"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2782 E., 2021/2476 K.
DAVA TARİHİ : 08.08.2012
HÜKÜM/KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/327 E., 2021/575 K.
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasından dolayı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 16.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davacı-karşı davalı vekili Avukat ..., Avukat .... ile davalılar-karşı davacılar vekili Avukat ... ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalılar arasında 10/7/2009 tarihinde inşaat (eser) sözleşmesi imzalandığını, 24/06/2009 tarihinde yer teslimi için ön protokol yapıldığını, söz konusu sözleşme ile işverenin mülkiyetinde bulunan Ulus-Beşiktaş Pafta No 41 Ada No 52 Parsel No 8'de bulunan yaklaşık 60.000 metre karelik alanın 30.000 metre karesinde tesis edilecek olan 26 Blok 304 daireden oluşan konutlar ve sosyal tesisler ile 570 araçlık otopark , açık ve kapalı yüzme havuzlarını kapsayan 103081 metre kare alana sahip "A+" inşaat işlerinin,Savoy Ulus Projesi 1.Etap Çarmıklı-Saruhan A+ İstanbul Konutları Yapım İşleri Sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket tarafından projeye göre eksiksiz ve kusursuz şekilde anahtar teilimi yapılmasını kapsadığını, kontrolör olarak PMP...A.Ş.'nin atandığını, sözleşmenin 2.1.maddesinde birinci etap işler için 50.527.418,48 TL + KDV üzerinden anlaşıldığını, 1.Etap dışında kalan diğer işler için malzeme bedeli + işçilik bedeli, + %5 kar olarak tarafların anlaşmaya vardıklarını, 1.Etap inşaat işlerinin müvekkilince bitirildiğini, 15/4/2011 tarihinde geçici kabulü yapılarak iş verene teslim edildiğini, ancak sözleşmenin 2.1. maddesi ve 2.2maddesi gereğince 1.Etap dışı verilen işlere ilişkin iş emirleri gereği imalatların yapıldığını ve yapılmaya devam edildiğini, anahtar teslim projede tamamlanma oranının %95 'i aştığını, işlerin tamamlanması için nihai bir süre konulmadığını açılan yeni iş emirleri ve proje tadilatları ile projenin gelişerek devam etmekte iken Yapım İşleri Şartnamesinin kabul işlemleri başlıklı 13.1 maddesi gereğince geçici kabul başlığı ile "iş tamamen bitirilip, geçici kabule hazır duruma geldiği zaman yüklenici bunu kontrole yazı ile bildirecektir" denmekte olup, bunun akabinde 15 gün içerisinde geçici kabul komisyonu oluşturarak kabul günü saptanması gerektiği bir noktada kontrol tarafından müvekkili şirkete 23/01/2012 tarihli yazı ile 25/01/2012 tarihine kadar sürecin tamamlanarak geçici kabul aşamasına gelinmesinin istenildiğini, şartnamenin 13.1. maddesi gereğince bunun hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, geçici kabul yapılabilmesi için sahadaki tespitlerin tamamlanıp bütün taşeron hesap mutabakatlarının yapılması , yapım işleri şartnamesi 13.2.1. maddesi gereğince kesin hesap çıkartılarak son hakkediş yapılması gerektiğini, sözleşmenin 2.1, 2.2 maddesi gereğince, 1 Etap kapsamı dışında kalan işlerin maliyet + %5 kâr ile yapılmakta olup, taşeron hesapları mutabakatı sağlanmadan son hakkedişin yapılmasının ve kesin hesabın çıkarılmasının mümkün olmadığını, yer tesliminin müvekkiline 24/06/2009 tarihinde yapıldığını, 1.Etap kapsamı dışında kalan işlerin yapılmaya devam edildiği sırada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/86 D İş no.lu dosyası ile delil tespiti talebinde bulunulduğunu, delil tespiti taleplerinin hemen akabinde işverenler tarafından müvekkiline gönderilen Beyoğlu 7 Noterliğinin 17/02/2012 tarih 8945 yevmiye no.lu ihtarname ile taraflar arasında imzalanan Savoy-Ulus konutları 1.Etap Çarmıklı-Saruhan A+ İstanbul Konutları yapım sözlemesinin 17/02/2012 tarihi itibariyle feshedilip yürürlükten tamamen kaldırdıklarını ihtar ederek en geç üç gün içinde müvekkili şirketin şantiye sahasını tahliye etmesinin istenildiğini, müvekkilince ihtara cevap verilerek bu şekilde feshin mümkün olmadığının bildirildiğini, akabinde işverenlere müvekkili şirket tarafından sözleşmenin teminatı olarak verilmiş Kuveyt Türk Katılım Bankasının 10/7/2009 tarih ve 5.052.741,85 TL'lik 1020914 sayılı kesin teminat mektubu ile 30/06/2009 tarih 1104897 sayılı avans teminat mektubunun kalan 1.801.487,26 TL sinin nakde çevirmek için ilgili bankaya müracaat ettikleri bilgisinin kendilerine ulaştığını, %95'i tamamlanmış bir işin bakiye alacağı ödenmeden sözleşmenin feshinin ve teminat olarak verilen teminat mektuplarını paraya çevrilmesinin mümkün olmadığını, geçici kabul yapılabilmesi için sahadaki tespitlerin tamamlanıp bütün taşeron hesap mutabakatların yapılması , yapım işleri şartnamesinin 13.2.1. maddesi gereğince kesin hesap çıkartılarak son hakedişin yapılması gerektiğini, sonuç itibariyle müvekkilinin işleri bitirme aşamasına getirdiğini, geçici kabullerin yapıldığını, kesin hesaba kadar gelindiğini, feshin haksız olduğunu belirterek, Kuveyt Türk Katılım Bankasının 10/7/2009 tarih ve 5.052.741,85 TL'lik 1020914 sayılı kesin teminat mektubu ile 30/06/2009 tarih 1104897 sayılı avans teminat mektubunun kalan 1.801.487,26 TL'sinin nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına ve şimdilik ıslah haklarının saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL bakiye alacağının dava tarihinden itibaren ticari faizle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Davalılar vekili karşı dava dilekçesi ile, davacı şirketin yapım sözleşmesi uyarınca yapmayı taahhüt ettiği 1.Etap işleri tamamlayıp, 15/04/2011 tarihli geçici kabul tutanağı ile müvekkili şirkete teslim ettiğini, ancak sözleşme kapsamı dışında olan ek işleri ve daha sonra müvekkili şirketler tarafından verilen yeni iş emirleri uyarınca ilaveten iş yaptığını, ancak yapım işleri sözleşmesine son bir yıldan beri aykırı davrandığını, hakedişler dışında avans almasına rağmen alt taşeron tedarikçi ve personel maaşlarını hiç ödemediğini ya da eksik ödediğini, şantiyede huzursuzluk başladığını, davacı şirketin içerisine düşmüş olduğu ekonomik sıkıntı nedeniyle hakkında yapılan icra takiplerinde müvekkiline haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, inşaatta çalışan işçilerin SGK prim borçlarının ödenmediğini, yapı kullanma izninin alınması için bunların müvekkilince ödenmek zorunda kalınacağını, müvekkili şirketin onayı olmadan mazot ve malzeme çıkışlarının yapıldığını, davacı şirketin yeni iş emirleri ile üstlendiği imalatları durdurduğunu, projede yapılan dairelerin teslim tarihine çok az kalmasına rağmen davacı-karşı davalı şirketin içine düşmüş olduğu ekonomik dar boğaz nedeniyle işi tamamlayabilme imkanının kalmaması ve şantiyedeki işlerin 20/01/2012 tarihinden sonra durdurulmasından sonra taşeronları şantiyeden çıkartarak sanki yapım işleri bitmiş gibi şantiyenin tasfiyesine başlamasından ötürü müvekkilince Beyoğlu 7. Noterliğinin 17/02/2012 tarih 08945 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğini, 30/11/2011 tarihine kadar olan tüm işleri kapsayan 29. hakediş de dahil olmak üzere Bahadır İnşaat tarafından yapılan tüm hakedişlere ilişkin faturaların fazlası ile ödendiğini, davacı Bahadır İnşaatın dava dilekçesinde söz konusu bütün işlerin tamamlanması için nihai süre konulmadığı iddiasının doğru olmadığını, binaların satış sözleşmelerinde teslim tarihinin 30/04/2012 olarak belirtildiğini, kaldı ki kontrolör firma tarafından yükleniciye gönderilen yazıda işin bitiş tarihinin 01/09/2011 olarak revize edildiğinin bildirildiğini, 01/09/2011 tarihinden sonra yükleniciye sadece yangın pompası alımına ilişkin 08/09/2011 tarihli iş emrinin gönderildiğini, bununda 17/02/2012 tarihinde kadar yapılmadığını, aslen 29. hakedişten, yani 01 Aralık 2011 tarihinden şantiyedeki inşaatın davacı şirket tarafından durdurulduğu 20/01/2012 tarihine kadar olan döneme ilişkin yapılan imalat ve inşaata ilişkin 30. son hakedişi hazırlayıp bu davayı açmadan önce müvekkili şirketlere sunmayan tarafın yüklenici davacı şirket olduğunu, 01/12/2011 tarihinden 20/01/2012 tarihine kadar yapılan imalat ve inşaat faaliyetinin belli olduğunu, kontrolör ile projenin taşeron ve tedarikçileri arasında bu döneme ait bir türlü yapılmayan hesap mutabakatlarının yapılarak davacı - karşı davalı Bahadır İnşaattan olan alacakların müvekkili şirket tarafından temlik alınmak suretiyle müvekkili şirket tarafından ödendiğini, müvekkilinin yüklenici firmadan alacaklı duruma geldiğini, 29 tane hakediş kapsamında toplam KDV dahil 130.041.271 TL tutarında müvekkiline fatura kesildiğini, bu faturalara karşılık toplam 137.014.000 TL ödeme yapıldığını, sözleşmenin teminat kesintisine ilişkin maddesine göre her hakedişten %5 oranında nakit teminat kesintisi yapılması gerekirken müvekkilince fazla ödeme yapıldığını, fazladan avans ödemesi mahiyetinde 6.972.729,00 TL ödendiğini, son bir kaç aylık işçi ve personel maaşların da fesihten sonra müvekkilince ödendiğini, müvekkillerince 5.052.741,85 TL'lik teminat mektubunun nakde çevrilmiş olmasına rağmen halen müvekkilinin alacaklı durumda olduğunu, nakde çevirme işleminin sözleşmenin 14.3.1.maddesine istinaden yapıldığını belirterek asıl davanın reddine karar verilmesini, sözleşmenin müvekkillerince haklı olarak feshedilmesi nedeniyle taraflar arasında imzalanan yapım sözleşmesi uyarınca davacı - karşı davalı tarafından yüklenmiş olduğu işlere dair yapmış olduğu ayıplı imalatlara ilişkin şimdilik 175.000,00 TL ile yine davacı-karşı davalının müvekkili şirketlere yapmış olduğu hakedişlere ilişkin fazladan almış olduğu ödemeler nedeniyle şimdilik 125.000,00 TL olmak üzere toplamda şimdilik 300.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Daha sonra karşı dava dilekçesini ıslah ederek, müvekkili şirketlerin, Bahadır İnşaata yapılan avans ödemesi 3.300.941,81 TL, müvekkili şirketlerce yapılan stopaj ödemesi 3.527.351,62 TL, Bahadır İnşaata hakedişler kapsamında ödenen ancak Bahadır inşaatın alt taşeron ve tedarikçilerine ödeme yapmadığı için müvekkili şirketler tarafından mükerrer olarak ödenmek zorunda kalan 2.572.160,15 TL, ayıp ve eksik işler tutarı 6.034.932,00 TL olmak üzere toplam 15.435.385,58 TL'den 30 numaralı hakediş ile ilgili Bahadır İnşaatın mahsup edilen %5 kâr payı olan 355.190,94 TL'nin mahsubu sonucun da müvekkili şirketin yükleniciden 15.080,194,64 TL alacağı bulunduğunu, bu miktarın 300.000,00 TL'lik kısmına 04/05/2012 tarihinden, kalan kısmına ise bu dilekçenin karşı tarafa tebliğ edildiği günün ertesi gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak müvekkili şirketlere ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Birleşen 2012/50 Esas sayılı dava dosyasında, davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile işveren olan davalılar arasında Çarmıklı-Saruhan Savoy-Ulus Konutları Projesi 1.Etap İnşaat İşleri için 10/7/2009 tarihinde eser sözleşmesi imzalandığını, 24/06/2009 tarihinde yer teslimi için ön protokol imzalandığını, müvekkili firmaca birinci etap işleri bitirilerek iş verenler tarafından geçici kabuller yapıldıktan sonra sözleşme konusunun ikinci etabı olan maliyet artı kar esası üzerinden işleri yapmaya başladığını ve 30 hakediş yaptığını, bu hakedişlerden 26 sının işverence onaylandığını, diğerleri üzerindeki çalışmalarının devam ettiğini, ancak 17/02/2012 tarih 08945 yevmiye no.lu Beyoğlu 7. Noterliğinden çekilen ihtarname ile işveren tarafından sözleşmenin tek taraflı ve haksız bir şekilde feshedildiğini, bu feshe karşılık cevabi ihtarname göndererek taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince, sözleşmenin feshedilebilmesi için ön ihtar çekilerek 15 takvim günü süre verilip sözleşme şartlarına uymaya davet edilmesi gerektiğini, bu süre içerisinde sözleşme hükümlerine uyulmazsa feshetme hakkı doğacağını, haksız fesihten sonra müvekkili şirketin valilikten almış olduğu özel güvenlik yetki belgesinin davalı tarafından iptal ettirildiğini, işveren firma tarafından 24/02/2012 tarihinde yeni güvenlik görevlileri getirilmek suretiyle, eski güvenlik görevlilerini gönderdiklerini ve sahaya giriş çıkışları engellediklerini, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/93 D. İş sayılı dosyası ile bilirkişiler vasıtasıyla yapılmak istenen keşfe işverenlerce engel olunduğuna dair tutanak tutulduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde TTK'nın ve Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğini ve bu kanunlarda belirtilen sözleşme feshi sebeplerinin geçerli olacağından tek yanlı irade beyanı ile bu sözleşmenin sona ermesinin, taşınmazın zilyetliğinin devrinin istenemeyeceğinin tespit edilmek suretiyle muarazanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilleri ile davacı arasında 10/7/2009 tarihinde inşaat (eser) sözleşmesi imzalandığını, buna göre, 26 Blok 304 daireden oluşan konutlar ve sosyal tesisler ile 570 araçlık otopark , açık ve kapalı yüzme havuzlarını kapsayan işlerin inşa edilmesinin bu sözleşme ile kararlaştırıldığını, sözleşmenin 2.1.maddesine göre imal edilecek işlerin 1.Etap ve 2. Etap olmak üzere ikiye ayrıldığını, 1.Etap iş bedelinin götürü bedel olarak 50.527.418,48 TL + KDV olduğunu, İkinci Etap işlerin ise, yükleniciye verilen iş emirleri aracılığıyla yürütüldüğünü, sözleşmenin 2.2 maddesine göre 2.etap işler açısından sabit bedel yerine "malzeme bedeli + işçilik bedeli + %5 kâr ve işin etap -1 kapsamında belirtilen genel giderlerinin yüklenici tarafından verilen işin tamamına ait genel gider listesinden düşülmesiyle hesaplanan Etap-2'ye ait kısmın toplam tutarının ödenmesinin" kararlaştırıldığını, 2.Etap işlerinin "dış cephe taş işleri, alüminyum doğramalar + cam işleri, bina içi bitirmeleri, mekanik ve elektrik tesisatı, ana cihaz ve ekipmanları vb, diğer işler " olduğunu, sözleşmenin 10.1. maddesinde 1.Etap işlerinin tamamlanma süresinin sözleşme tarihinden başlayacak olan 550 takvim günü olarak düzenlendiği, 1.Etap işlerden olan bloklar kaba inşaat ve oto park kaba inşaatlarının kısmi geçici kabulünün 15/04/2011 tarihinde gerçekleştirildiğini, yüklenici tarafından 4/06/2011 tarihli ibra yazısıyla yüklenicinin 22 numaralı hakediş dahil olmak üzere 15/06/2011 tarihine dek tüm hakediş ödemelerinin yapıldığı, bu tarih öncesi herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını belirterek müvekkili şirketleri ibra ettiğini, ikinci etap işlerin imalatı sırasında kontrolör firma tarafından işlerin bitim tarihinin 19/12/2011 olarak kararlaştırıldığını, ancak yüklenici firmanın ekonomik acze düştüğünü, işleri durdurduğunu, müvekkili şirketlerin yükleniciden sahayı teslim alıp işleri tamamlattırmak amacıyla Bahadır İnşaatı 01/12/2012 tarihli yazı ile geçici kabule davet ettiğini, yüklenici firmanın bu davete uymadığı gibi sahadaki taşeronlarına işlerin ifasını bırakması yönünde talimat verdiğini bu husustaki 20/01/2012 tarihli e postanın dilekçelerine ekli olduğunu, kontrolör firmaya da işin durdurulduğunun bildirildiğini, yüklenicinin işi durdurması ayrıca şantiye sahasının güvenlik ve huzurunu bozan fiillerde bulunması nedeniyle sözleşmenin feshedilmek zorunda kalındığını ve feshin 17/02/2012 tarihli noter ihtarnamesi ile bildirildiğini, yüklenicinin bakiye alacak talebinin mesnetten yoksun olduğunu, 17/02/2012 tarihine dek müvekkili şirketlerce Bahadır İnşaata yapılan toplam ödemenin vergi dairesine yapılan stopaj ödemesi de dahil olmak üzere 136.869.565,39 TL olduğunu, bu tutarın 130.041.271,96 TL sinin KDV dahil 1-29 numaralı hakediş bedelleri olarak ödendiğini, 1-29 numaralı hakediş dosyalarının ve faturalarının dosyaya sunulduğunu, yüklenici firmanın bakiye alacak iddiasının 30. numaralı hakediş kapsamında yapılan işlere ait olduğu iddiasında olduğunu, 1-29 numaralı hakedişler kapsamında yapılan ödemelere dair taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, 30 numaralı hakediş döneminin 29 numaralı hakediş döneminin bittiği 01/12/2011 ile yüklenicinin işleri durdurduğu 20/01/2012 tarihine kadar olan dönemi kapsadığını, yüklenicinin 30 nolu hakediş kapsamında İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2012/86 D İş ile tespit talebinde bulunduğunu, mahkemece talebin yargılamaya muhtaç olması nedeniyle reddedildiğini, bunun üzerine yüklenici tarafın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2013/93 D İş sayılı dosya ile tespit talebinde bulunulduğunu, dava açıldıktan sonra yapılacak tespitlerin asıl dosyadan talep edilmesi kuralı gereğince söz konusu tespit dosyasında alınacak raporun geçerliliğinin bulunmadığını, yüklenici firma tarafından dosyaya sunulan mali müşavir raporunda 29 adet hakediş tutarının 130.041.271,96 TL olduğu, 29 adet hakediş kapsamında müvekkili şirketlerden 133.342.213,77 TL tahsil edildiğinin beyan edildiğini, yüklenici tarafından sunulan belgelerde dahi fazla tahsilat yapıldığının kabul edildiğini, ancak bu mali müşavir tarafından müvekkilince Bahadır İnşaat adına vergi dairesine yapılan 3.527.351,62 TL tutarındaki kurumlar vergisine mahsuben stopaj ödemesinin dikkate alınmadığını, mali müşavir tarafından belirlenen yüklenicinin 30 no.lu hakediş kapsamında 20.606.760,19 TL alacağının bulunduğu iddiasının afaki olduğunu, 30 no.lu hakediş kapsamında mal ve hizmet tedarikini doğrudan sağlayan alt taşeron ve tedarikçilerin tüm alacaklarının müvekkili şirketler tarafından ödendiğini ve bu ödemeler karşılığında alt taşeron ve tedarikçilerin Bahadır inşaattan olan bu alacaklarının temlik alındığını, temlik sözleşmelerinin dilekçeye eklendiğini, alt taşeron ve tedarikçilere ödenen miktarın 9.227.521,46 TL olduğunu, (bu miktarın 6.655.361,31 TL'lik kısmının 30 numaralı hakediş kısmındaki imalatlardan kaynaklandığını, kalan 2.572.160,15 TL'sinin ise zaten müvekkili şirketlerin Bahadır İnşaata daha önceki hakedişler kapsamında ödediği ancak bu ödemeye rağmen yüklenicinin alt taşeron ve tedarikçilerine ödeme yapmadığı dolayısıyla müvekkilince mükerrer olarak ödenen kısım olduğunu) 30. numaralı hakediş kapsamındaki genel giderlerin müvekkili şirketlerce ödendiğini, Bahadır İnşaatın şantiyede çalışan personelin ödemesini yapmaması nedeniyle 448.457,50 TL tutarındaki özlük haklarına ilişkin tutarların doğrudan personele ödendiğini, bu itibarla Bahadır inşaatın personel alacağı ödemesi iddiasıyla 30 numaralı hakediş kapsamında bir talep ileri süremeyeceğinin açık olduğunu, çünkü bu tutarın müvekkilince ödendiğini, 30 numaralı hakkediş kapsamındaki %5 kar payına ilişkin yüklenici iddiası ile ilgili olarak, müvekkili şirketlerin 30. numaralı hakediş kapsamında alt taşeron ve tedarikçilere 6.655.361,31 TL, personele ise 448.457,50 TL olmak üzere toplam 7.103.818,81 TL ödeme yaptığını, bu tutarın %5 kâr payının 355.190,94 TL olduğunu, yüklenicinin 30 no.lu hakediş kapsamında talep edebileceği maksimum miktarın 355.190,94 TL olduğunu, bu miktarın da müvekkili şirketin alacağından mahsup edildiğini, tüm bu nedenlerle asıl davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
2. Davacı-karşı davalı vekili vermiş olduğu karşı davaya cevap dilekçesi ile, ıslahın kötü niyetli yapıldığını, bu nedenle geçersiz olduğunu, müvekkiline hakediş ödemelerinin zamanında yapılmaması nedeniyle mağdur olduklarını, davalının sözleşmeyi haksız feshettiğini, müvekkili adına davalılara 89/1 haciz ihtarnamelerinin tebliğinin fesih nedeni olamayacağını, imalatlarında ayıp bulunmadığını, iddia edilen gecikmenin sebebinin ilave işler ile davalının mali kaynak sağlamamasından dolayı meydana geldiğini, müvekkilinin davalıdan alacaklarının sadece taşeron ücretlerinden ibaret olmadığını, bu nedenle alacağının temliki iddiasının dinlenemeyeceğini, fazladan avans ödendiği iddiasının doğru olmadığını, stopaj ödemesinin haklı alacak gibi gösterilmesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu belirterek, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde, taraflar arasında eser sözleşmesi imzalandığını, yüklenicinin birinci etap işleri tamamlayıp, 15/4/2011 tarihinde geçici kabul tutanağı ile müvekkili şirketlere teslim ettiğini, sözleşme kapsamında kalan ek işleri de daha sonra yeni iş emirleri uyarınca ilaveten yaptığını, ancak yapım işleri sözleşmesine son bir yıldan beri aykırı davrandığını, hakedişler dışında avans almasına rağmen alt taşeron tedarikçi ve personel maaşlarını hiç ödemediğini ya da eksik ödediğini, şantiyede huzursuzluk başladığını, davacı şirketin içerisine düşmüş olduğu ekonomik sıkıntı nedeniyle hakkında yapılan icra takiplerinde müvekkiline haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, inşaatta çalışan işçilerin SGK prim borçlarının ödenmediğini, yapı kullanma izninin alınması için bunların müvekkilince ödenmek zorunda kalınacağını, müvekkili şirketin onayı olmadan mazot ve malzeme çıkışlarının yapıldığını, davacı şirketin yeni iş emirleri ile üstlendiği imalatları durdurduğunu, proje kapsamındaki 300 'ü aşkın konutun çoğunun satıldığını, 30/4/2012 tarihi itibariyle müşterilere teslim taahhüdünde bulunulduğunu, ancak yaklaşık bir aydır hiçbir imalatın yapılmadığını, müvekkili şirketlerin davacıya borcunun bulunmadığının aksine alacağının bulunduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Yüklenici tarafından açılan dava bakiye iş bedeli talebine yönelik olup; bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamaya göre 136.752.846,78 TL kesin hesap genel icmalinden, Nefaset ile kusurlu işler icmali (3.015.698,98 TL + 3.019.232,75 TL =) 6.034.931,73 TL düşüldüğünde yükleniciye ödenmesi gereken miktarın 130.717.915,05 TL (KDV dahil) olduğu görülmektedir. Oysa düzenlenen hakediş evrakları kapsımında yükleniciye yapılan ödeme miktarı bu miktarın üstende bir rakam olan 136.869.565,39 TL'dir. Buna göre iş sahibinin yükleniciye ayıplı - kusurlu - nefaset bedelinin düşülmesi ile 136.869.565,39 TL - 130.717.915,05 TL = 6.151.650,34 TL fazla ödeme yaptığı (ayıplı- kusurlu ve nefaset bedelinin düşülmesi nedeniyle) tespit edilmiştir. Buna göre yüklenicinin bakiye hakediş alacağı bulunmadığından buna yönelik davanın reddi gerekmektedir.
Karşı dava açısından, iş sahibi eksik, kusurlu ve ayıplı imalatlar nedeniyle taleple bulunduğundan yukarıda da değinildiği üzere bu miktarlar toplamı olan ve fazla ödenen (eksik işler ve nefaset bedelinin düşülmesi nedeniyle bulunan) rakamın içinde bulunan 6.151.650,34 TL'nin yükleniciden tahsili gerekmektedir . İş sahibinin talep ettiği diğer bir husus Bahadır İnşaat tarafından kendi taşeronlarına ödenmesi gerekir iken yapılan temlikler neticesinde iş sahibi tarafından ödenen 9.227.521,96 TL'nin yükleniciden tahsiline ilişkin olup iş sahibinin bu talebinde haklı olduğu ve Bahadır İnşaat'tan tahsili gerektiği sonucuna varılmıştır. Yine Bahadır İnşaat tarafından Bahadır İnşaatın işçilerine ödenen 448.457,50 TL'nin de yükleniciden tahsili gerekmektedir. Bu miktarlar toplandığında; 6.151.650,34 TL + 9.227.521,96 TL + 448.457,50 TL = 15.827.629,80 TL olduğu saptanmaktadır. İş sahibi davacıya ait kesin teminat mektubu bedeli olan 5.052. 741,85 TL'yi çözdürerek yüklenicinin borçlarına mahsup ettiğini bildirmesi nedeniyle teminat mektubu bedelinin borçlardan mahsup edilmesi gerekmektedir. Buna göre 15.827.629,80 TL-5.052. 741,85 TL düşüldüğünde = 10.774.888,22 TL iş sahibinin yükleniciden alacağı olduğu tespit edilmiştir " gerekçesiyle "Asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise birleşen davanın konusunun inşaat sahasına yapılan müdahalenin önlenmesi olup gerçekleşen olayların cereyan ediş tarzına göre el atmanın önlenmesi açısından yüklenici-davacının birleşen davada hukuki yararı kalmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine" karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı karşı davalı istinaf dilekçesinde, iş %95 tamamlanmış iken davalı işverenin sözlemeyi feshetmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, olayda tamamen haksız fesih durumu olduğunu, işverenlerce hazırlanan kesin hesap raporunun tek başına bilirkişi raporuna ve hükme esas alınmasının da mümkün ve doğru olmadığını, her şeyden önce davalı işverenler tarafından davacı - yüklenici adına taşeronlara-tedarikçilere, vergi dairesine ve SGK'ya yapıldığı bildirilen ödemelerin neye ve hangi kıstas ve kritere göre yapılmış olduğunun da belli olmayıp bu noktada gerek ödeme yapıldığı bildirilen taşeron ve tedarikçilerin de incelenecek ticari kayıt ve defterleri ve gerekse de konuya ilişkin diğer tüm kayıt ve belgeler üzerinde müvekkil davacı-yüklenicinin dosyaya da yansıyan belge, beyan ve itirazları doğrultusunda ayrıntılı olarak mukayeseli inceleme ve irdeleme yapılmak suretiyle tafsilatlı bir rapor hazırlanması gerektiğini, dosyanın istinaf kaldırma öncesi rapor düzenleyen aynı heyete verildiğini, keza rapora yönelik itirazları da giderilmeden hüküm tesis edildiğini, mali mütalaaya göre davacının davalıdan 27.283.575,94 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, sahada davacıya ait olan malzemelerin davalı tarafından davacıya iade edilmediğini, bilirkişilerin bu yönde herhangi bir değerlendirme yapmadıklarını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı istinaf dilekçesinde, teminat mektubu tutarı hususunda sözleşme hükümlerine göre karar verilmesi gerektiğini, haklı fesih halinde iş sahibinin teminat mektuplarını nakte çevirip irat kaydetme hakkı olduğunu, teminat mektubu hususunda taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre karar verilmesi gerektiğini, yapım işleri şartnamesinin 14.3 maddesinde teminat mektuplarının işverence irat kaydolunacağının düzenlendiğini, bu nedenle mahkeme kararının hatalı olduğunu, bu konuda uzman görüşü sunduklarını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "asıl davaya yönelik yapılan istinaf taleplerinin incelenmesinde; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu ek raporunda davacının talep edebileceği hakediş bedeli iki alternatif şeklinde hesaplanmış, tüm talep kalemleri yönünden aralarındaki fark, 1. seçenekte davacının talep edebileceği kesin hesap alacağı tutarı 136.752.846,78 TL olarak belirlenmiş, 2. seçenekte ise, davalının tek taraflı olarak düzenlediği davacı tarafça kabul edilmeyen 30 nolu hakedişteki 137.500.281,72 TL miktar esas alınarak hesaplama yapılmıştır. 2. seçenekte hesaplamaya esas alınan 30 nolu hakediş bedeli davacı tarafça kabul edilmediğine göre bu tutarın esas alınması doğru değildir. Ayrıca, talebe konu 5.052.741,85 TL tutarlı teminat mektubu bedelinin davacı tarafça nakde çevrilmiş olduğu dosya içeriği ile sabit olup, iade şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine gelince; her iki hesaplama şeklinde de anılan teminat mektubu bedeli davacı alacağına eklenmiştir. Oysa sözleşmenin mali sonuçlarla ilgili olarak düzenlenen 14.3.1 bendinde bir önceki maddeye atıf yapılarak sözleşmenin önceki maddedeki sebeplerden biri nedeniyle feshedilmiş olması halinde teminat mektubunun irat kaydedileceği belirtilmiştir. Bir önceki maddenin (14.3) 4.paragrafında ise sözleşmenin hükümlerine uyulmaması da fesih sebebi olarak sayılmış, davalı iş sahibi de işin eksik ve ayıplı ifa edildiğini ileri sürerek, sözleşmeyi feshettiğine göre teminat mektubu bedelinin irat kaydedilmesinde sözleşmeye aykırılık yoktur.
Yine, her ne kadar davacı-karşı davalı yüklenici sahada kendisine ait olan bazı malzemelerin davalı tarafından iade edilmediğini ileri sürerek bilirkişilerin bu yönde herhangi bir değerlendirme yapmadıklarını iddia etmiş ise de, bu talebini ilk kez istinaf aşamasında ileri sürdüğü, dava dilekçesinde ve cevaba cevabında bu yönde herhangi bir beyanda bulunmadığı anlaşılmakla bu taleple ilgili Dairemizce herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu durumda, asıl davada, taraflarca ayrıca ve açıkça istinaf itirazına konu edilmeyen davacının 136.752.846,78 TL tutarındaki kesin hesap alacağından davalı tarafından yapılan 152.580.476,58 TL miktarındaki ödemeler mahsup edildiğinde davacının talep edebileceği bir bedel bulunmadığından mahkemece asıl davaya yönelik verilen kararın gerekçe yönünden ortadan kaldırılarak yukarıda belirtilen sebepler nedeniyle davanın reddine dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
Karşı davaya yönelik yapılan istinaf itirazlarının incelemesinde ise; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksik ve ayıplı işler bedeli, nefaset tutarı, alt taşeronlara ve diğer 3. kişilere yapılan ödemeler usulünce belirlenmiş ve mahkemece de bu hesaplamalara itibar edilerek bu talep kalemler yönünden tahsil kararı verilmiş olmasında da bir yanlışlık yoktur. Ancak, davacı yüklenici tarafından davalı-karşı davacı iş sahibine işin garantisi olarak verilen 5.052.741,85 TL tutarlı teminat mektubu bedeline hükmedilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere bahsi geçen teminat mektubunun davalı-karşı davacı iş sahibince nakde çevrilmiş olduğunun anlaşılmasına göre uhdesinde bulunan tutar bakımından tahsilde tekerrür oluşturacak şekilde yeniden karşı davacı lehine tahsil kararı verilmiş olması hatalı olmuştur. O halde, karşı davaya yönelik verilen karar belirtilen nedenle ortadan kaldırılarak mahkemece karşı davada hükmedilen tutardan (10.774.888,22 TL) teminat mektubu bedeli düşülerek kalan 5.772.146,37 TL üzerinden kısmen kabul kararı verilmesi yönünde yeniden hüküm kurulması gerekmiştir. Davacı-karşı davalı yüklenici tarafından açılan birleşen davaya yönelik yapılan istinaf itirazlarının incelemesinde; davacı yüklenici, davalı iş sahibinin işin yürütülmesine engel olduğunu iddia ederek men'i müdahale talebinde bulunmuş, mahkemece olayın cereyan ediş tarzı ve sonuç olarak davacının bu talep yönünden hukuki yararı bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davaya konu sözleşme tarafların iradelerinin fesihte birleşmesi nedeniyle ileriye etkili sonuç doğuracak şekilde sonlandırılmıştır. Bu durumda, sözleşme feshedildiğine göre tasfiye yapılacak olup ortada olmayan bir sözleşmenin ifası talebinde bulunulamaz. Bu nedenle mahkeme kararı gerekçe yönünden ortadan kaldırılarak belirtilen sebep nedeni ile davanın reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulaması gerekmiştir.
Ayrıca, her iki tarafça yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik yapılan istinaf itirazları kararın kaldırılması sonrasında kurulacak yeni hükümde yeniden değerlendirilip hesaplandığından, bu talepleri yönünden istinaf incelemesi yapılmamıştır" gerekçesiyle her iki tarafın istinaf taleplerinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK'nın 353/1-b-2. bendi gereğince asıl, karşı ve birleşen davaya yönelik olarak ortadan kaldırılarak, asıl ve birleşen davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile 5.772.146,37 TL'nin (bu miktarın 300.000,00 TL'sine 04.05.2012 geri kalan kısmına ise 05.03.2013 tarihinden) uygulanacak avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1-Davalı ve karşı davacı iş sahipleri vekili temyiz dilekçesinde, yerel mahkeme kararında dava konusu teminat turarının iş sahiplerinin alacağından düşüldüğünü, yapmış oldukları istinaf başvurusunun bu tutarın düşürülmesine ilişkin olduğunu, istinaf kararında iş sahiplerinin alacağından düşülmüş olan teminat mektubu tutarının tekrar mahsubuna karar verilmesinin hatalı olduğunu, istinaf mahkemesi kararında belirtildiği üzere teminat mektubu tutarı hususunda sözleşme hükümlerine göre karar tesis edilmesi gerektiğini, sözleşme uyarıca iş sahiplerinin teminat mektuplarını nakde çevirip irat kaydetme hakkı olduğunu, istinaf kararında taleplerinin kabul edildiğinin belirtilmesine rağmen tam tersi yönde hüküm kurularak teminat mektubunun ikinci kez düşülmesinin hukuka aykırı olduğunu, dolayısıyla teminat mektubunun ikinci kez düşülmesine değil tespit edilen alacak tutarından hiç mahsup edilmemesine (yerel mahkemenin iş sahipleri lehine hükmettiği alacak tutarına eklenmesine) yönelik karar kurulması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2-Davacı ve karşı davalı yüklenici vekili temyiz dilekçesinde, davalı işverenlerce, davacı yüklenici şirket temerrüde düşürülmeden, mevcut eksikliklerin giderilmesi için en az 15 günlük süre verilmesi ihtaratını içeren ihtarname gönderilmeden, haklı fesih için koşullar somut ve denetime elverişli şekilde oluşturulmadan sözleşmenin feshedildiğini, dava konusu olayda haksız fesih durumu söz konusu olduğunu, işverenler tarafından haksız bir şekilde feshedildiği gibi yüklenici nam ve hesabına yapılan ödemelerle ilgili, yüklenici onay ve kabulünü içeren somut delillerin dosyaya sunulmadığını, buna rağmen bilirkişi heyeti tarafından yapılan hesap ve değerlendirmeye ve bunu esas alarak verilen yerel ve istinaf mahkemesi kararlarına iştirak etmediklerini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, bakiye iş bedeli alacağının tahsili, karşı dava eksik ve ayıplı işler bedelinin ödenmesi, fazla ödenen avansın iadesi ve davacı/karşı davalı yüklenici nam ve hesabına yapılan ödemelerin tahsili, birleşen dava ise, inşaat sahasına iş sahibinin el atmasının önlenmesi talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddeleri
3. Değerlendirme
1.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK'da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
2.HGK'nın 24.02.2010 Tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
3.Kararın gerekçesinin kendi içinde çelişkili olması ve hüküm kısmı ile gerekçenin bir kısmı arasında çelişki yaratılması da; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
4.Somut olayda, ilk derece mahkemesince alınan 31.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda, yüklenici şirketin alacağı iki ayrı alternatif halinde hesaplanmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan hesaplama yönteminde yüklenicinin kesin hesap alacak tutarı 136.752.846,78 TL olarak belirlenmiş, bu miktara yüklenici tarafından iş sahiplerine verilen ve iş sahiplerince nakde çevrilen teminat mektubu tutarı 5.052.741,85 TL eklenerek 141.805.588,63 TL yüklenicinin alacak tutarı olarak hesaplanmış, yükleniciye yapılan toplam ödeme miktarı 152.508.476,85 TL'den yüklenicinin alacak tutarı mahsup edilerek yükleniciye 10.774.888,22 TL fazla ödeme yapıldığı saptanmıştır.
5.İlk derece mahkemesince "İş sahiplerince nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin iş sahiplerinin alacaklarından mahsup edilmesi gerektiği" gerekçesiyle 152.580.476,85 TL yükleniciye yapılan ödeme tutarından 136.752.846,78 TL yüklenicinin hesaplanan alacak tutarı mahsup edilerek 15.827.630,07 TL yükleniciye yapılan fazla ödeme miktarı bulunmuş, bu miktardan teminat mektubu tutarı 5.052.741,85 TL düşülerek karşı davada 10.774.888,22 TL hüküm altına alınmıştır. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, iş sahipleri vekili istinaf dilekçesinde, iş sahiplerinin haklı fesih halinde yüklenicinin teminat mektubunu nakde çevirip irat kaydetme hakkı olduğunu, yerel mahkemenin iş sahiplerinin açtığı karşı davada teminat mektubu tutarını düşüp kısmen ret kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
6.Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararının 4. sayfasında, 5.052.741,85 TL tutarlı teminat mektubunun iş sahipleri tarafından nakde çevrilmiş olduğunun dosya içeriğiyle sabit olduğu, bilirkişi raporundaki iki ayrı hesaplama şeklinde de teminat mektubu bedelinin davacı alacağına eklendiği belirtildikten sonra, sözleşmenin 14.3.1 bendi dikkate alındığında, iş sahiplerinin teminat mektupları bedelini irat kaydetmelerinin sözleşmeye aykırı olmadığı açıklanmış, aynı sayfanın son paragrafında ise, yüklenici tarafından iş sahibine işin garantisi olarak verilen 5.052.741,85 TL tutarlı teminat mektubu bedeline karşı davada hükmedildiği, teminat mektubu iş sahibince nakde çevrilmiş olduğundan, uhdesinde bulunan tutar bakımından tahsilde tekerrür oluşturacak şekilde yeniden karşı davacı lehine tahsil kararı verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesince karşı davaya yönelik verilen karar bu nedenle ortadan kaldırılarak ilk derece mahkemesince karşı davada hükmedilen 10.774.888,22 TL'den teminat mektubu bedeli 5.052.741,,85 TL düşülerek karşı davada 5.772.146,37 TL hüküm altına alınmıştır.
7.Oysa, Bölge Adliye Mahkemesi kararında da yazılı olduğu gibi, mahkemece alınan bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken teminat mektubu bedeli yüklenici alacağına eklenmiştir. Yükleniciye yapılan ödeme tutarından, teminat mektubu bedeli eklenerek bulunan yüklenici alacağı mahsup edilerek yükleniciye 10.774.888,22 TL fazla ödeme yapıldığı belirlenmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında (4. sayfanın 4. paragrafında) iş sahiplerince teminat mektubu bedelinin irat kaydedilmesinin sözleşmeye aykırı olmadığı belirtildikten sonra, aynı sayfanın son paragrafında, ilk derece mahkemesince 5.052.741,85 TL teminat mektubu bedeli yönünden tahsilde tekerrür oluşturacak şekilde yeniden tahsil kararı verilmesinin hatalı olduğu yazılmıştır. Bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi dikkate alındığında, iş sahiplerince teminat mektubunun nakde çevrilmesinin sözleşmeye uygun olduğu kabul edildiği takdirde iş sahiplerince yükleniciye yapılan fazla ödeme tutarının 15.827.630,07 TL olarak kabul edilmesi gerekir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi kendi içinde çelişkili olup, karşı dava bakımından hüküm kısmı ile gerekçe arasında da çelişki yaratılmıştır.
8. Bu nedenle mahkemece yasal gerekçeyi taşıyan hüküm kurulduğundan söz edilemez. Yapılması gereken iş, kararın gerekçesi içindeki çelişkiyi ortadan kaldırmak, iş sahiplerine sunulan 24.12.2014 tarihli kesin hesapta yüklenici alacağının 15.080.194,64 TL olarak belirlendiği de dikkate alınarak çelişkisi giderilmiş gerekçeye uygun biçimde yeniden hüküm kurmaktır. Bu nedenle işin esası incelenmeksizin salt bu usuli eksikliğe dayalı olarak hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre bu aşamada taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer
olmadığına,
17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille
temsil olunan davalı-karşı davacılara verilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.