"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 13.03.2024 tarihli ve 2023/3594 Esas, 2024/1667 Karar sayılı ilamı ile davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Davacı ... vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
... ili Sumbas ilçesinde ... köyü çalışma alanında 1995 yılında yapılan kullanım kadastro sonucunda, 114 ada 38 parsel sayılı 34.681,33 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine, "6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, taşınmaz üzerindeki ahşap evin davacı ve davalıların murisi ... ...'e ait olduğu" şerhi verilmek suretiyle, Hazine adına tespit ve hükmen tescil edilmiş ve 2011 yılında yapılan güncelleme çalışmalarında da aynı şerhler korunarak taşınmazın davacı ve davalıların murisi ... ... kullanımında olduğu belirtilmiştir.
Davacı ... dava dilekçesinde; 114 ada 38 parsel sayılı taşınmazın 30.000 metrekare yüzölçümündeki bölümünün 2002 yılından beri kendi kullanımında olduğunu öne sürerek, bu bölüm için adına zilyetlik şerhi verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen önceki tarihli hükmün, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 03.03.2020 tarihli ve 2017/1180 Esas, 2020/867 Karar sayılı ilamıyla; "... yapılan araştırma ve uygulamanın hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, davacının; kadastrodan sonra, güncelleme işlemlerinden önce, 2002 yılında murisinin çekişmeli taşınmazın zilyetliğini terk etmesi üzerine, o tarihten itibaren taşınmaza kendisinin zilyet olduğunu öne sürerek adına zilyetlik şerhi verilmesi istemiyle dava açtığına göre, temyize konu davanın güncellemeye itiraz niteliğinde bulunduğu, daha önce yapılan kadastro tespitleri sırasında fiili kullanıcı tespiti yapılan taşınmazlarda, güncelleme çalışmaları sırasında değişiklik yapılabilmesi için, sonraki zilyetlerin bu zilyetliklerini tapu kaydında yazılı fiili kullanıcıdan yasal bir yolla (akdi ya da irsi) devraldıklarını kanıtlamaları zorunlu ise de, dosyada bulunan delillere göre davacının murisi olan şerh sahibi ... ..., 2002 yılında Milli Emlak Müdürlüğüne verdiği dilekçe ile taşınmazın zilyetliğini terk ettiğini bildirmiş olup, dilekçesi üzerine yapılan idari tahkikatta, gerçekten zilyetliğin terk edildiği ve taşınmazın boş olduğunun tutanağa bağlandığı, bundan sonra da davacının aynı yıl taşınmaza zilyet olma iradesini gösterir dilekçe vererek ecrimisil ödeme isteğini beyan ettiği, kadastro tespiti ile güncelleme çalışmaları arasında önceki zilyedin zilyetliği terk etmesi ve bu durumun gerçekliğini gösterir tutanağın varlığı karşısında, zilyetlik şerhine yönelik ilk tespitin hükmünün kalmadığının kabul edilmesi ve bu terkten sonra kadastro ile güncelleme arası bir tarihte zilyetliği terk edilmiş çekişmeli taşınmazda, davacının zilyetliğe başladığını iddia ederek, eski zilyed lehine yapılan güncelleme işlemine itirazla adına zilyetlik şerhi verilmesi istemini içeren davasının dinlenmesi gerektiği açıklanarak, mahallinde keşif yapılmak suretiyle davacının iddialarının araştırılması ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi.." gereğine değinilerek bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; "Davacı vekili tarafından Hazineye ait dava konusu taşınmazın önceden Hazineye dönemlik ödemeler yapmak suretiyle davacı ve davalıların murisi ... ... tarafından kullanıldığı, ancak muris ... ...'in burayı kullanmayı bırakarak bu durumu Hazineye bildirdiği ve daha sonra taşınmazın 30.000,00 m2 yüz ölçümündeki bölümünün davacı tarafından Hazineye bildirilip ödemeler yapılmak suretiyle uzun yıllardır işlendiğinin beyan edildiği, mahallinde yapılan keşifte dava konusu taşınmazda bir kısmın davacı ... tarafından, bir kısmın ise ... tarafından kullanıldığının tanık beyanları ile ortaya konulduğu, davalı ... ise taşınmazda bir kısım alanı devlete ödemesini yapmak suretiyle kullandığını ve buna ilişkin belgelerin dosya içerisinde yer aldığını beyan ettiği, dosyada davalı ...'e ilişkin evraklar incelendiğinde dava konusu taşınmazda bir kısım alan için davacı ile aynı yöntemle Mal Müdürlüğüne başvurduğunun ve gerekli bildirimleri ve ödemeleri yaptığının anlaşıldığı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazda davacının babasının taşınmazı terk etmesinden sonra bildirim ile taşınmazda yer kullandığı tanık beyanları ve dosya içersine alınan Hazineye yapılan başvurular ve ödeme evrakları ve diğer belgelerle anlaşıldığı, ancak taşınmazın bir kısmının davalı ... tarafından kullanıldığı, davalı ...'in kendi kullandığını iddia ettiği alan için dosyada davalı ...'in taşınmazda 4.680 m2 yer kullandığını belirleyen 21.12.2011 tarihli Mal Müdürlüğü raporu bulunduğu da dikkate alındığında ...'in bu alanı kullandığını ispatlayamadığı ve davacı ...'in taşınmazda davalılar ... ve ... tarafından kullanılan kısımların çıkarılmasıyla bilirkişilerce hesaplanan 23.754,09 m2 yerin zilyedi olduğu kanaatine varıldığı" gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne; çekişmeli 114 ada 38 parselde kayıtlı taşınmazın fen bilirkişileri tarafından hazırlanan 09.05.2022 havale tarihli raporda (A) harfi ile gösterilen 23.754,09 m2 bölümünün zilyetliğinin davacı ...'de bulunduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ... vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 13.03.2024 tarihli ve 2023/3594 Esas, 2024/1667 Karar sayılı ilamı ile; özetle "Hükmün davacı ... vekiline 04.02.2023 tarihinde tebliğ edildiği ve davacı tarafça 07.04.2023 havale ve harç tarihli dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurulduğu, buna göre; gerekçeli kararın tebliğ edildiği tarih ile temyiz tarihi arasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 3/1 inci maddesi yollamasıyla 1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nunn (1086 sayılı Kanun) 432 inci maddesinde düzenlenen 15 günlük temyiz süresinin geçtiği gerekçesiyle davacı vekilinin yasal süresinden sonra sunduğu temyiz dilekçesinin reddine, davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmeyerek temyiz itirazlarının reddine" karar verilerek hüküm onanmış, onama ilamına karşı davacı ... vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Karar düzeltmeye konu Dairenin 13.05.2024 tarihli kararında davacı vekilinin temyiz talebinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de; 06.02.2023 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle önce 08.02.2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ... ili de dahil olmak üzere bir kısım illerde olağanüstü hal ilan edildiği, yine 11.02.2013 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile olağanüstü hal ilan edilen illerde yargı kapsamında bir kısım düzenlemelere gidildiği, kararnamenin 2 nolu maddesinde bir hakkın doğumu, kullanımı ve sona ermesine ilişkin tüm sürelerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu dahil olmak üzere 06.02.2023 (bu tarih dahil) tarihinden itibaren 06.04.2023 (bu tarih dahil) tarihine kadar duracağı, bu sürelerin durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren devam etmeye başlayacağı, 5 inci maddesinde, olağanüstü hal ilan edilen illerin barosuna 06.02.2023 tarihi itibariyle kayıtlı olan avukatlar tarafından takip edilen dava ve işlerle ilgili olarak bu avukatlar bakımından ülke genelinde uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan madde kapsamında yer aldığı anlaşılan davacı vekilinin durma süresinin sonunda 07.04.2023 tarihinde temyiz dilekçesi verdiği, bu nedenle temyizin süresinde yapıldığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairenin 13.03.2024 tarihli ve 2023/3594 Esas, 2024/1667 Karar sayılı ilamının sonuç kısmının davacı ... vekilinin temiz dilekçesinin reddine dair hükmünün ortadan kaldırılmasına karar verilerek, davacı ... vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi;
İlk Derece Mahkemesince; mahallinde yapılan keşifte dava konusu taşınmazda bir kısmın davacı ... tarafından, bir kısmın ise ... tarafından kullanıldığının tanık beyanları ile ortaya konulduğu, davalı ...'in kendi kullandığını iddia ettiği alan için dosyada davalı ...'in taşınmazda 4.680 m2 yer kullandığını belirleyen 21.12.2011 tarihli Mal Müdürlüğü raporu bulunduğu da dikkate alındığında ...'in bu alanı kullandığını ispatlayamadığı ve davacı ...'in taşınmazda davalılar ... ve ... tarafından kullanılan kısımların çıkarılmasıyla bilirkişilerce hesaplanan ve fen bilirkişi raporunda A: 23.754,09 m2 yerin zilyedi olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Mahkemece yapılan ve hükme esas alınan 20.04.2022 tarihli keşifte dinlenen; üç yerel bilirkişi, iki davacı ... tanığı, ve bir davalı ... tanığı benzer beyanlarda bulunarak taşınmazın güneyine yakın kısmında batı- doğu istikametinde geçen derenin kuzeyinin davacı ... tarafından, derenin güneyinde kalan kısmının ise davalı ... tarafından kullanıldığının beyan edildiği, diğer bir anlatımla dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarınca taşınmazın güney kısmına doğru doğu- batı istikametinde geçen derenin kuzeyinde kalan kısmında davacı ... dışında ayrıca davalı davalı ... tarafından tespitten önce başlayan ve tespit sırasında devam eden bir kullanımın bulunduğu yönünde bir beyanının yada yer göstermesinin bulunmadığı, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda da açıkça belirtildiği üzere; davalı ... tarafından bizzat gösterilen ve kendi kullanımında olduğu beyanıyla gösterdiği bölümün ölçümü yapılarak C: 4307,71 m2 yüzölçümüyle harita üzerinde gösterildiği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; davalı ... tarafından Mal Müdürlüğüne verilen 21.12.2011 tarihli dilekçe ile 38 parselde kendisinin kullanımda olan bir kısım yer olup olmadığına dair belge verilmesini istediği, Mal Müdürlüğünce verilen 21.12.2011 tarihli cevabi yazı ve ekleri içinde, üzerinde Ek-5 ve 10.02.2011 tarihi bulunan taşınmaz tespit tutanağında 30.000,00 m2 sinin 2002 tarihinden itibaren ... tarafından, 4680 m2 sinin 2009 tarihinden itibaren ... tarafından kullanıldığı yazılmış ise de yapılan keşif ve toplanan delillere göre davalılardan ... tarafından kullanıldığı tartışmasız olan ve ayrıca mahkemenin de kabulünde bulunan derenin güneyinde kalıp fen bilirkişi raporunda B:5485,31 m2 yüzölçümlü bölüm yönüyle 10.02.2011 tarihli taşınmaz tespit tutanağında bir ibare bulunmadığı, davacı ... yada davalı ... tarafından bu tutanağın hazurun olarak da olsa herhangi bir imzasının bulunmadığı, üstelik bu tutanak da davacı ... tarafından kullanılan bölümün 30.000,00 m2 olarak gösterilmesine rağmen; mahkemece davacı ...'un fen bilirkişi raporunda A:23.754,09 m2 yüzölçümündeki bölümü kullandığı kabul edilerek davacı ...'un (A) ile gösterilen bölümü kullandığının tespitine karar verilmiş ise de davalı ...'in kendi kullanımında olduğunun başta keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanıyla başkaca delillerle ispatlanmadığı sürece 10.02.2011 tarihli taşınmaz tespit tutanağının tek başına davalı ... lehine delil olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Kaldı ki; eylemli olarak tespit tarihinden önce başlayan ve tespit tarihinde devam eden kullanımların davacı ... ve davalı ...'ye ait olduğunun yapılan keşif ve alınan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıya da ispatlandığı, davalı ... tarafından keşif zaptına alınan beyanında dinlenilmeyen tanıklarının dinlenmesinden vazgeçildiği de gözönünde bulundurulduğunda davacı ...'in fen bilirkişi raporunda A: 23.754,09 m2 ve C: 4307,71 m2 yüzölcümündeki bölümlerinin kullandığının kabulü gerekirken mahkemece delillerin takdirinde yanılgıya düşerek yalnızca (A) bölüm üzerinde kullanımın olduğunun tespitine karar verilmesi isabetsiz olup davacı ... vekilinin temyiz itirazının bu nedenlerle kabulüne karar verilmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin karar düzeltme talebinin KABULÜNE, Dairenin 13.03.2024 tarihli ve 2023/3594 Esas, 2024/1667 Karar sayılı ilamının sonuç kısmında yer alan davacı ... vekilinin temiz dilekçesinin reddine hükmünün ortadan KALDIRILMASINA, davacı ... vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının (2) numaralı bentte açıklanan gerekçelerle kabulü ile; mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
21.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.