Logo

7. Hukuk Dairesi2024/3990 E. 2024/5731 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Köy tüzel kişilikleri arasında mera sınırlarının tespiti, muarazanın giderilmesi, tazminat ve müdahalenin meni istemlerine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, önceki kararda kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle reddettiği davayı, Yargıtay'ın bozma ilamına uyarak yaptığı yargılamada, fen bilirkişi raporu, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile önceki Yargıtay kararının kapsamını da değerlendirerek davayı reddetmesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2012/5 E., 2024/166 K.

DAVA TARİHİ : 11.07.2012

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasında görülen asıl davada sınır tespiti ve tazminat, birleştirilen davada müdahalenin men'i davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı ... (...) Köyü Tüzel Kişiliği asıl davada dava dilekçesinde; davalı köy ile olan yayla sınırının belirlenerek muarazanın giderilmesini, davalı köy kendilerine ait yayladan aşırı yararlanarak zarara uğrattığından karşılığı olmak üzere 12.000 YTL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

2. Davacı ... (...) Köyü Tüzel Kişiliği birleştirilen davada dava dilekçesinde; dava konusu yerin kadim meraları olduğunu belirterek el atmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalı köy tüzel kişiliği vekili cevap dilekçesinde; her iki köy arasında nizalı yerle ilgili olarak daha önce yapılan yargılama sonucu verilen Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.07.1955 tarihli ve 1955/149 Esas, 1957/195 Karar sayılı ilamının kesin hüküm niteliğinde olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 17.11.2006 tarihli ve 2004/49 Esas, 2006/46 Karar sayılı kararı ile "asıl ve birleştirilen davada Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 23.09.1957 tarih ve 1955/149 Esas 1957/195 Karar sayılı ilamı kesin hüküm oluşturduğu" gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin 17.11.2006 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 19.06.2007 tarihli ve 2007/2976 Esas, 2007/7738 Karar sayılı kararıyla "asıl davanın her iki köy arasındaki yayla (mera) sınırının tespiti ve tazminat, birleştirilen davanın ise kadim yararlanma hakkına dayalı el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin olduğu, kesin hükme esas alınan Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1955/149 Esas 1957/195 Karar sayılı dosyasındaki istem ise; her iki köy arasındaki idari sınırın tespiti ile yararlanma hakkına el atmanın önlenmesi talebine ilişkin olduğu, anılan dosyada mahkemece her iki köye ait hudutnameler esas alınarak davalının, davacı köy sınırları içerisinde kalan meraya müdahelede bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği, hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesindeki dava ile eldeki davanın dayandığı sebepler ve konuları birbirinden farklı olup yasal koşulları oluşmadığı halde davanın kesin hüküm sebebi ile reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Mera yaylak ve kışlak davalarında, tahsise yada kadim kullanma hakkına dayanabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmada ileri sürdükleri verileri tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun yeterince araştırılması gerektiğinde, köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığı aracılığıyla araştırılması ve köyün kadim yada muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.

Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan yansız anlatımda bulunabilecek yöreyi iyi bilen ve çevre köy yada kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir. (Bu kural, dava konusu yerin mera yaylak yada kışlak olarak kullanılmasında, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların yararlarının bulunmaması ve bu nedenle de yansız anlatımda bulunacakları düşüncesinden kaynaklanmaktadır.)

Mahkemece yapılacak keşifte, tahsise dayanılıyorsa, tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun, çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak, uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.

Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

3. Davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 26.12.2007 tarihli ve 2007/14971 Esas, 2007/16369 Karar sayılı kararıyla "eldeki asıl ve birleştirilen davada kadim mera yerinde yararlanma hakkının belirlenmesi, mera sınırlarının saptanması ve tazminat taleplerine ilişkindir. Davalı ... (...) köy tüzel kişiliğinin kesin hüküm iddiasında bulunduğu Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1955/149 Esas 1957/195 Karar sayılı dosyasında da aynı istem dava konusu yapılmış; temyiz incelemesi sonucu onanan kararın gerekçesine “duruşmada dinlenen davacı ve davalı şahitleri nizalı yerin ... köyünün merası olduğu beyanı ile davalı köyün hayvanlarını otlatmak suretiyle kadimden beri intifa hakları bulunduğuna dair bir beyanda bulunmamış olmalarına…” saptaması yazılmıştır. Değişik bir anlatımla söylemek gerekirse, 02.05.1958 tarihli Yargıtay ilamı ile o davanın davacısı ... Köyünün dava konusu olan “…nebinin binası yani eskiden celep hayvanlarının yatak yeri, batısı pulut yaylası ve merası, daha ileride gole yolu, güneyi ... merası ve kuzeyi ... yaylası ile çevrili tahmin 1000 dönüm mesahındaki mer’a…” üzerindeki davalı ... (...) Köyünün yararlanma ... tespit edilmiştir. Yapılan bu tespitin ileride aynı yerle ilgili olarak açılan davalarda kesin hüküm sonucunu meydana getireceği kuşkusuzdur. O nedenle Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesinin 23.09.1957 tarih ve 1955/149 Esas 1957/195 Karar sayılı ilamı görülmekte olan dava konusu yeri kısmen veya tamamen kapsamakta ise, kapsadığı alanla sınırlı kalmak üzere kesin hüküm meydana getirir. Dolayısıyla anılan dava dosyasında yer alan 22.07.1957 tarihli krokiden hudutları veya şekli itibariyle ve 1000 dönüm yüz ölçümünü geçmeyecek biçimde yararlanılması, şayet çekişmeli yere uyum sağlayan kısmı varsa o yerle ilgili olarak kesin hüküm oluşturacağının düşünülmesi gerekir. Ancak; 1000 dönüm miktarındaki ilamın kapsamını eldeki davada dava konusu yapılan 470 hektara taşırmak miktar olarak olanaklı değildir.

Davalı Köyün bu hususları amaçlayan karar düzeltme istemi yerindedir.

Kesin hüküm kapsamı dışında kalan taşınmaz bölümüne ilişkin incelemenin ise Dairemizin 19.06.2007 tarihli ilamında yazılan şekilde yapılması gerektiği gerekçesiyle Dairemizin 19.06.2007 tarihli 2007/2976 Esas, 2007/7738 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına hükmün bu nedenler ile bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "davacı tarafından davaya konu meranın kendi köylerine ait olduğu iddiasını dayanarak meni müdahele ve tazminat davası açıldığı, daha önce yapılan yargılama sonucundan açılan her iki davanında kesin hüküm nedeniyle reddine karar verildiği, verilen kararın kesin hüküm bulunmaması nedeniyle Yargıtay tarafından bozulduğu ve yargılama işlemlerine bu şekilde devam edildiği, bu kapsamda yapılan incelemede, fen bilirkişileri tarafından hazırlanan raporda belirtilen kadim sınır noktalarının Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1955/149 Esas ve 1957/195 Karar sayılı dosyasında belirtilen alanlarla aynı olduğu, yine Çıldır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1955/149 Esas ve 1957/195 Karar sayılı ilamında yer alan ve taraf köylerin mera sınırını teşkil eden noktalar, fen bilirkişileri tarafından işaretlenerek gösterildiği ve bu işaretlemelerin 1/25000 ölçekli harita ile de uyumlu olduğu, keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ..., Niyazi Uzunkaya ve ... ile tanık ... beyanlarının davacının iddiasının aksini gösterdiği ve davacının kadim kullanım iddialarını bu suretle ispat edemediği" gerekçesiyle davacı tarafından açılan tazminat ve meni müdahale talepli davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde;

a. Birleştirilen dava hakkında ayrı bir hüküm kurulması gerektiğini,

b. Mahkemece bozma ilamına uyulduğunu; ancak bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediğini, gerekli araştırmaların yapılmadığını,

c. Davacı Köyün en eski kadim köy olduğunu, Mahkemece iki köyün ortak hududu olan göle yolunun kesin olarak eski haritadan belirlenmesi gerekirken davalının iddia ettiği muğlak noktaları esas alarak karar verilmesinin yanlış olduğunu,

d. Mahkemece yeniden keşif yapılarak göle yolunun sınır kabul edilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, asıl dava köy sınırları belirlenerek muarazanın giderilmesi ve tazminat, birleştirilen davada men'i müdahale istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Onama harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

16.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.