"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/462 E., 2020/751 K.
HÜKÜM/KARAR : Davacılar ..., ..., ... ve ... yönünden kabulüne, diğer taraflar yönünden esastan ve usulden reddine
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davacılar ..., ..., ... ve ... yönünden kabulüne, diğer taraflar yönünden esastan ve usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı ... vekili ve davacılar ... ve diğerleri vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerin arsası ...'ye ait bulunan taşınmaz üzerinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığında davalılara devredilen binalardan daire satın aldıklarını, davalıların arsa sahibi ile aralarında akdetmiş oldukları sözleşmenin gereklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, daha önce arsa sahibinin yükleniciye karşı açtığı feragatla sonuçlanan dava dosyasında tespit edilen 61.451,00 TL zararının tahsili ve davalıların iskan ruhsatına ilişkin oluşacak masraflarına ilişkin 49,702 TL nın işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ... Hizmetleri şirketine yöneltilen davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacılardan bir kısmının tapu kaydında malik olarak gözükmediğini bir kısmının ise konutları dava dışı 3. kişilerden satın aldığını, satış sözleşmelerinde çevre düzenlemelerinin müvekkile ait olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14/05/2015 tarihli ve 2013/720 Esas, 2015/162 Karar sayılı kararıyla; davalıların yapılan sözleşme kapsamında davacıların satın almış oldukları daireleri eksiksiz olarak tamamlayıp davacılara teslim yükümlülüklerinin bulunduğu, yapılan delil tespiti dosyası ile arsa sahibinin açmış olduğu Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında yapılan keşif ve alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda tespit edilen eksikliklerin bedelinin 61.451,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 14/05/2015 tarihli ve 2013/720 Esas, 2015/162 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 23/05/2018 tarih ve 2016/89 Esas, 2018/3294 Karar sayılı ilamında; “...davacıların malik oldukları taşınmazları yükleniciden mi yoksa arsa sahiplerinden mi aldıkları konusu araştırılmamıştır. Öncelikle mahkemece bu husus aydınlatıldıktan sonra arsa sahiplerinden taşınmaz alanların sözleşme haklarını temlik alıp almadıkları belirlenmeli ayrıca arsa sahibinin yükleniciye karşı açmış olduğu eksik iş kaynaklı davadan feragat etmesinin de arsa sahiplerinden bağımsız bölüm alan bu davacılara etkisi tartışılmalıdır.
Yükleniciden bağımsız bölüm alan davacılar var ise talep ettikleri eksikliklerin kendi sözleşmelerine göre değerlendirilmesi gerektiğinden varsa bu sözleşmeler celbedilip eksikliklerini talep edip edemeyeceklerine bu sözleşmelere göre sonuçlandırılmalıdır.
Ayrıca davalı şirketin arsa sahipleri ile sözleşme yapmamasına rağmen neden sorumlu tutulduğu hususunda kararda herhangi bir gerekçe bulunmamaktadır. Şirketin davacılarla herhangi bir sözleşmesinin bulunmaması halinde, akdi herhangi ilişkide bulunmadığından bu davalı hakkında husumet nedeniyle reddi gerekmektedir. Tüm bu hususlar incelenmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”gerekçeleriyle bozulmuştur.
B.KARAR DÜZELTME
1.Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar
Dairemizin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 10/06/2019 tarih ve 2018/4933 Esas, 2019/2667 Karar sayılı ilamında; “Dairenin bozma ilamında da vurgulandığı üzere davacıların taşınmazları arsa sahibinden mi, yükleniciden mi, yoksa dava dışı şahıslardan mı satın aldıkları konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu nedenlerle öncelikle bu hususun araştırılıp, ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden akit tabloları getirtilip akdi ilişkinin açıklığa kavuşturulması zorunlu olduğu gibi, şayet yükleniciden bağımsız bölüm satın alan daire sahibi var ise, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Yasanın 23/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Bu nedenlerle öncelikle davacılardan yükleniciden daire satın alanlar var ise, bu davacılar yönünden görevli mahkeme tüketici mahkemesi olduğundan bu dava dosyasından tefrik edilerek mahkemenin ayrı bir esasına kaydedilip davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması zorunludur. Dairelerini arsa sahiplerinden ya da dava dışı 3. kişilerden satın alanlar yönünden ise şimdiki gibi dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmalıdır.
Öte yandan kabule göre de, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden ve davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığı halde tüm bedelin tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi hatalı olduğu gibi, davalı ...’in davada husumeti bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden hüküm tesisi de doğru olmamıştır.” ilave gerekçeleriyle de kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında davacıların dava konusu taşınmazı davalılardan alıp almadıkları hususunda ek rapor alınmış, alınan ek rapordan ve tapu kütük sayflardan da anlaşılacağı üzere davacılar ..., ..., ... ve ...'ın davaya konu binada satın aldıkları bağımsız bölümleri davalı ...'den aldıkları, diğer davacıların ise yüklenici (müteahit ) ...'den bağımsız bölüm satın almadıkları ve aynı şekilde ... . Tem. Ltd.Şti. den de kimsenin bağımsız bölüm satın almadıkları anlaşılmıştır. Daire satın almayan davacılar yönünden davalı ile aralarında husumet bulunmadığından davanın reddine, daire satın alan kişiler ise hisselerine tekabül eden kısmın daire satın aldıkları müteahit davalı ...'den alınarak davacılarına verilmesi gerektiği, dava dosyasında Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 23/05/2018 tarih ve 2016/89 Esas ve 2018/3294 Karar sayılı ilamında belirtilen eksikliklerin giderildiği, ancak dosya arasında fiziki olarak Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin Karar düzeltme ilamı bulunmadığından bu kararda belirtilen eksikliklerin giderilmediği, bu hususun gerekçeli karar yazım aşamasında fark edildiği anlaşıldığı belirtilerek davacılar ..., davacı ..., ... ve ... yönünden açılan davanın KABULÜ ile 5.943,12 TL'nin davalı ...'den alınarak davacılar ..., davacı ..., ... ve ...'a verilmesine, davacılar ..., davacı ..., ... ve ... dışındaki tüm davacılar yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle HMK 114/1-d maddesi gereğince davanın usulden reddine,davalı .... İnş. Tem. Ltd.Şti. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle HMK 114/1-d maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Davalı şirketin sözleşmelerde yüklenici olarak gözüktüğünü, yüklenici şirket ve garantör olarak davacılara karşı sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkillerinden ..., ..., ... ve ... yönünden konut satışının müvekkillerine yapıldığını, sonradan tapu malikinin değişmesi, davacının fiilinden zarar görenin değişmesini gerektirmediğini, taşınmazı satın alan 3. kişi konumundaki kişilerin yükleniciye karşı dava açabileceğini, adı geçen davacıların “çevre düzenlemesi ve diğer dava konusu alacakları” ödemek zorunda kaldıklarını, sözleşmede halefiyet ilkesinin geçerli olduğunu, bunun için ayrı bir temlik sözleşmesi yapılması gerekmediğini, satıcı konumunda olan yüklenicinin mükellefiyeti sonradan konutu devralana geçtiğini, davacılar ister yükleniciden isterse arsa sahibinden, isterse de kat malikinden taşınmazı satın almış olsun, binadaki objektif yükümlülükleri gerektiren ve kat yapım sözleşmesinde yapılması öngörülen inşaat ve peyzaj eksiklikleri açısından yüklenicinin taşınmaz sahipleri ve mülkiyeti el değiştirse dahi masrafı yapan kişilere karşı sorumluklarının devam ettiği hukukun genel ilkeleri, mevzuat ve yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararlarının gereği olduğunu beyan ederek kararı temyiz etmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; müvekkili ile davacılar arasında sözleşmeye dayalı bir ilişki olmadığını, davanın öncelikle pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, taraflar arasında bir an için sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilse dahi satış sözleşmelerinin hiç birinde çevre düzenlemesine ait sorumluluğun müvekkiline ait olduğuna dair bir hüküm olmadığı, eksikliklere ilişkin açılan ilk davanın dahi teslimden 11 ay sonra açıldığını, davacıların davasına dayanak yaptığı dosyada alınan bilirkişi raporunda düzenlemelerin bir çoğunun lüks düzenleme niteliğinde olduğu, bozma ilamında yükleniciden bağımsız bölüm alan davacılar var ise talep ettikleri eksikliklerin kendi sözleşmelerine göre değerlendirilmesi gerektiğinden varsa bu sözleşmeler celp edilip eksikliklerini talep edip edemeyeceklerine bu sözleşmelere göre sonuçlandırılmalıdır denilmesine rağmen Yargıtayın belirttiği bu eksiklikler giderilmediği, sözleşmelerin celp edilmediği ve bu hususta bir inceleme, değerlendirme yapılmadan gerekçeli karar da dahi bu hususa değinilmeyerek karar verildiği beyan edilerek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kat maliklerinin, arsa sahibi ile davalılar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayanarak açılan eksik imalat bedeline ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı TBK 470-486 maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekili ve davalı ... vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 1. Usulü kazanılmış hak ilkesi uyarınca, mahkeme kararı lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapılması zorunludur. Nitekim 1086 sayılı HUMK un yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş olması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup, kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de; bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “Usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır. Usuli kazanılmış hakkın istisnaları ise dosya kapsamında bulunmamaktadır.
2.Somut olay incelendiğinde, mahkemece 23.Hukuk Dairesinin 23.05.2018 tarihli 2013/270 E., 2015/162 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına rağmen karar düzeltme aşamasında Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 10.06.2019 tarihli 2018/4933 E., 2019/2667 K. sayılı bozma ilamının fiziki olarak dosyada bulunmadığı gerekçesi ile bozma ilamında akdi ilişkinin açıklığa kavuşturulması için incelenmesi gerekli taraflar arasındaki sözleşmelerin dosyaya kazandırılmadığı, sözleşmelerin incelenmediği, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin de dosya içeriğinde olmadığından hangi davalının yüklenici sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığının anlaşılamadığı, yine yükleniciden bağımsız bölüm satın alanların açtığı davaların tefrik edilmediği anlaşıldığından öncelikle dairemizin yukarıda açıklanan bozma ve karar düzeltme ilamları doğrultusunda incelenmesi gerekli bulunan sözleşmelerin dosya içerisine kazandırılması ve bu sözleşmelerin değerlendirilerek mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması uygun görülmüştür.
3. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gereği yapılmamak suretiyle yanlış ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün açıklanan nedenle bozulması uygun bulunmuştur.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Yukarıda (1) numaralı paragrafta açıklanan davacılar vekili ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.2 no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,12.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.