"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/371 E., 2023/653 K.
KARAR : Davanın usulden reddine/davanın reddine
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar yapılan temyiz incelemesi sonunda Dairece bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 13.03.2015 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkillerinin ...'un mirasçıları olduğunu, muris ..., murisin annesi ... ve teyzesi ... 'ın mübadele anlaşması uyarınca 1951 yılında Bulgaristan’dan göç ettiklerini, Çatalca ilçesi Yazlık Mahallesi 665 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında iken İskan Kanunu ve diğer mevzuata göre Ziraat Bankasından ipotek karşılığı kredi kullandırılmak suretiyle 1/2’şer hisse ile murisin annesi ve teyzesine tahsis, temlik ve tescil edilerek tapu kütüğünün 12.11.1951 tarihli ve 110. cilt, 33. Sayfa, 5. sıraya kaydedildiğini, kredi taksitlerinin ödenmesinin ardından taşınmaz üzerindeki ipoteğin 1966 yılında kaldırıldığını ve murisin, teyzesine ait 1/2 hisseyi satın alarak tapu kütüğünün 162. Cilt, 30. Sayfa ve 43. sırasına kaydedildiğini, taşınmazın 1991 yılında kesinleşen 2/B uygulaması sonucu Hazine adına tescil edildiğini, müvekkillerince açılan Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/168 Esas, 1998/606 Karar sayılı dosyasında davacıların murisine ait tapu kaydının yere uymasına rağmen, dava konusu taşınmaz orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğundan bu tapunun hukukî kıymetini yitirmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil taleplerinin reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, Orman İdaresince açılan Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/425 Esas, 2010/273 Karar sayılı dosyasında yargılama devam ederken taşınmazın niteliğinin orman olarak idari yoldan düzeltildiğini, yargılama sonucunda da taşınmaz üzerindeki 2/B şerhleri ile müvekkillerinin kullanımına ilişkin şerhlerin silindiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 13.02.2012 tarihinde kesinleştiğini, müvekkillerinden ...’un 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 Sayılı Kanun) kapsamında idareye başvurduğunu, idarece mahkemelerce iptal edilen bir tapu kaydı bulunmadığından iade hakkından faydalanmalarının mümkün olmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, bu işlemin iptali için idari yargıda açtıkları davanın ise görev yönünden reddedildiğini belirterek 665 sayılı parselin 6292 sayılı Kanun gereğince tapusunun iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilerek iadesini, iade hakkından faydalanmalarının mümkün olmaması halinde rayiç değerden şimdilik 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesini veya rayiç bedele uygun taşınmazlar verilmesini, dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında olmadığının değerlendirilmesi halinde müvekkillerinin uğradığı zararın TMK’nin 1007. maddesi gereğince davalı tarafça ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 22.02.2016 harç tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 759.520,00 TL arttırarak 764.520,00 TL’ye çıkarmıştır.
İlk Derece Mahkemesince; davanın kabulüne, 764.520,08 TL'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, dava tarihinden itibaren kabul edilen miktara yasal faiz işletilmesine, davacı yanın diğer taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz temyiz edilmekle Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 09.05.2022 tarihli ve 2016/12074 Esas, 2019/2586 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 09.05.2022 tarihli ve 2016/12074 Esas, 2019/2586 Karar sayılı bozma kararında özetle; "Mahkemece, davacıların terditli talepleri hakkında herhangi bir karar verilmediği, TMK’nin 1007. maddesine göre açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu talep için zamanaşımı süresinin dolduğu, doğduğu iddia edilen zararın Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/168 Esas, 1998/606 Karar sayılı kararının kesinleştiği 11.09.2000 tarihinde ortaya çıktığı, eldeki davanın 13.03.2015 tarihinde yani 10 yıllık genel zamanaşımı süresinden sonra açıldığı, davalı Hazinenin süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, bu itibarla, Mahkemece değinilen hususlar gözetilerek 1007. madde uyarınca açılan tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, ayrıca davacıların dava dilekçesinde 6292 sayılı Kanun'dan kaynaklanan talepleri olmasına ve bu taleplerin 1007. maddeye göre tazminat talebinden öncelikli olmasına rağmen Mahkemece davacıların bu talepleri hakkında hüküm kurulmamasının HMK hükümlerine aykırı olduğu" hususlarına değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda, davacının davasının zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 29.03.2022 tarihli ve 2021/5695 Esas, 2022/3046 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Dairenin 29.03.2022 tarihli ve 2021/5695 Esas, 2022/3046 Karar sayılı bozma kararında özetle; " davacıların dava dilekçesinde terditli olarak önce dava konusu 665 parsel sayılı taşınmazın murislerine ait iskan tapusu kapsamında kalması ve taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarılmış olması nedeni ile bedelsiz iadeye ilişkin 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesine dayanmak suretiyle taşınmazın Hazine adına olan tapusunun iptal edilmesini ve adlarına tapuya tescilini,bu talepleri talep görmezse bu durumda tazminat kararı verilmesini talep ettikleri, dolayısıyla, eldeki davada ilk değerlendirilmesi gerekenin davacıların tapu iptali ve tescil davası olduğu ve bu davanın hukuki dayanağı ve sebebinin 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesindeki bedelsiz iade müessesesi olduğu, nitekim davacıların dava öncesinde bu istemle idareye başvurduğunu ancak sonuç alamadığını dile getirdikleri, konuya ilişkin olarak 6292 sayılı kanun hükümleri ve davacının eldeki davadaki talebi ile bunun dayanağı birlikte irdelendiğinde; dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz olarak iade şartlarını taşıyıp taşımadığı, idareye başvurup başvurmadığı hususlarının saptanması ve sonrasında dayanak tapunun 7/1-a ve b bentlerinde belirtilen nitelikleri taşıyıp taşımadığı, tapu kaydı belirtilen nitelikleri taşısa bile, taşınmazın bedelsiz iade edilebilecek nitelikte olup olmadığı, taşınmazın yerine rayiç bedelin ödenmesi ya da rayiç bedele uygun taşınmaz verilip verilmeyeceği yönünden ayrıca bir belirleme yapılması şeklindeki faaliyetlerin birer idari işlem olduğunun kabulünün gerektiği, davacı tapu iptali ve tescil isteminde bulunsa da maddi olayları ileri sürmenin taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemenin hakime ait olduğu, (6100 s.lı HMK'nin 33. maddesi). iddianın ileri sürülüş şekline göre davanın davacı lehine henüz sicile yansıtılmamış olan mülkiyet hakkının doğmuş olması nedeniyle, tapu iptali ile tescil niteliğinde olmayıp zaten mevcut olan ve tapu sicilinde kayıtlı olan dayanak tapu kaydı uyarınca bedelsiz iadeye ilişkin idari işlemlerin icrasına yönelik olduğu, dolayısıyla işin esasının da idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olduğu; davanın kökeninde, çözüme kavuşturulmamış mülkiyet, kadastro vs. gibi hukuki ilişkinin bulunmadığı, bu durumda, açılan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2. birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtildiği üzere; “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” ve “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı açıklanarak, davacının, ilk talebi olan tapu iptal ve tescil talebi bakımından dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın tapu iptal ve tescil talebi hiç yokmuş gibi tazminat talebi ile ilgili karar verilmesinin doğru olmadığına" değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda, tapu iptali ve tescili talebi yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, tazminat talebin yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz iade, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
1. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirmesine, uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verildiğine ve 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, uyulan bozma ilamında ve İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanun'un 15. maddesinde, olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyalarının, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği ve görevli yargı merciinin belirlenmesinin isteneceğinin düzenlendiği de nazara alınarak davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı (492 sayılı Kanun) (1) sayılı tarifenin (III) kısmının ikinci bendinin (a) fıkrasında davanın reddi halinde maktu harç alınacağı belirtilmektedir. Aynı Kanun'un 31 inci maddesi gereğince de "Peşin alınan karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gerekenden fazla olduğu anlaşılırsa fazlalık istek üzerine geri verilir."
Somut uyuşmazlıkta, dava reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği 269,80 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili gerekir. Bu durumda maktu karar harcı 269,80 TL harcın mahsubu ile 13.011,70 TL harcın davacıya iadesi gerekirken bakiye "13.011,70 TL" harcın davacılardan alınmasına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) Ek Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nun 438/7 nci maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının, yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE,
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının yargılama harçları ile ilgili üçüncü fıkrasının tamamen çıkarılarak yerine; "Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,80 TL harcın mahsubu ile fazla 13.011,70 TL'nin isteği halinde davacılara iadesine" ibaresi eklenmesine ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
16.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.