nin davalı ...'dan tahsil edilerek davacıya verilmesine, hüküm altına alınan kısmın 10.000,00 TL'lik bölümüne dava tarihi olan 30.10.2009 tarihinden itibaren faiz yürütülmesine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde, mahkemece davalı savunmalarının hiç değerlendirilmediğini, usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiğini, mahkemenin kabul ettiği imalat oranının yanlış olduğunu, her ne kadar 05.05.2009 tarihli yapı tatil zaptında yüklenici olarak davacının adı geçmekte ise de, bunun sadece bürokratik işlemlerden kurtulmak amacıyla bu hususta müracat edilmemesinden kaynaklandığını, yüklenicinin 01.07.2008 tarihinden sonra şantiyeye hiç gelmediğini, inşaatın 01.07.2008 tarihli yapı tatil zaptı ile mühürlendiği tarihte henüz %75 seviyesinde bile olmadığını, mahkemenin bozulan kararında, yüklenicinin müdahil ...'a 24.10.2008 tarihli protokol ile sattığı 2 dairenin bedeli olan 200.000,00 TL'yi yüklenici alacağından mahsup ettiğini, temyize konu kararda ise yüklenicinin elde ettiği 200.000,00 TL kazancı mahsup etmediğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında belirtilen tutarların hiçbir esasa dayanmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, taraflar arasında 01.10.2007 tarihli protokol uyarınca yapılan inşaata ilişkin imalat bedelinin tahsili istemine, birleşen dava ise tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddeleri, 1086 sayılı HUMK'un 427 ve devamı maddeleri
3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2.Mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.03.2018 tarihli karar düzeltme ilamında, davacı yüklenicinin inşaatı ne zaman ve hangi seviyede terk ettiğinin mahkemece tespit edileceği belirtilmiştir. Bozma ve karar düzeltme ilamından sonra mahallinde 23.01.2020 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda, binanın seviyesi %95 olarak belirlenmiş ve bu oran esas alınarak yüklenicinin yaptığı imalat bedeli hesaplanmıştır. Dosya kapsamı, toplanan deliller ve yüklenicinin isminin yazılı olduğu 05.05.2009 tarihli yapı tatil tutanağı içeriğinden, yüklenicinin inşaatı terk ettiği tarihte inşaatın %90 seviyesinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin %90 oranı esas alınarak mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi gerekirken bozma ve karar düzeltme ilamından sonra yapılan keşifte belirlenen inşaat seviyesi esas alınarak yüklenicinin imalat bedelini hesaplayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır.
3.Diğer yandan hükmüne uyulan Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 07.07.2009 tarihli bozma ilamında, yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin "mahalli piyasa rayiçlerine göre" belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda mahalli piyasa rayiçleriyle yüklenicinin yaptığı imalat bedeli (KDV hariç) 968.772,00 TL olarak hesaplanmıştır. Mahalli piyasa rayici içerisinde KDV ve yüklenici karı da olup, ayrıca eklenmemesi gerekir. Buna rağmen mahalli piyasa rayiçlerine göre hesaplanan bedele KDV'nin dahil olmadığı belirtilerek düzenlenen raporun bozmaya uygun olarak düzenlendiğinin kabulü ve hükme esas alınması mümkün değildir.
4.Usuli kazanılmış hak, 1086 sayılı HUMK'un yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında tanımlanmış olup, içtihadı birleştirme kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hukuka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup, kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe giren ilk halinde usuli kazanılmış hakka yer verilmemişse de bu ilkenin uygulanması, Yargıtayın içtihatları ile HMK’nın 177/2. maddesine 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunun 18. maddesi ile yapılan ek düzenlemeye kadar devam etmiştir. Bu ek düzenleme ile “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya İlk Derece Mahkemesine gönderildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” maddesi ile HMK’da hüküm altına alınmış olup usuli kazanılmış hakların korunacağı bu şekilde hükme bağlanmıştır.
Usuli kazanılmış hak kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle Yargıtayca da re'sen dikkate alınır. Yargıtayın bozma kararı nedeniyle doğan hak iki çeşit olup, (1) mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına kazanılmış hak, (2) bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalması ile doğan usuli kazanılmış haklardır.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları (konuları) kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Yani kesinleşmiş olan bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak teşkil eder. Bu nedenle usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiş bir ilkedir. Mahkemelerin bu ilkeyi gözetmesi gerekmektedir.
5.Somut olayda mahkemenin bozma ilamından önceki 27.12.2013 tarihli ilk kararında yüklenicinin imalat bedelinden, "24.10.2008 tarihli protokolün 2/e bendinde yazılı ...'a satılan 2 adet daire bedeli toplamı 200.000 TL'nin" proje dışı işler bedeli yanında mahsubuna karar verilmiştir. Davacı yüklenicinin "200.000 TL'nin mahsup edilmesinin yerinde olmadığına" ilişkin temyiz itirazı reddedilerek, karar kapatılan 23. Hukuk Dairesinin yukarıda yer verilen 07.07.2009 tarihli ilamı ile davalı yararına bozulmuş, yine davacı yüklenicinin aynı nedenle yaptığı karar düzeltme istemi de yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Bu durumda yüklenicinin imalat bedeli alacağından mahsup edilen 200.000 TL yönünden, davalı ... yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece bu husus üzerinde durulmadan, usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek son kararda 200.000 TL bedelin, davacı alacağından mahsup edilmemesi doğru olmamıştır.
6.O halde mahkemece yapılacak iş, davacı tarafından yapılan imalatın seviyesi %90 kabul edilip, hükme esas raporu veren bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, %90 oranına göre yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi (piyasa rayiçleri içerisinde KDV ve yüklenici karı bulunduğundan bunlar ayrıca eklenmeksizin ve çıkartılmaksızın), bu bedelden asıl raporda belirlenen proje ve ruhsata aykırılıkların giderilme bedelinin mahsup edilmesi ve yine yüklenici tarafından dava dışı ...'a satılan 2 adet dairenin toplam bedeli olan 200.000 TL'nin de mahsubu ile kalan kısmın hüküm altına alınmasından ibarettir. Mahkemece belirtilen hususlar dikkate alınmadan usuli kazanılmış hak ilkesini de ihlal eder biçimde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
VI. KARAR
1-Yukarıda 3.1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Diğer bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün
BOZULMASINA,
3-17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil
olunan davalı ...'a verilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
31.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.