"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/157 E., 2021/572 K.
Mahkemece kadastral parselin ihyası, ikinci kademede tazminat davasında bozma ilamına uyularak davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili, davalı ... Belediyesi vekili ve davalı ... Belediyesi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili, dava konusu ... Köyü 1167 (195) kadastral parsel sayılı, 2546 m2 yüzölçümlü taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken imar uygulamalarına tabi tutulduğunu, Seyhan Belediyesi ile Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan imar düzenlemelerinin idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek kadastral parselin ihyası ile Hazine adına tescilini, ikinci kademede ise tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04.02.2014 tarihli kararında, davanın kabulüne karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Hükmün davacı Hazine vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 03.12.2019 tarihli ve 2019/17 Esas, 2019/8143 Karar sayılı ilamında özetle; 1598 ada 17 sayılı imar parseli bakımından kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil davası açması için davacıya usulüne uygun olarak süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra 17 sayılı imar parselinin, ihyası istenilen kadastral parseller sınırları kapsamında kalan alanı belirlenerek infaza elverişli bir biçimde karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
2.Davalı ... Belediyesi vekili tarafından kararın düzeltilmesinin istenmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14.Hukuk Dairesinin 01.02.2021 tarihli ve 2020/2883 Esas, 2021/435 Karar sayılı ilamında özetle; 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine eklenen hüküm uyarınca dava konusu uyuşmazlığın idareye başvuru yoluyla çözülmesi gerektiğinden, imar parselinin kadastral parsele ihyasına yönelik dava konusu talebin, kanun değişikliği nedeniyle reddine karar verilmesi için kararın bu gerekçe ile bozulmasına karar vermiştir.
B. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; bozma ilamına uyarak davanın kanun değişikliği sebebiyle reddine, Seyhan Belediyesi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; yeni kanuni düzenlemenin derdest davalara uygulanamayacağını belirtmiştir.
2. Davalı ... Belediyesi vekili temyizinde; 775 sayılı Kanun'un 3. maddesine göre taşınmazın Belediye adına tesciline karar verilmesi gerektiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesi, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
3. Davalı ... Belediyesi vekili; yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastral parselin ihyası, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin Hazine dışındaki temyiz edenlere yükletilmesine, Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi gereğince Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.01.2025 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki; 20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 14.02.2020 kabul tarihli 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesiyle,
3194 sayılı Kanunun 18. maddesine yirmi birinci fıkrasından sonra gelmek üzere; “Bu madde kapsamında yapılmış olan imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edilir veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değeri ödenir” şeklinde fıkra eklenmiştir.
Öncelikle,anılan bu düzenlemenin görülmekte olan davalar bakımından nasıl uygulanacağının çözümlenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, imar hukuku düzenlemeleri kamu düzenine ilişkin olup, re’sen gözetileceği gibi, kamu düzenine ilişkin hususlarda da usulü kazanılmış haktan söz edilemez. Ayrıca, tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. Diğer taraftan, yargı merciilerince verilen kararlar yöntemine uygun şekilde kesin hüküm niteliğini kazandığında "Lazım-ül icra" (uygulanması gereken) duruma gelirler.
Öte yandan, idari yargıda esas olan iptal kararlarının geriye yürümesi, başka bir anlatımla iptal edilen idari işlemin, doğduğu andan itibaren yok sayılmasıdır. Bu açıdan, idari yargıdaki iptal kararları beyan edici (açıklayıcı) niteliktedir. Çünkü, sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum ortaya çıkar. Bu durumun giderilebilmesi için iptal kararı, hukuken sakat olan işlemi geçmişe etkili biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmadan önceki duruma geri dönülür. Bu bağlamda, imar parsellerinin dayanağını teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilip kesinleşmesi ile imar parsellerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Öyleyse, idare mahkemesi tarafından verilen imar uygulamasının iptaline ilişkin kararın kesinleşmesiyle bu idari işlemle oluşmuş tüm uygulamalar iptal edilmiş sayılacağından, sicil kayıtlarının iptal edilen uygulama öncesine getirilmesi gerektiği tartışmasızdır.
Davacı da eldeki dava ile, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali ile sicil kayıtları kendiliğinden eski haline dönmeyeceğinden, imar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanağı olan idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek yolsuz tescil durumuna düştüğü iddiasıyla imar düzenlenmesi öncesi duruma dönülmesi, mümkün olmaması halinde terditli olarak tazminat isteminde bulunmuştur.
Kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil istemli böylesi bir davada, davacının imar düzenlemesi öncesi mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığı, yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilip edilmediği öncelikle araştırılıp, anılan hususların varlığı ortaya konulduktan sonra 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesine eklenen yukarıdaki hüküm gereğince işlem yapılması gerekecektir. Bu bağlamda, anılan yasal düzenleme ile “davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde” şeklinde ön koşullar öngörüldüğünden mahkemece dava konusu taşınmazın imar durumu araştırılarak taşınmazın imar planına göre umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelip gelmediğinin açıklığa kavuşturulması ve yine ilgili idarenin kök parsellere dönülüp dönülemeyeceğine dair tespitinin olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.
Mahkemece yapılacak araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın 3194 sayılı yasaya eklenen yeni hüküm kapsamında bulunmadığının belirlenmesi durumunda, davacının mülkiyet hakkının korunması gereği ve imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali sonucunda yolsuz tescil durumuna düşen sicil kaydına tapu sicilinin tutulması prensipleri uyarınca değer verilemeyeceği dikkate alınarak işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazın imar planına göre umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk geldiğinin anlaşılması veya ilgili idarece kök parsellere dönülemeyeceği yönünde bir tespitin yapılması durumunda, yukarıda değinilen yasal düzenlemeyle “öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği” hükme bağlandığından, davacıya ilgili idareye başvurması için olanak ve süre tanınması, başvuru sonucunda idare tarafından dava konusu taşınmaz bakımından yeni yasal hükmün koşullarının mevcudiyetinin tespitiyle davacı taraf ile anlaşma sağlanarak davacıya uygulama sahası içerisinde uygun bir yerin temlik edilmesi veya idarece davacıya taşınmaz değerinin ödenmesi halinde davanın konusuz kalacağının gözetilmesi gerekecektir.
Ne var ki; getirilen yasal düzenlemenin gerekleri ilgili idare tarafından yerine getirilmediğinde, farklı bir ifadeyle koşulları oluşmasına rağmen davacı ile idarenin anlaşamaması ve davacıya idarece taşınmaz bedeli de ödenmemesi halinde, davacının usul kuralları uyarınca eldeki davayı anılan yeni kanun hükmü gereğince bedele dönüştürebileceği ve böylesi bir durumda da davaya tazminat davası olarak devam edilebileceği gözetilmelidir. Kaldi ki, eldeki davada davacı terditli olarak tazminat isteğinde bulunmuştur.
Anılan hususlar, gerek yeni yasa hükmü, gerek usul kuralları adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakları, usul ekonomisi, vd.- gerekse Anayasamızın 35. maddesiyle ve kanunlarımızla ve de AİHS’nin Eki Birinci Protokolün “Mülkiyetin Korunması”başlıklı 1. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilemeyeceğine ilişkin hükümlerin gereğidir.
Somut olayda; Seyhan Belediyesi tarafından yapılan 37 no'lu imar düzenlemesinin ve sonrasında Adana Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı şuyulandırma işlemlerinin idari yargı yerinde iptal edildiği ve bu kararların kesinleştiği; daha sonra dava konusu yerin yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, çekişme konusu 1091 parsel sayılı taşınmazın ihdasen Hazine adına tesciline ilişkin ihdas beyannamesi düzenlenerek -iptal edilen- imar uygulamasıyla Hazine adına imar parseli oluşturulduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporuyla da anılan ihdas parselinin sınırları üzerinde -iptal edilen- imar uygulamaları ile en son 5598 ada 6, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16 ve 17 sayılı imar parselleri ile yol alanının oluşturulduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, 3194 sayılı Yasanın 18. maddesine eklenen fıkranın eldeki davanın reddini öngörmediği, davacının iptal edilen imar uygulamaları öncesinde mülkiyet hakkı sahibi olup eldeki davayı açmakta halen devam eden hukuki yararının bulunduğu gözetilerek, yeni yasal düzenlemenin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.