"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/562 E., 2021/252 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tapusuz taşınmazın davacı adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalı ... vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713/1 inci ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü ve 17 nci maddeleri gereğince 2013 yılında açılan, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Orman Kanunu'na (3116 sayılı Kanu) göre 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1976 yılında orman tahdidinin aplikasyonu ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 1744 sayılı 6831 sayılı Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun'la (1744 Sayılı Kanun) değişik 2 nci madde uygulaması ile 1987 yılında 6831 Kanun'un 3302 sayılı 31.08.1956 Tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a (3302 sayılı Kanun) göre yapılan 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi, 17.06.1957 tarihinde yapılmış ve sonuçları 11.01.1964 ilâ 13.02.1964 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmaz, bu çalışmada çalılık olarak tespit harici bırakılmıştır.
Davacı, 26.06.2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; taşınmaz mallara sazlık, bataklık, kayalık, taşlık gibi Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı, 25 yılı geçkin bir zamandan beri zeytinlik vasfında tasarrufunda bulunduğunu, taşınmaza 25 yılı aşkın zamandan bu yana nizasız, fasılasız, malik sıfatı ile zilyet olduğunu, bu nedenlerden dolayı Gemlik İlçesi Umurbey Kaspar mevkiinde kain ekli krokide 87 pafta (A) ve (B) harfi ile gösterilen toplam 5.313,24 m2 miktarındaki zeytinlik vasfındaki taşınmazın adına tapuya tespit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Hazine vekili, karşı tescil talebinde bulunmuştur.
Yapılan yargılama neticesinde Mahkemesince; davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş, verilen karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 08.02.2019 tarihli ve 2016/3756 Esas, 2019/805 Karar sayılı ilamıyla kısmen bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; "...dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları ile aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar, hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğraflarının dosya arasına alındığı, bozma ilamı doğrultusunda oluşturulan heyet ile 21.09.2020 tarihinde keşif yapıldığı ve teknik bilirkişilerden rapor aldırıldığı, Kadastro Müdürlüğünden gelen yazı cevabında dava konusu (A) parsel sayılı taşınmazın bulunduğu Umurbey Mahallesinin 1964 tarihinde kesinleşen ilk tesis kadastro çalışmaları sırasında (A) parselin tescil harici çalılık alan içerisinde bırakıldığının bildirildiği, 09.10.2020 havale tarihli jeodezi ve fotogrametri bilirkişisi raporunda özetle, 1997 yıllarına ait hava fotoğrafında imar-ihya çalışmasının başladığının rapor edildiği, 6831 sayılı Kanun'un 1/J maddesinde “funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerlerin orman sayılmayacağı hükme bağlanmış olmakla birlikte, maddenin karşı anlamından orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan çalılık, fundalıklarla örtülü yerlerin orman sayılacağı açık olduğu, dava konusu yerin ihya edilmiş olmasının taşınmazın gerçek niteliğini değiştirmeyeceği, bilimsel yönden eğimi % 12’nin üzerinde olan taşınmazların toprak muhafaza karakteri taşıdığı kabul edildiği gibi 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/P maddesinde %12'den fazla eğimli olan maki ve fundalık yerlerin toprak muhafaza karakteri taşıyacağı ve 26/j maddesinde bu tür yerlerin orman olarak sınırlandırılmasının zorunlu olduğu ve aynı maddenin ikinci fıkrasında bu yerler orman rejimine girdiğinden herhangi bir nedenle orman kadastrosu sınırlarının dışında bırakılmış olmasının orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi gereğince de herhangi bir nedenle sınırlama dışı bırakılmış taşınmazların orman olması nedeniyle her zaman orman sınırları içine alınabileceğinin hükme bağlanmış olduğu, öte yandan salt eğiminin yüksek olması bir yerin kazanılmasına engel olmadığı, yüksek eğimle birlikte söz konusu yerin eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında fundalık ve çalılık olması da gerektiği, dava konusu taşınmazın taşınmazın 1958 tarihli memleket haritasında çalılık alanda kaldığı, 1964 tarihinde kesinleşen ilk tesis kadastro çalışmaları sırasında A parselin tescil harici çalılık alan içerisinde bırakıldığının sabit olduğu, dosya kapsamında aldırılan teknik bilirkişi raporda 1984 tarihli hava fotoğraflarında A parselin çalılık alanda kaldığı, (A) ve (D) harfi ile gösterilen kısımların eğiminin ortalama %35 oranında, (B) harfi ile gösterilen kısmın eğiminin %40-45 oranında olduğunun rapor edildiği, dava konusu taşınmazın ihya ederek zeytinlik haline getirildiği, ancak zilyetlikle kazanım koşulların oluşmadığı anlaşılmakla, dava konusu taşınmazın çalılık vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline" şeklinde karar verilmiştir.
Anıla karar davacı vekili tarafından; davacının eklemeli zilyetlik ile 35 yıldır malik sıfatıyla zilyetliğini sürdürdüğü, davaya konu olan taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, imar-ihya edilerek kapama bahçe ve tarım kültür toprağı haline geldiği, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek temyiz edilmiştir .
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve Kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle; davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve Kanuna uygun olan temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA, taraflarca 1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 80,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 346,90 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 1