"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/224 E., 2020/227 K.
Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... ile davalılar ... ve ... vekili, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 04.07.2023 tarihli ve 2021/5759 Esas, 2023/4077 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması, davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından ise Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olması nedeniyle Dairenin 11.06.2024 tarihli 2023/6416 Esas, 2024/4075 Karar sayılı ilamıyla davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinin süre nedeniyle reddine, karar düzeltme talebinde bulunan davacılar ... ve müşterekleri vekilinin karar düzeltme taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, iş bu ilama yönelik davalı Hazine yönünden karar düzeltme yolu açık bulunduğundan, ilamın davalı Hazine vekiline tebliğ edilerek, karar düzeltme süresinin beklenmesine, Hazine yönüyle karar düzeltme süresinin dolmasından sonra, dosyanın her halükarda davacılar ... ve müşterekleri vekilinin karar düzeltme talebinin incelenebilmesi için Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairenin 11.06.2024 tarihli ilamına karşı davalı Hazine tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmadığı, ancak davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından öncesinde bulunulan karar düzeltme talebinin incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiş olmakla olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, dilekçelerin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sonucunda ... ili ... ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 900 parsel sayılı 13.100,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz zeytinlik vasfıyla ve beyanlar hanesine herhangi bir ibare yazılmaksızın Hazine adına 16.05.1973 tarihinde tespit ve askı ilan süresi içinde dava açılmadığından 24.01.1974 tarihinde tescil edilmiş, tutanağın edinme sebebinde; zeytincilik Kanununa göre ... oğlu ...'e verildiği, zamanında imar ihya işleminde bulunmadığından tapu alamadığı, bu yeri 1960 tarihinden sonra zeytin bahçesi haline getirdiğinin yazılı olduğu görülmüştir. Tapu kütüğünün beyanlar hanesine 27.05.1996 tarihinde 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında kaldığına dair şerh konulmuş, 2009/15 sayılı genelge uyarınca 2010 yılında yapılan güncelleme çalışmaları yapılmış, düzenlenen güncelleme listesinde eski kullanıcı olarak ... oğlu Hakkı Arıtürk, yeni kullanıcı olarak ... Arıtürk, ..., ..., ..., ..., ...'ın fiili kullanımında bulunduğu, bir kısmının yol olduğu gösterilmiş ve yeni kullanıcıların isimleri bu nedenle tapunun beyanlar hanesine şerh edilmiştir.
Davacılar ... ve ..., taşınmazın belirli bölümlerinin kendi fiili kullanımlarında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmış, birleşen dosya davacıları ... ve ... vekilinin de aynı nedenlerle açtığı davalar 01.02.2018 tarihinde birleştirilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin dava dosyalarının birleştirilmesinden önce; 14.5.2015 tarihli ve 2014/142 Esas, 2015/301 Karar sayılı kararı ile; "....davalılardan ... Arıtürk (Bağcı), ..., ..., ..., ...'un taşınmazla hiçbir alakalarının olmadığı, ne bu şahısların, ne de bu şahısların murisleri Hakkı Arıtürk'ün taşınmazla ilgisi bulunmadığı, taşınmazın bir kesiminde ise davalılardan ...'ın zilyetliğinin bulunduğu" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı ... vekili temyiz isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 23.1.2017 tarihli ve 2016/5496 Esas, 2017/61 Karar sayılı kararıyla; "... dava konusu olduğu halde taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümü ile ilgili hüküm kurulmaması isabetsiz olup, taşınmazdaki zilyetlik durumunun dava konusu olan yerlerin birlikte değerlendirilerek belirlenmesi gerektiği" açıklanarak, İlk Derece Mahkemesi kararının sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında davacılar ... ile ...'in açmış oldukları dava 01.02.2018 tarihinde eldeki dava ile birleştirilerek yargılamaya devam olunmuş, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...dosya kapsamı, tanık beyanları ve alınan bilirkişi raporlarına göre; çekişmeli taşınmaz bölümlerinde davacıların ekonomik amaca uygun fiilen zilyet olarak bulundukları, davalılardan ... dışında kalan davalıların bu yönde bir zilyetliklerinin bulunmadığı" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı ... ile davalılar ... ve ... vekili duruşma istemli olarak, ... Bağcı vekili tarafından ise duruşma istemi olmaksızın temyiz isteminde bulunmuş, Dairemizin 04.07.2023 tarihli ve 2021/5759 Esas, 2023/4077 Karar sayılı ilamı ile özetle; "somut olayda, her ne kadar kadastro tespitinin yapıldığı 1973 yılından önceki nedenlere dayanıp dayanmadıklarının anlaşılamadığı, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği saptanamamakta ise de; davanı 2009 yılında yapılan kullanıcı güncelleme çalışmasına itiraz niteliğinde olup dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacılar tarafından, çekişmeli taşınmazın zilyetliğinin önceki kullanıcısından devralındığı iddia ve ispat edilemediğine ve bu tür davaların ancak güncelleme ile lehine şerh verilen kişiden satın alma veya başka bir nedenle devralma iddiasıyla açılması halinde dinlenilme olanağı bulunduğuna göre; davaların reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı bulunduğu" belirtilerek davalı ..., davalı ... vekili, davalılar ... ve ... vekilinin hükme yönelen temyiz itirazları yerinde görülerek hüküm bozulmuş, bozma ilamına karşı bu kez davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Yukarıda ilk paragrafta da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 1973 yılında yapılan ve kesinleşerek Hazine adına oluşan tapu kaydının (ve tespit tutanağının) beyanlar hanesinin boş olarak bırakıldığı, diğer bir anlatımla kullanıcı şerhine ilişkin bir ibare bulunmadığı açıktır.
2010 yılında yapılan güncelleme çalışmaları sırasında 2009/15 sayılı genelge uyarınca işlem yapılmıştır. Söz konusu genelgenin 6. maddesinde kim yada kimlerin kullanımında olduğu tespit edilerek listenin düzenleneceği, 7 nci maddesinde ise, önceden yapılan kadastro çalışmaları sırasında kullanıcıları ve muhdesat sahipleri belirlenerek tapunun beyanlar hanesinde yazılmış olan (2/B) parsellerinin kullanıcı değişikliği bulunmadığı taktirde güncelleme listesinde aynen gösterileceği, 8 inci maddesinde ise; (2/B) parselleri üzerindeki kullanıcı ve muhdesat sahiplerinin zilyetliklerini 3 üncü kişilere devrettikleri taktirde belirtilen işlemlerin yapılması halinde yeni duruma uygun kullanıcı veya muhdesat belirtmesinin yapılacağı düzenlenmiş, bu işlemin de güncelleme listeleri yapılmak suretiyle yerine getirileceği belirtilmiştir.
Somut dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmazın tapu kütüğünün ve tespit tutanağının beyanlar hanesinde bir kullanıcı ismi yazılı olmadığına göre 2009/15 sayılı genelgenin 6 ncı maddesine göre işlem yapılacağı, ve güncelleme çalışmasının yapıldığı tarihte taşınmaz üzerinde kim yada kimlerin kullanıcı olduğunun belirlenmek suretiyle kullanıcı olarak isimlerinin yazılması gerektiği açıktır.
Diğer yandan kadastro tespit tutanağın edinme sebebinde ismi geçen şahıslar lehine kullanıcı oldukları yönüyle kazanılmış bir hak oluşmayacağı açıktır. Nitekim; Öncesinde Kadastro Mahkemelerince verilen kararları temyizen inceleyen (Kapatılan) 7, 16, 17. Hukuk Dairelerinin aynı yönde oluşan içtihatları gereği kadastro tutanaklarının edinme sebebinde yer alan ifadelere karşı hukuki bir menfaatin bulunmadığı gerekçesiyle tespite itiraz davasının açılamayacağı kabul edilmiş ve Dairemizce de bu husus aynen kabul görmüştür. Bu nedenle kadastro tespit tutanağın edinme sebebinde geçen ... (Arıtürk) isminin 2009 yılında yapılan güncelleme listesine eski kullanıcı olarak yazılmasının hukuken bir geçerliliği de bulunmamaktadır.
Bundan ayrı olarak; taşınmaz başında yapılan keşifte; davacıların dava ettikleri taşınmaz bölümlerinin davacılar ve öncesinde kendi bayilerinin kullanımında bulunduğu, bu bölümler üzerinde davalıların bir kullanımın bulunmadığı belirlenmiştir.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesi kararının onanması gerekirken maddi hataya dayalı olarak bozulduğu bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi ile anlaşıldığından davacılar ... ve müşterekleri vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle,
Davacılar ... ve müşterekleri vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 04.07.2023 tarihli ve 2021/5759 Esas, 2023/4077 Karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve İlk Dere Mahkemesi hükmünün ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
11.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Güncelleme kadastrosu yapılabilmesi için öncelikle dava konusu yerde kullanım kadastrosunun yapılmış olması, fiili kullanıcının taşınmazın beyanlar hanesinde gösterilmesi ve taşınmazın beyanlar hanesinde fiili kullanıcı olarak gösterilen kişinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığının 2009/15 sayılı genelgenin 8. maddesinde ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Dairesi Başkanlığının 2012/5 sayılı Genelgenin 5. ve 7. maddesinde gösterilen şekilde ya noterlikte düzenlenen ya da haricen düzenlenip muhtarlıkça tasdik edilen bir belge ile kullanım hakkını bir başkasına devretmiş olması gerekir. Davaya konu parsellerde kullanım kadastrosu yapılmadığı için aynı genelgenin 15. maddesi gereğince güncelleme kadastrosu yapılması mümkün değildir. Fiiili kullanım durumuna göre de güncelleme kadastrosu yapılamaz. Dairemiz istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir. Bu nedenle kullanım kadastrosu yapılmayan dava konusu taşınmazlara gönelik taşınmazın beyanlar hanesinin düzeltilmesi davası açılması mümkün değildir. Karar düzeltme sonucu bozma kararından dönülmesine gerek yoktur. Bu nedenle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. Karar düzeltme talebinin reddi gerekir.