Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2477 E. 2024/7915 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucunda davacıya ait taşınmazın bir kısmının davalıya ait parsele dahil edilmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın daha önce açılan tescil davası sonucunda orman sayılmayan yerlerden olduğu ve bu kararın davalı taraf için de bağlayıcı kesin hüküm niteliğinde olduğu gözetilerek, mahkemece davanın kabulüne ve uygulama kadastrosu ile davalı parsele dahil edilen kısmın tapu kaydının iptali ile davacı taşınmazına eklenerek tesciline karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/482 E., 2023/648 K.

DAVA TARİHİ : 19.07.2013

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz temyiz edilmekle; duruşma istemi değerden reddedilmiş, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sonucunda, Antalya ili Kumluca ilçesi Adrasan Merkez (eski Çavuş köyü) çalışma alanında bulunan dava konusu; 104 ada 29 parsel sayılı 28.298,86 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı belirtilerek davalı Hazine adına tespit ve 1994 yılında tescil edildikten sonra, 2012 yılında yapılan uygulama kadastrosu sonucunda 837 ada 71 parsel numarasıyla ve 25.478,67 metrekare yüzölçümlü olarak tescil edilmiş, aynı zamanda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek 4 üncü maddesi uyarınca yapılan güncelleme ile de ... ve müştereklerinin kullanımında olduğu beyanlar hanesine şerh edilmiştir.

Davacı ..., tapuda adına kayıtlı bulunan eski 104 ada 26 parsel sayılı 4.419,60 metrekare yüzölçümlü taşınmazının uygulama kadastrosu sonucunda 837 ada 74 parsel numarasıyla ve 4.177,24 metrekare yüzölçümüyle tapuya tescil edildiğini, aradaki eksikliğin çekişmeli 837 ada 71 parselde bırakıldığını öne sürerek, taşınmazının mülkiyetinin ve çap kaydının korunması için, oluşan muarazanın giderilmesine, bu bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline, davalıların kullanımında olduğuna dair beyanlar hanesindeki şerhin silinmesine, bu bölüm üzerinde bulunan ağaç ve muhdesatların kendisine ait olduğunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

Yargılama sırasında 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 Sayılı Kanun) uyarınca çekişmeli taşınmaz, lehlerine kullanıcı şerhi verilen ... ve müştereklerine satılarak adlarına tapu kaydı oluşmuş ve bunun üzerine davacı ... 10.09.2014 tarihli duruşmada, çekişmeli taşınmazın malikinin değişmesi nedeniyle HMK 125 inci madde gereğince seçimlik haklarını kullanarak taşınmazı kayden satın alan ... ve müştereklerine karşı tapu iptali ve tescil davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.02.2021 tarihli ve 2018/1160 Esas, 2021/575 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkemece, 6292 sayılı Yasanın 7. maddesine göre tapuda kişiler adına kayıtlı taşınmazların 2/A ve 2/B belirtilerek Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı gerekçesiyle dava açılamayacağı, açılır ise vazgeçileceğinin belirtildiği, bu hüküm karşısında taraflar arasındaki ihtilafın 2/B den kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davanın vasıflandırılmasında ve uygulanması gereken kanun hükümlerinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulduğu, davacının önce, 3402 sayılı Kadastro Kanun'un 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu ile tapuda adına kayıtlı bulunan aşınmazının yüzölçümünün eksildiğini öne sürerek askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde, Kadastro Müdürlüğünü hasım göstermek suretiyle dava açtığı, bu davanın husumet nedeniyle reddine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bunun üzerine taşınmazına komşu olan ve 2/B niteliği ile tespit ve tescil edilen taşınmazın maliki Hazineyi ve adına kullanıcı şerhi verilen kişileri hasım göstererek eldeki davayı açtığı, olayları anlatmanın taraflara, davayı vasıflandırmanın hakime ait olduğu, davacının, uygulama kadastrosu ile davalılara ait taşınmaz ile kendi taşınmazı arasındaki sınırın tesis sınırına göre aleyhine olacak şekilde farklı belirlendiğini ve kendi taşınmazının bir kısmının davalı Hazineye ait taşınmaz içinde bırakıldığını öne sürerek bu bölümün yeniden kendi taşınmazına dahil edilmesini talep ettiği, 6292 sayılı Yasanın 7/a ve b maddelerinde, “tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir” hükmüne yer verilmiş olup, Hazine tarafından tapu maliklerine karşı tapu iptali ve tescil davasının açılamayacağını veya açılanlardan vazgeçileceğini düzenleyen söz konusu yasa hükmünün eldeki davaya uygulanmasının mümkün bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede uygulama kadastrosu ile birlikte 3402 sayılı Kadastro Kanun'un Ek 4 üncü maddesi uyarınca güncelleme çalışmalarının yapıldığı, aynı tarihler arasında askı ilanına çıkarıldığı, güncelleme çalışmaları ile de orman sınır noktalarının şimdiki konumu ile haritasına işlendiği ve uygulama kadastrosu ile bu sınırlara uyulmak suretiyle davacının taşınmazının belirlendiği, Diğer yandan, davacı adına kayıtlı bulunan 837 ada 74 (öncesi 104 ada 29) parsel sayılı taşınmazın, Kadastro Mahkemesine aktarılan ve Hazine ve Orman İdaresinin taraf olduğu dava sonucunda, orman araştırması yapılmak suretiyle kişiler adına tesciline karar verildiği ve bu hükmün Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesinden geçerek tapu kaydının oluştuğu, satın alma yoluyla da davacıya intikal ettiği anlaşıldığı halde, bu dava dosyası getirtilmediği, eldeki davada sınırların belirlenmesi hususunda güçlü delil niteliğinde olup olmadığı tartışılmadığı, mahkemece amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, anılan dava dosyası, dava konusu 837 ada 71 (eski 104 ada 29) parselin tesis kadastrosu tutanağı, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğrafları, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, orman tahdit tutanakları, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgeler dosya arasına getirtilmesi, bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, bir orman bilirkişisi ile 2 jeodezi ve fotogrametri ve harita mühendisi vasfına sahip toplam 3 uzman bilirkişinin katılımıyla keşif yapılması, keşif sonucunda, teknik bilirkişilerin, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınması, raporun denetime elverişli olması için teknik bilirkişilerin birlikte düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını, orman tesis paftasının çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmesi, teknik bilirkişiler harita üzerinde, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmeli, açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; "davacı tarafın 74 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğu, davalı/dahili davalıların ise (dava devam ederken yapılan intikaller gözetilerek) 71 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına göre maliki oldukları; uyuşmazlığın, davalı 71 parsel içerisinde bulunan ve hükme esas alınan 20.06.2023 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 444,02 m2 alanın mülkiyetinin davacıya geçip geçmeyeceği (raporda (A) harfi ile gösterilen alanın tapu kaydının iptal edilerek davacı lehine tesciline karar verilmesi) noktasında toplandığı, dava konusu edilen ve (A) harfi ile gösterilen 444.02 m2 alanın ilk tesis kadastro çalışmalarında 104 ada 26 parsel (davacıya ait 837 ada 74 parsel) içerisinde kaldığı ancak 2/B uygulama kadastrosu sonrasında bu kez davalı taraflara ait 837 ada 71 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı, davacının kendisine ait olan 837 ada 74 parsel sayılı taşınmazı 18.11.2009 tarihinde tapu kaydına güvenerek 4.419,60 metrekare olarak satın aldığı (davacıya ait 837 ada 74 parsel sayılı taşınmaz Kumluca Kadastro Mahkemesinin 1988/188 Esas, 1999/341 Karar sayılı ilamı ile 22.09.2000 tarihinde hak sahipleri adına tescil edilerek kesinleşmiştir), bu açıdan bakıldığında davacı taraf tapuya güven ilkesi gereği uyuşmazlığa konu alan olan (A) harfi ile gösterilen alanı da kapsayacak şekilde 837 ada 74 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğu, davalılara ait 837 ada 71 parselin ise 6831 sayılı kanunun 2/B maddesine göre orman alanında çıkarılan yerlerden olduğu belirtilmek suretiyle Hazine adına tescil edildiği, dava konusu (A) harfli alanı da içine alacak şekilde 837 ada 71 parselin öncesinde orman olduğu hususu dosyada bulunan orman bilirkişisinin ve fen bilirkişisinin raporundan anlaşıldığı (dava konusu alanın 1963-1995 tarihli memleket haritasına göre, 3302 sayılı Kanun ve 6292 sayılı Kanun çalışmalarındaki durumu, 2/B ve orman sınırlarını gösteren kroki), bilahare orman dışına çıkarılarak 2/B arazisi olarak Hazine adına kayıtlandığı, sonrasında Hazinenin satışı ile davalılara intikal ettiği, uyuşmazlık konusu (A) harfi ile gösterilen 444,02 m2'lik alanın öncesinde orman arazisi olduğu (2/B arazisi olmadığı) bu durumda davacının orman arazisi sayılan bu yerde hak iddia edemeyip, mülkiyetine sahip olamayacağı; ancak davalıların dava konusu yer 2/B arazisi olduktan ve mülkiyeti Hazineye geçtikten sonra (A) harfi ile gösterilen yeri de kapsayacak şekilde taşınmazı satın aldıkları anlaşıldığından davacının, yasal şartların varlığı halinde tapu kayıtlarının düzgün tutulmaması ve oluşturulmaması sebebiyle tazminat hakkı varken, tapu iptal ve tescil davası açarak; evveliyatı orman olan (orman bilirkişi raporuna göre dava konusu alan 23.01.2014 tarihinde kesinleşerek orman vasfından çıkarılan), sonrasında 2/B arazisi olarak nitelendirilerek önce Hazineye sonrasında ise davalılara intikal ettiği anlaşılan (A) harfi ile gösterilen davaya konu taşınmazın mülkiyetinin devrini, davalılardan isteyemeceği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.

İlk Derece Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere dava konusu fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümün taşınmazın bulunduğu bölgede (Orman İdaresince gönderilen 02.11.2022 tarihli yazı ve ekindeki belgelere göre) 1991 yılında yapılan çalışma ile 6831 sayılı Kanuna dayalı olarak orman tahdidi ile aynı yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılacak taşınmazların belirlendiği, 25.09.1991 tarihinde askıya çıkarıldığı, dava açılmayanlar yönüyle çalışmaların kesinleştiği, bu çalışma sırasında dava konusu fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümün 104 ada 29 parsel sayılı taşınmaz içinde ve 2/B alanında bırakıldığı, 1993 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında ise aynı taşınmaz bölümünün bu kez davacının maliki olduğu 104 ada 26 parsel (uygulama kadastrosu ile 837 ada 74 parsel) içerisinde kaldığı tartışmasızdır.

Ne var ki; davacının bayiileri tarafından 1977 yılında Orman İdaresi ve Hazinenin de taraf gösterilmek suretiyle bir kısım taşınmazlar hakkında Hukuk Mahkemesinde tescil davasının açıldığı, 1993 yılında yapılan kadastro sırasında bu dava nedeniyle 104 ada 26 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı diğer taşınmazların tutanaklarının malik hanesi açık olarak tespitinin yapılarak Kadastro Mahkemesine devredilmesi ve tescil davasının da görevsizlikle Kadastro Mahkemesine aktarılmasından sonra yapılan yargılama sonucunda özetle; "bölgede yapılan orman kadastro çalışmalarının 25.09.1991 tarihinde ilan edilmiş ise de, dava konusu taşınmazların daha önceden davalı olması nedeniyle orman kadastrosunun kesinleşmediği" gerekçesiyle 104 ada 26 parselin davacının bayii adına tesciline (eldeki davanın dışında kalan bir kısım taşınmazlarında orman vasfıyla tesciline) karar verildiği, Orman İdaresi ve Hazinenin temyizi ile Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince 104 ada 26 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükmün onanmak suretiyle 22.09.2000 tarihinde kesinleştiği, taşınmaz hakkında tapu kaydının oluştuğu, bilahare satış nedeniyle kayden davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Dosya arasında bulunan mahkeme ilamının gerekçesinde de belirtildiği üzere tescil davasının açılmasından sonra bölgede orman tahdinin yapılması karşısında davanın aynı zamanda orman tahdidine itiraz davası niteliğini taşıdığı ve yapılan orman araştırması sonucunda 104 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tamamının orman olmadığı kabul edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Diğer bir anlatımla; 104 ada 26 (uygulama kadastrosu ile 837 ada 74 parsel) parsel sayılı taşınmazın tamamının hükmen orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlendiği, bu hükmün davalı tarafın bayii olan Hazine yönüyle kesin hüküm niteliğinde bulunduğu, dolayısıyla davalıları da bağlayacağı açıktır.

Hal böyle olunca, mahkemece davanın kabulüne ve uygulama kadastrosu ile davalı parsel çinde bırakılan (A) bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı taşınmazına eklenmek suretiyle tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken Kumluca Kadastro Mahkemesinin 1988/188 Esas, 1999/341 Karar sayılı ilamı ve içeriği gözden kaçırılmak suretiyle taşınmaz bölümünün öncesinin orman olarak kabul edilmesi isabetsiz olup davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Peşin harcın istek halinde temyiz eden ...'a iadesine,1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,24.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.