"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/412 E., 2023/884 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ünye Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2020/61 E., 2023/1 K.
Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım Kadastrosu sırasında, Ordu ili Akkuş ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 139 ada 5 parsel sayılı 10.299,12 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine, " 6831 sayılı Orman Kanunu' nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 1980 yılından beri Necati oğlu ...'ın kullanımında olduğu ve taşınmaz üzerindeki 79,98 m2 kargir bir katlı evin de adı geçene ait olduğu " şerhi yazılarak, tarla vasfında, 07.09.2020 tarihinde Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı ... dava dilekçesinde; Ordu ili Akkuş ilçesi ... Köyü 139 ada 5 parsel sayılı taşınmazda kullanıcı olarak davalının adının yazıldığını, ancak taşınmazın evveliyatının tarafların ortak murisi ...'a ait olup ölümü ile tüm mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılardan sadece davalı ... adına kullanıcı şerhi verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, miras payı oranında kullanıcı şerhinin iptali ile payı oranında kullanıcı şerhi verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... dava dilekçesi, kadastro tutanakları, dosya içerisinde bulunan Akkuş Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/363 Esas, 2021/334 Karar sayılı ve 02.12.2021 tarihli muris ...'a ait mirasçılık belgesi, davalının sunduğu 01.01.1976 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi sureti ile keşifte alınan taraf, mahalli ve tespit bilirkişi ile tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu 139 ada 5 parselin muris ...'dan gelen bir taşınmaz olduğu, murisin sağlığında veya murisin ölümünden sonra dava konusu taşınmazın taksime konu edilmediği, davalı her ne kadar 01.01.1976 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile murise ölünceye kadar baktığını ve bunun karşılığında dava konusu taşınmazın kendisine bırakıldığını belirtmiş ise de, davalı tanığı İlyas Demirci ve mahalli bilirkişi Cafer Aslan dışında diğer mahalli ve tespit bilirkişileri ile davacı tanığının, gerek 01.01.1976 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi, gerekse davalının, muris Hüseyin'e ölünceye kadar bakıp karşılığında dava konusu yerin davalıya bırakıldığı hususunda bilgilerinin bulunmadığı, öte yandan davalının, murise baktığını belirten mahalli bilirkişi Cafer Aslan'ın bakımdan kastının, murisin evine yakacak taşıması şeklinde yardım etmek olduğu, dava konusu taşınmaz üzerindeki evi davalı ...'ın yaptırdığı, halen davalının kullanımında olduğu ..." gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 139 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesine göre yapılan kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesindeki " 139 ada 5 parsel 1980 yılından itibaren Necati oğlu ... tarafından tarla olarak kullanılmaktadır. " şerhinin iptali ile yerine '' 139 ada 5 nolu parselin tamamı 308 hisse kabul edilerek 44 hissesi davacı ..., 264 hissesi davalı ... tarafından tarla olarak kullanılmaktadır." ibaresinin yazılmasına ve taşınmazın kadastro tutanağının beyanlar hanesindeki " taşınmaz üzerindeki 79,98 m2 kargir bir katlı ev Necati oğlu ...' a aittir. " ve " 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi uyarınca Maliye Hazinesi adına Orman sınırı dışına çıkartılmıştır. " şerhleri baki kalmak üzere taşınmazın tespit gibi tarla niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hükme karşı davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi'nce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de, yine yukarıda açıklanan gerekçeyle, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dava, kullanım kadastrosuna itiraza ilişkin olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi, "6831 sayılı Kanun'un 20.06.1973 tarihli Kanun'la değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle bu Kanun'un 11. maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir" hükmünü içermektedir. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi kapsamındaki sahaları, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde tespit günü itibariyle fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.
Kullanım kadastrosu sonucunda, hakkında tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde dava açılması mümkündür. 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak iş bu davalar, kullanıcı şerhine ilişkin olup, söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan, bu davalarda mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Diğer taraftan; 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacına yönelik çıkarılan ve 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un genel gerekçesinde de, "... bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık 10 ilâ 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu " belirtilerek, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlarla ilgili fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasının zorunluluk haline geldiği ifade edilmiştir.
Şu halde; yukarıda açıklandığı üzere, kullanım kadastrosunun, taşınmazların fiili kullanım durumlarını belirlemeye ve bu fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasını sağlamaya yönelik bir çalışma olduğu gözetildiğinde, muristen kalan ve mirasçılardan bir ya da bir kısmının fiili kullanımında bulunan taşınmazlara yönelik davalarda, bir ya da bir kısım mirasçının uzun süreli kullanımına diğer mirasçılar tarafından karşı çıkıldığı ve bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu ispatlanamıyorsa, bir diğer ifade ile taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına sürdürüldüğü ortaya konulamıyorsa, fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği şüphesizdir. Konuya ilişkin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.04.2022 tarihli ve 2023/8 - 561 Esas, 2024/125 Karar sayılı kararında da bu hususlar aynen benimsenmiştir.
Somut olayda; çekişmeli taşınmazın evveliyatının, tarafların ortak murisleri olan ve 23.09.1978 tarihinde vefat eden babaları ...'a ait olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yanlar arasındaki uyuşmazlık, davalı ...' ın taşınmaz üzerindeki fiili kullanımının tereke adına olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesince, mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerin beyanlarına göre, çekişmeli taşınmazın uzun yıllardır (40 yılı aşkın süredir) davalı ...' ın kullanımında olduğu, üzerindeki evin de adı geçen davalı tarafından yapıldığı ve davacının çekişmeli taşınmazda her hangi bir kullanımının bulunmadığı anlaşılmakta olup, davalının çekişmeli taşınmazdaki kullanımına davacı veya muris ...' ın diğer mirasçılarının karşı çıktığına ya da taraflar arasında bu hususta ihtilaf yaşandığına ve yahutta davalının taşınmazdaki fiili kullanımını tereke adına sürdürdüğüne dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığına göre, davalının fiili kullanımına değer verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, davalı ...' ın, çekişmeli taşınmaz üzerindeki, davacı ve diğer mirasçılar tarafından karşı çıkılmayan uzun süreli kullanımının kendi nam ve hesabına olduğunun kabulü ile davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
İstek halinde peşin harcın temyiz eden davalı ...' a iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.03.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.