Logo

8. Hukuk Dairesi2024/1987 E. 2024/5486 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen taşınmazın, daha önceki kamulaştırma sahası içinde olup olmadığı ve davacının tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, bozma ilamına uygun olarak yaptığı keşif, tespit ve bilirkişi incelemeleri sonucunda taşınmazın kamulaştırma alanı içerisinde kalmadığının tespit edilmesi gözetilerek, davanın reddine dair yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/340 E., 2021/534 K.

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sırasında, Bitlis ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davalı ... adına kayıtlı bulunan eski 447 ada 20 parsel sayılı 209,39 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz aynı ada ve parsel numarasıyla ve 201,34 metre kare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

Davacı ... vekili, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/a maddesi uyarınca yenileme kadastrosu çalışmaları sırasında Bitlis-... il yolunun yapımı amacıyla kamulaştırılan 6 nolu parselin bir kısmının 447 ada 22 nolu parsel sayılı taşınmaz olarak davalılar adına tespit edildiğini, yapılan tespit işleminin geçersiz olduğunu belirterek, 07.03.1978 tarihli ve 1978/059 sayılı kamu yararı kararına istinaden kamulaştırılan kısma ilişkin kadastro tespitinin iptali ile tapudan yol olarak terkinine karar verilmesini istemi ile Kadastro Mahkemesinde dava açmıştır. Kadastro Mahkemesince, davanın mülkiyete ilişkin olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararına istinaden dava dosyasının gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda ilk hükümle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.06.2021 tarihli ve 2019/763 Esas, 2021/4639 Karar sayılı ilamı ile "... Mahkemece, dava konusu taşınmazın kamulaştırma sahası içerisinde kalmadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı ..., dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, tesis kadastrosu çalışmalarından önce kamulaştırma çalışması yapıldığını, taşınmazın bir bölümünün Bitlis-... Karayolunun dava dilekçesinde belirtilen kilometreleri arasındaki inşaat ve emniyet sahası içerisinde kalmasına rağmen, tesis kadastrosu sırasında taşınmazın özel mülkiyete konu edildiğini ve bu yanlışlığın uygulama kadastrosu sırasında da devam ettiğini ileri sürerek dava açmıştır. Dosya kapsamından, davanın, uygulama kadastrosuna yönelik olmadığı, tesis kadastrosundan önceki nedenlere ve mülkiyet hakkına dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki davalar kural olarak, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabidir. Ancak, kamu malı niteliğinde olan mera, kıyı, orman gibi yerlerle fiilen yol olan yerler hakkında açılacak davalarda bu süre uygulanmaz. Ne var ki; Mahkemece taşınmazın mevcut niteliğinin ne olduğu belirlenmediği gibi, kamulaştırma haritaları da dosya arasına getirtilip uygulanmamış; teknik bilirkişiden taşınmazın tamamının veya bir bölümünün kamulaştırma sahasında kalıp kalmadığını açıklayan ayrıntılı ve gerekçeli rapor aldırılmamış, yalnızca dava konusu taşınmazın tesis paftasındaki ve uygulama kadastrosu paftasındaki sınır yerlerini gösterir krokileri içerir, yetersiz teknik bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, ilgili kamulaştırma kroki ve haritaları getirtilip dosya ikmal edilmeli, bundan sonra mahallinde ziraat mühendisi bilirkişisi ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte öncelikle çekişmeli taşınmazın, halen kamu malı niteliğinde aktif biçimde yol olarak kullanılan yerlerden olup olmadığı belirlenmeli; buna ilişkin mahkeme gözlemi tutanağa geçirilmeli, ayrıca keşif sırasında hazır bulundurulacak fotoğrafçıya da değişik açılardan çekişmeli yerin fotoğrafları çektirilerek dosyaya konulmalı; ziraat mühendisi bilirkişiden de taşınmazın mevcut niteliği hakkında rapor alınmalı; taşınmazın halen tarım arazisi olmayıp da fiilen yol olarak kullanılan yer olduğunun belirlenmesi halinde davanın, yukarıda belirtildiği şekilde 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesindeki 10 yıllık süreye tabi olmayacağı gözetilerek, teknik bilirkişiden komşuları ile beraber dava konusu taşınmaza ait, uygulama kadastrosu sonucu kesinleşen pafta ölçeği ile kamulaştırma haritasının ölçeğini eşitleyerek çakıştırmak suretiyle davaya konu olan yeri krokide göstermesi istenmeli, buna göre çekişmeli taşınmazın idarenin kamulaştırma haritası kapsamında kalıp kalmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir..." gereğine değinilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyma kararı verilerek, yeniden yapılan yargılama neticesinde, ziraat bilirkişi raporuna ekli fotoğraflara, tespitlere ve teknik bilirkişi raporuna göre 447 ada 22 parsel sayılı taşınmazın yolu işgal etmediği, kamulaştırma alanı içerisinde yer almadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

Harçtan muaf olduğundan Karayolları Genel Müdürlüğünden harç alınmasına yer olmadığına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.