Logo

8. Hukuk Dairesi2023/6516 E. 2024/989 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz davasında, davacılar tarafından ileri sürülen eski tapu kayıtlarının kapsamı ile Hazine adına yapılan toprak tevzi kayıtlarının kapsamının belirlenmesi ve uyuşmazlık konusu taşınmazların mülkiyetinin tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, bozma ilamına uymasına rağmen, bozma gereklerini tam olarak yerine getirmeyerek, özellikle aktarılan davanın kapsamını yerinde tespit etmeyip soyut bilirkişi raporlarına dayanması, 147 parsel sayılı taşınmaz hakkında karar vermemesi ve mera/harman yeri vasfıyla tescile karar verilen parseller hakkında yeterli araştırma yapmaması, usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2013/16 E., 2019/16 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ... vd. vekili

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen önceki kararlar, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 7. Hukuk ve (Kapatılan) 17. Hukuk Dairelerince bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma kararlarına uyularak ve davalar birleştirilerek yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı ... ve müştereklerinin davalarının bir kısım parseller yönünde kabulüne, bir kısım parseller yönünden ise reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı Hazine vekili tarafından ve duruşma istemli olarak davacı ... mirasçısı ... ve diğerleri vekili tarafından temyiz edilmekle; dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.05.2023 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiş olup, duruşma günü temyiz eden Hazine vekili Avukat Sema Selçuk' un katılımıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ..., kadastro tespit gününden önce genel mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; kayden malik oldukları Nisan 1941 tarih 5 ila 20 numaralı tapu kayıtlarının çok büyük bir alanı ihtiva ettiği halde yüzölçümlerinin küçük yazıldığını, yörede yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında da dayanakları tapu kayıt kapsamında kalan bir kısım yerlerin kayıt fazlası olarak Hazine adına tapuya bağlandığını ileri sürerek, Hazine adına oluşan tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep etmiş ve yargılama sırasında müdahil ... ve müşterekleri, davacı ... yanında aynı nedene dayanarak 10.07.1972 tarihli dilekçeleriyle; müdahil ... ise, davacının tutunduğu tapu kayıtlarının bir kısmının " Ruber " sınırı demekle kendilerine ait taşınmazları hudut okuduğunu, tapuların keşfen tatbiki sırasında kendilerine ait Ruber taşınmazlarına taşma - tecavüz ihtimali bulunduğunu ileri sürerek, 11.09.1965 tarihli müdahale dilekçesi ile davaya katılmışlardır.

Genel Mahkemede dava devam ederken yörede 1975 yılında kadastro çalışmaları başlaması nedeniyle dava, Tapulama (kadastro) mahkemesine aktarılmış olup, Çınar Tapulama Mahkemesi'nce verilen 20.12.1977 tarihli ve 1976/162 Esas,1977/34 Karar sayılı kararı ile, davanın kabulüne ve hükümde parsel numaraları yazılı olan taşınmazların davacı adına tesciline karar verilmiş; davalı Hazine tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 16.04.1979 tarihli ve 1979/1808 Esas, 5888 Karar sayılı ilamıyla; "... Davanın genel mahkemeden aktarılan dava olduğu açıklanarak, davanın bu niteliğine göre, öncelikle aktarılan davanın kapsamı içine giren parsellerin yerinde inceleme yapılmak suretiyle saptanması, ondan sonra Kanunda öngörülen yasal ilanların yaptırılması, aktarılan dava kapsamı içinde kalmayan parseller hakkında Tapulama Kanunu'nun 23 üncü maddesi uyarınca tapulamanın olağan usullere göre tamamlanması için tutanakların tapulama müdürlüğüne iade edilmesi, tapulama mahkemesinde davaya katılanların davaları ile ilgili olarak inceleme ve araştırma yapılması ve bu kişilerin de kararda taraf olarak gösterilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi ..." gereğine değinilerek, sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma sonrası, dava dosyası Çınar Tapulama Mahkemesi'nin 1979/16 Esas sırasına kaydedilmiş olup, yargılama sırasında müdahil Ahmet Rüştü Nedimoğlu, 13.05.1999 tarihli dilekçesi ile bir kısım taşınmazlar (124, 127, 128, 130 ve 132 parseller) yönünden miras yoluyla gelen hakka dayanarak davaya katılmış ve akabinde iş bu dava, 15.06.2004 tarihinde aynı mahkemenin (aşağıdaki paragrafta açıklanan) 2004/1 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.

Öte yandan; kadastro sırasında tarla vasfıyla Hazine adına tespit edildikten sonra, kadastro komisyonu kararı ile muterizler ... ve müşterekleri adına tespit edilen Çınar ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 147 parsel sayılı 8500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz hakkında, davacı Hazine vekili tarafından, 27.06.1976 tarihli dava dilekçesiyle, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasına dayanılarak, kadastro tespitinin iptali ve taşınmazın Hazine adına tescili istemiyle; davacı A. ... tarafından ise, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasıyla dava açılmış olup, yapılan yargılama neticesinde Çınar Kadastro Mahkemesi'nin 25.06.1996 tarihli ve 1976/131 Esas, 1996/49 Karar sayılı önceki kararı ile, davacı Hazine'nin davasının reddine, çekişmeli 147 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyon kararı doğrultusunda davalılar adına tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi'nin 27.12.1999 tarihli ve 1999/2615 Esas, 1999/6030 Karar sayılı ilamıyla; "... Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın tutanağına itiraz eden bir kısım kişilere komisyon kararının tebliğ edilmediği açıklanarak, öncelikle aleyhlerindeki komisyon kararı kendilerine tebliğ edilmeyenlere komisyon kararının tebliği ile dava açmaları halinde davalarının iş bu dava ile birleştirilmesi, toprak tevzi haritalarının getirtilmesi, 17.06.1964 tarihli belirtmelik tutanağında yazılı bilgilerden de faydalanılarak tutanakta yazılı tapu kayıtlarının bulunduğu yerden istenmesi, bundan sonra yöntemince keşif yapılarak ve toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi .." gereğine değinilerek, bozulmasına karar verilmiş ve bozma sonrası dava dosyası Çınar Kadastro Mahkemesi'nin 2001/1 Esas numarasına kaydedilmiş ve bilahare yargılama sırasında Çınar Kadastro Mahkemesi'nin kapatılması nedeniyle dosyaların devri ile Diyarbakır Kadastro Mahkemesi'nin iş bu 2013/1 Esas sırasına kaydedilmiştir.

İlk Derece (Diyarbakır Kadastro) Mahkemesince, yukarıda ayrıntısı ile açıklanan davaların birleştirilmesi ve bozma ilamlarına uyulması suretiyle yapılan yargılama sonucunda; "... Dava konusu taşınmazlardan ... mahallesinde kain 68, 70, 72, 73, 74, 75, 81, 85, 86, 87, 91, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 100, 106, 107, 108, 113, 115, 118, 119, 120, 121, 126, 128, 129, 130, 131, 132, 134, 135, 136, 137, 139, 140, 141, 142 ve 144 nolu parsellerde harita bilirkişisinin incelemeleri sonucunda 1958 yılı itibariyle bu parsellerde zirai faaliyete başlanılmadığı, parsellerin tamamının ham ve bakir arazi görünümünde olduğu, dava konusu 80 nolu parselin harita bilirkişisinin krokisinde (A) harfiyle gösterilen kısmında 1958 yılı itibariyle zirai faaliyetin mevcut olduğu, B harfiyle gösterilen kısmında ise zirai faaliyete başlanılmadığı, dava konusu 82 nolu parselin harita bilirkişisinin krokisinde (A) ve (B) harfiyle gösterilen ksısımları üzerinde zirai faaliyetin mevcut bulunduğu, C harfiyle gösterilen kısımda ise zirai faaliyete başlanılmadığının tespit edildiği, dayanılan tapu kaydının da uymadığı, dava konusu 92 nolu parsel üzerinde 1958 yılı itibariyle zirai faaliyete başlanılmış olduğu, dava konusu 125 nolu parselin harita bilirkişisinin krokisinde (A), (B) ve (C) harfiyle gösterilen kısımlarında 1958 yılı itibariyle zirai faaliyetin başlamış olduğu, ancak bu kısımlarla ilgili davacı tarafın dava konusu yere uyan tapu kaydının bulunmadığı, ayrıca tespit öncesi zilyetliklerini ispatlayamadıkları, aynı taşınmazın (D) harfiyle gösterilen kısmının ise ham ve bakir arazi görünümünde olduğu, 138 nolu parselin harita bilirkişisinin krokisinde (A) harfiyle gösterilen kısımda 1958 yılı itibariyle zirai faaliyetin mevcut bulunduğu, (B) harfiyle gösterilen kısımın ise ham ve bakir arazi görünümünde bulunduğu, bu parselle ilgili davacılar tarafından ibraz edilen tapu kayıtlarının sınırları itibariyle 138 nolu parseli kapsamadığı ve davacıların kadastro tespit tarihine kadar yasal zilyetliklerini ispatlayamadıkları, 145, 146, 147 ve 149 nolu parsellerin tutanak asıllarının dava dosyası içerisinde mevcut olup bu taşınmazların tapulama komisyon kararıyla 12.03.1976 tarihinde kesinleşerek tapuda kesinleşme şerhi verildiğinden bu parsellerin dava konusu olmadıkları ve bu nedenle Çınar Tapu Müdürlüğüne iadesine karar vermek gerektiği, ... köyünde kain 123, 124, 127, 133 ve 143 nolu parsellerin davacı ... aile fertleri adına kayıtlı Nisan 1941 tarih 6 sıra nolu tapu kaydına istinaden tahdit ve tespiti yapılmış olup bu parsellerin dayanağı Nisan 1941 tarih 6 sıra nolu tapu kaydının kadastro öncesi belirtmelik tutanaklarında davacı ve müşterekleri adına tespit edilmiş olduğu, bu taşınmazların kayıt kapsamında kaldığı, bu nedenle 123, 124, 127, 133 ve 143 nolu parsellerin davacılar adlarına tapuya tesciline karar vermek gerektiği, diğer dayanak Nisan 1941 tarih 5, 7, 8, 13, 14, 15, 16 sıra nolu tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazlara uymadıkları ve söz konusu tapu kayıtlarına itibar edilmediği, anılan kayıtların kapsamı dışında kalan yerler üzerinde kadastro tespit tarihine kadar davacıların malik sıfatıyla yasal 20 yıllık zilyetlik sürelerini ispatlayamadıkları, Çınar ilçesi ... mahallesinde kain 68, 70, 72, 73, 74, 75, 80, 81, 82, 85, 86, 87, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 100, 106, 107, 108, 113, 115, 118, 119, 120, 121, 125, 126, 128, 129, 130, 131, 132, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142 ve 144 nolu parsellere kadastro öncesi toprak tevzi komisyonu belirtmelik tutanaklarında ve tablendigatif cetvellerinde mera ve Hazineye ait yerler olarak gösterildiği, davacı ... ailesinin bu parsellere yönelik davalarını ispatlayamadıkları ... " gerekçesiyle, dava konusu Diyarbakır ili Çınar ilçesi ... köyünde kain 68, 70, 72, 73, 74, 75, 80, 81, 82, 85, 86, 87, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 100, 106, 107, 108, 113, 115, 118, 119, 120, 121, 125, 126, 128, 129, 130, 131, 132, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 144 nolu parsellere ilişkin davacı ... ve müştereklerin itirazlarının reddine, 68 ve 70 nolu parsellerin harman yeri vasfıyla, 93, 95, 96, 100, 106, 108, 113, 115, 118, 128, 129, 131, 132 nolu parsellerin ise mera vasfıyla sınırlandırılmak suretiyle özel sicillerine tescillerine; 72, 73, 74, 75, 80, 81, 82, 85, 86, 87, 91, 92, 94, 97, 98, 99, 107, 119, 120, 121, 125, 126, 130, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 144 nolu parsellerin susuz tarla niteliğiyle davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline; kesinleşmiş olduğu anlaşılan 145, 146, 147 ve 149 nolu parsellerin tutanaklarının dava dosyasıyla ilgili bulunmaması sebebiyle dava dosyasından çıkartılarak Çınar Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine; dava konusu 123, 124, 127, 133 ve 143 nolu parsellerin tespit dayanağı Nisan 1941 tarih 6 sıra nolu tapu kaydına istinaden hükümde gösterilen paylarla ... ve müşterekleri adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı - davalı Hazine vekili tarafından ve duruşma istemli olarak davacı ... ve müşterekleri tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm ermek için yeterli olmadığı gibi, çekişmeli 147 parsel sayılı taşınmaz yönünden varılan sonuç da dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Şöyle ki; bozma ilamına uyulmakla tarafların leh ve aleyhine usuli kazanılmış hak doğacağı gibi, mahkemece bozma kapsamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurma yükümlülüğü de ortaya çıkar. İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmemiştir.

Dosya kapsamına göre, davacı ...'nun davasının temelinin, yörede 1964 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında kendilerinin dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamında kalan bir kısım taşınmazların Hazine adına tapuya bağlanarak Hazine lehine mükerrer tapu oluşturulduğu; davacı Hazine' nin davasının ise, kadastro komisyon kararı ile ... ve müşterekleri adına tespit edilen 147 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasına dayandığı anlaşılmaktadır.

Davacı ... tarafından açılan ve yukarıda ayrıntısı ile açıklanan davaya ilişkin olarak hükmüne uyulan bozma ilamında açıkça, aktarılan davanın kapsamının yerinde inceleme yapılmak suretiyle (keşfen) saptanması, ondan sonra Kanunda öngörülen yasal ilanların yaptırılması; tapulama mahkemesine görevsizlik kararı ile aktarılan dava kapsamı içinde kalmayan parseller hakkında Tapulama Kanunu'nun 23 üncü maddesi uyarınca tapulamanın olağan usullere göre tamamlanması için tutanakların tapulama müdürlüğüne iade edilmesine işaret edildiği halde; aktarılan davanın kapsamı yöntemince belirlenmemiştir. Şöyle ki; bozma ilamında aktarılan davanın kapsamının (davaya konu taşınmazların) "yerinde" (diğer bir ifade ile taşınmazların başına gidilerek) tespit edilmesine işaret edildiği halde, dosya üzerinden yapılan incelemeye dayanan soyut nitelikteki 28.04.2015 tarihli teknik bilirkişi ... raporu esas alınarak davanın kapsamı belirlenmeye çalışılmış olduğu gibi, 04.10.2018 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi raporu da soyut nitelikte olup toprak tevzi paftası ile tesis kadastro paftasını dahi ölçekleri eşitlenerek çakıştırılmış şekilde gösterir tarzda olmadığından hali hazırda hüküm vermeye de yeterli değildir.

Öte yandan; davacı Hazine tarafından açılan ve yine yukarıda ayrıntısı ile açıklanan davada, 147 parsel sayılı taşınmazın Hazine'nin davasına konu olduğu kuşkusuz olup bu parsel bakımından da hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesi'nin 27.12.1999 tarihli ve 1999/2615 Esas, 1999/6030 Karar sayılı bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılmaksızın, " 147 parselin tutanağının tapulama komisyon kararıyla 12.03.1976 tarihinde kesinleşerek tapuda kesinleşme şerhi verildiği, dava konusu olmadığı ..." şeklindeki gerekçeyle tapu müdürlüğüne iade edilmiş olması ve davacı Hazinenin davası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesi ve ayrıca mera veya harman yeri vasfıyla tesciline karar verilen yukarıda yazılı bir kısım parseller yönünden de, tanık ve mahalli bilirkişilerden, bu taşınmazların mera vasfında yahut köylünün ortak kullanımında olan ve kadimden bu yana geleneksel anlamda kullanılan yahut bu amaca tahsis edilen yerlerden olup olmadıkları hususunda bir beyan alınmadan; mera tahsisi bulunup bulunmadığı da değerlendirilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için, İlk Derece Mahkemesince öncelikle, hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği şekilde, davacı ... tarafından açılan ve genel mahkemeden kadastro mahkemesine aktarılan davanın kapsamı, bu davanın konusu olan tüm taşınmazlar yerinde inceleme yapılmak suretiyle tereddütsüz olarak saptanmalı; aktarılan davanın konusu olduğu belirlenen taşınmazlarla sınırlı şekilde araştırma ve inceleme yapılması gerektiği göz önüne alınarak, aktarılan davanın kapsamı içerisinde bulunmadığı anlaşılan ancak tutanak aslı dosya arasında yer alan taşınmazlara ait kadastro tutanakları olağan usullere göre kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne iade edilmeli; yine aktarılan davanın kapsamında kalıp kadastro tespitlerinin yanılgı ile kesinleşmiş olduğu anlaşılan taşınmazlar var ise, bu taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştirilmesinin hukuksal bir değer taşımayacağı gözetilerek taşınmazlara ait tutanak asılları ve güncel tapu kayıtları davalı şerhi verilerek dosya arasına konulmalı; hak kaybına sebebiyet verilmemesi amacıyla varsa tapu kayıt malikleri davaya dahil edilmek suretiyle itiraz ve delilleri sorulmalı; yine aktarılan davanın konusu olan taşınmazlara komşu tüm parsellerin onaylı tutanak suretleri ile varsa dayanağı olan belgeler ile davacı Hazine’nin dayanağı olan ve iptali istenen tevzi tapularının oluşumuna esas olan belirtmelik tutanak ve haritaları ve dağıtım cetvelleri getirtilip dosya tamamlandıktan sonra mahallinde, olabildiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen davada yararı bulunmayan şahıslar arasından, taşınmazların bulunduğu köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından ayrı ayrı seçilecek üçer kişilik yerel bilirkişisi kurulu ve taraf tanıkları ile sağ iseler tespit ve belirtmelik bilirkişileri ve üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulunun katılımıyla keşif yapılmalı; bu keşif sırasında, toprak komisyonu haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip çakıştırılarak uygulama yapılmalı; yine tarafların tapu kayıtları varsa 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi gereğince haritasına göre, haritasının bulunmaması halinde ise tapu kayıtlarındaki sınırlar tek tek okunmak suretiyle kapsamları belirlenmeye çalışılmalı; bu belirleme yapılırken, davacılar vekilinin 23.06.2015 havale tarihli beyan dilekçesinde, hangi parsel yönünden hangi tapu ve vergi kaydına dayandıklarını açıkça bildirdiği de dikkate alınarak, aktarılan davanın kapsamında kaldığı belirlenen taşınmazlara ilişkin olarak bu beyan dilekçesinden de yararlanılmalı ve teknik bilirkişiye yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdikleri sınırlar haritasında işaretlettirilmeli; dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların niteliği, intikali ve tasarrufu, kadimden beri geleneksel biçimde kullanılan mera vasfında olup olmadıkları hususunda maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı; beyan alınırken toprak tevzii belirtmelik tutanağında yazılı hususlar da tanık ve bilirkişilere okunarak, bu evraklarda yazılanlar irdelenmeli; ziraatçı bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazların önceki ve şimdiki niteliklerini ortaya koyan, mera vasfında olup olmadıklarını izah eden, mera parselleri ile ayırıcı unsurların neler olduğunu açıklayan, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıtlı ve gerekçeli raporlar alınmalı; bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli; yargılama sırasında toplanan delillerin tutanakların edinme sebebi sütunundaki beyanlara aykırı düşmesi halinde, sağ iseler tespit bilirkişileri ile belirtmelik bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı; teknik bilirkişiye uygulanan tapu kayıtlarının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir açıklamalı rapor ve kroki düzenlettirilmeli; davacı gerçek kişi Göksu'ların tutunduğu tapu kayıtlarından bazılarının dava dışı parsellere revizyon gördüklerinin anlaşılması halinde, söz konusu kayıtların revizyon gördüğü taşınmazlar ile dava konusu taşınmazların harita üzerinde bir arada gösterilmesi teknik bilirkişiden istenmeli; yapılacak değerlendirmede haritası bulunmayan ve gayrisabit sınırlı olan kayıtların miktarlarıyla geçerli olacağı dikkate alınmalı; davacı tarafın dayandığı tapu kaydı kapsamında kalmayıp Hazineye ait toprak tevzii tapusunun kapsamında kalan taşınmazlar yönünden, tevzii tapusunun oluştuğu tarihten önce, gerek davacı tarafın gerekse Hazine'nin tutunduğu tapu kayıtlarının kapsamları dışında kalan taşınmazlar / taşınmaz bölümleri yönünden ise aktarılan dava tarihinden önce zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin kesin olarak belirlenebilmesi amacıyla jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisine en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılmak suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 46 ncı maddesinde yazılı zilyetlikle iktisap şartlarının gerçek kişiler yararına oluşup oluşmadığı da tartışılıp değerlendirilmeli; bundan sonra, eldeki davada, 3402 sayılı Kanun'un 30/2 nci maddesi uyarınca resen araştırma ilkesinin uygulanması gerektiği gözetilmek suretiyle toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, hükmüne uyulan bozma ilamlarının gerekleri yerine getirilmeden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak ve ayrıca davacı Hazine'nin çelişmeli 147 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davası bulunduğu gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davalı Hazine vekili ile davacı ... mirasçısı ... ve diğerleri vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

20.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.