Logo

8. Hukuk Dairesi2024/5615 E. 2025/1966 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro mahkemesinin, elatmanın önlenmesi davasında mülkiyet tespiti ve davalıların taşınmaza müdahalesinin önlenmesine karar verip veremeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Elatmanın önlenmesi davasının mülkiyete ilişkin yenilik doğurucu bir dava olması ve kadastro mahkemelerinin görev alanına girmesi gözetilerek, ilk derece mahkemesince verilen davacıların mülkiyetinin tespitine ve davalıların elatmasının önlenmesine dair karar onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2020/5 E., 2022/1 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Davacı vekili

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili, davalı Hazine vekili ve bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 05.03.2024 tarihli ve 2022/4161 Esas, 2024/1394 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesince kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Davacı ... vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Kars ili Sarıkamiş ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 106 ada 66, 145 ada 7, 151 ada 47, 105 ada 16, 103 ada 125, 103 ada 30 ve 145 ada 6 parsel sayılı muhtelif yüzölçümlü taşınmazlar Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek, malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmişlerdir.

Davacılar ..., ... ve ... tarafından, davalılar Hazine ile ... ve diğerleri aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan elatmanın önlenmesi ve tescil davası, davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.

Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanakları ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda verilen; davanın kısmen kabulüne dair önceki tarihli karar, davacılar vekili ve davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 2015/14757 Esas ve 2018/894 Karar sayılı ilamıyla; " malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespiti yapılan taşınmazların 30 günlük askı ilanının Kadastro Mahkemesince yapılması zorunlu olduğu halde Kadastro Mahkemesince yöntemine uygun şekilde 30 günlük askı ilanı yapılmamasının isabetsizliğine " değinilerek, diğer hususlar incelenmeksizin bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; " dava konusu taşınmazların evveliyatının kök muris ...'e dayandığı, kök muris ...'ün terekesinin iştirak halinde mülkiyet şeklinde mirasçılarına intikal ettiği, her ne kadar mahalli bilirkişilerce dava konusu taşınmazların kök muris ...'ün vefatından sonra 25 - 30 yıl oğlu ...'nin zilyetliğinde bulunduğu ve sonrasında davalılara satıldığı belirtilmiş ise de, mirasçılar arasında zilyetlik yoluyla kazanmanın mümkün olmadığı, taksime kadar terekenin mirasçılar arasında ortak durumda bulunduğu, bir mirasçının zilyetliğinin ortaklık adına geçmiş sayılacağı (YİBK 26.05.1954 tarihli 7/17 E/K) ilkelerinden hareketle mirasçı ...'ün taksim edilmemiş tereke üzerindeki zilyetliğinin ancak tüm mirasçılar adına kabul edileceğinde şüphe bulunmadığı, mirasçı ...'ün diğer mirasçıların muvafakatı olmaksızın muris ...terekesine dahil olan taşınmazları davalılara sattığının satım akitleri ve bilirkişi beyanlarıyla açıklığa kavuştuğu, davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ...'ın terekeye karşı üçüncü kişi durumunda bulundukları, lehlerine yapılan devrin geçerli olmayacağı, bu haliyle bu satış işlemlerinin iştirak halindeki taşınmazın terekeye karşı üçüncü kişi durumunda bulunan kişiye satılamayacağı ilkesinden hareketle geçerli kabul edilemeyeceği, dava konusu 103 ada 30, 103 ada 125, 105 ada 16, 106 ada 66 ve 145 ada 7 parsel sayılı taşınmazların zilyetlikle iktisaba elverişli nitelikte bulunduklarının ziraat mühendisleri kurulunun bilirkişi raporunda belirtildiği, ziraat mühendisleri bilirkişi kurulu tespitlerinin mahkeme gözlemi ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla örtüştüğü, dava konusu 103 ada 30, 103 ada 125, 105 ada 16 ve 106 ada 66 parsel sayılı taşınmazların tarla vasfı gösterdiği, komşu taşınmazların da benzer nitelikte oldukları, dava konusu 145 ada 7 parsel sayılı taşınmazın çayır vasfı gösterdiği, komşu taşınmazların da çayır ve mera vasıflı olduğu, komşu mera parselleri ile toprak ve bitki örtüsü yönünden farklılık gösterdiği, harita mühendisinin raporunda belirtildiği üzere 1957, 1971 ve 2003 tarihli hava fotoğraflarında bu taşınmazlarda kullanım olduğunun ve sınırlarının belirgin olduğunun anlaşıldığı, 145 ada 7 parsel sayılı taşınmazın komşuları olan mera parselleri ile sınırlarının belirgin olduğu, taşınmazların mera parseli olarak kullanılmadıklarının, kadimden beri mera niteliğini haiz olmadıklarının komşu köy mahalli bilirkişi beyanlarında ifade edildiği, mirasçı ...'nin dava konusu zilyetlikle iktisaba elverişli bu taşınmazlar üzerinde babasından gelen eklemeli zilyetlikle tüm mirasçılar adına zilyetliği devam ettirdiğinin kabulü ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesindeki koşulların davacılar ... mirasçıları yararına gerçekleştiği kanaatine varıldığı " gerekçesiyle, davacıların bu parseller yönünden davalarının kabulüne, dava konusu bu taşınmazların malik hanelerinin boş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanun'un (3402 sayılı Kanun) 30/2 maddesi gereğince malik hanelerinin ... mirasçıları adlarına doldurulmasına; dava konusu 145 ada 6 ve 151 ada 47 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise, " bu taşınmazların zilyetlikle iktisaba elverişli nitelikte bulunmadıklarının ziraat mühendisleri kurulunun bilirkişi raporunda belirtildiği, ziraat mühendisleri bilirkişi kurulu tespitlerinin mahkeme gözlemi ve komşu köy mahalli bilirkişi beyanlarıyla örtüştüğü, komşu köy mahalli bilirkişilerinin dava konusu taşınmazlar üzerinde hayvan otlatıldığını ve komşu mera parselleri ile birlikte kullanıldığını beyan ettikleri, komşu mera parselleri ile dava konusu taşınmazlar arasında ayırt edici doğal ya da yapay sınırların bulunmadığının mahkemece keşifte tespit edildiği, taşınmazların üç taraftan mera parselleri ile çevrili oldukları, belirgin sınır hatlarının bulunmadığı, komşu mera parselleri ile toprak yapısı, bitki örtüsü bakımından benzerlik gösterdikleri, her ne kadar harita mühendisi bilirkişi raporunda dava konusu bu taşınmazlar üzerinde 1957, 1971 ve 2003 yıllarına ait hava fotoğraflarına göre kullanım bulunduğu belirtilmiş ise de mera vasfını haiz taşınmazlarda sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımadığı gözetilerek dava konusu bu iki taşınmazın zilyetlikle iktisaba elverişli olmadığı " gerekçesiyle, davacıların davasının bu parseller yönünden reddine, dava konusu taşınmazların mera vasfıyla sınırlandırılarak özel sicillerine tescillerine, dava konusu bu taşınmazların malik hanelerinin boş olması nedeniyle 3402 sayılı Kanun'un 30/2 maddesi gereğince malik hanelerinin bu şekilde doldurulmasına ve dava konusu tüm taşınmazlara davalıların müdahelelerinin önlenmesine karar verilmiştir.

Hükmün, davacılar vekili, davalı Hazine vekili ile bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 05.03.2024 tarihli ve 2022/4161 Esas, 2024/1394 Karar sayılı ilamı ile özetle; "taşınmazlar hakkında verilen tesciline dair hükümler hakkındaki sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; el atmanın önlenmesine yönelik dava niteliği itibariyle mahkemeden yenilik doğrucu (ihdas edici) karar almayı gerektirdiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 25/son fıkrası hükmünce, yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren davalara Kadastro Mahkemesinde bakılayacağı, Kadastro Mahkemesince, yazılı şekilde taşınmazlara elatmanın önlenmesine karar verilmesinin hatalı ve bir kısım davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu bentlerinde son cümle olarak geçen "davalıların bu taşınmaza yönelik müdehalelerinin menine" ibarelerinin hükümden çıkarılmasına ve hükmün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438/7. fıkrası gereğince düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına" karar verilmiş, onama ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 440 ıncı maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan aşağıdaki bent dışında kalan sair karar düzeltme isteminin REDDİNE,

2. Davacılar vekilinin diğer karar düzeltme talepleri yönüyle; 3402 sayılı Kanun'un "Genel olarak görev" başlıklı 25 nci maddesinde; "Kadastro Mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar...", "Zaman bakımından görev ve yetki" başlıklı 26 ncı maddesinde ise;"Kadastro Mahkemesi; ... C) Mahalli Hukuk Mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları, ... İnceler ve karara bağlar." hükmü düzenlenmiştir. Anılan maddeler uyarınca; Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan elatmanın önlenmesi davaları mülkiyete yönelik olup yargılama sırasında kadastro tespit tutanağının düzenlenmesi ile birlikte aktarılması gereken davalardır.

Somut dosya kapsamına göre; davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan elatmanın önlenmesi istemli olarak açıldığı, davalıların cevap dilekçeleri ve toplanan delillere göre, taşınmazların davacıların murisinden kalan ve elbirliği mülkiyeti hükümlerine tüm mirasçılara ait iken bir mirasçı tarafından davalılara satılıp zilyetliğinin de devredildiği ve taşınmazların eldeki davanın açıldığı tarihte bu nedenle davalıların tasarruf ve zilyetliğinde bulunduğu, yargılama sonunda satışın hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve bu nedenle taşınmazların mülkiyetinin davacı taraf adına tesciline, davalıların taşınmazlardaki elatmalarının önlenmesine karar verildiği, elatmanın önlenmesi isteminin mülkiyete yönelik olduğu, diğer bir anlatımla yenilik doğurucu hak niteliğinde bulunmadığından kadastro mahkemelerinin görev alanına girdiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; hükmün onanmasına karar verilmesi gerekirken maddi hataya dayalı olarak düzeltilerek onandığı bu kez karar düzeltme incelemesi ile anlaşıldığından davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin bu nedenle kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle;

1. Davacılar vekilinin sair karar düzeltme talebinin REDDİNE,

2. Davacılar vekilinin karar düzeltme itirazının, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile Dairemizin 05.03.2024 tarihli ve 2022/4161 Esas, 2024/1394 Karar sayılı Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına dair ilamının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

Peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

11.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.