"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/29 E., 2023/463 K.
KARAR : Davanın reddi
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; Sakarya ili Hendek ilçesi ... Mahallesi G25a-20d paftada yer alan batısı yol, kuzeyi ...'e ait fındık bahçesi, doğusu orman, güneyi ...'e ait fındık bahçesi ile yaklaşık 8.000 metrekare miktarlı fındık bahçesi vasıflı tapusuz taşınmazı davacının nizasız, fasılasız, malik sıfatıyla yaklaşık 25 yılı aşkın bir süredir kullandığını, tapu sicilinde maliki kim olduğu anlaşılamayan ve kimsenin bir hakkı bulunmayan taşınmazı nizasız, fazılasız, malik sıfatıyla 25 yılı aşkın bir süredir kullanan davacının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinmesinin tüm hukuksal koşullarının oluştuğunu belirterek taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Orman İdaresi vekili; ... Mahallesinde 6831 sayılı Orman Kanuna (6831 sayılı Kanun) göre yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmalarının 02.09.1992 tarihinde kesinleştiğini, tescili talep edilen ve dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın yapılan çalışmalar sonucu orman tahdidi içerisinde kaldığının tespit edildiğini, ayrıca taşınmaz eylemli olarak da orman niteliğinde olup Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan özel mülkiyete konu olmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın eski memleket haritaları ve hava fotoğraflarında orman olarak görüldüğünü, Devlet ormanlarına bitişik olduğunu, orman muhafaza karakteri taşıdığını ve meyil durumu itibarıyla 6831 sayılı Kanun'un 1 nci maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 22.12.2015 tarihli ve 2014/24 Esas, 2015/605 Karar sayılı ilamıyla; dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde 1973 yılında kadastro çalışması yapıldığı, davaya konu taşınmazın aynı tarihte tescil dışı bırakıldığı, mahallinde yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi beyanından ve teknik bilirkişi raporlarından dava konusu taşınmazın (A) ile gösterilen kısmının en az 25-30 yıl davacı tarafından bizzat malik sıfatı ile nizasız, fasılasız kullanıldığı, mera ve maliye arazisi ile ilişkisi bulunmamakla birlikte Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden de olmadığı, zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olup sınırlarının genişlemediği, davacının daha önce senetsizden zilyetlik yoluyla edindiği taşınmaz bulunmadığı, davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği şartlarının oluştuğu ve taşınmazın iktisabına mani hal olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalı ... yönünden davanın husumetten reddine; davalı Hazine ve davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne, Sakarya ili Hendek ilçesi ... Mahallesi G25a-20d paftada bulunan ve Fen Bilirkişileri ... ve A. ...'ın 31.12.2014 tarihli ek raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 10.292,08 metrekare yerin, bulunduğu adanın en son sırasındaki parsel numarasından bir sonraki numaranın verilmesi suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli ve 2016/15575 Esas, 2020/2282 Karar sayılı ilamıyla; "... Mahkemece öncelikle, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığını davaya dahil etmesi için davacı tarafa süre ve imkan tanınmalı, taraf teşkilinin sağlanması halinde, dahili davalıdan savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde delilleri toplanmalı ve bundan sonra tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. " gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları ile sabit olduğu üzere dava konusu taşınmazın 1940 tarihli hava fotoğrafından orman olduğunun anlaşıldığı ve alıntılanan Yargıtay ilamından anlaşılacağı üzere taşınmazın öncesi orman olduğundan taşınmazın orman sayılan alanlardan olduğu, dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, davalı ... köyü muhtarlığının davada yasal hasım olmadığı gerekçesiyle davalı ... köyü muhtarlığı yönünden davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine, diğer davalılar yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,
269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 345,55 TL'nin temyiz edenden alınmasına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.