Logo

8. Hukuk Dairesi2023/6474 E. 2024/4762 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sırasında belediye adına tescil edilen taşınmazın mülkiyetinin Hazine'ye ait olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kadastro tespiti sırasında malik hanesinin boş bırakıldığı, 1961 yılında belediye adına tespit edildiği, ancak daha önce mera veya metruk arazi vasfında olup olmadığına dair kesin bir kaydın bulunmadığı ve taşınmazın umumi hizmetlere ayrılmış bir yer olmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin Hazine adına tescile karar vermesi ve istinaf mahkemesinin de bu kararı onaması uygun bulunmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Belediye Başkanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanunu (2613 sayılı Kanun) uyarınca 1961 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili Merkez ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 59 ada 25 parsel sayılı 455,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın ... ... tarafından bağ haline getirildiği şerh edilmek suretiyle öncesinin mera ve sahipsiz taşınmaz vasfında olduğu ancak taşınmazın belediye sınırları içerisinde olduğu yazılarak bağ vasfıyla ... Belediye Başkanlığı adına tespit edilmiş, bilahare taşınmaz hakkında dava açıldığı belirtilmek suretiyle taşınmazın malik hanesinin açık bırakıldığı hususu şerh edilmiştir.

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; 5691 ada 25 parsel sayılı (eski 59 parsel) taşınmazın taşınmazın bulunduğu çay boyundaki pek çok parselin evvelce mera ve sahipsiz metruk arazi vasfında bulunduğunu, çayın ıslahıyla çevresindeki 250-300 metrelik şeridin yakın tarihlerde muhtelif kişilerce imar-ihya edildiğini, belediye içindeki sahada ise imar-ihyanın söz konusu olamayacağını belirterek taşınmazın davalı Belediye adına yapılan kadastro tespitinin iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Belediye vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, "taşınmazın malik hanesinin açık olduğu, yapılan araştırmalara göre taşınmaz hakkında 1963 yılında açılan bir davanın bulunmadığı, her ne kadar tapulama tutanağında davalı taşınmazın evveliyatının mera veya metruk arazi olduğu belirtilmiş ise de buna ilişkin bir kayıt bulunamadığı, davanın asıl olarak, belediye lehine yapılan tespite itiraz edilmesi sebebiyle malik hanesi boş bırakılan taşınmazın, belediye lehine 1580 sayılı Kanun'un 159. maddesi uyarınca tescil edilip edilemeyeceğine ilişkin olduğu, taşınmazın umumi hizmetlere ayrılmış yerlerden olmadığı, tespitte şahıslar adına imar ihya ile tescilin mümkün olmadığı belirtilerek belediye lehine tespitin yapılmasının mümkün olmadığı" gerekçesiyle davanın kabulüne, 5691 ada 25 parselin (eski 59 ada) Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, davalı Belediye vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince "davanın, tesis kadastrosunda malik hanesi boş bırakılan taşınmazın davacı adına tapuya tescili istemine dayalı tespite itiraz davası olduğu, davacı tarafça tesis kadastrosunda malik hanesinin boş bırakıldığı iddia olunan dava konusu 5692 ada 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında malik ve nitelik haneleri boş olup ilk derece mahkemesince yapılan yazışmalar sonucunda taşınmazın geldisinin 59 ada 25 parsel sayılı taşınmaz olduğu, tesis kadastrosu tutanak aslına göre senetsizden bağ olarak 1961 yılında ... Belediyesi adına tespit edildiği, açıklama bölümünde “Bu yerin aslı hali ve yol fazlası bir halde taşlık bir yer iken 10 seneden fazla bir zaman para ve emek sarfıyla bağ haline getirdim. Halen de bu suretle fasılasız tasarruf etmekte olduğumdan senetsizden adıma tahdit ve tespitini talep ederim. 11.07.1961-... ... oğlu ... ....” yazılı olduğu ve dolayısıyla bu kişi tarafından tespite itiraz edildiği halde, hangi sebeple boş bırakıldığının bu kayıt ve belgelerden yararlanılarak belirlenmesi ve bu kapsamda tutanakta itiraz eden olarak yazılı ... ... oğlu ... ...’nin davaya usulünce dahil edilmesi sağlanmaksızın ve yine tesis kadastrosu tutanağında tutanağın 1963 yılında askı ilanına çıkarıldığı ve askı ilanından evvel itirazen dava açıldığı belirtilerek mülkiyet tablosu bölümüne ise “... ... tarafından bağ haline getirilmiştir” yazıldığı; tutanak aslına ekli askı ilanı bölümünde ise askı ilan tarihlerinin 03.03.1963-03.05.1963 olarak yazılı olup bu tarihten evvel dava açılmakla mülkiyetinin ihtilaflı olduğunun yazılı bulunduğu; ilk derece mahkemesince yapılan inceleme ve araştırma sonucunda bu kişinin ... ... oğlu ... olduğu ve 1970 yılında öldüğü belirlenerek mirasçılarının davaya dahil edildiği; tapulama tutanağının bu kişi tarafından açılan dava nedeniyle kesinleştirilmemiş olduğu halde, ilk derece mahkemesince yapılan tüm araştırmalara karşın söz konusu dava ile ilgili dosyaya, karara ve herhangi bir bilgiye ulaşılamadığından çekişmeli taşınmaz hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararından ve dolayısıyla tespitin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle davanın kadastro mahkemesinde görülmesinin yerinde olduğu gibi ilk derece mahkemesi kararında yazılı olan gerekçelerde isabetsizlik bulunmadığı" gerekçesiyle davalı Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı belediye başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davalı belediye başkanlığı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan sebeplerle;

Temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına, (istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine)

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.