"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/5 E., 2023/126 K.
KARAR : Asıl davanın kabulü, birleşen davanın kısmen kabulü
Asıl davada davacı vekili; davalı kooperatif ile dava dışı ... Kons. İnş. San ve Tic Ltd Şti arasında 05/05/2006 tarihinde yapım işleri sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu bu işe ilişkin olarak müvekkili ile ... şirketi arasında 02/06/2006 tarihinde müşterek iş ortaklığı sözleşmesi imzaladığını, 05/05/2006 tarihli sözleşmeye konu yapılacak işin müşterek iş ortaklığına devrinin kararlaştırıldığını, müşterek iş ortaklığı kapsamında müvekkili tarafından 2 adet avans teminat mektubunun davalı kooperatife teslim edildiğini, teminat mektuplarının güvence amacı ile verildiğini ve amacı dışında hiçbir şekilde kullanılamayacağını, sözleşme konusu işin müvekkili şirket ortaklığı tarafından11/04/2008 tarihinde bitirildiğini ve geçici kabul tutanağı düzenlenerek imza altına alındığını, geçici kabul tutanağında belirlenen eksikliklerin giderilmesi amacı ile 31/01/2011 tarihli protokol imzalandığını, protokol ile eksik ve kusurlu işlerin giderilmesi için protokol tarihinden itibaren 6 aylık bir süre kararlaştırıldığını, ancak protokolün imza edildiği 2011 yılında hava muhalefeti nedeni ile kararlaştırılan tarihte işlerin teslim edilemeyeceği anlaşıldığından ek protokol ile iş bitim süresinin 31/10/2011 tarihine uzatıldığını, müvekkilinin eksik ve kusurlu işleri tamamlayarak teslim ettiğini, ancak eksik ve kusurlu imalatların yapıldığı 31/01/2011 -31/11/2011 tarihleri arasında bir kısım site sakinlerine ulaşılamadığından bir kısmının da muhalefeti dolayısıyla villalara girilemediğinden bir kısım işin yapılamadığını, bu durumun kooperatif yetkililerine ihtar edildiğini, müvekkilinin elinde olmayan bu nedenle sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını, davalı kooperatifin kesin kabulü yapmayarak avans teminat mektuplarını iade etmemekte direndiğini ileri sürerek, 2 adet avans teminat mektuplarının iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı kooperatif vekili; davacının tek başına dava açma ehliyeti olmadığını, davacının taraflar arasında akdedilen protokollerde tek başına taraf olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin gereklerinin yerine getirilmediğini, kesin kabul tutanağının bulunmadığını, geçiçi kabul yapıldığını, ancak henüz kesin kabul yapılmadığını, müvekkili kooperatif aleyhine ortaklar tarafından gizli ayıp ve kusurlu imalat nedeni ile davalar açıldığını, bu davaların da davacı taraf tarafından imalatları yapılan konutlardaki gizli ayıp ve kusurlu imalattan kaynaklandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı kooperatif vekili; sözleşme konusu yapım işinin 2008 yılı Nisan ayında geçici kabule hazır hale geldiğini ve kooperatif üyelerinin ferdileşme ile birlikte kendilerine tahsis edilen konutlarda oturmaya başladıklarını, binalar kullanılmaya başlandıktan sonra zaman içerisinde açık ve gizli ayıplı imalatlar ile eksikliklerin ortaya çıkmaya başladığını, müvekkilinin yüklenici iş ortaklığına sözlü ve yazılı ihtarlarda bulunduğunu, ancak sonuç alamadığını, kooperatif üyeleri tarafından açılan bu ayıplardan kaynaklanan tazminat davaları sonucunda 141.399,84 TL ödemek zorunda kaldıklarını, kesinleşen mahkeme kararlarında “işçilik ve montajdan kaynaklanan imalat hatalarının bulunduğunun ve yapının tekniğine ve projesine uygun yapılmadığının” belirlendiğini, yüklenici şirketler ile üst kooperatifler birliği'nin de sorumlu olduğunun kabul edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 141.399,84 TL'nin ödeme tarihlerine göre ticari işlerde geçerli oran üzerinden işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı yüklenici şirket vekili; zaman içerisinde oluşan açık ve gizli ayıplı imalatlarla eksikliklerden müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, bunların müvekkilinden kaynaklı olmadığını, müvekkilinin binaların yapımında üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı kooperatif birliği vekili; davacı tarafından yapılan işler için imzalanan sözleşmelere ve yapılan genel kurullara hiç bir şekilde dahil olmadığını, sözleşmenin tarafı olmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, bu raporda birliğin eksik ve hatalı işlerde kusurlu olup olmadığı ve varsa hangi oranda kusurlu olduğu hususunun açıklanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece ilk kararda; adi ortaklıkta idareci ortağın olağan şirket işlerini yürütmeye yetkili olduğu , ancak BK 525. maddesine göre olağan üstü işler için bütün ortakların ittifakının gerektiği, BK 530. maddesi gereğince idareci ortak ile diğer ortaklar arasındaki ilişkilerin vekalet hükümlerine tabi olduğu, BK 388/3 maddesi gereğince vekilin özel yetki olmadan dava açamayacağı ve dava açılabilmesi için ortaklık kararı gerektiği açılan davada böyle bir ortaklık kararı mevcut olmadığı, adi ortaklığın tüzel kişiliğin bulunmaması sebebi ile davanın adi ortaklık adına bütün ortaklar tarafından açılmasının gerektiği, davanın bir ortak tarafından açılmış olması sebebi ile diğer ortağın davaya katılımın veya muvafakatının sağlanması için davacıya süre verildiği, ancak diğer ortağın davaya katılımı sağlanamadığı gibi, diğer ortak vekilinin verdiği 13/11/2013 tarihli dilekçede açılan davaya muvafakat edilmediğinin bildirildiği bu sebeplerle davanın esasa girilmeksizin reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin( Kapatılan 15. Hukuk Dairesi) 04.03.2015 tarih 2014/2753 Esas, 2015/1149 Karar sayılı ilamıyla; her ne kadar dava adî ortakların tamamı tarafından açılmamış ve dava devam ederken diğer adî ortağın muvafakatı sağlanamamış ise de davacı vekili temyiz dilekçesine eklediği 23.01.2014 tarihli davanın görüldüğü mahkemeye hitaben yazılmış dava dışı adî ortaklığı oluşturan şirketin davaya muvafakatının bulunduğunu gösteren dilekçeyi ibraz ettiği, hüküm kesinleşinceye kadar davaya muvafakatının sağlanması mümkün olduğu, bu halde mahkemece dava dışı adî ortaklığın kaşe ve imzasını taşıyan dilekçenin aslı ibraz ettirilip gerçekliği, gerekirse yetkilisinin beyanı alınıp, araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak ikinci kararda; görevsizlik kararı verilmiş, dosyanın gönderildiği İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesince, verilen ilk kararın bozulduğu, bozma üzerine mahkemesince yargılamaya devam olunduğu, bu durumda Yargıtay incelemesinden geçerek devam olunan ve tüm deliller toplanarak uzun süre devam eden yargılamada Yargıtay'ca göreve ilişkin bir bozma yapılmamasına rağmen sonradan verilen görevsizlik kararı usul ve yasaya uygun görülmediği gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 16/12/2021 tarih 2021/13335 Esas ve 2021/15409 Karar sayılı ilamıyla; davanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle, yargı yerinin belirlenmesine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak üçüncü kararda, dava konusunun davacı tarafından davalıya verilen iki adet avans teminat mektubundan kaynaklandığı, avans teminat mektubunun niteliği gereği yükleniciye verilen avansların iadesi ile ilgili olup avans teminat mektubunun iş sahibinin diğer alacaklarını karşılama fonksiyonu bulunmadığı, taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin hükümleri arasında verilecek avans teminat mektubunun diğer alacaklar için paraya çevrilebileceği yönünde de açık bir düzenleme bulunmadığı, davacı ve davaya muvafakat edenin davalıya herhangi bir avans borcunun bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, kooperatif üyelerinin bedelini ödeyerek edindikleri ve kullanım esnasında ortaya çıkan ayıpların imalat tekniğine ve projesine uygun yapılmadığından kaynaklanan ayıpların giderilmesi sorumluluğunun imalatı yapan yüklenici Feba Çelik Yapı Adi Ortaklığı, imalatın kontrolünden sorumlu davalı kooperatif ve kooperatifler birliği yönetimi üzerinde olduğu, oluşan zarardan adi ortaklığın, ve davalıların sorumlu oldukları, her bir sorumlunun sorumluluğunun zararın üçte biri miktarında olduğunun kabulünün gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin üçüncü kararına karşı asıl davada davalı-birleşen davada davacı kooperatif vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Asıl dava eser sözleşmesinden kaynaklanan teminat mektuplarının iadesi istemine, birleşen dava ise eser sözleşmesinden kaynaklanan rucüen tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan 05/05/2006 tarihli yapım işleri sözleşmesinin 9/b maddesinde teminatın iadesi şartları belirlenmiştir. Sözleşmenin 9/b maddesi "... Taahhüdün sözleşme ve ihale dokümanı hükümlerine uygun olarak yerine getirilmesinden ve varsa işe ait eksik ve kusurların giderilerek geçici kabul tutanağının onaylanmasından, Sosyal Sigortalar Kurumuna yeteri kadar prim yatırıldığının belgelenmesi ve yüklenicinin bu işten dolayı kooperatife her hangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra alınmış olan kesin ve ek kesin teminatın yarısı, Sosyal Sigortalar Kurumundan ilişiksiz belgesi getirilmesi ve kesin kabulün yapılarak kesin kabul tutanağının onaylanmasından sonra kalan yarısı yükleniciye iade edilir" şeklindedir. Teminat mektubunun iade şartlarının bu sözleşme maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
Bu durumda Mahkemece, sözleşmede yer alan şartlar değerlendirilmeden geçici kabul, kesin kabul ve SGK ilişiksiz belgesi olup olmadığı araştırılmadan, asıl dava yönünden yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Birleşen dava yönünden ise Mahkemece, dava konusu tazminat davasındaki bilirkişi raporu esas alınarak gerekçesi denetime elverişli olmayacak şekilde karar verilmiştir. Bu durumda Mahkemece yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, denetime açık bir şekilde birleşen dava konusunu oluşturan alacaktan sorumluluk oranları belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davalı-birleşen davada davacı kooperatif vekilinin temyiz sebeplerinin kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın ilgilisine iadesine, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.