"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2015/40 E., 2023/21 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ...Ş. vekili, asli müdahiller ... arkadaşları vekili, asli müdahil ... ve arkadaşları vekili, duruşma istemli olarak, davacı ... vekili, davalı Hazine vekili duruşma istemsiz olarak temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Duruşma için tayin edilen günde temyiz eden ..., Gayrimenkul Değerler A.Ş. vekili geldiler. Karşı taraftan Hazine vekili Avukat ... ... 'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 25.02.2025 Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Muğla ili Marmaris ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 148 ada 6 parsel sayılı 693,86 metrekarelik yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğundan söz edilerek ham toprak niteliğiyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, davacı ...Ş. ise tapu kaydına dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır.
Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda 26.04.2010 tarihli kararı ile; davacıların reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline, taşınmaz üzerinde bulunan 1 adet 10 yaşında badem ve 1 adet 6 yaşında nar ağacının davacı ...'e ait olduğunun tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.12.2011 tarihli ilamıyla; özetle "İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece muhtesatlar hakkında oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı Hazine'nin muhdesata yönelik temyiz itirazları yerinde olmadığı, Davacılar ... ve Gayrimenkul Değerler A.Ş.'nin temyiz itirazları yönüyle; Mahkemece taşınmaz üzerinde tespit gününde davacı ... yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği, davacı ...Ş.'nin davası yönünden de 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesi hükmü gerekçe gösterilerek yazılı biçimde hüküm kurulmuş ise de, yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine ve yasal düzenlemelere uygun bulunmadığı,
Mahkemece iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden taşınmaz başında yapılan keşifte, bir yerel bilirkişi dinlenildiği tespit tutanağı bilirkişileri tespitte saptanan hukuksal olgu ile keşifte saptanan hukuksal olgu birbirine aykırı düştüğü halde taşınmaz başında tutanak bilirkişileri dinlenilmediği, varsa nedenleri hüküm yerinde gerekçeleriyle açıkça gösterilmediği, yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulamayacağı, yöreyi iyi bilen el verdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle gösterdikleri tanıklar ve tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınması, tutanak bilirkişilerinin de ayrı ayrı taşınmaz başında dinlenerek hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi sözleri ile tutanak bilirkişilerinin beyanları arasındaki aykırılık giderilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gibi, davacı ...Ş.'ye keşif giderlerini yatırması için kesin önel verilen 08.10.2009 tarihli duruşmada davacı ...Ş.'yi temsil eden avukatın vekaletnamesinin bulunmadığı belirlendiği halde, davasının kesin önelin gerekleri yerine getirilmediğinden söz edilerek davasının reddine karar verilmesi dahi isabetsiz olduğu" gerekçesiyle, tarafların temyiz itirazları kabul edilerek ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı ...Ş.'nin davasının reddine, davacı ... davasının kabulüne, dava konusu 148 ada 6 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ...Ş. vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.09.2014 tarihli ilamıyla; özetle "Davacı ... vekili tarafından çekişmeli taşınmazın aynı ada 7 parsel sayılı taşınmazın bahçesi olarak kendisine ait olduğu iddiasıyla; davacı ... vekili tarafından tapu kayıtlarına ve pay satın almaya dayanılarak dava açıldığı ve davacı ... ve öncüllerinin arazi üzerindeki zilyetliklerinin malik sıfatı ile değil, kiracılık ilişkisine dayalı olduğunu ileri sürmürdüğü, Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi ile Arazi Kanunnamesi yürürlükten kalktığı için, Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri hükümlerinin davaca Selehaddin’in yararına uygulanma imkanının bulunmadığı,
Medeni Kanun’un 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra Arazi Kanunnamesi'nin Medeni Kanun’a aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte olduğu, bu durumda davaya konu parselin tespiti ve dava tarihi itibariyle, Medeni Kanuna aykırı düşmeyen Arazi Kanunnamesi'nin hükümlerinin ve 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte bulunduğunun kabulü ile olayda anılan yasa hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediğinin araştırılıp tartışılması zorunlu bulunduğu,
Davacı ... nin dayandığı tapu kayıtlarının yöntemine göre uygulanmadığı, karşı tarafın arazi üzerindeki zilyetliklerinin kendilerine teb’an ve kiracılık ilişkisine dayalı olduğunun adı geçen şirket tarafından ispat edilemediği, davacı Selehaddin ...’in zilyetliğinin kaydın hukuki kıymetinin kaybı için yeterli olup olmadığı hususunda yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı" gerekçesiyle araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm bozulmuş, bozma ilamına karşı davacı ... tarafından yapılan karar düzeltme isteğinin aynı Dairenin 10.06.2015 tarihli ilamıyla reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda yukarıda tarih ve numarası yazılı karar ile; özetle " davacı ... ve müdahil davacıların dayandığı tapu kayıtlarının sabit bir sınırı bulunmadığından tapu kayıtlarına miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı, taşınmazların ... Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazın miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı ve çiftlik tapularına dayanan davacıların taşınmazda zilyetliğinin de bulunmadığının Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin temyiz incelemesi nedeniyle bulunan çok sayıdaki dava dosyasından ve özellikle mahkemenin kılavuz dosya olarak kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında yapılan keşif ve alınan raporların değerlendirilmesiyle belirlendiği,
Davacı ... ...' yönüyle yapılan en son tarihli keşif ve alınan raporlara göre dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olmadığı, yüksek eğimli makilik olduğu, hatta orman raporuna göre orman toprak muhafaza karakteri gösterdiği, hava fotoğraflarına göre kullanım bulunmadığı, makilik ve çalılık ile kaplı olduğu, ziraat raporuna göre göçürme usulü ile bir miktar ağaç ekilmişse de tespit tarihinden önce ve hatta tespit tarihinde dahi imar ihyasının tamamlanmadığı, tespitten sonra imar ihya çalışmalarına başlandığı, gerçeğin en doğru bilimsel gösterimi olan 1972- 1975- 1986- 1987- 1992 tarihli hava fotoğraflarına göre civarda ve içerisinde herhangi bir kullanım yahut tarımsal faaliyete dair emareler bulunmadığı, makilik olarak göründüğü, 1959 tarihli memleket haritasında yeşil alan, 1978-1996 tarihli memleket haritalarında ise beyaz renkli yapı bulunan açık alan olarak görüldüğü, 2007'den sonra davacı tarafından taşınmaz bir miktar kullanılmış ve açıklık ... getirilmişse tespit tarihinden geriye doğru 20 yıllık süre içinde kanunun aradığı şartlar anlamında kullanım bulunmadığı, alınan ziraat raporuna göre ilk keşif (19.02.2010) ve İkinci keşif (07.12.2012) lerden sonra göçürme usulü ile taşınmaza eklemiş olduğu ağaçlar kadastro tespitinden sonra olduğu için beyanlar hanesinden muhdesat olarak gösterilemeyecek ise de tespit günü itibariyle olan ağaçlar beyanlar hanesine muhdesat olarak gösterilmesi gerektiği,
Mahkemenin vermiş olduğu tapu kaydına istinaden pek çok kararının Yargıtay Yüksek 8.Hukuk Dairesince teferruatlı incelendiği, pek çok kararında ... ve arkadaşlarının tutundukları ... ve Ergös (Ergöz/Öküz/ Löngöz) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı ve bu nedenle davalarının reddine karar verilmesinin gerektiğinin vurgulandığı, somut durumda da kapsam tayinine gerek olmadığı,ayrıca karar düzeltme aşamasında da önceki dairelerden farklı olarak araştırmaya yönelik bozma kararlarının kaldırılarak, tescil davasının açılış tarihi itibariyle 3402 sayılı yasanın 14 ve 17.maddelerindeki şartlar lehine tahakkuk etmiş zilyetler lehine verilen kararları onadığı, bu şartların dahi oluşmadığı durumlarda ise taşınmazın niteliğine göre Orman İdaresi ya da Hazine adına karar verilmesi gerektiği belirtilerek genişletilmiş bozma/onama kararlarının verildiği, somut olayda davaya konu taşınmazın ... Köyünde olduğu, tapu kaydına tutunan davacıların tapu kaydının hukuken geçerli olmadığı gibi yeniden kapsam tayinin de emek zaman masraf kaybına neden olacağı son yüksek yargısal içtihatlara göre hukuki bir gerçek olduğu anlaşıldığından davacı ... ...'in ise taşınmazda tespit günü itibariyle imar ihya suretiyle 3402 sayılı yasanın 14 ve 17. maddelerindeki şartlar tahakkuk etmediği" gerekçesiyle davacı ... ...'in, davacı ...Ş.'nin ve diğer davacıların ve müdahil davacıların davasının reddi ile; ... köyü 157 ada 24 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyon tutanağındaki tespit gibi davalı Hazine adına tespit ve tapuya tesciline, taşınmaz üzerinde bulunan ve davacıya ait olduğu anlaşılan 10 yaşlarında bir adet badem 6 yaşlarında bir adet nar ağacı, 3 adet 6-7 yaşlarındaki çardak asmanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/2 nci maddesi uyarınca muhdesat olarak davacı ... ... adına tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş, 13.03.2023 tarihli tashih ile; dava konusu taşınmazın ... köyü 148 ada 6 parsel olduğu halde hüküm yerinde ada parsel numarasının maddi hata sonucu 157 ada 24 parsel sayılı taşınmaz olarak yazıldığı gerekesiyle hüküm kısmının ikinci maddesinin de yer alan ada /parsel numarasının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 304 üncü maddesi uyarınca; "148 ada 6 parsel" olarak tashihen düzeltilmesine, tashih şerhinin gerekçeli kararın eki sayılmasına, karar verilmiş, hüküm davacı ...Ş. vekili, davacı ... vekili, asli müdahiller ... arkadaşları vekili, asli müdahil ... ve arkadaşları vekili, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı ...Ş. vekili, davacı ... vekili, asli müdahiller ... arkadaşları vekili, asli müdahil ... ve arkadaşları vekili, davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 345,55 TL'nin temyiz eden davacı ...Ş.'den alınmasına,
179,90 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 435,50 TL'nin temyiz eden davacı ...'den, asli müdahil Adviye Onay ile asli müdahil ...'den ayrı ayrı alınmasına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
25.02.2025 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Kararı temyiz eden tapu malikleri; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerlere ait üç adet tapu kayıtlarının olduğunu, tapu kaydı olan yerde zilyetliğe üstünlük verilemeyeceğini, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına dayanılarak kendi adlarına tesciline karar verilmesini istediklerini, daha önce Mahkemece tapu kayıtlarına dayanan davacıların tapu kayıtlarının hukuki geçerliliğini yitirdiği ve uygulama kabiliyeti bulunmadığı gerekçesi ile davalarının reddine karar verildiği, tapuya dayanan davacılar tarafından reddedilen kararların temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16 ve 20. Hukuk Dairelerince tapuya dayanan davacıların dayanak tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğu ve uygulanması gerektiği gerekçesiyle kararların lehlerine bozulduğu, bozma üzerine mahkeme hakimince önceki kararda direnildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca takriben 20 adet dosyada tapuya dayanan davacıların tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğu ve uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararlarının bozulduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde zilyetler tarafından tapu maliklerine karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dayanak tapu kayıtlarının geçersiz olduğuna ilişkin davanın reddedilerek kesinleştiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde davacılara ait bir kısım yerin kamulaştırıldığı, kamulaştırma bedelinin ödendiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde zilyetler tarafından tapu maliklerinden bedeli ödenerek bir çok yerin satın alındığı, satın alınmaya çalışıldığı veya kiralanmak istendiği, ... Mahallesindeki taşınmazlara revizyon görerek bir kısım parsellerin tapu malikleri adına kesinleştiği, revizyon gören tapu kaydının iki sınırı ile ...’nü kapsayan tapu kaydının iki sınırının aynı olduğu, dolayısı ile diğer tapu kayıtlarının da hukuken geçerli olduğu, bazı davalar da tapu malikleri adına tesciline karar verilen dosyaların (örn.2022/8001 Esas) Dairemizce onandığı ve tapuya dayanan davacıların, tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğuna değer verilmesi gerektiği, Mahkemece yeniden taşınmazların başında keşif yapılarak taşınmazların sınırlarının belirlenerek davacıların tapusunun kapsamında kalan yerlerin tapu malikleri, ırsi veya akdi halefleri adına yazılması gerektiği kanaatinde olduğumdan kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.