Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4278 E. 2025/542 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, kadastro öncesi dönemden kalma Osmanlıca tapu kayıtlarına dayanarak, kadastro çalışmaları sırasında hakları gözetilmeyen murislerine ait taşınmazların tapuda kendi adlarına tescilini talep etmişler, davalı idareler ise hak düşürücü süre ve orman vasfı nedeniyle davanın reddini savunmuşlardır.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitlerinin kesinleşme tarihinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin miktar itibari ile reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 1979-1984 yılları arasında 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu uyarınca yapılan ve 05.03.1984 ile 07.05.1984 tarihleri arasında ilan edilen tesis kadastrosu, 6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) gereğince yapılan ve 05.12.1980 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı 6831 sayılı Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun'la (1744 Sayılı Kanun) değişik 2/B çalışması ile 6831 sayılı Kanun gereğince yapılan ve 28.10.1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen sınırlandırılması yapılmamış ormanların kadastrosu, aplikasyon ve 3302 sayılı 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la (3302 sayılı Kanun) değişik 2/B Çalışması bulunmaktadır.

Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... ve ... çocuklarından ...'in mirasçı olup ... ve ...'nin diğer çocuklarının çocuksuz olarak vefat etmeleri nedeni ile tüm ... ve ...'nin çocuklarının mirasçıları olduğunu, müvekkillerinin kayıtların eski olması, kendi mirasçıları müteveaffa ...'den gelen herhangi bir taşınmazının olmaması nedeni ile ... ve ... mirasçıları ... dışındaki çocuklarından kendilerine taşınmaz kaldığını öğrenemediklerini, kayıtların Osmanlıca olması bölgede daha önce yapılan kadastro çalışması sırasında Osmanlıca kayıtları tercüme edilmeden, osmanlıca kayıtlardaki veraset durumu incelenmeden, yolsuz tescil yapmak sureti ile tapulama çalışmalarının sonuçlanması neticesinde de mirasçılarına ait taşınmazlara ulaşılamadığını, müvekkillerinin 2018 yılında mirasçılık belgesi almak için müracaat ettiklerinde öğrendiklerini, bu nedenlerle müvekkillerinin murislerine ait taşınmazlar osmanlıca tapu kayıtlarında bulunduğu halde kadastro çalışmalarında nazara alınmadan kanuna aykırı biçimde askıya çıkartılan parseller ve parsel numarası almayan boşlukların müvekkiller adına tescili için işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını, bu nedenlerle öncelikle taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir şerhinin işlenmesine, bu kayıtların zeminde tespitine, osmanlıca tapu kayıtlarında müvekkillerinin murisleri adına kayıtlı olduğu halde yok sayılarak yolsuz tescile maruz kalan taşınmazların tespitine ve müvekkillerin mirasçılık belgesindeki hisseler oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların orman olduğunu, ormanların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu, orman olan yerlerde zaman aşımı ile mülk edinilemeyeceğini, ... ilçesi Merkez Mahallesinde 6831 sayılı Kanun'un 1744 sayılı Kanun ile değişik 2 nci maddesi gereğince çalışma yapılarak 05.12.1980 tarihinde ilan yapıldığını ve çalışmanın kesinleştiğini, 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi çalışışmasının ise 28.10.1987 tarihinde yapıldığını ve kesinleştiğini, dava konusu taşınmazların çoğunun orman içerisinde kaldığını, işbu davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden, daha sonra ise taşınmazların orman olması nedeniyle esastan reddi gerektiğini beyan etmiştir.

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak yapılan tesis kadastrosu üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtiğini, öncelikle dava konusu taşınmazların orman olduğundan bahisle husumet, zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, yenileme kadastrosunun ise 2021 yılında yapıldığını ve yenileme kadastrosu ile mülkiyet uyuşmazlıklarının çözülemeyeceğini bu sebeplerle yasal dayanaktan yoksun, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında ayrı ayrı Hazineye ait olduğunun görüldüğü, davacı tarafın eski tapu kayıtları ile irsen intikal ve kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açtığı, davanın açıklanan bu niteliğine göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 üncü maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabi olduğu, çekişmeli taşınmazlardan ... Mahallesi 87 ada 28-29-37-27-26,35 parsel sayılı olanların kadastro tespitlerinin 08.05.1984 tarihinde kesinleştiği, 1, 30, 31 ve 36 parsel sayılı taşınmazların ise tespit tarihi aynı olmakla birlikte askı süresinden sonra açılan davalar sonucunda kesinleştirmesinin yapıldığı, ... Mahallesi 88 ada 33, 34, 38 parsel sayılı olanların kadastro tespitlerinin yine 08.05.1984 tarihinde kesinleştiği, 141 parsel ve 110 ada 1 parsel ve 810 da 1 parsel sayılı olanların ise tespit tarihi aynı olmakla birlikte askı süresinden sonra açılan davalar sonucunda kesinleştirmesinin yapıldığı, 42 ada 1, 2, 5 sayılı parsel sayılı olanların kadastro tespitlerinin 08.05.1984 tarihinde kesinleştiği, 101 ada 12, 19 parsel sayılı olanların kadastro tespitlerinin 08.05.1984 tarihinde kesinleştiği, 60 parsel olanın ise tespit tarihi aynı olmakla birlikte askı süresinden sonra açılan davalar sonucunda kesinleştirmesinin yapıldığı ve son olarak 101 ada 56 parsel ile 88 ada 147 parsel sayılı taşınmazların yukarıda bahsi geçen taşınmazlardan ifraz sonucu oluştuğunun kadastro tutanaklarından anlaşıldığı, bununla birlikte dava konusu taşınmazlardan orman vasfına haiz olanların bir kısmının orman kadastrosunun ise 1987 yılında yapıldığı ve ayrı ayrı kesinleştikleri, davanın ise 15.04.2021 tarihinde açıldığı, davanın açılış tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında yaklaşık 30 yıldan fazla süre geçtiği, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesi uyarınca kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacağı ve hak düşürücü sürenin hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartlarından olduğu, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili istinaf yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu 87 ada 26 (Yeni 3889 Ada 2) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 07.03.1985; dava konusu 87 ada 27 (Yeni 3889 Ada 3) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 22.04.1985; dava konusu 87 ada 37 (Yeni 3889 Ada 4) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 06.03.1985; dava konusu 87 ada 29 (Yeni 3889 Ada 5) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 12.10.1984; dava konusu 87 ada 28 (Yeni 3889 Ada 6) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 23.09.2005; dava konusu 87 ada 36 (Yeni 3889 Ada 7) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 20.02.1985; dava konusu 87 ada 31 (Yeni 3889 Ada 8) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 24.03.2011; dava konusu 87 ada 30 (Yeni 3889 Ada 9) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 12.06.2000; dava konusu 87 ada 35 (Yeni 3889 Ada 10) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 10.03.1989; dava konusu 101 ada 56 (Yeni 3889 Ada 15) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (ifrazen) kesinleştiği tarih olan 17.01.2002; dava konusu 101 ada 60 (Yeni 3889 Ada 16) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 10.05.1989; dava konusu 88 ada 147 (Yeni 3889 Ada 17) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 21.12.1987; dava konusu 88 ada 38 (Yeni 3889 Ada 18) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 25.04.1985; dava konusu 88 ada 141 (Yeni 3889 Ada 19) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 24.07.2005; dava konusu 88 ada 34 (Yeni 3889 Ada 20) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 13.05.1985; dava konusu 88 ada 138 (Yeni 3889 Ada 21) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 13.05.1985; dava konusu 88 ada 33 (Yeni 3889 Ada 22) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 22.04.1985; dava konusu 810 ada 1 (Yeni 3889 Ada 39) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (ifrazen) kesinleştiği tarih olan 27.04.1993; dava konusu 42 ada 6 (Yeni 3889 Ada 40) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 14.05.1993; dava konusu 78 ada 4 (Yeni 3889 Ada 41) ve 42 ada 1 (Yeni 4023 Ada 4) parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 07.02.1985;

dava konusu 42 ada 5 (Yeni 4023 Ada 3) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 29.04.1993; dava konusu 101 ada 19 (Yeni 4021 Ada 4) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği tarih olan 02.06.1986; dava konusu 101 ada 41 (Yeni 4020 Ada 11) parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının (hükmen) kesinleştiği tarih olan 10.05.1989 ile dava tarihi olan 15.04.2021 arasında 10 yıldan fazla zaman geçtiği, bu durumda tutanağın kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine dair Mahkeme kararında usul ve esas yönünden kanuna aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b.1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkillerinin İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi 2014/309 Esas ve 2014/383 Karar sayılı ve 02.05.2016 tarihli mirasçılık belgesi kararından da anlaşılacağı üzere ... ve ... çocuklarından ...’in (TC.K.No: ...) mirasçı olduklarını, ... ve ...'nin diğer çocuklarının çocuksuz olarak vefat etmeleri nedeni ile tüm ... ve ...'nin çocuklarının mirasçıları olduklarını, müvekkilerinin kayıtların eski olması, kendi mirasçıları müteveffa ...'den gelen herhangi bir taşınmazın olmaması nedeni ile ... ve ... mirasçıları ... dışındaki çocuklarından kendilerine taşınmaz kaldığını öğrenemediklerini, daha önce yapılan kadastro çalışması sırasında Osmanlıca kayıtlar tercüme edilmeden, Osmanlıca kayıtlardaki veraset durumu incelenmeden, yolsuz tescil yapmak sureti ile tapulama çalışmalarının sonuçlanması neticesinde de mirasçılarına ait taşınmazlara ulaşılamadığını, müvekkillerinin tesadüf eseri ... ve ...’nin ... dışındaki çocuklarının çocuksuz olarak vefatını ve bölgede taşınmazları bulunduğu bilgisine ulaştıklarını ve mirasçılık belgesine 2018 yılında müracaat ettiklerini ve bu söylentinin doğru olduğunu belgelediklerini, müvekkillerinin Osmanlıca bilen ve Mahkemeler de bilirkişilik yapan bir bilirkişiye başvurarak ... ve ...’nin çocuksuz vefat eden çocuklarına ait taşınmazların Osmanlıca kayıtlarında olduğunu öğrendiklerini, Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/331 Esas ve 2018/583 Karar sayılı dosyasından müvekkilleri adına ... ve ...'den olma ...'in mirasçılık belgesinin çıkartıldığını, müvekkillerinin murislerinden ... ve ... çocukları, ..., ... (...), ...'a ait İzmir ili Seferihisar ilçesi ... Mevkiinde bulunan tapu kayıtlarının bir kısmına ulaşıldığını, müvekkillerinin mirasçısı oldukları taşınmazların kendi adlarına tescilini dava açma aşamasına geldiklerinde Seferihisar ... Bölgesinde 13.01.2020 tarihinde kadastro güncelleme çalışmaları başladığını, 22/A maddesine göre yapılan Kadastro çalışmalarına itiraz ettikleri halde talepleri gibi karar verilmediğini, belirtilen nedenler ile İzmir Kadastro Mahkemesi de davalarını zamanaşımı gerekçesi ile hiç bir inceleme yapmadan reddettiğini, dijitalleşmenin 2000'li yıllar sonrasında ortaya çıkması nedeniyle müvekkillerinin hak kaybının önüne geçmesinin mümkün olmadığını, bağımsız yargının ulaşamadığı kayıtlara, vatandaşın ulaşmasını beklemek Türkiyenin sosyal gerçeklerine aykırı olduğunu, gerek İlk Derece Mahkemesi ve gerekse İstinaf Mahkemesi ret sebebi olarak zamanaşımına dayanırken Kanunun lafzi yorumuna sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını, İlk Derece Mahkemesinin 10 yıllık zamanaşımı süresini Devletin yükümlülüklerinin varlığı şartını görmezden geldiğini, Devletin kayıtlarında bulunan tapunun uygulanmamasında kusurun Devlette olduğunu, davalıların orman iddiası yönünden zeminde herhangi bir araştırma yapılmadan arazinin hali hazır durumu görülmeden karar verildiğini, müvekkillerinin mülkiyet hakkına aykırı karar verildiğini açıklayarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.