Logo

7. Hukuk Dairesi2024/4045 E. 2024/5707 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından, miras bırakanın mirasçıları ve paylarını hatalı olarak gösterdiği iddia edilen önceki tarihli mirasçılık belgesinin iptali istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, mirasçılık belgesinin iptali davasında, davacıların dayandığı ve iptalini istediği mirasçılık belgelerindeki miras bırakanların farklı kişiler olduğu, tapu kayıtları ve tescil belgeleri incelenmeden, miras bırakanın tüm mirasçıları davaya dahil edilmeden ve bozma kararında belirtilen hususlar eksik araştırılarak karar verildiği gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/86 E., 2021/192 K.

DAVALILAR : ...

DAVA TARİHİ : 25.03.2013

KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasında görülen ve istinaf incelemesinden geçen mirasçılık belgesinin iptali davasında verilen karar ...nda yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı bir kısım davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne, davanın niteliği gereği duruşma talebinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacının murisi miras bırakan ... oğlu ...'ın (nam-ı diğer ... ... veya ... ...) 1890 tarihinde vefat ettiğini, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas ve 2012/1845 Karar sayılı veraset ilamı ile mirasçıları ve paylarının karara bağlandığını, Akyurt Tapu Sicil Müdürlüğüne yapılan başvuruda daha önce Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 27.04.1984 tarih ve 1981/430 Esas, 1984/293 Karar sayılı veraset ilamının bulunduğunu ve iki veraset ilamı arasında çelişki olduğundan dolayı işlem yapılmadığını, Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen veraset ilamında tanık dinlenmesi suretiyle mirasçıların tayin edildiğini, nüfus ve atik kayıtlarında mirasçılık sıfatı bulunmayan davalı ...'ın anne baba soybağı bulunmadığı halde mirasçı olarak gösterildiğini belirterek, Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 27.04.1984 tarih ve 1981/430 Esas, 1984/293 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, ...'ın anne baba soybağı bulunmadığı halde mirasçı olarak gösterildiği gerekçesiyle veraset ilamının iptalinin talep edildiğini, soybağının olmaması ile ilgili olarak herhangi bir somut delilin sunulmadığı belirtilerek davanın reddini istemiştir.

2. Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacıların temin ettiği veraset ilamı ile iptali istenen veraset ilamındaki muris ...'ın farklı kişiler olduğunu, sülalenin lakabının ... olduğunu, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamındaki ... ... oğlu ... olduğunu, iptali istenen Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 1981/1430 Esas sayılı veraset ilamındaki ...'ın davacılar ile davalının kök murisi ... ... olduğunu, Ankara ili, Akyurt ilçesi, Kalaba Mahallesi tapusuna kayıtlı taşınmazın 1951 tarihli tapu kaydı ve tescil tutanaklarındaki "... ... Mirasçıları" şeklindeki tescil kaydının tarafların ortak murisi olan kök murisin ... olduğunu, davacıların murisi ... kök muris ...'ın ...'dan olma torun olduğunu, tapu kayıtlarındaki ... ...'ın torun ... olarak yorumlayan davacıların torun ...'ın veraseti ile kök muris ... ... adına kayıtlı taşınmazları sadece kendi adlarına intikal ettirmek istediklerini, kök muris ...'a ait Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen veraset ilamını iptal ettirmek istemelerinin usul ve esas yönünden yerinde olmadığını, iptali istenen veraset ilamı dosyasının incelendiğinde, dosyanın uzunca bir safahat geçirdiğini, tayin edilen bilirkişilerce rapor düzenlendiğini, nüfus sicil kayıtları incelenmesi ile birlikte tanıkların dinlendiğini, TMK'nın 30. maddesinin 2. fıkrasında "Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir." denildiğini, Ankara ili, Akyurt ilçesi, Kalaba Mahallesi nüfusuna kayıtlı kök muris ... ... adına Kalaba Mahallesi tapusuna kayıtlı taşınmazların murisin ölümü (1980 tarihi) ile birlikte mirasçıları arasında fiilen taksim edilerek kullanılmaya başlandığını ve halen müvekkilince kök muris ... ...'dan kendi murislerine, onlardan da miras yolu ile kendilerine intikal eden taşınmazların mirasçı malik sıfatı ile tasarruf ettikleri ve bu durumun öteden beri bu şekilde devam ettiğini, aynı yerde yaşayan davacılar ile davalı bu zamana kadar söz konusu taşınmazların kullanılması ile ilgili birbirlerine karşı itiraz, husumet veya dava konusu olmamasından tarafların iptali istenen veraset ilamında belirtildiği üzere müvekkillerin kök murisi ... ... mirasçısı olduğunu teyit ettiğini, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamında müvekkillerinden ... ve kardeşleri ... Türkcan'ın mirasçıları yönünden yanlış olduğunu, ...'ın bu veraset ilamının 4. sayfasında yer alan ..., ..., ..., Ülviye ve ... Türkcan'ın baba bir anne ayrı öz kardeşi olduğunu, verasetin 2. sayfası 3. paragrafında bahsedilen 1912 doğumlu...'nin müvekkilin annesi olduğunu,...'nin çocuksuz vefat etmediğini,...'nin ...'ın 1. eşi olduğunu, bu evlilikten müvekkili ... ile evli vefat eden kardeşi ... Türkcan'ın doğduğunu, kök muris ... ...'dan ...'a eşi vasıtasıyla gelen miras 1. eşi müvekkilinin annesi...'den geldiğini, evli ve çocuklu vefat eden...'nin mirasının 3/4'ü çocukları ... ve ...'ya kalması gerektiğini, ... ile kardeşi ...'nın amcaları büyük Rıza ve...'nin çocukları gibi kayıt edilmek suretiyle nüfus müdürlüğünce yanlış tescil edildiğini, ancak baba bir anne ayrı diğer kardeşleri dahil herkesçe bilindiği üzere müvekkilinin kök murisi ...'ın mirasçısı... ile eşi ...'dan olma kızı olduğunu, bu durumun düzeltilmesi için Akyurt Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/7 Esas sayılı dosyası ile soybağının düzeltilmesi davası açıldığını, öncelikle bu davanın bekletici mesele yapılarak davacı tarafından alınan Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamının ... ve kardeşi ... Türkcan mirasçıları yönünden yanlış olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

3. Davalı ... cevap dilekçesinde, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamı ile Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981/430 Esas sayılı veraset ilamındaki kişilerin aynı kişiler olmadığını, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamında torun ... oğlu ... olduğunu, ancak iptali istenen veraset ilamındaki muris ise bahsi geçen ... oğlu ...'ın dedesi ... ... olduğunu, iptali istenen veraset ilamı ile çıkartılmak istenen veraset ilamının aynı kişiye ait olmadığını, iki ayrı murisin olduğunu, ...'ın mirasçı sıfatı olmadığı iddia edilse de dayanak olarak gösterilen Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı veraset ilamında gösterilen mirasçıların çok daha farklı olduğunu, sadece torun ...'ın mirasçılarını gösterdiğini, ancak Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981/430 Esas sayılı veraset ilamının ise asıl kök muris dede ... ...'a ait olduğunu belirterek, iptali istenen veraset ilamındaki muris ile veraset ilamı çıkarttırılmak istenen muris aynı kişiler olmadığından beyanla davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.09.2016 tarihli ve 2013/160 Esas, 2016/393 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.04.1984 tarih ve 1981/430 Esas, 1984/293 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin 22.09.2016 tarihli kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 14.06.2017 tarihli ve 2017/230 Esas, 2017/899 Karar sayılı kararıyla bir kısım davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesi 12.11.2019 tarih ve 2019/109 Esas, 2019/7630 Karar sayılı ilamında; İlk Derece Mahkemesince, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.04.1984 tarih ve 1981/430 Esas, 1984/293 Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptaline karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Bir kısım davalılar vekili Avukat ... temyiz dilekçesinde; davacıların dayandıkları mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın ... ...'ın oğlu ...'dan olma torunu ... olduğu halde iptali talep edilen mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın kök mirasbırakan ... ... olması nedeniyle her iki mirasçılık belgesindeki mirasbırakanların farklı kişiler olduğunu, kök muris ... ...'dan intikalen gelen taşınmazları mirasçıların 120 yıl önce aralarında taksim ederek kullanageldiklerini, buna ilişkin el atmanın önlenmesi davasının açıldığını ve Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.1941 tarihli ilamda taşınmaz malikinin ... ... olarak tespit edildiği, dosya içerisinde keşif zabtı, mirasçılık belgesi ve bilirkişi raporunun da bu yönde olduğunu, bahsi geçen kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından da onanarak kesinleştiğini, yine Çubuk Kadastro Mahkemesince taşınmazların kök muris ... ...'dan geldiğinin tespit edildiğini, bazı taşınmazların ise kök muris ...'ın oğlu ... adına tescil edilmesi nedeniyle tescillerin iptal edilerek yine kök muris ... ... adına tescil edildiğini, dava konusu olayda aynı mirasbırakana ait iki adet mirasçılık belgesinin bulunmadığını, diğer yandan Mahkemece mirasçılık belgesi iptal edildiği halde yenisinin düzenlenmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıların dayandığı mirasçılık belgesinin de eksik ve hatalı olduğunu, Mahkemece alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu ileri sürmüştür.

2. Bir kısım davalılar vekili Avukat ... temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan 19.02.2021 tarihli son celsede tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği bildirildiği halde, taraflara son sözlerinin verilmediğini, karar tarihinden önce ölen bir kısım davalıların mirasçılarının davaya dahil edilmeden karar verildiğini, bozma ilamından önce davacıların vekilliğini yapan vekilinin bozma ilamından sonra bir kısım davalıların vekili olarak görev yaptığını, davacıların dayandıkları mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın ... ...'ın oğlu ...'dan olma torunu ... olduğu halde iptali talep edilen mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın kök mirasbırakan ... ... olması nedeniyle her iki mirasçılık belgesindeki mirasbırakanların farklı kişiler olduğunu, murislerin farklı olması nedeniyle Mahkemece davalıların mirasçı gösterildiği mirasçılık belgesinin iptali sonucunda davalıların mülkiyet ...na müdahaleye yol açtığını, Mahkemece tapu kayıtları karşılaştırılmadan karar verildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir.

1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır." hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiği açıklanmıştır.

3. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının gerekçesinde de; “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

4.“ Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme ..., mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (... Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892). Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

6. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

7. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

8. Somut olayda; Mahkemece bozma öncesi davanın kabulüne dair 22.09.2016 tarihli karardaki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilerek mirasçılık belgesinin iptaline karar verilmiş olup, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği görülmüştür. Dava Ankara ili, Akyurt ilçesi, Kalaba Mahallesi, 57 parsel sayılı ( yeni 4308 ada 8 parsel) taşınmazın maliki ... ...'a ait mirasçılık belgesi olduğu iddia edilen Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas, 1984/293 Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptali istemi ile açılmış olup, yargılama sırasında yeni mirasçılık belgesi verilmesi de talep edilmiştir. Davacı taraf aynı zamanda Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas, 2012/1845 Karar sayılı mirasçılık belgesinin de aynı mirasbırakana ait olduğunu, bahsi geçen mirasçılık belgelerinin çelişkili olması nedeniyle tapuda intikal gerçekleştirilemediğini ileri sürerek Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı mirasçılık belgesine dayanmışlardır. Davalılar ise davacıların dayandığı mirasçılık belgesindeki mirasbırakanla, iptali talep edilen mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın farklı kişiler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu bakımdan, Mahkemece öncelikli olarak iptali istenen mirasçılık belgesi ve tapu kayıtlarına göre davacıların tutunduğu mirasçılık belgesindeki mirasbırakanların aynı kişi olup olmadığı yönünden bir inceleme yapılması gerekir. Ancak, dosya kapsamında tapu kayıtları ve tescile esas belgeler getirtilmeden yalnızca nüfus kayıtları ile sınırlı olarak yargılama yapılmış ve bu delillerle sınırlı olmak üzere alınan 15.02.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle bir karar verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince kararın taraf teşkili yönünden bozulması üzerine, bozmada belirtilen hususlar yerine getirilerek önceki karardaki gerekçeler doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

9. Oysa ki, Dairemizin geri çevirme kararı sonrası dosyaya kazandırılan, kadastroya esas alınan ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1944/48-45 Esas, 1944/154 Karar sayılı dosyada davacıların mirasbırakanları Zaim oğullarından ... oğlu ... namına kayıtlı 3 parça tarlada men'i müdahale talep edildiği, davalılar ise dava konusu üç parça taşınmazın diğer 18 parça taşınmazlar birlikte tarafların müşterek mirasbırakanı ... ...'a ait olduğu, davacıların mirasbırakanı tarafından kendi namına yapılan tescilin kanun ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle karşı dava yoluyla müdahalenin men'i talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda dava konusu tarlaların pederleri ...'dan intikalen gelen ..., Arif ve ... ...'nın ferağından geldiğinin tespit edildiği, çıkan kayıtlara göre ...nun erkek evlatları ..., Arif ve ... namlarına kayıtlı olduğu, keşif sırasındaki tespite göre halihazır vaziyette ise ..., ..., Arif'le birlikte kız kardeşleri ...'nin veresesinin tarlaları fiilen paylaşmış oldukları tespit edilmiştir. Tahkikata göre tarlaların ... ...'dan geldiği, ölümü ile çocukları arasında haricen taksim edildiği, fakat ...'nın ölümünden sonra kendi çocuklarının ...... ve ... vereselerine ait tarlaları senede tuttuklarının anlaşıldığı, tarla ve çayırın ... ... vereselerinin mülki iken verese tarafından haricen yapılan taksimlerle bugünkü vaziyete geldiği ve aslında veresenin müştereken mülkiyetlerinde olması icap ettiği gerekçesiyle tapu senetlerinin iptali ile heyet-i mecmuasının ... ... veresesinin müşterek maliki olarak tanınmasına ve tarafların taksim davası açmakta muhtar olmak üzere bakiye taleplerin reddine karar verilmiştir. Karar deracaattan geçerek 03.09.1946 tarihinde kesinleşmiştir. Çubuk Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 16.04.1952 tarih ve 1951 Esas, 1952 Karar sayılı kararında ise; 57 parsel sayılı taşınmazın ... ... ve Arif namlarına kayıtlı olduğu, ancak Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1944/48-45 Esas, 1944/154 Karar sayılı ilamına göre ... ...'a ait olduğu tespit edildiği, kayıtların iptal edilmesi gerektiği gerekçesiyle 57 parsel sayılı taşınmazın ... ... adına tespitine karar verilmiştir. Taşınmaz daha sonra 13.06.2016 tarihinde 22/a uygulaması ile 4308 ada 8 parsel numarasını almış olup güncel kayıtlarda yine ... ... (mirasçıları) adına kayıtlıdır. Yine taşınmaz üzerinde Akyurt Tapu Müdürlüğünün 25.02.2020 tarihli "Malik Tespitine Yönelik Ret Kararı Vardır." beyanı vardır.

10. İptali istenen Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas, 1984/293 Karar sayılı mirasçılık belgesi incelendiğinde ise kararın bahsi geçen Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1944/48-45 Esas, 1944/154 Karar sayılı ilama dayanılarak verildiği ve mirasbırakan ... ...'ın mirasçıları ve miras paylarının tespit edildiği, ... ...'ın 1285 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak evlatları ...... ve ...'nin altsoyunun mirasçı olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan davacı tarafın tutunduğu Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas, 2012/1845 Karar sayılı mirasçılık belgesindeki mirasbırakanın ... oğlu ... (nam-ı diğer ... ... veya ...: ...) olduğu, evli ve çocuksuz ölümü ile mirasçıları olarak eşi... ve kardeşleri ... ve ...'nin altsoyunun mirasçı olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, iptali istenen mirasçılık belgesindeki mirasbırakan ile davacı tarafın tutunduğu ve birbiriyle çelişkili olduğunu iddia ettiği Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı mirasçılık belgesindeki mirasbırakanların farklı kişiler olduğu, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1160 Esas sayılı karardaki mirasbırakan ... oğlu ...'ın, Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas sayılı karardaki ... ...'ın oğlu ...'dan olma torunu olduğu açıktır. Ancak, Mahkemece hükme esas alınan 15.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda her iki mirasçılık belgesindeki mirasbırakanlar aynı kişi imiş gibi nüfus kayıtlarına göre çelişkili oldukları gerekçesiyle Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas sayılı mirasçılık belgesinin iptalinin gerektiği görüş ve kanaatine varılmış, Mahkemece ise belirtilen hususlar tartışılmadan bilirkişi raporuna göre mirasçılık belgelerinin çelişkili olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilerek Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas sayılı mirasçılık belgesinin iptaline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

11. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 598 inci maddesinde başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, Sulh Mahkemesince mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verileceği açıklanmıştır. Mirasçılık belgesi, aksi ispat edilinceye kadar, adına düzenlenmiş bulunan kişi ve kişilerin mirasçılığı lehine bir karine oluşturur. Bu belge; miras bırakan ile mirasçıları arasındaki irs (soy) ilişkisini göstermesi yanında mirasın (terekenin) mirasçılara intikalini de sağlayıcı bir işleve sahiptir. 4721 sayılı Kanun'un 17 nci maddesi uyarınca, miras hükümleri, mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan hükümlere göre belirlenir.

12. Bu tür davaların kural olarak hasımsız açılması ve çekişmesiz yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması gerekir. Bu olgunun sonucu olarak bu tür davalar sonucunda verilen hükümler kesin hüküm oluşturmadığı gibi, hatalı oldukları öne sürülerek her zaman için iptalleri de istenebilir. Re'sen araştırma prensibi egemen olan bu tür davalarda davacı taraf sadece miras bırakanın öldüğünü, kendisinin soybağı, evlilik veya evlat edinme nedeniyle miras bırakanın mirasçısı olduğunu ve dava dilekçesindeki diğer iddialarını kanıtlamak zorundadır. Nüfus aile kayıtlarını getirterek miras bırakanın diğer mirasçılarını tespit etmek ve tüm mirasçıların miras paylarını belirlemek ise hakimin görevidir. Mirasçıların ve paylarının belirlenebilmesi için gider yapılması gerektiğinde bu giderlerin davacı tarafça karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.

13. Mirasçılık belgesinin iptali davalarında ise, mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Dava sonucunda verilecek hükümle hukuksal durumları etkilenebileceğinden bu tür davalarda iptali istenilen mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilen kişiler ile ölmüşlerse bunların mirasçılarının davada taraf olmaları zorunludur. Taraf koşulu kamu düzenine ilişkin olup taraflarca öne sürülmese dahi mahkemelerce kendiliğinden incelenmesi gerekir. Mirasçılık belgesinin iptali davalarında da davacı taraf miras bırakanın mirasçısı olduğunu, iptali istenilen mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilmediğini ve pay verilmediğini veya mirasçı gösterilmesine rağmen mirastan kendisine olması gerekenden daha az pay verildiğini, bu nedenle önceki günlü mirasçılık belgesinin hatalı olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu tür davalarda da miras bırakanın diğer mirasçılarını tespit etmek ve mirasçıların miras paylarını belirlemek hakimin görevidir ve re'sen araştırma ilkesi uyarınca, davanın ispatı için gerekli bütün delillere başvurabilir.

14. İptali istenen Altındağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981 Esas, 1984/293 Karar sayılı mirasçılık belgesi ve tapu kayıtları ile birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakan ... ...'ın ölümü ile mirasçıları olarak çocukları ..., ...... ve ...'nin kaldığı, davacı tarafın ise mirasbırakanın oğlu ...'nın altsoyu olarak mirasçı oldukları gözetildiğinde, iptali istenen mirasçılık belgesinin hatalı olması kendi miras paylarını da etkileyeceğinden iptal istemekte hukuki yararları da bulunmaktadır. Bu bakımdan, iptali istenen mirasçılık belgesinde ... ...'ın ölümü ile mirasçıları olarak çocukları ......, ... ve ...'in kaldığı tespit edilmiş ise de, Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1944/48-45 Esas ve 1944/154 Karar sayılı dosyada mirasbırakanın ... adında bir daha oğlu olduğunun tespit edildiği, Mahkemece bu hususla ilgili değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

15. Diğer yandan, iptali istenen mirasçılık belgesinde mirasbırakanın oğlu ...'nın oğlu 1890 tarihinde ölen ... ...'in oğlu ...'in 1922 tarihinde öldüğü geriye eşi ...'nın feraiz hükümlerine göre daima mirasçı olacağından, ...'ya intikal edecek miras payı 1951 tarihine ölümü ile ikinci eşi ...'e ve ...'dan olma çocuklarına intikal edecektir. ...'ün 1969 tarihinde ölümü ile de ikinci eşi... ile...'den olma çocuklarına doğru intikal etmesi gerekirken, iptali istenen mirasçılık belgesinde ...'ün sonraki evliliğinden olma çocukları ve sağ kalan eşi olarak...'nin mirasçı gösterilmediği ve...'nin 1976 tarihinde ölümü ile sağ kalan eşi ......'ya intikal edecek paylar yönünden ...'ın 1981 tarihinde ölümü ile kendisine intikal edecek payın altsoyu olan mirasçılara intikal edeceği gözetilmeden pay dağıtılmıştır.

16. Ayrıca iptali istenen mirasçılık belgesinde mirasbırakanın oğlu ...'nın oğlu ...'nin çocukları olarak kızı ... ..., ... ... ve...adında üç çocuğunun altsoyuna miras payı verildiği, ... oğlu ... (torun) 'a ait mirasçılık belgesinde ise ...'nın oğlu ...'nin tek çocuğu olarak ... ...'ın gösterildiği anlaşılmakta olup, ... oğlu ...'nin ... ... ve...adında çocukları olup olmadığına yönelik bir araştırma yapılması gerekir.

17. İptali istenen mirasçılık belgesinde ... oğlu ... ... oğlu ...'in ...'dan doğma kızı...'nin ... ile evliliğinden doğma kızı ...'a pay verildiği, davacı tarafın ...nin mirasçı olmadığına yönelik itirazının bulunduğu anlaşılmaktadır. ... nüfus kayıtlarında... ve ...nın kızı gözükmediği gibi açtığı nüfus düzeltim davasından da feragat ettiği, eldeki davayı da kabul ettiği anlaşıldığından iptali istenen mirasçılık belgesinde kendisine pay verilmesi de hatalıdır.

18. O halde Mahkemece, davacı tarafın dava dilekçesinde mirasbırakana ait iki mirasçılık belgesi arasında çelişki olduğundan dolayı işlem yapılmadığını ileri sürmüş olduğu gözetilerek verilen kararla tapu kayıt malikinin intikale esas mirasçılarının değişeceğinin düşünülmesi gerekir. Bu nedenle tapu kayıt maliki olan mirasbırakana ait mirasçılık belgesinin iptaline karar verilirken maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya koyulmalıdır. Bu suretle tapu kaydındaki mirasbırakan ... ...'a ait mirasçılık belgesinde belirlenen hususlar yönünden bir değerlendirme de yapılmak suretiyle mirasbırakanın, mirasçılarının ve ölüm tarihlerinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tek tek tespit edilmesi ve bunun için gereken her türlü delil ve araştırmaya başvurulması, gerekmesi halinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 206/2 nci maddesi uyarınca ilgilisinden evrak aslının teminiyle, taraflardan tanık dahil göstereceği diğer delilleri sorulup incelendikten sonra mirasçılık belgesinin iptalinin gerekeceği kanaatine varılması halinde ise mirasbırakanın öldüğü tarih dikkate alınarak feraiz hukukuna ehil bilirkişiden denetime elverişli rapor alınarak yeni bir mirasçılık belgesi düzenlenmek suretiyle bir karar verilmelidir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

16.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.