Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3358 E. 2024/6556 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından imar ve ihya edildiği iddia edilen taşınmazların tapu kaydının Hazine adına iptali ve davacı adına tescili istemiyle açılan davada, taşınmazların tapulama öncesi hukuki durumunun tespiti ve zilyetliğin kazanılıp kazanılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesince, taşınmazların tapulama öncesi hukuki durumunun tespiti ve zilyetlik iddiasının değerlendirilmesinde eksik araştırma yapılarak, yeterli inceleme yapılmadan hüküm kurulduğu gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/908 E., 2019/853 K.

KARAR : İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas

hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine,

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gemlik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/404 E., 2018/311 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Bursa ili Gemlik ilçesi Cihatlı Mahallesi Çakaldere mevkiinde kain 1991 parsel sayılı taşınmaz ile Yenibağlar mevkiinde bulunan 1820 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8 inci maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmalarında Hazine adına tescil edildiğini, 1991 parsel sayılı taşınmazın tapulama dışı çalılık iken müvekkili olan davacı tarafından para ve emek sarf edilmek suretiyle imar ihya edilip zeytin dikilerek tarım arazisi haline dönüştürüldüğünü, 1820 parsel sayılı taşınmazın ise zeytinlik haline gelmiş şekli ile 1985 yılında Murat Al isimli şahıstan satın alındığını ve bugüne kadar malik sıfatıyla taşınmazlara zilyet olunduğunu ileri sürerek, taşınmazların 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesine göre Hazinesi adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, bu talebin kabul edilmemesi halinde, dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının davacı ve murisi tarafından dikilip yetiştirildiğinden zeytin ağaçlarının maliki olarak beyanlar hanesinde "İlyas oğlu ...'e aittir" şerhinin tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... dava konusu taşınmazların kesinleşmiş orman kadastrosu dışında kaldıkları, üzerilerinde orman bitki örtüsüne rastlanmadığı, bitişiğinde kalan taşınmazlarda da orman bitki örtüsüne rastlanmadığı, evveliyatlarının da orman olmadığı, taşınmazlarda zilyetlikle kazanıma uygun yaşlarda zeytin ağaçlarının bulunduğu, taşınmazın imar ve ihya edildiği, mera, yaylak ve kışlak da olmadıkları, dava konusu taşınmazlarda davacının kadastro çalışmaları yapılmadan evvel 20 sene öncesine dayalı kesintisiz ve aralıksız malik sıfatıyla zilyetliği mevcut olup, taşınmazda imar ve ihya şartının da gerçekleştiği ..." gerekçesiyle, taşınmazların davalı Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline ve kısa kararda dava konusu taşınmazların parsel numarasında hata yapıldığından bu maddi hataların düzeltilerek, davanın kabulü ile; Bursa ili Gemlik ilçesi Cihatlı Mahallesi Düzdağlar mevkiinde kain 1991 parsel ve Bursa ili Gemlik ilçesi Cihatlı Mahallesi Yanibağlar mevkiinde kain 1820 parsel sayılı davalı Hazine adına kayıtlı taşınmazların tapularının iptali ile davacı adına zeytinlik vasfı ile tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş; hükmün, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "... her ne kadar fen ve orman bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazlardan 1991 sayılı parselin 1943, 1958 ve 1976 tarihli belgelerde tarım alanı ve zeytinlik vasfında olduğu belirtilmiş ise de, dosyaya celp edilen Kadastro Müdürlüğünün resmi yazı cevabında dava konusu taşınmazın 1965 yılında yapılan ilk tesis kadastrosu çalışmalarında çalılık vasfıyla tespit harici bırakıldığının belirtilmesi, dosyaya celp edilen orjinal paftasında da taşınmazın çalılık olarak tespit harici bırakıldığının görülmesi, yine dosyada bulunan zirarat bilirkişi raporunda dava konusu 1991 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulanan zeytin ağaçlarının en fazla 20 - 25 yaşlarında olduğunun belirtilmesi karşısında, 1943, 1958 ve 1976 tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritalarında dava konusu 1991 parsel sayılı taşınmazın zeytinlik vasfında olmasının mümkün olmadığı sonucuna varılarak, keşifte dinlenen tarafsız mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının da bu durumu teyit ettikleri dikkate alınmak suretiyle, dava konusu 1991 parsel sayılı taşınmazın da öncesinde diğer dava konusu 1820 parsel sayılı taşınmaz gibi çalılık vasfında olduğu, dava konusu taşınmazların eski tarihlerde çalılık vasfında olduğu gibi eğiminin 1991 parselde % 40 - 45, 1820 parselde ise % 15 - 20 oranında olduğu, davacının çalılıkları temizleyerek tarla haline getirip zeytin diktiği ve taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı dosya kapsamına göre sabit olduğuna göre, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerektiği ..." gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de, yöntemine uygun şekilde yeterli orman araştırması yapılmamış, ziraat bilirkişi raporunda dava konusu 1820 parselin devlet ormanı sınırları içerinde kaldığı belirtilmesine rağmen, orman bilirkişi raporunda orman sayılmayan alanlarda kaldığı belirtilerek raporlar arasında çelişki oluşturulduğu halde bu çelişki giderilmemiş, hava fotoğrafları üzerinde denetime olanak sağlayacak şekilde çakıştırma yapılmamış ve 1987 yılında yapılan orman kadastro çalışma evrakı getirtilerek bilirkişi raporunda değerlendirilmemiş olduğundan, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermek için yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince, öncelikle çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 sayılı Orman Kanunu'na (3116 sayılı Kanun) göre 1948 yapıldığı anlaşılan orman tahdidi ile 1987 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan sınırlama ve 1744 sayılı 6831 sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun (1744 sayılı Kanun)

Kanuna göre 2 inci madde uygulaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 3302 sayılı 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (3302 sayılı Kanun) ile değişik 2/B maddesi uygulama çalışması ve henüz sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosuna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazların bulundukları yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği dosyaya getirtilmeli, yine yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının tamamı ve amenajman planı ile komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi, üç ziraat mühendisi bilirkişisi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte, orman sınır noktaları tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6 - 7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli; orman kadastrosu ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazların orman kadastro haritasına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde ve aynı ya da yakın orman sınır hatlarında dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilmeli; tutanaklardaki anlatımlar değerlendirilerek tutanaklarla tahdit haritası arasında çelişki bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve çelişki bulunmakta ise çekişmeli parseller yönünden tahdit tutanakları ile haritalar arasındaki çelişki tahdit tutanaklarına değer verilmek suretiyle giderilmeli; taşınmazların bulunduğu yerde kesinleşmiş orman tahdit çalışmasının bulunmadığının anlaşılması halinde ise bu kez, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun) 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) ve 5658 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanunlar (5658 sayılı Kanun) karşısındaki durumu saptanmalı; zilyetlikle ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; taşınmazların toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazların gerçek eğimi, klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; hava fotoğraflarında stereoskop aletiyle üç boyutlu inceleme yapılarak temyize konu taşınmazların niteliği ve kullanım durumları ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği tespit edilmeli; taşınmazların üzerilerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazların imar - ihyaya konu olup olmadıklarını, olmuşlarsa imar - ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar - ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazların ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını ve dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığını, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2 inci maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını, gerçek eğime göre teraslanmak suretiyle eğimin azaltılmasının taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceği de gözetilerek taşınmazın öncesinin orman veya 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 1/J maddesi kapsamında eğimi % 12'yi aşan ve dolayısıyla orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan çalılık niteliğinde orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirten ve önceki bilirkişi raporları arasındaki mevcut çelişkileri gideren, müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.

Ayrıca; keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, öncesi imar - ihya gerektiren yerlerden iseler imar - ihyaya konu edilip edilmedikleri ve edilmişlerse imar - ihyanın hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı ve ayrıca bu yolla yerel bilirkişi ve tanık beyanları değerlendirilmeli; yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraat mühendisleri bilirkişi kurulundan, taşınmazların evveliyatlarını, toprak yapılarını, niteliklerini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadıklarını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki düzenlenmesi istenilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği ilgili tapu müdürlüğü ve kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu (5403 sayılı Kanun) ile değiştirilen 14/2 inci maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.