"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1956 E., 2024/1215 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2020/384 E., 2022/194 K.
Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı ...'ın davasının kabulüne, 01.12.2021 tarihli bilirkişi rapor ve ekli krokisinde (A) harfiyle gösterilen 158,37 metrekarelik kısım yönünden Mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddine, asli müdahil Hazinenin davasının sübut bulmadığından reddine, asli müdahil ...'nin davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
Kararın asli müdahil Hazine vekili, asli müdahil ... vekili, davalılar ... ve ... ve davalı ... tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asli müdahil Hazine vekili, asli müdahil ... vekili, davalılar ... ve ... Talih ve davalı ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili; Antalya ili ... ilçesi ... Mahallesi, ... mevkiinde kain taşınmaza çok eski yıllarda sera yaptığını, taşınmazı tarımda kullandığını, babası ... ... tarafından çocukları arasında yapılan taksimde arazilerini taksim sınırlarına göre kullanmaya devam ettiğini, dava konusu taşınmaz için 22.03.2006 tarihli ecrimisil ihbarnamesine istinaden Kemer Mal Müdürlüğüne ecrimisili ödediğini, adına tespit edilen 736 parsel ve bu parselden ifrazen oluşan parsellerde mülkiyet, sınır ve kullanım değişikliğine yol açar şekilde 22/A uygulaması yapıldığını, 153 ada 35 parselin, 7 kardeş adına hisseli olarak tespit edildiğini oysaki narenciye bahçesinde, ağaç ve muhdesatlarda davalıların hiçbir hakkının olmadığını ileri sürerek, 153 ada 35 parselin davalılar adına hisseli olarak yapılan tespitin iptali ile dava konusu parselin davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Asli müdahil Hazine vekili özetle; yapılan kadastro tespitlerinin taşınmazın somut kullanım durumuna aykırı olduğunu, taşınmazın kimsenin kullanımında olmadığını, Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olduğunu, dava konusu taşınmazın imar planı kapsamında park, konut, otel alanlarında kaldığını, mülkiyetinin davalılar tarafından kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil ... vekili özetle; müdahilin 344 (yeni 153 ada 6) parselin hisseli maliki olduğunu, taşınmaz 2880 metrekare iken uygulama kadastro çalışmalarında taşınmazın yüzölçümünün 1697 metrekareye düştüğünü, eksilen miktarın 153 ada 35, 4, 5, 7 ve 8 parsele ilave edildiğini, 22/A çalışmalarına müdahil yurt dışında olduğu için itiraz edemediğini ileri sürerek müdahil adına kayıtlı 153 ada 6 parselde oluşan yüzölçümü eksikliğinin giderilmesini talep etmiş olup bilahare asli müdahil vekili duruşmada; taşınmazın geldisinin 344 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, 153 ada 6 parsel olarak gittisi tespit edilirken 35 parseldeki hissenin hesaplanmadığını, bu nedenle 883 metrekare eksilme olduğunu, taleplerinin bu yönde olup 35 parseldeki 883 metrekarelik bölümün müdahil adına tescilini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda Mahkemece; ''...Yörede 1979 yılında 766 sayılı Tapulama Kanunu uyarınca yapılan tapulama çalışmalarında dava konusu taşınmazın bulunduğu alan paftasında çalılık olarak işaretlenerek tapulama harici bırakılmıştır. Taşınmazın batısında bulunan, asli müdahil ile davalılardan ... adına hisseli olarak kayıtlı bulunan taşınmaz bu çalışma sırasında tespit görmüştür. Dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 1992 yılında 2924 sayılı Kanun kapsamında 2/B çalışması yapılmış, taşınmazın komşu parseli olan 736 parsel bu çalışmada oluşmuştur. 736 parsel sayılı taşınmaz ifraz edilerek 988 ve 999 parsellere ayrılmış, orman sınırlarındaki düzeltme sonrası 988 parsel dava konusu taşınmazın kuzeyine, 989 parsel ise batı sınırına tespit görmüştür. 2010 yılında yörede 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi uyarınca 2/b güncelleme çalışması ile birlikte orman sınır ve noktalarında ve buna bağlı parsel sınırlarında düzeltme çalışması yapılmıştır. Bu çalışma sırasında taşınmazın doğusunda bulunan eski 344 parsel (yeni 153 ada 6 parsel) de etkilenmiş ve yüzölçümü 2.880,0 metrekare iken yapılan tespit ile 1.685,65 metrekareye düşmüştür. Asli müdahil tarafından bu çalışmaya itiraz olarak açılan dava neticesinde Antalya Kadastro Mahkemesinin 2013/264 Esas 2015/535 Karar sayılı ilamı uyarınca yapılan inceleme neticesinde verilen kararda 3402 sayılı Kanun'un Ek-4 üncü madde kapsamında orman sınır ve noktalarındaki fenni hata düzeltmelerinin doğru yapıldığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 14.02.2017 tarihli ve 2016/1932 Esas, 2017/842 Karar sayılı ilamı ile hüküm onanmış, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.06.2017 tarihli ve 2017/2919 Esas, 2017/4970 Karar sayılı kararıyla; karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek hüküm kesinleşmiştir. Dolayısıyla asli müdahil tarafından taşınmazdaki yüzölçüm eksikliğinin kaynağı 2010 yılında yapılan çalışma olup eksilme taşınmazın bir kısmının yapılan fenni hata düzeltme işlemi sonrası orman sınırları içinde kalmasından kaynaklıdır. Nitekim 2020 yılında yapılan 22/a ölçümlerinde taşınmazın yüzölçümü 1.685,65 metrekareden 1.697,10 metrekareye çıkmıştır. Dolayısıyla davacının iddiası 22/a madde kapsamında yapılan çalışmaya itiraz değildi. Davacı tarafından iddia edilen bu eksilmenin dava konusu 153 ada 35 parsel sayılı taşınmazdan ileri geldiği sürülmekle birlikte yukarıda yapılan açıklamalar ile mahkememizce yapılan keşif incelemesi, dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanık anlatımlarından taşınmazda herhangi bir zilyetlik ve tasarrufu bulunmadığı anlaşılmakla, eksilme de orman sınır hattındaki düzeltmeden kaynaklandığından asli müdahilin davasının reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan keşif incelemesi ve akabinde hazırlanan yukarıda özetlenen uzman bilirkişi heyet raporu ile 13.06.2022 tarihli ek bilirkişi raporu, hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri, mahalli bilirkişi ile tutanak ve taraf tanıklarının anlatımları ve tüm dosya kapsamında;
Öncelikle davacı vekili tarafından taşınmazın sınırlarının fenni hatalı olduğu iddiası, 01.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda A=158,37 metrekarelik kısmın dava konusu parsel ile bir bütün olarak davacının kullanımında olduğu iddiası ile dava konusu parsel sınırlarına dahil edilerek adına tescili istemine dayandığı anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin ... ... varisleri adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Tarafların kabulü ve keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ile tutanak ve taraf tanıklarının beyanları doğrultusunda dava konusu taşınmazın tarafların murisi ...'tan geldiği sabit olup bu hususta bir tereddüt bulunmamaktadır. Yine ...'tan kalan taşınmazların mirasçılar arasında taksim yapılıp yapılmadığı hususunda da bir tereddüt bulunmamakta olup davacı ve davalı taraflarca taksim kabullenilmektedir. Taraflar arasındaki husumet dava konusu taşınmazın yapılan bu taksime konu edilip edilmediği hususunda olup ihtilaf buna ilişkindir. Muristen intikal eden taşınmazlarda mirasçılardan birinin adına tespit istemi ile açtığı davada ispat külfeti taksimin varlığını iddia eden taraftadır. Muris ...'a ait taşınmazların taksim edildiği tüm taraflarca kabul edildiği gibi davacı ve davalı tanıklarınca da bu husus vurgulanmıştır. Yine tarafların annesi olan ... ... da eşi ...'a ait taşınmazların taksim edildiğini, dava konusu taşınmazın oğlu ...'e düştüğünü, taşınmazdaki narenciye ağaçlarını ...'in diktiğini ifade etmiştir. Dava konusu taşınmazın içerisinde bulunan narenciye ağaçlarının yaşları itibariyle 1996lı yıllarda dikildiği uzman bilirkişi raporuyla tespit edilmiştir. Dava konusu taşınmazın içerisine narenciye dikilerek fiilen kullananın ... olduğu ve kullanımına diğer mirasçılar tarafından müdahale edilmediği dinlenen tanık anlatımları ve tarafların beyanları doğrultusunda sabittir. Dava konusu taşınmazın fiilen davacının mülkiyetinde bulunan kuzeydeki 5 parsel ve batısındaki 36 ve 37 parselle bütünlük içerisinde kullanıldığı, ağaçların yaş, cins ve dikim tekniği itibariyle aynı olduğu bilirkişi raporu ile ortaya konmuştur. Davacının taşınmaza uzun süredir zilyet olması, murisin diğer mirasçılarının kadastro tespitine kadar olan sürede uyuşmazlık çıkarmamış olması, çekişme yaratmamaları, uzun süreli kullanımın taksime karine teşkil etmesi, taşınmazın davacıya ait tapulu parsellerle fiilen bir bütün halde kullanım göstermesi, içerisindeki ağaçların benzer mahiyette 25-30 yıllık olmaları, davalılar ... ve ... tarafından sunulan14.10.2020 tarihli kabul mahiyetindeki dilekçe, ... adına düzenlenen ecrimisil ihbarname tutanağı, mirasçılardan ... ile tarafların annesi ... ... ile diğer tanık beyanları değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın yapılan taksimde ...'a düştüğü, 20 yılı aşkın zamandır tarımsal faaliyet yaparak kullandığı hususunda vicdani kanaat oluşmakla davasının kabulüne, taşınmazın adına tesciline karar verilmiştir.
Davacının 01.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda A=158,37 ile gösterilen kısım hakkındaki davası yönünden; Davacının dava konusu ettiği bu bölümün komşu parsel olan 153 ada 6 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı, bu kısım yönünden geçici 8 madde kapsamında bir çalışma yapılmadığı, 153 ada 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi uyarınca sınır ve yüzölçüme yönelik güncelleme çalışması yapıldığı, dava konusu bu parselin mülkiyetine yönelik çalışmasının yukarıda açıklandığı üzere 1979 yılında 766 sayılı Kanun uyarınca yapılarak kesinleştiği, 22/a maddesi kapsamında yapılan çalışmalarda mülkiyet iddiasının kadastro mahkemesinde dinlenme olanağı bulunmadığından davacının bu kısım yönünden davasının mahkememizin görevsizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş
Asli müdahil Hazinenin davası yönünden; bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşlık,orman sayılmayan çalılık, makilik, fundalık, nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş,metruk) yatakları gibi arazilerden olması ve emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerekir. Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki taşınmazın daha verimli hale getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri uyarınca taşınmazın emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin (20 yıl) geçmesi zorunludur. Dava konusu taşınmaza ilişkin yapılan keşif incelemesi ve akabinde sunulan uzman bilirkişi raporuyla da saptandığı üzere taşınmazdaki imar ihya faaliyetlerinin 1971'li yıllarda başlayarak 1982 yılı itibariyle imar ihyanın tamamlandığı, tarım toprağı sıfatı oluştuğu, 1996 yılına kadar ekili tarım yapılarak bu tarihten keşif tarihine kadar dikili tarım yapılarak kullanıldığı, keşif tarihinde taşınmazdaki narenciye ağaçlarının 25-30 yaş aralığında olduğu, 13.06.2022 tarihli bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere taşınmazın güneyinden geçen bölümün dere yatağı vasfında olmayıp taşınmazların sulanması için kullanılan toprak ark olduğu, memleket haritasında da taşınmazın güneyinde bir derenin gözlemlenmediği anlaşılmakla, ayrıca taşınmazın iman planı kapsamına alınmadan çok daha öncesinde 20 yıllık kazanım süresinin dolduğu, 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17 nci madde koşullarının davacı adına oluştuğuna ilişkin yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde asli müdahilin davasının sübut bulmadığından reddine karar...." verildiği gerekçesiyle; davacı ...'ın davasının 153 ada 35 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetine yönelik davasının kabulü ile, 01.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 158,37 metrekarelik kısım yönünden davasının görevsizlik nedeniyle reddine, asli müdahil Hazinenin davasının sübut bulmadığından reddine, asli müdahil ...'nin davasının sübut bulmadığından reddine, çekişme konusu 153 ada 35 parsel sayılı taşınmaz yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8 nci maddesi uyarınca yapılan kadastro tespitinin iptaline, taşınmazın kadastro tutanağındaki nitelik ve yüzölçümü korunarak, ... oğlu ... adına tesciline karar verilmiş, hükmün asli müdahil Hazine vekili, asli müdahil ... vekili, davalılar ... ve ... ve davalı ... istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş ve işbu karar, asli müdahil Hazine vekili, asli müdahil ... vekili, davalılar ... ve ... Talih ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup asli müdahil Hazine vekili, asli müdahil ... vekili, davalılar ... ve ... Talih ve davalı ... vekilinin
temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz eden asli müdahil ... ve davalılardan ayrı ayrı alınmasına,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.