"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1187 E., 2022/403 K.
...
HÜKÜM/KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/378 E., 2019/97 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davacı asil ... ve vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babasından intikal eden 3235 parsel sayılı "..., Dükkan" niteliğindeki taşınmaz için diğer hissedarlar ile davalı arasında 10.06.2010 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzaladıklarını, müvekkilinin ve diğer hissedarların sözleşmeyle birlikte hisselerini davalıya devrettiklerini, sözleşme uyarınca inşaa edilecek bağımsız bölümlerden 5. kat 10 numaralı daire ile zemin katta 21 numaralı asma katlı dükkanın müvekkiline ait olacağını, davalının binayı inşa edip kat mülkiyetini kurduğunu, diğer hissedarların hisselerini teslim ettiğini, ancak müvekkiline ait daire ve dükkanın teslim edilmediğini, davalının 10 numaralı bağımsız bölümü inşaat aşamasında sattığını, 21 numaralı dükkanı ise Garanti Bankası'na kiraya verdiğini ileri sürerek, 21 numaralı bağımsız bölümün davalı adına olan kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 8/F maddesinde bahsi geçtiği şekilde ...'ün borçları dolayısı ile tapuya işlenmiş olan ipoteklerin, takyidatların ve hacizlerin kaldırılması ve ardından kendisine artan paranın ödenmesi sürecinin uzun olacağı, bu sürecin ... tarafından beklenilemeyeceği ve kendisinin acil paraya ihtiyacı olduğundan sözleşmedeki haklarını 11.06.2010 tarihli belge ile müvekkili ...'e devrettiğini, bu belgeye dayalı olarak tapuda satış işleminin gerçekleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ek protokolün arsa payının devrine ilişkin ve ödenmesi gereken satış bedeli yönünden örtüşen 11.06.2010 tarihli (ek protokol ile aynı tarihte) ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nde düzenlenen resmi senet ile davacının, taşınmaz payı üzerindeki 40.000,00 TL ipotek yükü ve tapu kaydının, akitten önceki beyanlar ve şerhler hanesinde yazılı haciz yükleri ile birlikte, davalı yüklenici ...'e satılmış olması karşısında, davacının 10.06.2011 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki haklarından vazgeçtiği, bir başka anlatımla, 11.06.2010 tarihli ve resmi şekilde yapılan taşınmaz payı satışının önceki 16.10.2010 tarihli sözleşmeyi değiştiren nitelikte bir sözleşme olduğu, her ne kadar davacının 10.06.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bir kısım ipotek bedelini kendisinin ödediğini savunmuş ise de, 11.06.2010 tarihli resmi senette 40.000,00 TL tutarındaki ipotek yükünün devam ettiği kaydı geçmiş olup, sonrasında ise davalıya herhangi bir ödeme yaptığını kanıtlayamadığı, böylece davacının dava konusu 21 no.lu bağımsız bölüm daire üzerinde bir hakkının kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
4.1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; delillerin takdirinde ve ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tayini hususunda hataya düşüldüğünü, müvekkilinin 10.06.2010 tarihli sözleşmeye uygun olarak 11.06.2010 tarihinde tapuyu davalı-yükleniciye devretmesinin nedeninin sözleşme ile kurulacak olan kat mülkiyetine yönelik hakların devri değil, sözleşme ile kendisine yükletilen edimin yerine getirilmesinden ibaret olduğunu, sözleşmenin 8/F maddesindeki asıl amacın o tarihte müvekkilinin piyasaya olan borçları nedeniyle yeni bir haciz gelmesi halinde, müteahhidin yasal işlemleri yürütmesine engel olmasının engellenmesi olduğunu, bu nedenle müvekkilinin hissesini geri almak kaydıyla devrederken, diğer arsa sahiplerinin hisselerinin kendi uhdelerinde kalacağını, davalı tarafın sözleşmeye uygun olarak müvekkiline 170.000,00 TL ödediğine dair bir savunmasının olmadığını, ispat yükünün davalıda olduğunu, TBK m.13 uyarınca yazılı şekilde yapılan bir sözleşmenin değiştirilmesinin sadece ispat hukuku bakımından değil, geçerlilik şekli olarak da yazılı şekle tabi olduğunu, oysa davalının savunmasını dayandırdığı geçerli bir belge olmadığını, savunmalarının tek dayanağı olan 11.06.2010 tarihli harici sözleşmenin de sahte olduğunun sabit olduğunu, resmi satış sözleşmesi ile sözleşmenin değiştirilmesinin değil, sözleşmenin uygulanmasının söz konusu olduğunu, davalının müvekkiline ödeme yaptığı yolunda bir iddiası yokken, müvekkilinin davalıya herhangi bir geri ödeme yapmasının söz konusu olmayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
4.2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın reddi kararı hukuken yerinde ise de gerekçenin gerçeğe uygun olmadığını, davanın çözümü hususunun 10.06.2010 tarihli sözleşme doğrultusunda olması gerektiğini, ...'e karşı nakit ödemesi dahil olmak üzere müvekkili ... tarafından sözleşmeden kaynaklı tüm edimsel sorumlulukların eksiksiz hatta fazlasıyla yerine getirildiğini, davacının bahsi geçen sözleşme dahilinde müvekkilinden takyidatların kaldırılması için harcanan para dahil olmak üzere aldığı parayı 15.12.2011 tarihine kadar müvekkiline geri ödemesi halinde ancak 21 numaralı dükkanın tapusunu alabileceğini, bu ödemenin yapıldığının da davacı tarafça ispatlanamadığını, davanın bu nedenle reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden bir gün sonra düzenlenen 11.06.2010 tarihli sözleşmedeki imzaya davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine alınan raporda belgedeki imzanın davacı ...'ün eli ürünü olmadığının tespit edildiği,bu nedenle artık bu belgeye itibar edilemeyeceği, nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın 10.06.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 8/F maddesine göre çözülmesi gerektiği, davacı ...’ün, sözleşmeden bir gün sonra taşınmazdaki hissesini üzerinde kayıtlı olan 40.000,00 TL ipotek ve 69.535,00 TL haciz yükü ile birlikte ve ayrıca 29.000,00 TL bedelle davalı ...'e sattığı,aşamalarda davacı tarafından bedeli belirtilmemişse de davalının eşi ...'ten de bir miktar para aldığının ifade edildiği, davalının eşinin işlemi davalının vekili olarak yerine getirdiği ve böylelikle davalı tarafından sözleşmenin 8/F maddesinde yerini bulan yükümlülüğün ifa edildiği,ancak davacının, sözleşmede kararlaştırılan vade tarihi olan 15.12.2011 tarihine kadar sözleşmede kararlaştırılan bedeli iade ettiğini ispatlayamadığı, sözleşme uyarınca 21 numaralı dükkanın davacı adına tescil şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle birlikte davalının cevap dilekçesinde ileri sürmediği hususu 19.02.2019 havale tarihli beyan dilekçesinde ileri sürdüğünü, bunun iddia ve savunmanın genişletilmesi niteliğinde olup dikkate alınamayacağını, muvafakatleri bulunmadığını, davalıdan para alınmadığına dair olumsuz bir delilinin yazılı belge ile ispatının mümkün olmadığını, dürüst davranarak davalının eşinden bir miktar para alındığının belirtildiğini, ancak paranın davalı adına verilmediğini ve iade edilmek istendiğinde alınmadığının açıkca belirtildiğini, alınan paranın hacizlerin bir kısmı için olduğu diğer takyidatların müvekkili tarafından kaldırıldığının ve artan paranın müvekkiline verilmediğinin beyan edildiğini, bu hususun aleyhe yorumlandığını asla paranın tamamının müvekkiline verildiği gibi bir beyanları olmadığını, ... ile kurulan para alışverişinin ayrı bir hukuki ilişki olduğunu, davalının paranın tamamının ödendiğini ispatlamak zorunda olduğunu, bu konuda delillerin eksik toplandığını, ...’in sözleşmenin tarafı olmadığını, ipoteğin 40.000,00 TL olup davalının üstüne daha çok ödeme yapması gerektiğini, davalı sözleşmenin tadil edildiğini ileri sürdüğünden yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davalının 170.000,00 TL’yi ödeyip kendi edimini yerine getirmeden müvekkilin iade yükümlülüğü altında olduğuna hükmedilmesinin açıkca delillerin değerlendirilmesinin hatalı olduğunu gösterdiğini, alınmamış paranın iadesinin ispatının arandığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, TBK’nın 470 vd. maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 11.06.2010 tarihli ipotek senedinde yazılı takyidat ve bedelle hissesini davalı yükleniciye devreden ve davalı yüklenici adına hareket eden ... ’ten bir miktar para alan davacı, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde kararlaştırılan vadeden önce belirlenen bedeli iade ettiğini ispat edemediğinden verilen karar da isabetsizlik görülmemiştir.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci
fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Yargıtay duruşmasında vekili hazır bulunan davalı yararına takdir olunan 8.400,00 TL duruşma
vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Davacı dava dilekçesinde iddiasının dayanağı olan vakıaları (HMK 119/1-e), davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan vakıaları (HMK129/1-e) gösterir. Taraflar dilekçeler aşamasında iddia ve savunmalarını serbestçe değiştirebileceklerinden (HMK 141/1) ikinci dilekçelerinde yeni vakıalara dayanabilirler. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı (HMK 141/1) başladıktan sonra taraflar karşı tarafın açık muvafakatı olmadıkça yeni vakıalara dayanamazlar. Çünkü yeni vakıalara dayanmak iddia veya savunmanın değiştirilmesi anlamına geleceğinden bu yasak başladıktan sonra yeni vakıalara da dayanılması mümkün değildir.
Bu kurallardan da anlaşıldığı üzere, hukuk davası vakıalar üzerinden incelemeyi gerektirir. Tarafların iddia ve savunmalarında ne derece haklı oldukları dayandıkları vakıalara göre belirlenecek ise de bu vakıaların ispatlanması gerekir. Vakıaların ispatında dayanılan delillerin de ispata elverişli olması gerekir. Bu nedenle ispat yüküne ilişkin kurallar ile somut uyuşmazlıktaki önemi nedeniyle senet (yazılı delil) ve ikrar deliline ilişkin kurallara da bakmak gerekir.
İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. (HMK 187/1) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz. (HMK 187/2) İspatı gereken vakıalar, somut uyuşmazlığın çözümü bakımından kendisine hukuki sonuç bağlanan olaylardır.
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (HMK 190/1) Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. (TMK 6/1)
Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (HMK 200/1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. (HMK 201/1)
Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. (HMK 188/1) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz. (HMK 187/2) Bu hükümlerin sonucu olarak ikrar kesin delillerden olup ikrar olunan vakıanın başkaca delillerle ispatı gerekmez.
Somut olay bakımından önemi nedeniyle çelişkili davranış yasağı üzerinde de durmak gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü” başlıklı 29. Maddesi hükmüne göre; taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorunda olup (29/1) davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler (29/2). Bu hüküm yargılamada taraf hakimiyetine çizilen sınırlardan birisidir. Bu hüküm 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 2. Maddedeki dürüstlük kuralının usul hukukundaki yansıması bir düzenlemedir. Bu kuralın sonucu olarak taraflar yargılamada çelişi davranma yasağı içinde olup dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadır. Çelişkili davranış yasağı, taraf usul işlemleri alanında etkisini gösterecektir. Söz konusu kurala aykırı olması hâlinde işlemin hukukî sonuç doğurması mahkemece önlenecektir.
Yükümlülüğün ana noktaları vakıalar ve delillerdir. Yargılamada taraflar bir mücadele içinde olsalar da bu mücadelede her şeyin geçerli sayılacağı kabul edilemez. Muhakeme sürecine ilişkin değişik maddelerde de dürüstlük kuralına aykırı kötü niyetli davranışların önüne geçmek için bazı yaptırımlar öngörülmüştür. Tüm bu hükümlerin temelinde dürüstlük kuralına uygun davranmayı sağlama amacı yatmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında, dürüstlük kuralının özel ve önemli bir unsuru olan doğruyu söyleme ödevi açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Taraflar yargılamada kendi menfaatlerine uygun olarak neleri ileri sürüp sürmeyecekleri konusunda serbesttir. Ancak ileri sürdükleri hususların doğru olması, beyan ve açıklamalarının gerçeğe aykırı olmaması gerekir. Taraflardan aleyhlerine olan hususları da beyan etmeleri beklenemez. Ancak gerek kendilerine, gerek karşı tarafa ilişkin hususlarda yaptıkları açıklamalarda mahkemeyi yanıltmamaları gerekir. Doğruyu söyleme ödevi, hem yazılı hem de sözlü beyan ve açıklamalar için geçerlidir. Bu ödeve aykırılık hâlinde beyanlar mahkemece dikkate alınmayacak ve değerlendirilmeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı vekili davaya cevabında sözleşmenin 8/F maddesinde belirtildiği şekilde yüklenici ... tarafından davacıya 170.000,00 TL ödeneceğini, ancak bu para ile ... hissesi üzerinde bulunan ipotek ve diğer takyidatların kaldırılacağını ve artan miktarın kendisine nakit olarak verileceğini, buna karşılık davacının hissesinin ...'e tapuda satışının yapılacağını, kat irtifakı kurulduktan sonra 10 numaralı meskenin satış yetkisinin ...'e verileceğini, 15.12.2011 tarihine kadar geri ödendiğinde ise 21 numaralı dükkanın kendisine satış yapılarak iade edileceğini, ancak kat karşılığı inşaat sözleşmesinde bahsi geçtiği şekilde ...'ün borçları dolayısı ile tapuya işlenmiş olan ipoteklerin, takyidatların ve hacizlerin kaldırılması ve ardından kendisine artan paranın ödenmesi sürecinin uzun olacağı, bu sürecin ... tarafından beklenilemeyeceği ve kendisinin acil paraya ihtiyacı olduğundan sözleşmedeki haklarını 11.06.2010 tarihli belge ile müvekkili ...'e devrettiğini, bu belgeye dayalı olarak tapuda satış işleminin gerçekleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Yapılan araştırma ve inceleme sonucu sözü edilen davalının dayandığı ve savunmasına dayanak teşkil eden 11.06.2010 tarihli belgedeki imzanın davacıya ait olmadığı saptanmıştır. Davalı bu kez sözleşmenin 8/F maddesindeki edimlerin yerine getirildiği ve tapuda yapılan devirin de bu kapsamda yapıldığını savunmak suretiyle savunmasının dayandığı vakıaları değiştirdiği kadar birbiriyle bağdaşmayan çelişkili savunma yapmaktadır.
Savunmayı değiştirme yasağı kadar doğruyu söyleme ve çelişkili davranma yasağı da usulün en temel ilkelerinden olup bu ilkelere aykırı savunmalara değer verilerek uyuşmazlık çözümlenemez. Davacının dayandığı sözleşme gereğince takyidatların kaldırıldığı ve 170.000 TL'den artan paranın davacıya ödendiğini davalı ispatlamalıdır. Davalı takyidatları kaldırarak artan parayı ödediğini ispatlayamamıştır. Kaldı ki para ödemesi gerektiğine dair bir savunması dahi yoktur. Zira yeni sözleşme ile eski sözleşmenin değiştirildiğini ve tapudaki devirin de yeni sözleşmeye dayalı yapıldığını savunmaktadır.
Yeni sözleşmedeki imzanın davacıya ait çıkmaması üzerine bu kez yapılan devirin ilk sözleşme nedeniyle yapıldığı ve 170.000 TL'nin ödenmediğini davacının ispatlaması gerektiği düşünülemez. Davalının ilk savunması ile ilk sözleşmedeki edimlerin ifası amacıyla takyidatların kaldırılması amaçlı olarak davacıya 170.000 TL ödeme yapılmadığı sabit olmuştur. Davalı sonraki savunmalarında davalının eşi tarafından davacıya bazı ödemeler yapıldığından söz etmiş ve davalı da bazı ödemeler aldığını kabul etmiş ise de bu ödemelerin dayanılan sözleşmelerle ilgisi olmadığını savunmuş olup bu beyanlar ikrar niteliğinde kabul edilse dahi gerekçeli (vasıflı) ikrar halinde ispat yükü yer değiştirmez. Kaldı ki ikrar karşı tarafın dayandığı vakıalara ilişkin olabilir ve asıl savunma 170.000 TL ödendiğini içermez iken bu beyanların ikrar niteliği dahi yoktur.
Tapuda davacı tarafından davalıya devir yapılmış ise de kat karşılığı inşat sözleşmesinden sonra yapılan devirlerin bu sözleşme kapsamında yapıldığı ve yükleniciye avans tapu devri olduğunun kabulü gerekir. Bu devire dayanılarak imza davacıya ait çıkmasa bile sonraki sözleşmenin kurulduğu ve ifa edilmek istendiği sonucuna da varılamaz.
Tüm bu hususlar doğrultusunda davalı sözleşme gereğince ödemede bulunduğunu ispatlayamamış hatta süresi içinde ileri dahi sürmemiş olduğundan davacı sözleşme gereğince avans olarak verdiği tapular nedeniyle davalıdan talepte bulunabilir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçelerle reddi doğru olmamıştır.
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.