"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1282 E., 2024/1486 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/169 E., 2024/487 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin döviz bazında yatırım yapmak amacıyla müflis banka nezdinde, üç adet ortak hesap açtırdıklarını ve birikimlerini bu hesaplara yatırdıklarını, bankaya 03.07.2003 tarihinde TMSF tarafından el konulduğunu ve bankacılık faaliyetlerinin yasaklandığını, akabinde bankanın iflasına karar verildiğini, banka tarafından müvekkillerinin paralarının ......... Off Shore Ltd. Şti. hesaba aktarıldığını, davalı müflis banka idaresinin zarardan sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 562.381,93 Euro'nun iflas tarihi olan 08.06.2005 tarihindeki......... Bankası'nın efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50 TL'nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, bu alacağa 07.03.2003 tarihinden itibaren avans faizi talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müflis bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılarak yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na intikal ettiğini, 08.06.2005 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, kararın kesinleştiğini, davacı tarafından dava konusu alacak ile ilgili olarak iflas masasına alacak kaydı başvurusu yapılmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacıların davaya konu hesabının, İ.......Off-Shore Limited nezdinde olduğunu, müflis banka ile ......... Off Shore Ltd'nin tüzel kişiliklerinin ayrı olduğunu, müflis bankaya husumet yöneltilemeyeceğini, davanın, zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, davacıların paralarını bilerek ve isteyerek ........Off-Shore Ltd'ye yatırdıklarını, davacıların iradesinin fesada uğratıldığı iddiasında ise ispata mecbur olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafın faiz talebinin kabulünün de mümkün olmadığını savunarak davanın öncelikle usulden,aksi halde esastan reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Uyuşmazlık Mahkemesinin ve Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi'nin emsal nitelikteki kararları ile mülga 4389 sayılı Kanun hükümleri karşısında idari yargının görevli olduğu, davada, yargı yolunun caiz olmasına yönelik dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle HMK'nın m.114/f.1 bent (b) hükmü gereği davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;Uyuşmazlık Mahkemesi’nin emsal içtihadına göre, iflas idaresi memurlarının genel hükümler uyarınca belirlenmiş iflas memurları olmadığı ve dava konusu işlemin idari işlem niteliği taşıdığı, uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, Uyuşmazlık Mahkemesi, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili bağımsız bir yüksek mahkeme olduğu, bahsi geçen içtihatların somut dava bakımından da emsal nitelikte olduğu ve dikkate alınması gerektiği, bu bakımdan ilk derece mahkemesince tesis edilen kararın isabetli olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; davanın tarafının idare değil bir özel hukuk tüzel kişisi olan Türkiye...T.A.Ş. olduğunu, bu sebeple davanın adli yargıda görülmesi gerektiğini, İcra İflas Kanunu'nun 235. maddesi uyarınca kayıt kabul davalarında iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davalı taraf olan Türkiye...A.Ş. hakkında iflas kararı kesinleşmiş olmakla şirketin tüzel kişiliğinin sona erdirilmediğini, davaya konu alacağın sıra cetveline kaydı talebine ilişkin herhangi bir Fon Kurulu Kararı bulunmadığını, davaya konu sıra cetveli TMSF’nin idari işlemi olmayıp tüzel kişiliği devam eden müflis bankanın alacaklılarına ilişkin sıra cetveli olduğu, sıra cetvelinin iflas müdürlükleri tarafından düzenlenmesiyle TMSF’nin yasa gereği iflas dairesi sıfatıyla hareket etmesi arasında hukuki bakımdan herhangi bir fark bulunmadığını, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin adli yargının görevli olduğuna ilişkin kararlarının da bulunduğunu, eldeki davanın 2017 yılında açıldığını ve yerel mahkemece kabul edildiğini, İstinaf bozması sonrası yapılan bu yargılamaya kadar görev yönünden herhangi bir sakınca görülmediğini, dava istinaf incelemesinde kabulle kesinleşmiş olsa idi davanın adli yargıda görülmüş ve kesinleşmiş olacağını, benzer onlarca uyuşmazlığın adli yargıda çözülmüş ve kesinleştiğini, kararın bozulması gerektiğini temyiz nedeni olarak ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, İİK'nın 235. maddesi gereğince kayıt kabul istemine ilişkindir
Davalı bankaya 03.07.2003 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulduğunu ve bankacılık faaliyet izninin kaldırıldığı, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 08.06.2005 tarihli ve 2004/132 E., 2005/361 K. sayılı kararı ile iflasına karar verildiği, kararın 20.04.2006 tarihinde kesinleştiği, 23 Şubat 2007 tarihli, 26443 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında iflasına karar verilerek, tasfiye işlemlerinin devam ettiği ve tasfiyeye ilişkin işlemlerin tüzel kişiliği haiz Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütüldüğü sabittir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği kendisine verilen görev ve yetki çerçevesinde tasfiye işlemlerini yürütmektedir. Ancak 5411 sayılı Yasa'nın 106/5. maddesinde ifade edildiği gibi Fon'un görevi bankanın tasfiyesine yönelik ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, Bankacılık Kanunu'nun uygulanması ile sınırlıdır. Bu durumda yönetim ve denetimi Fon'a devredilen bankaların iflasına karar verilmesi halinde, iflas tasfiyesi Bankacılık Kanununda özel bir hüküm bulunmadığından İİK'nın ilgili maddelerine göre Fon tarafından yürütülecek, Fon'un 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilecektir. Keza müflis bankaya ait iflas dosyası İstanbul 1. İflas Dairesi'nin 2017/14 İflas sırasına kayıtlı olup, Fon'un 5411 sayılı yasanın 106/5. maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilmektedir.
Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 20. maddesinde Tasfiye Dairesi Başkanlığınca, iflas idare memurlarının tesbiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerinin Fon Kuruluna sunulacağı, Fon Kurulu tarafından iflas idare memuru adaylarının bu kişiler arasından belirleneceği, belirlenen bu adayların İcra Mahkemesine sunulmak üzere İflas Müdürlüğüne bildirileceği, İcra Mahkemesince Fonun sunduğu adaylar arasından seçilecek kişilerin iflas idare memuru olarak tayin edilerek göreve başlayacağı düzenlenmiş iken İİK'nın 223. Maddesinin 1. fıkrasında ise iflas idaresinin üç kişiden oluşacağı, toplanan alacaklıların bu sayının iki katı olacak şekilde, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişileri aday gösterileceği, bu adaylardan dört adedinin alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedinin ise alacaklıların sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilerek İcra Mahkemesine bildirileceği ve İcra Mahkemesi'nin ise iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday arasından, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçeceği hükme bağlanmıştır.
Bu durumda Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 20.maddesi ile İİK 223.maddesinin 1. fıkrasındaki düzenlemede sonuç itibariyle görevli iflas idare memurlarının seçiminin İcra Mahkemesi tarafından yapılması karşısında, Fon'un iflas idare memuru adaylarını seçmesi ise bu işleme idari nitelik kazandırmaz.
Ayrıca İİK'nın 235. maddesinde "Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302 nci maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir." düzenlemesi ile sıra cetveline yapılacak itirazlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu açık şekilde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeyi bertaraf edecek nitelikte bir hüküm de bulunmadığından somut olaydaki uyuşmazlık yönünden de, asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu, yasal düzenlemeler ile bankanın iflası halinde yürütülecek prosedür açısından Fon'a bir kısım yetkiler verilmiş ise de, özünde tasfiye işlemleri İİK'nın hükümleri gereğince yapılmakta olup, Fon'un yanında İflas Dairesinin de bir kısım yetkileri devam ettiği, İİK'nın 235. maddesinde sıra cetveline itiraz davasının iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde açılacağı açıkça düzenlendiği ve Uyuşmazlık Mahkemesince işbu dosyaya münhasır verilen bir karar da bulunmadığına göre eldeki davada adli yargının görevli olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.03.2025 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
KARŞI OY
İmar Bankası T.A.Ş.’nin Bankacılık Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrası gereğince, istenen tedbirlerin kısmen ya da tamamen alınmadığı ve yükümlülüklerin vadesinde yerine getirilmediği nedeniyle, 3 Temmuz 2003 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilerek etkinliğine son verilmiştir.
Mülga 4389 sayılı Kanunda; iflas kararı alınması halinde Fonun bu Kanun'un uygulanması ile sınırlı olarak İcra İflas Kanununda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye edeceği belirtilmişken, 5411 sayılı Kanunda bu yetkinin kapsamı daraltılarak İcra ve İflas Kanunu'un 166, 218, 219, 223, 234, 236, 249, 251 ve 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edebileceği belirtilmiştir.
İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanında bulunmaktadır.
TMSF, iflas idaresi görev ve yetkilerini haiz olarak iflas tasfiyesini yürüttüğüne göre, bu sıfatla düzenlenen sıra cetvelinin de TMSF’ nin kamu gücüne dayalı olarak Bankacılık Kanunu uyarınca tek yanlı olarak aldığı idari karara dayalı bir işlemi olduğu kuşkusuzdur. İflas idaresinin İcra ve İflas Kanunu'da haiz olduğu yetkilere TMSF’ nin sahip olması, bu hükümlerden yararlanması bu sonucu değiştirmemektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 110. maddesinde, 107. maddeye atıf bulunmadığı gibi, 107. madde uyarınca devir alınan alacaklar nedeniyle Fona borçlu olanların iflası halinde 132/9. bent uyarınca Fonun bir ya da iki temsilcisinin katılımı ile oluşan ve İcra hâkiminin seçtiği iflas idaresinin somut olayda söz konusu olmadığı, tamamının Fonun gösterdiği adaylardan oluştuğu, iflas idaresinin Fon adına tasfiyeyi yürüttüğü anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; Türkiye...Türk T.A.Ş'nin, BDDK’nın kararı ile, 5411 sayılı Kanun uyarınca Fona devredildiği, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/06/2005 tarih ve E. 2004/132, K. 2005/361 sayılı kararı ile, 5411 sayılı Kanun uyarınca bankanın iflasına karar verildiği, davacının banka nezdinde bulunduğunu ileri sürdüğü alacağının tahsili için müflis bankanın iflas idaresine başvuruda bulunduğu, müflis Türkiye...T.A.Ş. İflas İdaresinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetim Kurulu'un 23/06/2005 tarihli ve 51 sayılı kararı ile atandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; iflas idaresinin sıra cetveline ilişkin işlemlerinin 2004 sayılı Kanunla düzenlendiği anlaşılmakta ise de, iflas idaresi memurlarının genel hükümler uyarınca belirlenmiş iflas memurları olmadıkları ve dava konusu işlemin idari işlem niteliği taşıdığı anlaşılmakla; uyuşmazlığın 2577 sayılı Kanunun 2/1 – b maddesi kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği kanaatiyle Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun bozma kararına katılmıyoruz.