Logo

6. Hukuk Dairesi2023/492 E. 2024/1314 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıdan satın alınan hidrolik test cihazının ayıplı olup olmadığı ve davacının sözleşmeden dönme hakkının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından cihazda elastik modül ölçümünde kabul edilemez hata olduğu iddia edilmiş, ancak sözleşmede bu ölçümün taahhüt edilmediği ve cihazın alt-üst çenelerindeki kayıklığın davacı tarafından ayıp olarak ileri sürülmediği gözetilerek, davacının sözleşmeden dönme hakkı olmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2532 E., 2022/1907 K.

DAVA TARİHİ : 02.11.2015

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/115 E., 2022/284 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davalı vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

1-İlk derece mahkemesince sözleşmenin feshi, ödenen iş bedelinin tahsili ve teslim edilen test cihazının iadesi istemli açılan davada yapılan yargılama sonunda, sözleşmeye konu test cihazının iş sahibi davacı tarafından beklenen faydayı sağlamadığı, makinenin kabul edilemeyecek şekilde ayıplı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, taraflar arasında tanzim edilen 30.12.2013 tarihli mal alım sözleşmesinin feshi ile, sözleşmeye konu hidrolik test sistemi cihazının davalıya iadesine, iş bedeli 90.350,00 Euro'nun 20.06.2014 tarihinden, 30.150,00 Euro'nun 14.01.2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereği işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

2-İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi tarafından cihazın alt ve üst çenelerinin aynı eksende olmadığı, kayık durumda olduğu, bu hususun imalat ayıbı olduğu, cihazdan beklenen faydanın sağlanamadığı, iş sahibi davacı tarafından kabul edilebilir bir ayıp olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

3-Bu karara karşı süresinde davalı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Kamu düzenine aykırılık hallerinin re'sen gözetildiği, istinaf nedenleriyle sınırlı ve usulüne uygun olarak istinaf inceleme ve denetiminin yapıldığı; dosya içeriği, kararın dayandığı gerektirici sebepler ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine; davacı iş sahibi vekili dava dilekçesine ekli teknik raporda söz konusu test cihazına ilişkin ayıpları belirttiğinden, iddianın genişletilmesi yasağı söz konusu olmadığından davalı vekilinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi kararına ilişkin davalı vekilinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacı dava dilekçesinde, sözleşme kapsamında davalıdan satın alınan Cihaz'ın, en temel mekanik özelliklerden birisi olan elastik modülü %50 gibi kabul edilemeyecek bir hata ile ölçtüğünün dört ayrı temel malzemede görüldüğünü, sorunu çözmek için servis yetkililerini gönderen davalının yaklaşık iki ay boyunca çalışmasına rağmen sorunu çözemediğini, ardından davalı tarafından geçici ve Cihaz'ın taahhüt edilen temel özelliklerinden bambaşka çözüm yolları önerilmeye başlandığını, bu noktada çözümün tamamen profesyonellikten ve bilimsellikten uzaklaşmış olup, netice itibariyle sorunun halen devam ettiğini, sözleşme kapsamında kendi üzerine düşen tüm yükümlülükleri zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirdikleri halde davalının Cihaz'ı bir türlü taahhüt edilen ve sözleşme kapsamında objektif olarak kendisinden beklenecek özelliklerle çalışır hale getiremediğini, iade alınması için çektiklere ihtara rağmen cihaz iade alınmadığı gibi ödenen paranın da iade edilmediğini, ... Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyelerince düzenlenen raporda “Bu cihazla standartlara uygun, güvenilir deney yapılamayacağı belirlenmiştir.” sonucuna ulaşıldığını belirterek, sözleşmeden dönme nedeniyle Cihaz'ın davalıya iadesi, Cihaz bedelinin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı cihazın hiç bir parçası eksik olmadığı gibi çalışmasında da hiç bir kusur bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak teslim edildiğini, cihazın elastik modül ölçme cihazı olmayıp çok amaçlı hidrolik test cihazı olduğunu, sözleşme görüşmelerinde elastik model ölçümü talep edilmediği için teklifin de buna göre verildiğini, teklifte sunulan parçalara bakılınca elastik model ölçümüne ilişkin bir parça olmadığını ve bu teklifin davacı tarafça kabul edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davacı dava dilekçesinde iddiasının dayanağı olan vakıaları (HMK 119/1-e), davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan vakıaları (HMK129/1-e) gösterir.

Uyuşmazlığın vakıalara göre belirlenip çözümlenmesi usulün temel ilkesidir. HMK’nun bu ilkeye verdiği önem, vakıalarla ilgili olarak pek çok hüküm hüküm bulunması ve vakıalar ibaresine pek çok maddede yer verilmiş olmasından da anlaşılmaktadır.

Somut uyuşmazlıktaki önemi nedeniyle yargılamaya hakim olan ilkelerden şu üçüne özellikle değinmek gerekir.

Tasarruf ilkesine göre; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.(HMK 24/1) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. (HMK 24/2)

Taraflarca getirilme ilkesinde ise; Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. (HMK 25/1) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. (HMK 25/2)

Taleple bağlılık ilkesi bu iki ilkeyle bağlantılı olmakla birlikte daha somutlaştırılmış bir şekilde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği ancak duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği (HMK 26/1) hükmünü içermektedir.

Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere dava vakıalar üzerinden yürür. Vakıaları bildirmek taraflara aittir. Getirilen vakıalara göre uyuşmazlığı belirlemek ve bu uyuşmazlığa uyan hukuki sebebi belirleyip uygulamak ise hakimin görevidir.

Vakıalarla bağlılık taraflarca getirilme ve tasarruf ilkesinin de bir gereğidir. Davacının davaya konu etmediği, mahkeme önüne bir uyuşmazlık olarak getirmediği bir hususu mahkeme inceleyip bu konuda karar veremez. Hakim uyuşmazlığın sınırlarını vakıalarla çizecek olup bu vakıalar dışına çıkarak ve yeni vakıaları kendiliğinden inceleyerek bir sonuca varıp karar veremez.

Dava dilekçesinde dayanılan vakıalara göre davacı, sözleşmeye konu cihazın elastik modül ölçme testlerini kabul edilebilir hata payı değerleriyle yapmaması nedeniyle ayıplı olduğunu belirterek sözleşmeden dönmüş ve cihazın iadesiyle ödediği bedelin tahsilini talep etmiştir. Belirtilen bu neden davacının davasına dayanak yaptığı vakıadır. Bu iddia cihazın hiç çalışmadığı iddiasını içermediği gibi iddianın ileri sürülüş şekline göre de cihazın çalıştığı kabul edilmiş ancak bu cihazla sağlıklı elastik modül ölçümü yapılamaması ayıp olarak bildirilmiştir. Yine dava dilekçesinde cihazın alt ve üst çenelerinin tam oturmadığı ve bu nedenle cihazın ayıplı olduğu ileri sürülmediği gibi bu nedenle cihazın çalışmadığına dair bir iddia da ileri sürülmemiştir.

Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca göre eserde olması gereken bazı niteliklerin bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle; “yüklenicinin ya sözleşmede bildirdiği niteliklerden ya da dürüstlük kuralına göre bulunması gereken niteliklerden yoksun olan eser, ayıplıdır

Yapılan bilirkişi incelemeleri ile taraflar arasındaki sözleşmenin elastik modül ölçme taahhüdünü içermediği açıkça anlaşılmıştır. Bu durumda davacının sözleşmeden dönme nedeni olarak gösterdiği ayıbın sözleşme kapsamına göre ayıp olarak kabul edilemeyeceği açıkça ortadadır.

Ancak bilirkişilerce cihazın alt ve üst çenelerinin kayık olduğu tam oturmadığı, bu haliyle cihazın çalışmayacağı belirtilmiş ve bu kayıklığın en başından beri mi var olduğu yoksa kullanım sırasında mı ortaya çıktığına dair bir tespit yapılmadığı gibi bu hususun taraflar arasındaki maillerde de ileri sürülmediği anlaşılmıştır.

Mahkemece cihazın alt ve üst çenelerinin kayık olduğu tam oturmadığına dair bilirkişi tespitleri esas alınarak cihazın ayıplı olduğu ve davacının sözleşmeden dönmekte haklı olduğu kabul edilerek karar verilmiş ise de davacı bu hususu ayıp olarak ileri sürmediğinden ileri sürülmeyen bir konuda ayıbın varlığı kabul edilerek karar verilemez.

Bu durumda davacı ileri sürdüğü ayıbın varlığını ve sözleşmeden dönmekte haklı olduğunu ispatlayamamış olduğu için davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Yukarıda açıkladığım nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.