Logo

8. Hukuk Dairesi2024/1924 E. 2025/1295 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına tespit edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kadastro tespitinin Hazine lehine yapılmış olması, taşınmazın orman bilirkişi raporunda eğimli ve kayalık olduğunun belirtilmesi, hava fotoğrafları ve memleket haritasında çalılık vasfında gözükmesi ve davacının murisinin Hazine lehine yapılan tahdit ve tespite muvafakat etmiş olması sebebiyle zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/115 E., 2023/620 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda, Dairece, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2020 tarihli ve 2017/1539 Esas, 2020/4521 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava konusu 134 ada 15 parsel sayılı taşınmaz, 8.764 m2 yüzölçümlü olarak belgesizden, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup ileride ekonomik yarar sağlanabileceğinden 01.10.1990 tarihinde çalılık niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş, tutanak 23.07.1992 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, 08.01.2002 tarihli dava dilekçesi ile dava konusu 134 ada 15 parsel sayılı taşınmazın, aynı yer 131 ada 22-44, 132 ada 12-13, 133 ada 1 ve 134 ada 14-16-18 parsellerle birlikte, evvelinde bir bütün halinde müvekkilinin murisine ait iken, 134 ada 15 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu olmayan 134 ada 14 ve 132 ada 13 parsel sayılı taşınmazın hibe, intikal ve taksim sonucu müvekkiline isabet ettiğini, müvekkilinin de 80 yılı aşkın süredir taşınmazları kullandığını, bu yere ilişkin müvekkilinin murisi adına 1937 tarihli ve 836 tahrir nolu vergi kaydının da bulunduğunu ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... vekili, taşınmazın taşlık kayalık yerlerden olması nedeniyle zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığını, kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, kazanma koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 17.05.2006 tarihli ve 2006/3018 Esas, 2006/3459 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Dairenin 17.05.2006 tarihli ve 2006/3018 Esas, 2006/3459 Karar sayılı ilamı ile özetle; "Mahkemece, kazanma koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli bulunmadığı davada; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 inci maddesi uyarınca imar-ihya,miras yolu ile intikal, taksim nedenleri ve vergi kaydına dayanılarak istekte bulunulduğu, kadastro tespiti sırasında çevre parsellere uygulanan 1937/836 numaralı vergi kaydının dağ sınırını içerdiği, TMK'nin 719 uncu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20 inci maddesi hükümlerine göre; tespit sırasında nazara alınan belgenin kapsamının tayininin gerektiği, bu vergi kaydı taşınmazı kapsadığı takdirde, yüzölçümü miktarı neye ulaşırsa ulaşsın diğer koşullar tamamlanmış ise taşınmazın kayıt maliki adına tesciline karar verilmesinin gerektiği, dağ sınırının kural olarak değişmeye ve genişletmeye elverişli sınırlardan sayıldığı, bu durumda, vergi kaydının miktarı ile geçerli olduğu, kayıtta yazılı miktarın 12.000 m2 olup bu miktardan çok fazla yerin, 131 ada 1, 22, 132 ada 12, 13 ve 134 ada 14, 16 parsel numarasıyla mirasçılar adına tespit edildiği, miktar fazlası olan dava konusu yerin Kadastro Kanunu'nun 20 inci maddesinin son fıkrası hükmüne göre; diğer kazanma koşulları oluştuğu taktdirde, davacı adına iptal ve tesciline karar verilmesinin mümkün olabileceği, davacının, dilekçesinde imar-ihya olgusuna dayandığı halde, yerel bilirkişi ve tanıkların bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmaksızın kazanmayı sağlayan zilyetlikten söz ettikleri, dava konusu taşınmaz çalılık niteliği ile Hazine adına tespit edildiğine göre, böyle bir yerin imar ve ihya edilmedikçe zilyetlik yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığı, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak, yerel bilirkişi ve tanıklara, dava konusu taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin, davacının bu yeri nasıl imar ve ihya ettiğinin, imar ve ihyanın başlama ve bitiş tarihlerinin, ihyanın bittiği tarihten tespit tarihine kadar kazanma süresinin geçip geçmediğinin ve taşınmazın davacıya hangi yollarla intikal ettiğinin kendilerinden ayrıntılı olarak sorulup belirlenmesi, Kadastro Kanunu'nun 17 inci maddesindeki tüm koşulların yerine getirilip getirilmediğinin gözönünde tutulması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulmasının gerektiği, bundan ayrı; keşifte dinlenilen orman yüksek mühendisi ...'ın 26.11.2004 havale tarihli raporunda, arazinin % 40 civarında eğimli ve sahada yer yer kaya zemin bulunduğunu (% 15 oranında) açıklamış olmasına rağmen bu bölümlerin teknik bilirkişi aracılığı ile belirlenerek zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden olup olmadığı üzerinde durulmadığı, eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 11.04.2011 tarihli ve 2010/4961 Esas, 2011/2063 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Dairenin 11.04.2011 tarihli ve 2010/4961 Esas, 2011/2063 Karar sayılı ilamı ile özetle; "mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve incelemenin karar vermeye yeterli olmadığı gibi bozma gereklerinin de tam olarak yerine getirilmediği, 24.03.2009 tarihli ziraatçı uzman bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde 10-15 ve 25-35 yaşlarında 20 adet aşılı ve mahsuldar zeytin ağacı bulunduğunun belirtildiği, bozmadan önce yapılan keşifte dinlenen ziraatçı uzman bilirkişinin ise, 7 adet mahsuldar zeytin ağacı ile 30 adet yabani (delice) zeytin ağacından sözettiği, dosyadaki fotoğraflar ve 24.03.3009 tarihli ziraat bilirkişisi raporuna göre, taşınmazın fiziki görünüm itibarı ile taşlık, kayalık, %30-35 eğimli, engebeli topoğrafik bir yapıda, derinliği az toprak yapısına sahip bir yer olduğu, kadastro tespitine göre de çalılık niteliğinde olup ancak imar ihya suretiyle kazanılabileceği, böyle bir yerde yabani zeytinliklerin aşılanması imar-ihya sayılabilir ise de ziraatçı uzman bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu açıklanarak, mahkemece yeniden yapılacak keşifte, aşılı ve mahsuldar zeytinler ile yabani zeytinlerin bulunduğu alanların ayrı ayrı belirlenmesi, delicelerin aşılanma tarihlerinin tespit edilmesi, buna göre imar-ihya işlemlerinin yapıldığı tarihin belirlenmesi, bu tarihten dava tarihine kadar geçen sürenin TMK'nin 713/1 inci maddesine göre iktisap sağlayıp sağlamayacağı üzerinde durulması, yabani zeytin ağaçlarının bulunduğu bölümde henüz imar-ihya olgusunun tamamlanmadığı kabul edilerek fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayrılarak, imar-ihyası tamamlanmış bölüm ile ilgili davanın kabulüne, diğer yerler bakımından, davanın reddine karar verilmesi, aşılanan deliceler yönünden 20 yıllık kazanma süresinin aşının yapıldığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi" gereğine değinilmiştir.

İlk Derece mahkemesince önceki kararda direnilmesine karar verilmiş, davalı ... vekili tarafından hükmün temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/8-870 Esas, 2013/316 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/8-870 Esas, 2013/316 Karar sayılı kararı ilamı ile özetle;" dosya içerisinde bulunan 16.03.2009 tarihli orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 01779831 nolu hava fotoğrafında açık alan ve tarım arazisi olduğu belirtilmiş ise de, rapora ekli harita incelendiğinde dava konusu taşınmazın yeşil ile boyalı ormanlık alanda kalmakta olduğunun görüldüğü, mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin de doğru olmadığı açıklanarak, Mahkemece, yeniden keşif yapılarak, memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı uygulanmak suretiyle 16.03.2009 tarihli orman bilirkişi raporundaki çelişki giderilip; dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmaya elverişli olup olmadığı, elverişli ise taşınmaz üzerinde bulunan aşılı ve mahsuldar zeytinler ile yabani zeytinlerin bulunduğu alanlar ayrı ayrı belirlenerek, delicelerin aşılanma tarihleri tespit edilmek suretiyle davacı yararına imar ihya ile kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi" gerektiğine değinilerek direnme kararının bozma ilamında gösterilen ve eklenen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile, 28.06.2016 havale tarihli bilirkişi raporunun ekinde yer alan ve (A) harfi ile gösterilen 3.135 m2 'nin dava konusu taşınmazdan ifrazı ile adanın son parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2020 tarihli ve 2017/1539 Esas, 2020/4521 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir.

Davalı ... vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulması üzerine, Dairenin 07.12.2022 tarihli ve 2022/3036 Esas, 2022/9913 Karar sayılı kararı ilamı ile özetle; "Mahkemece her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporları uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; taşınmazın kadastro tespitinin 1990 yılında Hazine lehine yapıldığı, orman bilirkişi raporunda taşınmazın % 40 oranında eğimli, % 30 oranında da kayalık olduğunun belirtildiği, taşınmazın 1975 tarihli hava fotoğrafı ile 1978 tarihli memleket haritasında çalılık vasfında gözüktüğü, tüm bunların yanı sıra, 1937 tarihli 836 tahrir nolu vergi kaydı uyarınca davacı adına tespit ve tescil edilen komşu 14 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağında, vergi kaydının doğusunda yer alan "dağ" sınırının dava konusu 15 parsel sayılı taşınmaza isabet ettiğinin belirtildiği, davacının murisinin yapılan tahdit ve tespite muvafakatinin olduğunu imzası ile beyan ettiği, bu durumda zilyetlikle kazanma koşulları oluşmadığından davacının davasının reddi gerekirken,aksine görüş ve kanaatle kısmen kabulü yolunda hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu, hükmün bozulması gerekirken onandığının anlaşıldığı" gerekçesi ile davalı ... vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2020 tarihli ve 2017/1539 Esas, 2020/4521 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince kesin bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptali tescil istemine ilişkindir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirmesine, uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verildiğine ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, uyulan bozma ilamında ve İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve Kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;

İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 345,55 TL nin temyiz edenden alınmasına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

19.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.