Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5791 E. 2024/4763 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen eksilmenin tespit harici alanlar ile komşu parsellerin yüzölçümlerinin artırılmasından kaynaklandığı iddiasıyla açılan uygulama kadastrosuna itiraz davası.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, uyulan bozma kararları doğrultusunda yapılan keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık beyanları değerlendirilerek, taşınmaz sınırlarında eylemli bir değişiklik olmadığı, ilk tesis kadastrosundaki hataların güncelleme çalışması ile giderildiği ve bu çalışmanın yöntem ve amacına uygun olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen uygulama kadastrosuna itiraz davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sırasında Diyarbakır ili Ergani ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davacı şirket adına kayıtlı bulunan eski 316 parsel sayılı 104.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 133 ada 1 parsel numarasıyla ve 87.159,65 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

İtirazı Kadastro Komisyonu tarafından ret edilen davacı şirket temsilcisi dava dilekçesinde, uygulama kadastrosu sırasında şirkete ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin komşu 228, 317, 320, 337 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar ile tespit harici bırakılan alanların yüzölçümlerinin artırılmasından kaynaklandığı iddiasına dayanarak davalı ... aleyhine dava açmıştır.

Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince verilen davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.04.2014 tarihli ve 2014/3462 Esas, 2014/4203 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.03.2017 tarihli ve 2017/16-470 Esas, 2017/544 karar sayılı ilamı ile, “mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı belirtilerek, mahallinde yerel bilirkişi ve taraf tanıkları hazır olduğu halde keşif yapılarak, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine göre taşınmazın sınırlarının belirlenmesi, teknik bilirkişiden tesis paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle davacıya ait parseldeki eksilmenin nereden kaynaklandığını gösterir rapor istenilmesi, dava konusu taşınmazın uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüzölçümü ile tesis kadastrosundaki yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde davanın esastan reddine karar verilmesi, dava konusu taşınmazın yüzölçümündeki eksilmenin 22.02.2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik" hükümlerine aykırı olduğu belirlendiği takdirde, uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindeki bu davada, komşu parsel maliklerinin, tescil harici taşınmazlar yönünde ise Hazine veya ilgili tüzel kişilerin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa olanak verilmesi ve yöntemince taraf koşulu sağlandıktan sonra hüküm kurulması” gereğine değinilerek bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın reddine, çekişmeli 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın uygulama tespiti gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Daire'nin 13.12.2021 tarihli ve 2021/14265 Esas, 2021/12358 Karar sayılı kararıyla "mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı belirtilerek yöntemine uygun bir şekilde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, "keşif sırasında dinlenilen mahalli bilirkişilerin ağırlıklı beyanlarında; dava konusu taşınmazın güney ve güneybatı yönündeki sınırlarında geçmişte ihtilaf olduğunu, dava konusu taşınmazın diğer yönlerdeki sınırlarında geçmişten günümüze bir değişmenin olmadığını beyan ettikleri, keşif sırasında, dava konusu taşınmazın doğu yönünde traktör yolunun sınır olduğu, batı yönünde mucurlu taşıt yolunun sınır olduğu, kuzey yönünde toplanmış taş yığınlarıyla ve diğer taşınmazlar ile sırt şeklinde ayrılan sınırın bulunduğu, güney ve güney batı yönünde toplanmış taşlarla sınırının oluşturulduğunun gözlemlendiği, üç kişilik harita mühendisi bilirkişi kurulu raporuna göre, dava konusu taşınmazı gösterir 1975, 1977 ve 1984 tarihli hava fotoğrafları ile 2015 tarihli ... uydu görüntü incelemeleri sonucunda ilk tesis kadastrosu sırasında teknolojik yetersizlikten kaynaklı taşınmaz koordinatlarında hatalı ölçüm yapıldığı ve buna bağlı pafta zemin uyuşmazlığının olduğu açıklanarak dava konusu taşınmazın komşu parsellerle geçmişten günümüze sınırlarında eylemli bir değişikliğin olmadığı, sınırların sabit sınır niteliğinde olduğu, ilk tesis kadastrosunda yapılan hatanın güncelleme çalışması ile giderildiği, güncelleme çalışmasının yöntem ve amacına uygun yapıldığı" gerekçesiyle davanın reddine, 133 ada 1 (eski 316) parsel sayılı taşınmazın uygulama tutanağındaki tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan sebeplerle; temyiz isteminin reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 157,75 TL'nin temyiz edenden alınmasına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

10.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi