"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki taşınmazın beyanlar hanesine kullanıcı şerhi konulması istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sonucunda, İstanbul ili ... beyli ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 346 ada 3 parsel sayılı 227,55 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, "6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı" şerhi yazılarak bahçe vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edildikten sonra, 2012 yılında mahkeme kararıyla beyanlar hanesine "2000 yılından beri bahçe olarak ... kullanımındadır." şerhi eklenmiştir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; İstanbul ili ... beyli ilçesi ... Mahallesi 346 ada 3 parsel sayılı taşınmazın üçüncü şahıstan müvekkili olan davacı tarafından satın alındığını, taşınmazın 1997 yılından beridir davacının fiili zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek, tapudaki davalı ... adına olan kullanıcı şerhinin terkini ile davacı adına kullanıcı şerhi verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... davanın, kullanım kadastrosu sonucu davalı Hazine adına tespit edilen taşınmazın beyanlar hanesine (kullanıcı şerhinin kaldırılması ve) kullanıcı şerhi verilmesi isteğine ilişkin olduğu, taşınmaz hukukunda kullanıma ilişkin olarak “zilyetlik” kavramı kullanılmakta iken 3402 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesinde “fiili kullanım” kavramının kullanılmış olduğu, ancak bundan ne anlaşılması gerektiğinin açıklanmadığı, herhangi bir kullanım süresinin de öngörülmediği, bu nedenle fiili kullanım kavramının tanımlanmasının ve içeriğinin açıklığa kavuşturulmasının ve bunun için de 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesinde kullanılan kavramlardan faydalanılması gerektiği, kişisel kullanım bakımından, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları ibaresi nazara alınarak fiili kullanım kavramının açıklanması gerektiği, kullanmanın, kullanmaya konu taşınmazdan yarar sağlayan eylemler olduğu, eylemlerin amacının yarar sağlamak, kazanım elde etmek olduğu, fiili kullanımın bu manada taşınmazda zirai amaçlı ürünler yetiştirmek, taşınmazın üzerine ev, ahır, depo ve benzeri yapılar yapmak, taşınmazda kendiliğinden yetişen bitkilerden yararlanmak, taşınmazdan toprak, maden ve benzeri ürün çıkarmak biçiminde olacağı, ayrıca fiili kullanımın, ekonomik amaca uygun bir kullanım olması ve zilyetliğin en azından taşınmaz üzerinde fiili hakimiyet sağlamaya yetecek bir süreyi içermesi gerektiği, örneğin zaman zaman gelip ağaçların altında piknik yapmak, arı kovanlarını geçici olarak bırakmak gibi eylemlerin fiili kullanım olarak kabul edilmeyeceği, kullanım kadastrosu tespitinden çok kısa bir süre önce taşınmazın kullanılmaya başlanmasının da fiili kullanım kabul edilemeyeceğinin kuşkusuz olduğu, somut olayda, yapılan keşif, mahkeme gözlemi, tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre, dava konusu taşınmazın küçük bir kısmının çevrili olduğu yerde yıllık yetiştirilen sebzelerin bulunduğu, diğer kısmının boş olduğu, herhangi bir ekonomik faaliyetin bulunmadığı, ekilip biçilmediği, inşai faaliyet gösterilmediği, buna göre davacının fiili kullanımın olmadığının anlaşıldığı, bunun yanında davacının ödemiş olduğu vergilerin Hançer Sokak'ta bulunan taşınmaza ait olduğu, dava konusu taşınmazın bulunduğu sokağın şuanki adının "İncekaya", önceki adının "Havalı" olduğu, ödemeler dava konusu taşınmaz hakkında yapılsa dahi, fiili kullanımla desteklenmediği sürece kullanıcı şerhinin verilemeyeceği, sonuç olarak davacının kadastro tespitinin yapıldığı 2010 yılı öncesine ait fiili kullanımını ispat edemediği ..." gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince "... Davacının, uyuşmazlık konusu taşınmazı harici satış senedi ile satın aldığını, zilyet olduğunu ileri sürerek, mevcut şerhin iptali ile adına zilyetlik şerhi verilmesini talep etmiş olduğu, 3402 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesi ile 6831 sayılı Kanun'un 20.6.1973 tarihli kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceğinin hükme bağlandığı, bu maddenin amacının kadastro sırasında taşınmazın fiili kullanıcısının tespit edilmesi olduğu, diğer bir anlatımla, kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilebilecek kişilerin, kadastro tespiti sırasında çekişmeli taşınmazı ekonomik amacına uygun olarak fiilen zilyet olarak kullanan kişiler olduğu, somut olayda, davacının kadastro çalışmaları sırasında ve öncesinde dava konusu taşınmazda ekonomik amaca uygun olarak fiili zilyetliğinin bulunmadığının dinlenen tanık beyanlarından anlaşıldığı, tüm dosya kapsamından zilyetlik olgusunun davacı tarafça ispat edilemediği, yerel mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ..." gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 Sayılı Kanun) 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA,
427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.