"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1276 E., 2024/1558 K.
KARAR : Kadastro Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2021/69 E., 2021/490 K.
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak Kadastro Müdürlüğü vekilinin tavzih talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Antalya ili Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesi çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışması sırasında, 138 ada 6 parsel sayılı 3.032,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde, mülga 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu (2613 sayılı Kanun) ile 5602, 509 ve 766 sayılı Kanunlara göre yapılan kadastro / tapulama çalışmaları sırasında kadastroya tabii tutulmayarak tespit harici bırakılan yerden olduğu belirtilerek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla vasfıyla, davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Antalya ili Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesi 138 ada 6 parsel sayılı taşınmazın, Hazineye ait olup tespit dışı bırakılan ve ilk tesis kadastrosu yapılırken kimsenin kullanımında olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında sayılan yerlerden iken yapılan çalışma sonucunda taşınmazın davalı adına tespit edildiğini, 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü ve 17 nci maddesinde yer alan zilyetlikle iktisap koşullarının davalı açısından oluşmadığını, yapılan çalışmaların Kanun ve genelge hükümlerine aykırı olduğunu belirterek, kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın Hazine adına tespit ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, taşınmazın babasından intikal ettiğini ve eklemeli olarak yaklaşık 50 - 60 yıldır taşınmaza zilyet olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda "dinlenilen mahalli ve tespit bilirkişileri ile davalı tanıklarının, taşınmazın güneyindeki 611 parsel ile bir bütün olarak 1980'li yıllardan beri davalının babası ... ve vefatından sonra davalı tarafından devamlı suretle ekin ekilmek suretiyle kullanıldığını beyan ettikleri, mahkeme gözleminde taşınmazın (B) harfiyle gösterilen kuzey batı bölümünün çalılık olduğunun, (A) harfiyle gösterilen kalan kısımların 611 parsel ile bir bütün halinde sürülü olduğunun gözlemlendiği, taşınmazın güneyindeki 611 parselin tapulama tutanağı incelendiğinde, uygulanan vergi kaydının dava konusu parsele bakan kuzey yönünü dere okuduğu, dere ile dava konusu taşınmaz arasında 20 - 30 metre kot farkının bulunduğu, taşınmazın dereden kazanılan yerlerden olmadığının raporda belirtildiği gibi ayrıca bilirkişi heyet raporunda, hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri ve toprak yapısının incelenmesinde, taşınmazın (B) bölümünün imar ihya edilmediği, (A) bölümünün ise imar - ihya edilerek tarım toprağı vasfının oluştuğu ve hava fotoğrafları ile uydu görüntülerinde tarım yapıldığı yönünde görüş belirtildiği , bu haliyle taşınmazın (A) bölümü üzerinde davalı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, (B) bölümü üzerinde ise zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı" gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 138 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci madde gereğince yapılan kadastro tespitinin iptaline, 28.07.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.528,48 metrekarelik kısmın 138 ada 6 parsel numarası ile ... adına tarla vasfıyla, geriye kalan (B) harfi ile gösterilen 503,58 metrekarelik kısmın ifraz edilip 138 ada son parsel numarası verilerek tarla niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "taşınmazın bulunduğu alanın, 766 sayılı Tapulama Kanunu’na göre yapılarak 29.09.1983 tarihinde kesinleşen tapulama çalışmalarında orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapulama harici alan olarak bırakıldığı, Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesinde 3116 sayılı Orman Kanunu'na (3116 sayılı Kanun) göre orman tahdidinin yapılmadığı, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun (6831 sayılı Kanun) 1 inci maddesi kapsamında 2016 yılında tamamlanarak 01.01.2017 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu çalışması sonucunda parselin tamamının ziraat arazileri olarak belirlenen alanda kaldığı, parselin istinafa konu kısmı olan 2.528,48 metrekarelik (A) bölümünün eğiminin % 10 olduğu, bu bölümün sabit ve kadim nitelikteki dereden kazanılan yerlerden olmadığı ve dere yatağı içerisinde de kalmadığı, kuru tarım arazisi niteliğinde ve eski tarihli memleket haritaları, hava fotoğrafları ve amenajman planına göre de orman sayılmayan yerlerden olduğu ve imar - ihya - ıslah çalışması yapılarak bölgeye uygun kültür bitkilerinin yetiştiriciliğiyle tarımsal faaliyet oluşturularak tarım toprağı özelliği kazandırılmak suretiyle nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığı ve tespit tarihine kadar davalı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu" gerekçesiyle davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; kararın, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Daire'nin 20.06.2023 tarihli ve 2022/2991 Esas, 2023/3806 Karar sayılı kararıyla "Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu" gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verildikten sonra İlk Derece Mahkemesince hükmün 20.06.2023 tarihinde kesinleştiği hususu şerh edilmiştir.
Bilahare, Korkuteli Kadastro Müdürlüğü'nün 17.10.2023 tarihli ve "Nebiler Mahallesi 138 ada 6 parsel 2021/69 Esas ve 2021/490 Kararı" konulu yazısıyla Antalya Kadastro Mahkemesinin 2021/69 Esas - 2021/490 Karar sayılı kararının uygulanması esnasında karar eki olan 28.07.2021 tarihli fen bilirkişi raporunun müdürlükleri tarafından yapılan incelemesinde, ekli krokide hesaplanan koordinatların ve yüzölçümlerin hatalı olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle hesaplanan koordinat ve yüzölçümlere göre karar verildiğinden karar infazının yapılmadığını ve uygulanabilirliğinin olmadığının tespit edildiğini belirterek tavzih kararı alınması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda, "dosya incelendiğinde Kadastro Müdürlüğünün tavzih talebi doğrultusunda dosya koordinat ve yüz ölçüm hatası bulunup bulunmaması yönünden yeniden inceleme yapılması için fen bilirkişisine tevdii edildiği ve dava tarihinden sonra 3402 Sayılı Kanun'un 22/2-a maddesi gereğince çalışma yapılması sebebiyle kararın infazının yapılamadığı, İlk Derce Mahkemesi kararında ve kararı ek yapılan bilirkişi raporunda herhangi bir yazım-yüzölçüm hatası ile koordinat hatasının bulunmadığı" gerekçesiyle tavzih talebinin reddine karar verilmiş; hükmün, davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "kural olarak tavzihin ne biçimde ve hangi koşullarda yapılacağının 6100 sayılı kanun'un 305 madde ve devamı maddelerinde açıklandığı, buna göre, hükmün tavzihini ancak davanın tarafların isteyebileceği, somut olayda olduğu gibi davanın taraflarınca yapılmış bir tavzih talebi bulunmadığı, uyuşmazlığı çözümlemekle yükümlü olduğu tartışmasız olan mahkeme hâkiminin, hükmü kendiliğinden tavzih etmesinin olanaksız olduğu, doktrinde de kabul edildiği üzere, ilgili kurumlarca, hükmün tavzihini gerektiren hususların tesbit edilmesi halinde, bu kurumlarca, hükmün tavzihi için talep hakkı bulunan ilgili taraflara bildirimde bulunulması gerektiği, hal böyle olunca, davanın tarafı olmayan tapu müdürlüğünün, tavzih talebinin aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davalı ... vekilinin istinaf başvurusu hakkında ise ilk derece mahkemesince fen bilirkişisinden alınan 03.11.2023 tarihli ek raporda da belirtildiği üzere, mahkemenin kesinleşmiş anılan hükmünde herhangi bir hata ya da açıklanması gereken bir husus bulunmayıp, tavzih talep eden tapu müdürlüğü'nün yazısına dayanak olan kadastro müdürlüğünce var olduğu iddia olunan koordinat ve yüzölçümü farklarının hükümdeki ya da eki olan rapor ve krokideki bir hatadan değil, dava konusu taşınmaz hakkında dava tarihinden sonra 3402 sayılı kanun'un 22/2-a maddesi uyarınca yapılan yenileme kadastrosu çalışmasından kaynaklandığı, dolayısıyla mahkemece düzeltilmesi gereken bir hata bulunmayıp, hükmün infazının yenileme kadastrosu sonucunda belirlenen duruma göre idare tarafından yerine getirilmesi gereken bir husus olması nedeniyle ilk derece mahkemesince tavzih isteminin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.