"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıf.)
SAYISI : 2022/395 E., 2023/64 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul-Kısmen Ret
Davacı taşeron vekili dava dilekçesinde özetle, ihalesi davalı tarafından alınan karayolu genişletme işinde, müvekkilinin 26.07.2011 ile 03.11.2011 tarihleri arasında, ... Köyü - Ceyhan arası 4400 m²’lik yol bölümü ile... Köyü - Yumurtalık arası 800 m²’lik yol bölümünde, karayollarına ait taş ocaklarından alınan malzemenin yolun yapıldığı yere taşıma işi ile taşınan bu malzemenin boşaltma ve istifleme işini yaptığını, ancak taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, bu iş karşılığında davalının 70.000,00 TL ödeme ile 150.000,00 TL’lik akaryakıt yardımı yaptığını, ancak bakiye iş bedelini ödenmediğini, yapılan işin bedelinin tespiti hususunda gerçekleştirdikleri delil tespiti sonucunda toplam 1.348.406,00 TL’lik iş yapıldığının anlaşılmış olduğunu, bu bedelden hak edişlerinden kesilecek 150.000,00 TL’lik akaryakıt ile nakit olarak ödenen 70.000,00 TL’nin mahsubu ile 1.128.406,00 TL alacaklı durumda olduklarını belirterek şimdilik 9.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı yüklenici vekili cevap dilekçesinde özetle; deneme amaçlı olarak 2011 yılı Ağustos sonu ve Eylül başı tarihleri arasında davacıya nakliye işi yaptırıldığını, ancak davacının şantiyeye getirmiş olduğu kamyonların kendisine ait olmadığı ve çalışan kamyoncuların ücretlerini ödemediğinin anlaşılması üzerine davacının 05.10.2011 tarih ve 70.157,78 TL bedelli fatura karşılığı olarak nakliye ücreti ödendiğini, taraflar arasında başkaca alacak borç ilişkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verildiği, kararın davacı tarafından temyiz edilmesi sonucunda Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi'nin 2014/3596 Esas, 2015/4535 Karar ve 17.09.2015 günlü kararı ile, taraflar arasında akdî ilişki kurulduğuna göre davacının işi yarım bırakıp terk ettiğini, davalının kanıtlaması gerektiği, oysa sözlü anlaşmanın fesihle sona erdiği davalı tarafından usulen kanıtlanmış olmadığından ve taraflar arasında işin miktarı ve bedeli konusunda anlaşmazlık bulunduğundan, davacının yaptığı işin miktarını, davalının da ödemelerini kanıtlamak zorunda olduğu, bu nedenle mahallinde uzman bilirkişi ile keşif yapılarak, kanıtlanan imalât miktarının anlaşma tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga BK'nın 366. maddesi hükmünce, yapıldığı tarihteki piyasa rayiçlerine göre bedeli hesaplanarak ve saptanan davacının toplam hakedişinden, davalının kanıtlayabildiği ödeme tutarı mahsup edilerek varsa kalan miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.
Bozma ilamına uyulduktan sonra mahkemece yapılan yargılama sonunda, ıslah da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalı tarafından temyiz edilmesi sonucunda Dairemizin 2021/5555 Esas, 2022/5231 Karar ve 08.11.2022 günlü ilamı hükmün gerekçe kısmında, ıslah ile artırılan bedel yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmesine rağmen hüküm fıkrasında ıslah ile artırılan miktar da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilerek gerekçeli karar ile hüküm fıkrasında çelişki yaratıldığı, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın sadece bu nedenle bozulması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.
Bozma ilamına uyan mahkemece yapılan yargılama sonunda; bilirkişi heyetince sözleşmeye konu inşaat sahasının taş ocağına mesafesinin hesaplandığı, yapılan işin metrekare cinsinden yüz ölçümünün tespit edildiği, dolgu alanının dolgu derinliği ve dolgu yoğunluğunun hesap edildiği, dosya arasına sunulan akaryakıt fişleri uyarınca piyasa rayiçleri gözetilerek davacı tarafça yapılan sefer sayısının hesaplandığı, 220.000,00 TL ödeme miktarı mahsup edildiğinde davacının KDV hariç 60.673,18 TL; KDV dahil 71.594,35 TL alacağının olduğunun tespit edildiği, davacı taşeronun 04.05.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile 9.000,00 TL olan dava değerini 71.594,35 TL'ye yükselttiği, davalının ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı defi ileri sürdüğünü, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu ve zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu, eldeki davanın kısmi dava şeklinde ikame edildiği gözetildiğinde ıslaha konu alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 9.000,00 TL alacağın temerrüt tarihi olan 16.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Söz konusu karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve bozma ilamına göre araştırma ve inceleme yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı taşeron vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymuş olması halinde bu uyma kararı ile bağlı olup, usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapması zorunludur. Yargıtay’ın ve Dairemizin istikrarlı uygulamaları da bu yöndedir. Ancak usuli kazanılmış hak ilkesinin de istisnaları bulunmaktadır. Geriye etkili kanun değişikliği, görev kuralına aykırılık, sonradan ortaya çıkan içtihadı birleştirme kararı, hak düşürücü süre, kamu düzeni gibi hususlar kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır. Diğer bir istisna da açık maddi hataya düşülmesi halinde de usuli kazanılmış haktan söz edilemez.
Söz konusu açıklamayı somut uyuşmazlık bakımından değerlendirdiğimizde, mahkemece 14.02.2014 tarihli duruşmada davacı asilden iddia ettiği sözleşmeye konu yaptığı işin ayrıntısı sorulmuş, davacı asil duruşmadaki beyanında, dolgu malzemesini taş ocağından alarak kiralamış olduğu kamyonlarla yolun yapıldığı yere götürdüğünü, boşalttığını, düzlemesini davalı tarafın kepçesinin yaptığını, kendisinin sadece yola döşenecek malzemenin stabilize ocağından alınarak yolun yapıldığı yere götürüp boşatma işi yaptığını, malzemenin düzlemesi işini davalının yaptığını, üç ayın üzerinde malzemeyi yolun yapıldığı kısımlara götürerek döktüğünü belirtmiştir. Davacı taşeron, kamyonlarla taşıma işi yaptığını kendi beyanıyla kabul etmiştir. Bu kabule göre önceki bozma ilamlarında taraflar arasındaki ilişki her ne kadar eser sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de, bu nitelendirme dosya içeriği ile örtüşmeyip maddi hata kabul edilmesi gerektiğinden davalı yararına usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Taraflar arasındaki ilişki taşıma sözleşmesi olduğundan uygulanması gereken zamanaşımı süresi 10 yıldır. 04.05.2021 ıslah tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, ıslahla artırılan kısım bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, kararın tebliğinden 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.12.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
MUHALEFET GÖRÜŞÜ
1086 Sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK'da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilkenin belirli istisnaları bulunmakta olup bunlar Mahkemenin görevi, Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması, karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü, kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi'nce iptâl edilmesi, kesin hükmün varlığı,kamu düzenine aykırılık halleri olarak sayılabilir.
Bir diğer istisna ise bozma kararının maddi hataya dayalı olması halidir. Maddi hata Yargıtay’ın kararının her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı olması hali olup Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması halinde, bu hata, usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, bir belgede yer alan hükmün yok sayılması, olmayan bir hususun tam aksine var sayılması, tapulu bir taşınmazın tapusuz kabul edilmesi, imara aykırı olduğu bildirilen bir taşınmazın imara uygun olduğunun kabulü, taşınmaz satış tarihinin veya noterden gönderilen belgenin tarihinin belgelerdekinin aksine yanlış belirlenmesi, reşit olan çocuğun isminin yanlış belirlenmesi gibi hallerde maddi hatanın varlığı kabul edilerek bu bozmalar usulî kazanılmış hak doğurmayacaktır.
Kamu İhale Kanunu 4.4 maddesinde yapım işi “Bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihzarat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işleri” olarak tanımlanmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ihalesi davalı tarafından alınan karayolu genişletme işinde, müvekkilinin 26.07.2011 ile 03.11.2011 tarihleri arasında, ... Köyü - Ceyhan arası 4400 m²’lik yol bölümü ile... Köyü-Yumurtalık arası 800 m²’lik yol bölümünde, karayollarına ait taş ocaklarından alınan malzemenin yolun yapıldığı yere “taşıma işi ile taşınan bu malzemenin boşaltma ve istifleme işini” yaptığını, yapılan işlerin miktarlarının ve alacağının Ceyhan ve Yumurtalık Sulh Hukuk Mahkemelerinde yaptırdığı tespit dosyalarında hesaplandığını belirterek bakiye alacağının tahsiline karar verilmesini istemiş, aynı davacı, davanın açılmasından önce davalıya gönderdiği 08.02.2011 tarihli ihtarnamesinde kendisinin “ariyet ocağından aldığı hafriyatı yükleyip nakliye ve makine yoluyla boşaltma ve istifi” işini yaptığını Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/67 D.İş sayılı dosyasında ve Yumurtalık Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/7 D.İş sayılı dosyasında toplamda 1.128.406,00 TL alacağının belirlendiğini belirterek bu alacağın kendisine ödenmesini istemiştir.
Yine Davacı, davanın açılmasından önce Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/67 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırmış, bu dosyada alacağı hesaplanırken yapılan işin “makine ile yükleme, boşaltma ve istifi” olduğu açıklanarak alacak hesabı yapılmıştır. Aynı şekilde Yumurtalık Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/7 D.İş sayılı dosyasında da yapılan iş “taşıma, sergi ve figüre” olarak tanımlanmıştır.
Davacının davadan önce mahkemede yaptırdığı tespitte alacağının “taşıma işi ile taşınan bu malzemenin boşaltma ve istifleme ” işlerinden kaynaklandığını iddia edip buna göre belirlenen bedel üzerinden eldeki davayı açması, davadan önce davalı iş sahibine gönderdiği ihtarında alacağının “taşıma işi ile taşınan bu malzemenin boşaltma ve istifleme” işlerinden kaynaklandığını belirtmesindeki kararlı ve tutarlı açıklamalarından sonra 14.02.2014 tarihli duruşmadaki beyanı ancak iş kalemleri içerisindeki “istifleme” kalemi ile ilgili alacağının hüküm altına alınıp alınmayacağı ile ilgili olup bu açıklama talebin eser sözleşmesinden kaynaklanmadığı sonucunu ortaya çıkarmaz. Bu durum ancak alacak miktarının hesaplanmasında sonucu etkileyecek olup uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı olgusunu etkilemez. Nitekim mahkemece hükmüne uyulan iki bozma ilamında da uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilmiş olup bu ilamların hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde, yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı olduğundan bahsedilemez. Diğer taraftan yapılan iş Kamu İhale Kanununa göre davalıya ihale edilen “karayolu genişletme işi” olup Kamu İhale Kanunu 4.4 maddesinde yapım işi “Bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihzarat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işleri” olarak tanımlanmış olup Dairemizin iki bozma ilamında işin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmiş olması Kamu İhale Kanunu kapsamına da uygundur.
Bu nedenlerle Dairemizin bozma ilamlarının her ikisinde de açık bir maddi hata bulunmamakta olup uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından mahkemece ıslah edilen kısım yönünden zaman aşımının dolduğu yönündeki gerekçesi usul ve kanuna uygun olduğundan ve onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.
MUHALEFET ŞERHİ
Tüm dosya kapsamı ve özellikle davacının talebi dikkate alındığında, taraflar arasında, davacının, yol yapımında kullanılmak üzere malzemenin taşınması, boşaltılması ve makine ile istiflenmesi işini üstlenmesi şeklinde sözleşme ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacının sadece taşıma işini üstlenmediği, aynı zamanda bu malzemenin makine yardımı ile istiflenmesinin de üstlenildiği anlaşılmaktadır. Bu husus dikkate alındığında alelade bir taşıma olmadığı, istiflenmenin üstlenilmesi ile yapım işinin üstlenildiği anlaşılmaktadır. 4834 Sayılı Kamu İhali Kanununun 4.4. maddesinde de yapım işleriyle ilgili her türlü nakliyenin de yapım işlerinden olduğu kabul edilmiştir. Davacının üstlendiği iş ile ilgili sözleşme ilişkisinin eser sözleşmesinden kaynaklandığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle Dairemizin her iki bozma ilamında da kabul ettiği eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Dairemizin her iki bozma ilamında da maddi hata bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Diğer yönden her ne kadar eser sözleşmesinde zamanaşımı süresi 5 yıl ise de dava açılmakla tüm alacak talebi yönünden zamanaşımının kesildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda ıslah edilen kısım yönünden alacağın zamanaşımına uğradığı yönündeki yerel mahkemenin kabulünün doğru olmadığından kararın bu yönden bozulması gerektiği düşüncemle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayım.