"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/786 E., 2019/223 K.
DAVACILAR : ... vd. vekili Avukat ...
DAVALILAR : ... vekilleri Av. ... vd., ... vekili Avukat ..., Hazine vekili Avukat ...
ASLİ MÜDAHİL : ..., ...
FER'Î MÜDAHİL : ...
DAVA TARİHİ : 29.07.2005
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasında görülen suya el atmanın önlenmesi ve 3091 sayılı Kanun uyarınca... Kaymakamlığı tarafından verilen men kararının iptali davasında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, Kaymakamlık tarafından 1940 yılından beri kullandıkları... ilçesi, Fakırcalı Köyü, Ballık mevkinde bulunan dört kaynak suyuna müdahalenin men'i ile suyun Hazineye teslimine karar verilmiş olduğunu, kullanmakta oldukları suyun hem içme, hem de kullanma suyu olarak Fakırcalı Köyü, İnasan Mahallesi halkı tarafından kullanıldığını, suyun kesilmesi durumunda halkın mağdur duruma düşeceğini, Kaymakamlığın 25.05.2005 tarih ve 08/33 sayılı kararının iptali ile dava konusu suyun Hazine ile bir ilgisinin olmadığının tespiti ile davalı Köyün suya yapmış olduğu müdahalenin men'ini talep etmiştir
II. CEVAP
1. Davalı...Köyü tüzel kişiliği; dava konusu sudan öncelikli kullanma haklarının bulunduğunu, davacılar suyun tamamına müdahale ettiğinden men kararı alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Hazine vekili; suyun devletin hüküm ve tasarrufu altında orman içinde bulunan dere yatağının üç değişik yerinden çıktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3. ... ve arkadaşları;...Köyünde ikamet ettiklerini, davanın reddine karar verilmesinde hukuki yararları olduğunu belirterek, davalı yanında davaya katılma talebinde bulunmuşlardır.
4. Davalı ...; Köy Muhtarı olduğunu, husumet yokluğundan ve esastan davanın reddini savunmuştur.
5. Davalı ASAT vekili; dava konusu suyun genel su olduğu, ticari veya kullanım amaçlı kullanılabilmesi için idareden kiralanması gerektiğini, davacıların bu konuda işlem yapmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkeme ilk kararında; dava konusu su kaynağının genel su olduğu, davacılar tarafından kadimden beri içme, zirai sulama temizlik ve hayvan sulaması olarak kullanıldığı, herkesin ihtiyacı oranında bu sudan faydalanması gerektiği, dava konusu su dışında davacıların içme ve kullanma suyunun bulunmadığı, davalı...Köyünün ise içme suyunun bulunduğu gerekçesiyle dava konusu suya davalı tarafından yapılan müdahalenin men’ine, Kaymakamlık makamınca verilen kararın iptali yönünden idare mahkemesi görevli olduğundan bu husustaki talebin reddine karar vermiştir.
IV.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Hükmün davalı Hazine vekili ve...Köyü tüzel kişiliği tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 22.03.2013 tarihli ve 2013/2428 Esas, 2013/4377 Karar sayılı ilamında, "..davaya konu kaynaklar tapulama harici bırakılan İnhasan deresinden çıktığından genel sudur. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler, dava konusu suyu...ve fakırcalı köylerinin eşit şekilde kullandığını beyan etmiş, kadimlik hususunda ayrıntılı beyanda bulunmamışlardır.
Bu durumda mahkemece tarafsız mahalli bilirkişiler seçilip mahallinde suların en az olduğu dönemde keşif yapılıp, mahalli bilirkişiler keşifte dinlenmeli, tarafların suya olan ihtiyaçları, kadim hak ve suyun yeterlilik durumları saptanmalı, bunun için tarafların ihtiyaçlarına yetecek başka suları olup olmadığı da araştırmalı, içme suyunun öncelikli olduğu da gözetilerek taraflar arasındaki nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su rejimi kurulmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmasının doğru görülmediği" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B.Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
Mahkeme yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; tapulama harici bırakılan İnhasan Deresinden çıkan davaya konu kaynağın genel su olduğu, genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkesin faydalı ihtiyacı oranında yararlanabileceği, yapılan keşif, dinlenen mahalli bilirkişi beyanı ve alınan rapor doğrultusunda tarafların içme suyu ihtiyacının bu su dışında karşılandığı, davaya konu suyun ise sulama suyu olarak kullanıldığı, davacıların kullandıkları suyun kendi ihtiyaçları için yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; dava konusu su üzerinde davacıların kadim haklarının var olduğu, davalıların dava konusu sudan başka içme suyu olduğunun da netlik kazandığını, 23.12.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, davacıların getirmiş olduğu suyu dava dışı köylülerin de kullandığı, dava dışı kullanıcılarla birlikte davacılara akan suyun yetersiz olacağı, kadim hakların korunması ve davacılara 1.80lt/sn suyun akmaya devam etmesi gerektiğinin belirtildiği, mahalli bilirkişi beyanlarında davalıların kullandığı suyun davacılara ait olan sudan farklı olduğunun açıkça ortaya konmasına rağmen davanın reddinin doğru olmadığını dile getirmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, suya el atmanın önlenmesi ve 3091 sayılı Kanun uyarınca... Kaymakamlığı tarafından verilen men kararının iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
2. Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanunu'nun 756. maddesi gereğince de; "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
3. Gerek Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
4. Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su, kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/ Eren/ Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu'na tabidir.
5. Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
6. Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa el tma varsa el atmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
3. Değerlendirme
Somut olaya gelince; davacıların içme suyu ihtiyaçlarını dava konusu su kaynağının dışında başka yöntemlerle karşıladıkları, dava konusu suyun sulama suyu olarak kullanıldığı, davacıların kullandıkları suyun kendi ihtiyaçları için yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olduğu söylenemez.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; tarafların kadimden beri kullandıkları bu su kaynağından başka kaynakları olmadığı belirtildikten sonra bu ifade ile çelişecek şekilde...Mahallesinin başka su kaynağından karşılanan ve Devlet tarafından yapılan içme suyu deposu ve şebekesi olduğu belirtilmiş; davacıların murisi ...'in tüm altsoyuna ait taşınmazların kapladığı toplam alan üzerinden davacıların, 1994 tarihinde muhtar tarafından tanzim edilen su rejimindeki tablo esas alınarak da davalıların arazi sulama miktarı tespit edilmiştir.
Davacıların taşınmazına giden ve dereden çıkan suyun davacı taşınmazları için fazla olduğu, ancak bu kaynağın davacılar dışında mahalle sakinleri tarafından da kullanıldığı, mahalle sakinleri ile birlikte kullandıklarında ise suyun yetersiz kalacağı belirtilmiştir.
Mahalli bilirkişiler keşifte; evlere sayaç takıldığını, her iki tarafın içme suyu ihtiyacının beş altı senedir bu şekilde karşılandığını, dava konusu yerin kanalizasyon ve su idaresinin 6360 sayılı Kanun uyarınca Büyükşehir Belediyesine geçmesi nedeniyle ASAT tarafından karşılandığını belirtmişlerdir.
ASAT ise; yargılama sırasında dava konusu suyun genel su olduğunu, ticari ve kullanım amaçlı kullanılabilmesi için İdareden kiralanması gerektiğini, davacılar bu konuda işlem yapmadığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
ASAT'ın cevabı, keşifte alınan beyanlar ve bilirkişi raporu dikkate alındığında; her iki köyün de suya ihtiyaçları olup olmadığı, suyu hangi amaçlarla kullandıkları ve suyun yeterli olup olmadığı hususlarının tam anlamıyla netliğe kavuştuğunu söylemek mümkün değildir.
Mahkemece yapılan keşif ve keşifte dinlenen bilirkişilerin raporları, araştırılması gereken hususları tam anlamıyla kapsamamaktadır.
Bu nedenle öncelikle tarafların su ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı, karşılanıyorsa ne şekilde karşılandığı ve yeterliliği hususu ASAT'tan sorulmalı; bu hususlar netleştirildikten sonra tarafların varsa karşılanamayan su ihtiyacının miktarı, bu ihtiyacı karşılayabildikleri başkaca su kaynağı olup olmadığı, içme suyunun kullanma suyuna nazaran öncelikli olduğu hususları da dikkate alınarak bilirkişilerden yeni bir rapor tanzim etmesi istenmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler gereğince içme suyu ihtiyacı öncelikli ise de; sulama ve tarımsal faaliyet içinde su ihtiyacı nedeniyle saptama yapılarak tüm tarafların kullanabileceği su miktarının tespiti ile mevcut suyun debisi karşılaştırılarak tarafların ihtiyacını tam olarak karşılayamadığının tespiti halinde gerekirse su rejiminin kurulması gerekmektedir.
Bu tespit yapılırken 1994 yılındaki tespitler yerine güncel olarak davacıların, davalıların ve suyu kullanmakta olan köy sakinlerinin ihtiyaç miktarı saptanmalıdır.
Bilirkişiler aracılığı ile davacıların ve suyu kullanmakta olan köy sakinlerinin yukarıda belirtilen yöntem ile ihtiyaç miktarı belirlendikten sonra içme suyunu aşan su kaynağının tespiti halinde bu kez hayvan sulama ve tarımsal faaliyet gözetilerek tarafların ihtiyacı belirlenip su miktarının yetmemesi halinde taraflar arasındaki nizayı çözümler nitelikte su rejimi oluşturulmak suretiyle muarazanın giderilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.