"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/483 E., 2022/1645 K.
DAVA TARİHİ : 29.07.2020
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/352 E., 2021/528 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilince duruşmasız, davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 19.12.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalılar vekilleri Avukat ... ve Avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar ... Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş. ve ... Güç Sistemleri Mühendislik ve Taahhüt A.Ş.'nin diğer davalı ...Ş.'ye bağlı şirketler olduklarını, ...'nın "Saudia Arabia Co. Ltd." ... Şirketinin alt yüklenicisi olarak Suudi Arabistan'da inşaat ve elektrik mekanik montaj işlerinin yapılması işini yüklendiğini, ancak sözleşmeyi bazı ticarî avantajlar sağlamak amacıyla kendisinin değil, tamamen kontrolünde olan Suudi Arabistan mevzuatına göre kurduğu ve Suudi Arabistan'da "..." olarak bilinen... LTD. (...) Şirketinin imzaladığını, alt yüklenici olarak üstlendiği mekanik işlerinin yapımı ile ilgili olarak hem teknik danışmanlık almak hem de imalat yaptırmak için davacı ile görüşmeler başlattığını, toplantılar yapıldığını, ancak ... yetkililerinin Suudi Arabistan mevzuatına göre vergisel vs. avantajlardan yararlanmak düşüncesiyle davacı ile ... arasında sözleşme yapılmasını sağladığını, bu nedenle işbu dava konusu alacaktan davalıların birlikte sorumlu olduklarını ileri sürerek, danışmanlık sözleşmesinden kaynaklı alacaklarının tahsili amacıyla başlattıkları icra takibine vaki itirazların iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin davacı ile ... Al-Moushegah Arabia Ltd. Şti arasında imzalanan sözleşmenin tarafı olmadıklarını, ...'in 1984 tarihinde kurulmuş, Suudi Arabistan ticaret siciline kayıtlı, ayrı bir muhasebesi, ayrı banka hesapları ve ayrı bir yönetimi olan Suudi Arabistan Şirketi olduğunu, müvekkili şirketlerin borçların nispiliği ilkesi gereği taraf olmadıkları, dava dışı ...'in imzaladığı sözleşmelerden kaynaklandığı iddia edilen bir borçtan mesul tutulmalarının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının sözleşme yapmış olduğu... LTD. (...) Şirketi hakkında herhangi bir takip yapmadan ve alacağın tahsili için yasal yollara başvurmadan tüzelkişilik perdesinin kaldırılması istemli olarak davalı grup şirketlerine müracaat ettiği, perdenin önünde olan sözleşme tarafı şirkete karşı yasal nedenlerden ötürü başvuru yapılıp alacağın tahsiline girişilmesi gerektiği, bu işlem yapılmadan açılan davanın ön şart eksikliği taşıdığı, bu ön şartın gerçekleşmemesinin tüzelkişilere tanınan mal ayrılığı güvencesini zedeleyeceği gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalılar vekilinin yaptığı başvuru üzerine 09.12.2021 tarihli ek karar ile, davacının icra takibini kötüniyetli başlattığının kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davalıların kötüniyet tazminatı isteklerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dava konusu alacağın ...'nın borcu olduğu gözden kaçırılarak karar verildiğini, tüm aşamalarda tek muhataplarının ... olduğunu, kaldı ki tüm katalog, web sayfaları ve sosyal medyalarında ...'nın kendini iş sahibi olarak tanıttığını, ön şart olarak hükme dayanak yapılan hususta ne HMK'da ne de özel kanunlarda düzenleme bulunmadığını, ...'in malvarlığı bulunmayıp hakkında çokça icra takibi bulunduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili; dava reddedildiği halde davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi ek kararının kötüniyet tazminatı bakımından ortadan kaldırılması ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2021 tarihli kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 09.12.2021 tarihli ek karara karşı davalılar vekilince yapılan istinaf başvurusunun ise, davanın usulden reddi halinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin mümkün bulunmadığı ve davalılar vekili isteminin bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 09.12.2021 tarihli ek kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve kararın niteliğine göre davalılar vekilinin kötüniyet tazminatı isteklerinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili; mevzuatta ancak davanın esastan reddi halinde kötüniyet tazminatına hükmedilebileceğine dair düzenleme bulunmadığı ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Teknik Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-1632 E., 2018/1146 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1- 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir. Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir. Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar.
Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir. Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece, davacı talebi yukarıda yapılan açıklamalara uygun şekilde tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak nitelendirilmiş ise de, gerek dava dilekçesinde gerekse de aşamalardaki davacı beyanları ile talebin, dava dışı ... Şirketi ile davalılar arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması olmayıp, sözleşme ilişkisi nedeniyle davalı ...Ş.'nin doğrudan borçlu yani hizmetin ifasında asıl muhatap olması ve diğer davalılar ... Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş. ile ... Güç Sistemleri Mühendislik ve Taahhüt A.Ş.'nin ise ... Holding A.Ş. ile arasındaki organik bağ nedeniyle alacaktan sorumlu tutulması gerektiği iddialarına dayandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; pasif husumetin (pasif taraf sıfatının) varlığının tespiti olup, husumetin (dava sıfatının) ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebileceği hususu da dikkate alınarak, davacının takip konusu alacağının tahsilinde davalılara başvurup başvuramayacağının araştırılmasıdır.
Açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesinin davanın usulden reddine ilişkin kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi'nin davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararı yerinde görülmemiş ve bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
3-Kabule göre, tüzel kişilik perdesinin aralanması prosedürünün uygulanabilmesi için, öncelikle sözleşme tarafına karşı yasal yollara başvurulması ön şartı olmayıp, davacının doğrudan perdenin arkasındaki kişinin sorumluluğuna gitmesinde yasal engel bulunmadığından, mahkemenin aksi yöndeki kabulünde isabetli olmamıştır.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1-Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesinin 19.09.2021 tarihli kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3-Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak, Yargıtay duruşmasında vekil ile temsil olunan davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
- MUHALEFET ŞERHİ -
Davaya konu olayda sözleşme ilişkisinin davacı ile dava dışı... Ltd. Şti. (...) arasında kurulduğu konusunda ihtilaf bulunmamakta olup, bu sözleşmeden kaynaklanan taleplerin şirketin bağlı olduğu holdinge veya diğer grup şirketlere yöneltilip yöneltilemeyeceği, sözleşme ilişkisinde bulunulan şirket davalı gösterilmeden diğer şirketlere husumetin yöneltilip yöneltilemeyeceği ve talebe göre tüzel kişilik perdesinin aralanması talebinin bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
Dava dilekçesi içeriğine bakıldığında, davacının holdingle bağlantılı olan Suudi Arabistan'da kurulu şirket ile sözleşme ilişkisinden kaynaklanan taleplerini ... Holding A.Ş. ve holdinge bağlı diğer şirketlere yönelttiği anlaşılmaktadır. Tarafların vakıaları ileri sürme yükümlülüğü bulunup hukuki vasıflandırma hakime aittir. Davaya konu olayda da ileri sürülen vakıalardan tüzel kişilik perdesinin aralanmasının talep edildiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemenin hukuki nitelendirmesi yerindedir.
Diğer yönden HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartları arasında "dava takip yetkisine sahip olunması" yer almakta olup, aynı kanunun 54. maddesinde dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanmıştır. Yine aynı madde de bu yetkinin, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edileceği belirtilmiştir. Ayni hakka ilişkin talebin aynı hak sahibine, şahsi hakka ilişkin talebinde şahsi hak sahibine yöneltilmesi gerekir. Örneğin, bir sözleşme ilişkisinden kaynaklanan hak şahsi hak olup bununla ilgili talebin mutlaka sözleşmenin tarafına yöneltilmesi gerekir.
Davaya konu olayda da sözleşme ilişkisinden kaynaklanan talebin sözleşmenin diğer tarafı olan... Ltd. Şti. (...)'ye yöneltilmesi, tüzel kişilik perdesinin aralanmasının talep edilmesi halinde de bu şirket gösterildikten sonra yanında diğer şirketlerin gösterilmesi gerekir. Aksi halde sözleşme ilişkisindeki mahkemeye ilişkin yetki sözleşmesi, hukuk seçimi gibi hususların değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. Diğer bir değişle, tüzel kişilik perdesinin aralanması imkanı ile sözleşmenin bir tarafına, diğer tarafın ileri süreceği itiraz ve defilerden kaçınma fırsatı sunulmuş olacaktır.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesinin usulden red kararı usul ve yasaya uygun olduğundan kararın onanması gerektiği düşüncemle, sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayım.