Logo

8. Hukuk Dairesi2024/523 E. 2024/884 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz edilen taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Dayanak tapu kaydının, dava konusu parselin neresine uyduğunun tespiti için yeterli araştırma yapılmadığı, kayıtların tümünün getirtilmediği, sınır uyuşmazlıklarının giderilmediği, keşif ve bilirkişi incelemesinin eksik yapıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2013/42 E., 2015/42 K.

KARAR : Davanın Kısmen Kabulüne

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 20.Hukuk Dairesince bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın ksmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Giresun ili Dereli ilçesi Akkaya Köyü 1224 parsel (yeni 293 da 6 parsel) sayılı 174.720 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayalı olarak, Ahmet Toğanç ve arkadaşları adına tespit edilmiştir.

Davacı ... İdaresinin, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla Kadastro Komisyonuna yaptığı itiraz üzerine; Komisyonca, 766 sayılı Tapulama Kanunu (766 sayılı Kanun)

29 uncu maddesi hükmünce yetkisizlik kararı verilerek, tutanak ve ekleri Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir.

Davalılar cevaplarında; davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesince, " Dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un muvakkat 1 inci maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğu" gerekçesiyle verilen, davacı ... İdaresinin davasının kabulüne, dava konusu parselin tespit harici bırakılmasına ilişkin önceki hüküm, davalılardan ... , ... ve ...' nın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 23.01.2013 tarihli ve 2012/12933 Esas, 2013/180 Karar sayılı ilamıyla; " Mahkemece 6831 sayılı Orman Kanununun muvakkat 1 inci maddesi uyarınca hüküm kurulmuş ise de, sözü edilen maddenin, 23.09.1983 gün ve 2896 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldığı, hükümden sonra yürürlüğe giren kanun hükümleri uyarınca taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının usulen araştırılarak belirlenmesinin zorunlu bulunduğu açıklanarak, bu doğrultuda, dava konusu yerde orman kadastrosu yapılıp yapılmadığının sorulması, yapılmışsa tahdit tutanaklarının uygulanması, yapılmamışsa, eski tarihli hava fotoğraflarının incelenmesi ve dava konusu parselin hukuki durumunun belirlenmesi, taşınmazın dayanağı, Mart 324 tarih ve 101 - 102 sıra nolu tapu kayıtlarının tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte ilgili yerlerden getirtilmesi ve usulünce uygulanması, tapu kaydı uyduğu takdirde taşınmazın öncesinde orman olup olmadığı da gözönünde bulundurularak 4785 sayılı Kanun hükümleri ve tapu kaydının tartışılması, dayanak tapu kaydı değişebilir sınırları içeriyor ve sınırda da eylemli orman var ise, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamının belirlenmesi; asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığının kabul edilmesi, çekişmeli taşınmazın orman olduğunun tespiti durumunda Hazine adına, orman olmadığının tespiti durumunda ise hak sahipleri adına tescil kararı verilmesi " gereklerine değinilerek bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; " Dava konusu 1224 parsel sayılı taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmının 6831 sayılı Orman Kanununun 1 inci maddesine göre orman sayılan alanlardan olduğu, (A) harfi ile gösterilen kısmının ise orman sayılmayan alanlardan olduğu, dava konusu taşınmazın dayanağı olan 7352 m2 yüzölçümlü tapu kaydının miktar itibariyle (A) harfi ile gösterilen kısmı kapsadığı, kalan kısmın miktar fazlası olduğu, tespit maliklerinin dava konusu taşınmaz üzerinde murisleri ile birlikte sürdürdükleri zilyetliğin 3402 sayılı Kadastro Kanununda aranan süreyi geçtiği ve tespit malikleri adına kazanma şartlarının oluştuğu " gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, 1224 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının iptali ile fen bilirkişinin 22.05.2014 havale tarihli rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 167.368,00 metrekare yüzölçümlü kısmın ifraz edilerek, orman vasfı ile Hazine adına, ifraz sonrası kalan ve (A) ile gösterilen 7.352,00 metrekare yüzölçümlü kısmın tespit gibi fen bilirkişisinin 19.11.2014 havale tarihli raporundaki hisse dağıtım cetvelindeki paylar oranında tespit malikleri ve mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; kadastro tespitine itiraza ilişkin olup, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmadığı anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince, dava ve temyize konu, hükme esas bilirkişi raporunda 1224 parselin A harfi ile gösterilen 7.352 metrekarelik kısmının, orman sayılmayan yer olduğu, dayanağı olan 7.352 metrekare yüzölçümlü tapu kaydının miktar itibariyle taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmını kapsadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanun'un (3402 sayılı Kanun) uyarınca aranan zilyetlikle kazanma şartlarının davalılar yararına oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamı ile usûl ve kanuna uygun bulunmamaktadır.

Şöyle ki; temyize konu, çekişmeli 1224 parselin fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmının, dosya kapsamından ve eski tarihli hava fotoğraflarının incelenmesinden dört tarafı orman ile çevrili orman içi açıklık niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Orman içi açıklıkların, zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değil ise de, eski tarihli tapu kaydının taşınmaza uyması durumunda gerçek kişiler adına özel mülkiyete konu olabileceği şüphesizdir. Bu doğrultuda; dayanak tapu kaydının orman içi açıklık olan bu yere uyup uymadığı konusunda usûlünce uygulama ile tereddütsüz bir belirleme yapılmalıdır.

Ne var ki; İlk Derece Mahkemesince yapılan inceleme ve araştırmada, dayanak tapu kaydının, dava ve temyize konu yere uyup uymadığı noktasında duraksamaya yer vermeyecek biçimde hudutları zeminde bulunup gösterilmemiş; tapu müdürlüğü tarafından 23.05.2014 tarihli yazı ile dosya arasına gönderilen dayanak Mart 1324 ve 101 - 102 sıra numaralı tapu kayıtları ve gittisi olan Ocak 1957 tarih ve 18 sıra numaralı tapu kaydının sınırları ve yüzölçümü aynı olduğu halde, fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, 18 sıra numaralı tapu kaydına kapsam tayin edilmiş olmasına rağmen, bu kaydın geldisi olan 101 - 102 sıra numaralı tapu kaydının taşınmaza uymadığı belirtilmek suretiyle çelişkili durum yaratılmış; ayrıca dosya arasına getirtilen Ocak 1957 tarih ve 18 sıra numaralı tapu kaydının dosya kapsamında bulunan farklı iki kayıt örneğinin birinde, şimal ve garb sınırlarını "koru", diğerinde ise "obuz" okuduğu görülmesine rağmen, bu farklılığın nereden kaynaklandığı araştırılıp açıklığa kavuşturulmadığı gibi, "koru" ve "obuz" sınırlarının aynı şeyi mi ifade ettiği mahalli bilirkişilerden de sorulmamış ve yine Mart 1324 ve 101 - 102 sıra numaralı dayanak tapu kaydının geldisi olan kayıtta dosya arasına getirtilmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, dayanak tapu kaydının geldisi olan Mart 89 yoklama sıra no: 172 numaralı belge ilgili yerlerden getirtilmeli, dosya arasına getirtilen Ocak 1957 tarih ve 18 sıra numaralı tapu kaydına ilişkin örneklerin birinde, şimal ve garb sınırlarını "koru", diğerinde ise "obuz" okuduğu dikkate alınarak bu farklılığın nereden kaynaklandığı tapu müdürlüğünden sorularak açıklığa kavuşturulmalı ve bunan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişi dışında bir fen elemanı aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte, dayanak tapu kayıtları ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup, kayıtlarda yazılı hudutlar yerel bilirkişilere zeminde göstertilmeli, özellikle tapu kayıtlarının hudutlarında değişiklik olmuş ise bu değişikliğin nedeni ve hudutların arz ettikleri özelliklere ilişkin bilgi alınmalı, kaydın sınırında okunan "obuz" un ne olduğu, "obuz" ve "koru" nun aynı şeyi mi ifade edip etmediği sorulup açıklığa kavuşturulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişilerce bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanları arasında doğabilecek çelişkilerin gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmesine çalışılmalı, öte yandan tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilerek aykırılıklar giderilmeli, teknik bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları olan kayıtlarla denetlenmeli, teknik bilirkişiden, komşu taşınmazların varsa oluşumundaki dayanak kayıt ve belgelerin dava ve temyiz konusu taşınmaz bölümünün bulunduğu sınırı ne olarak okuduklarının belirlendiği, kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle tapu kaydının sınır denetiminin yapıldığı ve kaydın kapsamının kesin olarak gösterildiği somut bulgulara ve bilimsel esaslara dayanan, keşfi izlemeye ve bilirkişi sözlerini denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalıdır.

Belirtilen şekilde yapılacak araştırma sonucunda, dayanak tapu kaydının, dava konusu parselin hükme esas alınan raporda (A) harfi ile gösterilen kısmına uyduğunun anlaşılması durumunda, bu bölümün hak sahipleri adına tesciline; tapu kaydının uymadığının anlaşılması durumunda ise, anılan yerin orman içi açıklık olduğu ve zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilerek, parselin tamamının orman olarak tesciline karar verilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmeden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı ... İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

19.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.