"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2014/19 E., 2018/84 K.
KARAR : Davanın reddine, karar verilmesine yer olmadığı
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; dava konusu bir kısım parseller yönünden davanın reddine, bir kısım parseller yönünden ise esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, birleşen davanın davacısı ... vekili, birleşen davaların davacıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... , ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
İlk Derece Mahkemesinin vermiş olduğu önceki karar, Yargıtay tarafından bozulmuş olup hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; " yapılan araştırma incelemenin, alınan orman ve fen bilirkişi raporlarının hüküm kurmak için yetersiz olduğu, hava fotoğrafı üzerinden inceleme yapılmadığı, taşınmazların lokal olarak ayrı ayrı krokilerde işaretlendiği, memleket haritası ve paftanın irtibatlandırılmadığı, ziraat bilirkişi raporunda eğimlerin düşük olduğu, sınıflandırılarak tarım arazisi olduklarının belirtildiği ve tanık ve mahalli bilirkişilerin de zilyetliği doğruladıkları, bilirkişi raporlarında kısmen 244 ada 180 parsel ile kısmen de 244 ada 541, 542, 543, 545, 583 parseller ile 273 ada 3, 189 ada 839 ve 862 parseller içerisinde kalan dava konusu yerler olduğu belirtilmiş olup bu parsellerin tespit tutanak asılları getirilerek davalı şerhi verilmesi ve tutanak maliklerine de husumet yöneltilmesi gerektiği, 273 ada 3 parsellin tutanağının kesinleşmiş olması halinde bu parsel yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerektiği açıklanarak, öncelikle belirtilen usuli eksikliklerin giderilmesi ve akabinde yöntemine uygun orman ve zilyetlik araştırması yapılması gereğine ve kabule göre de, davanın reddedilmiş olması nedeniyle 244 ada 180 parselin tespit gibi tesciline karar verilmesi gerekirken tespit gibi özel siciline tesciline şeklinde hüküm kurulmasının isabetsizliğine " değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; " birleşen dosya davacısı ...'un Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören - Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik açmış olduğu dava hakkında mahkemece görevsizlik kararı verildiği, dava dosyasının Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi ile yargılamaya İncesu Sulh Hukuk Mahkemesinde devam edildiği ve yargılama neticesinde 273 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, birleşen dosya davacıları dava dilekçelerinde dava konusu ettikleri yerlerin dava konusu 244 ada 180 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığını belirtmiş iseler de keşif esnasında dava konusu bazı yerlerin davalı olarak gösterdikleri Hazineden farklı tespit malikleri olan başka taşınmazlar olduklarının anlaşıldığı, birleşen dosya davacılarının bu taşınmazlara yönelik usulünce açılmış davalarının bulunmadığı, birleşen dosya davacısı ...' ın dava konusu ettiği yerin kendi adına kayıtlı bulunan 244 ada 583 parsel sayılı taşınmaza denk geldiği, bu haliyle dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, orman mühendisleri bilirkişi kurulunun 19.11.2018 tarihli raporunda özetle, davacılar ve müdahil davacılar ..., ..., ..., ..., ...,(U1-U2-U3 hariç), ... (V hariç), ... , ... , ..., ..., ... , ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... , ..., ... , ..., ... , ...'nın çekişmeli taşınmazlar içerisinde dava konusu ettikleri yerlerin dört yönden orman alanı ile çevrili olmaları, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerden olmaları, topraklarının orman toprağı olması, mevcut ormanların devamı niteliğinde olmaları, mevcut halleriyle orman bütünlüğünü bozmaları, mevcut ormanlar ile bir bütünlük arz etmeleri, 1954 ve 1992 yılı uçuşlu hava fotoğraflarında ve 1957 ve 1995 tarihli memleket haritalarında orman alanı olarak gözükmeleri, 3116 sayılı Kanuna göre orman sayılan yerlerden olmaları, 4785 sayılı Kanun ile devletleştirilen ve 5658 sayılı Kanun ile de iadeye tabi olan yerlerden olmamaları nedenleri ile 6831 sayılı Orman Kanunu' nun 2896 sayılı Yasa ile değişik 1 inci maddesine göre orman sayılan yerlerden olduklarının tespit edildiği, dava konusu taşınmazların konumları, eğim durumları, parselin geneli üzerinde orman ağacı ve çalılarının bulunması gözetildiğinde, bilimsel verilere dayanan orman mühendisleri bilirkişi kurulu raporu mahkeme gözlemi ile de örtüştüğünden, subjektif nitelendirmeler ve değerlendirmeler taşıyan mahalli bilirkişi, tutanak bilirkişisi ve tanık beyanları ile taşınmazların evveliyattaki durumlarından ziyade halihazırdaki durumlarını belirten ziraat mühendisi bilirkişi raporuna itibar edilmediği, dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, orman vasıflı taşınmazda tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağının bulunmadığı, bu nedenle dava konusu yere dayanak olarak sunulan tapu kaydının değerinin olamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu " gerekçesiyle, birleşen dosya davacıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... , ... , ... ve ... , ..., ..., ..., ... (... oğlu), ..., ... (... oğlu), ..., ..., ..., ... , ... , ... , ..., ... , ... ve ... 'un davalarının ayrı ayrı reddine, müdahil davacı ...'ın davasının reddine, dava konusu Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören Mahallesi, 244 ada 180 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören - Aşağı Mahallesi 189 ada 839, 244 ada 541, 244 ada 542, 244 ada 543, 244 ada 545 ve 244 ada 583 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, kadastro tespit tutanaklarının tespitin olağan usule göre tamamlanması için Kayseri Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine, birleşen dosya davacısı ...'in Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 886, 1459 ada 879, 1459 ada 859, 1459 ada 869, Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören - Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 1 ve 273 ada 8 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...'in Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 886, 1459 ada 879 ve 1459 ada 871 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...' nın Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören - Aşağı Mahallesinde kain 244 ada 569 parsel sayılı taşınmaz yönünden, birleşen dosya davacısı ...'un Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 863, 1459 ada 864 ve Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören - Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...'nin Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 865 ve Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar yönünden usulüne uygun açılmış davaları bulunmadığından bu taşınmazlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dosya davacısı ...'un Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden davasına ilişkin görevsizlik kararı verildiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, "davalıdır" şerhinin kaldırılarak kadastro tespit tutanağının tespitin olağan usule göre tamamlanması için Kayseri Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, birleşen dava davacısı ... vekili, birleşen davalar davacıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. İlk Derece Mahkemesince, hükme esas alınan 11.04.2018 havale tarihli fen bilirkişi raporunda, hükmü temyiz eden davacılar ..., ... ve ...'in dava konusu ettikleri belirtilen Subaşı köyü 1459 ada 886, 859 ve 864 parseller ve Hazine adına kayıtlı 1/10 hissesi hariç 869 parsel ile Kızılören - Aşağı köyü 273 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında verilen esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında, bu parsellere ilişkin karar usul ve kanuna uygun bulunduğundan onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Yukarıdaki bent kapsamı dışında kalan parsellere ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının - temyiz eden kişiler de dikkate alınmak suretiyle - incelenmesine gelince; İlk Derece Mahkemesince yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli ve elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki;
a. Dairemizce dosya kapsamında yapılan ilk inceleme neticesinde, gerekçeli karar başlığında isimleri bulunmayan, ancak hüküm kısmında aleyhlerine karar verilen ... , ... , ... , ... ve ... 'un dosyada ne şekilde ve ne sıfatla taraf oldukları anlaşılamadığından, davalarının reddine şeklinde karar verilmiş olması nedeniyle hak kaybına uğramamaları açısından, Dairemizin 06.12.2023 tarihli ve 2021/9746 Esas, 2023/6330 Karar sayılı geri çevirme ilamı ile bu kişilerin taraf olup olmadıklarının tespit edilmesi ve davada taraf olduklarının anlaşılması halinde ise gerekçeli kararın bu kişilere usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi gereğine işaret edilerek dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Geri çevirme kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince, adı geçen kişilerin asıl ve birleşen dosyada taraf olmadıkları, herhangi bir müdahale ve talep dilekçesi vermedikleri, yapılan keşiflere katılmadıkları, bozma ilamı öncesinde 2005/69 Esas sayılı dosyada verilen kararda da taraf olarak gösterilmedikleri ve haklarında hüküm kurulmadığı, 11.04.2018 tarihli fen bilirkişi raporunda da adı geçenlerin keşfe katılmadıkları ancak dava konusu ettikleri alanın mahalli bilirkişi tarafından gösterilmek suretiyle tespit edildiğinin belirtildiği, bu kişilerce usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı ve haklarında sehven hüküm kurulduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Bu itibarla; davada taraf sıfatlarının ve usulüne uygun şekilde açılmış davalarının bulunmadığı anlaşılan yukarıda isimleri yazılı kişiler hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
b. Eldeki dava ile birleşen 2005/318 Esas sayılı dava, ... oğlu ...; birleşen 2005/322 Esas sayılı dava ise ... oğlu ... tarafından açılmış olup, mahallinde 10.07.2017 tarihinde yapılan keşifte her iki ...'in dava konusu ettiği taşınmazlar başında mahalli bilirkişi beyanları alınmış ise de, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 11.04.2018 tarihli fen bilirkişi raporunda ve 19.11.2018 tarihli orman bilirkişisi raporunda, tek bir ... yönünden değerlendirme yapılarak rapor düzenlenmiş olup, önceki alınan bilirkişi raporlarıyla re'sen yapılan karşılaştırma neticesinde, raporlarda belirtilen ... yerlerinin ... oğlu ...' in dava konusu ettiği yerler olduğu, ... oğlu ...' in dava konusu ettiği yerlerin ise dava dışı kişiler adına gösterildiği anlaşılmakta ise de, anılan bilirkişi raporlarında her bir birleşen dava yönünden ayrı ayrı net bir şekilde açıklama yapılmaması ve dava dışı kişilerle ... oğlu ... arasında hukuki bir bağın bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmaması usul ve yasaya uygun bulunmadığı gibi, hüküm fıkrasında her ne kadar ... oğlu ...'in davasının reddine karar verildiği belirtilmiş ise de, gerekçe kısmında ... oğlu ... olduğu anlaşılan tek bir ... hakkında açıklama yapılıp, ... oğlu ...'in davasının reddine ilişkin hüküm yönünden herhangi bir gerekçeye yer verilmemesi de doğru görülmemiştir.
c. İlk Derece Mahkemesince, her ne kadar; "Birleşen dosya davacıları dava dilekçelerinde dava konusu ettikleri yerlerin dava konusu 244 ada 180 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığını belirtmişlerse de keşif esnasında dava konusu bazı yerlerin dava ettikleri Hazineden farklı tespit malikleri olan farklı parsel sayılı taşınmazlar oldukları anlaşılmıştır. Birleşen dosya davacılarının bu taşınmazlara yönelik usulünce açılmış davaları bulunmamaktadır. Birleşen dosya davacısı ...'in Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 886 parsel, 1459 ada 879 parsel, 1459 ada 859 parsel, 1459 ada 869 parsel, Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 1 parsel, 273 ada 8 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...'in Kayseri İli, İncesu İlçesi, Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 886 parsel, 1459 ada 879 parsel, 1459 ada 871 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...'nın Kayseri ili İncesu ilçesi, Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 244 ada 569 parsel sayılı taşınmaz yönünden, birleşen dosya davacısı ...'un Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 863 parsel ve 1459 ada 864 parsel, Kayseri ili İncesu ilçesi Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 9 parsel, parsel sayılı taşınmazlar yönünden, birleşen dosya davacısı ...'nin Kayseri ili İncesu ilçesi Subaşı Mahallesinde kain 1459 ada 865 parsel, Kayseri ili İncesu ilçesi, Kızılören-Aşağı Mahallesinde kain 273 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar yönünden usulüne uygun açılmış davaları olmadığı" gerekçesiyle karar verilmiş ise de, keşifte hükmü temyiz eden ..., ... ve ...'in dava konusu ettiği tespit edilen Subaşı köyü 1459 ada 879, 871 ve 863 parsellerin tamamı ile 869 parselin 1/10 hissesi ve Kızılören - Aşağı mahallesi 273 ada 8 ve 9 parsellerin tamamının davalı Hazine adına kayıtlı olduğu tespit edilmiş olup, ilk derece mahkemesince bu parsellere ilişkin kadastro tutanak asılları getirilerek, eldeki davaların askı ilan süresinde açılıp açılmadığı dikkate alınmak suretiyle, askı ilan süresi içinde açılmaları halinde " davalı " şerhi verilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
d. Davacılar tarafından, dava dilekçelerinde 244 ada 180 parsel sayılı taşınmaz belirtilmek suretiyle dava açılmış ise de, bozma öncesinde yapılan yargılama sırasında mahallinde icra edilen keşif neticesinde, bu parsel dışında yerlerin de dava konusu edildiği tespit edilmiş olduğundan, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamında Kızılören köyü 244 ada 541, 542, 543, 545, 583 parseller ile aynı köy 273 ada 3 parsel ve Subaşı köyü 189 ada 839 ve 862 parsellerin dava konusu oldukları kabul edilmiş olup İlk Derece Mahkemesince, bu taşınmazlardan Subaşı köyü 189 (yeni 1459) ada 862 parsel yönünden kararın gerekçe kısmında orman olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği açıklanmasına rağmen, hüküm fıkrasının 2. bendinde sonradan davalı ... getirilen tüm taşınmazlar hakkında hüküm kurulduğu halde 189 ada 862 parsel yönünden her hangi bir hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiştir.
e. Dosyanın esası yönünden yapılan inceleme neticesinde ise, İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Şöyle ki; İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamından sonra 10-11.07.2017 tarihlerinde 1 harita mühendisi, 1 fen bilirkişisi, 1 ziraat mühendisi ve 3 orman bilirkişisinin katılımıyla yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ortak ve genel beyanlarında, taşınmazların kendilerini bildiklerinden beri tarla vasfında olduklarını, orman olmadıklarını, yaklaşık 15 yıl öncesine kadar buralarda ağaç olmadığını belirttikten sonra, ifadelerinin devamında, ormanı kırmanın ve tahrip etmenin yasaklanmasından sonra buraların yeşermeye başladığını, buraların öncesinin yine meşelik olduğunu, ancak kimsenin korumadığını, sonradan korumaya başlanınca ormanlık alana dönüştüğünü, orman ve mera ile ilgilerinin bulunmadığını, taşınmazların kuru tarım arazisi olduğunu açıklamak suretiyle, kendi içinde çelişkili beyanda bulunmuş olmalarına rağmen, bu çelişki üzerinde durulmamış ve yöntemince çelişkinin giderilmesi cihetine gidilmemiştir.
Ayrıca; keşif sonrası alınan 11.04.2018 havale tarihli fen bilirkişi raporunda, 1954 ve 1975 tarihli hava fotoğraflarının incelendiği, hükmü temyiz eden davacı ...'ın dava konusu ettiği A ve B harfli yerlerin 1954 yılı hava fotoğrafında sınırları çok belirgin olmamasına rağmen çevresi ile ayırt edici bir şekilde bulunduğu, kültür arazisi olmasa da ağıl olarak kullanıldığı, 1975 yılı hava fotoğrafının ise dava konusu bu kısımları kapsamadığ; davacı ...'in dava konusu ettiği A0, A4, A11, A29, A30, A32 ve W harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı, A35-1 ve A35-2 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 yılı hava fotoğrafına göre kullanılmadığı, 1975 yılı hava fotoğrafında ise meskun alan olarak kullanıldığı ve üzerinde evlerin bulunduğu; yukarıda açıklandığı üzere ... adında iki birleşen davacı (birleşen 2005/318 Esas sayılı davanın davacısı ... oğlu ... ve birleşen 2005/322 Esas sayılı davanın davacısı ... oğlu ... olmak üzere) bulunduğu halde, hangi ... olduğu belirtilmeksizin, davacı ...'in dava konusu ettiği A2, A10, A13, A15, A16, A18, A19, A24-1, A24-2, A33, Y, U-1, U-2, U-3 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'in dava konusu ettiği A5, A9, A14, A17, A25-1, A25-2, Ü ve V harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'in dava konusu ettiği A12, A31, A34, A23-1 ve A23-2 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'ın dava konusu ettiği B12 harfi ile gösterilen kısmın 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'nin dava konusu ettiği B13 harfli ile gösterilen kısmın 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ... 'in dava konusu ettiği B7-1, B7-2 ve B7-3 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'in dava konusu ettiği B9-1, B9-2 ve B9-3 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ... 'in dava konusu ettiği B10-1, B10-2, B11-1 ve B11-2 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'un dava konusu ettiği B14-1, B14-2 ve B14-3 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı; davacı ...'un dava konusu ettiği B13-1, B13-2, F1 ve F2 harfleri ile gösterilen kısımların 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı ve davacı ...'nın dava konusu ettiği Ö3 harfi ile gösterilen kısmın 1954 ve 1975 yılı hava fotoğraflarında sınırları ayırt edici olup kültür arazisi olarak kullanıldığı tespit edilerek hava fotoğrafları üzerine pafta çakıştırmaları yapıldığı halde, 10.07.2018 havale tarihli orman bilirkişilerinin ortak raporunda, hükmü temyiz eden davacılar ..., ..., ..., ..., ... , ... ve ... 'in dava konusu ettikleri yerlerin eğimlerinin % 3 - 5 olup 1957 yılı memleket haritasında açık olarak görünen orman sayılmayan yerlerden olduğu, davacılar ..., ..., ... oğlu ... ve ...'in dava konusu ettikleri yerlerin eğimlerinin % 3 - 5 olup 1957 yılı memleket haritasında bir kısım bölümlerinin açık, bir kısım bölümlerinin ise yeşil renkli olarak görülen ve orman sayılan yerlerden olduğu, davacı ...'nın dava konusu ettiği yerin eğiminin % 3 - 5 olup 1957 yılı memleket haritasında tamamının yeşil renkli olarak görünen orman sayılan yerlerden olduğu, tüm bu taşınmazların 1954 ve 1975 hava fotoğraflarında az yukarıda ayrıntılı açıklanan fen bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde olduğu kanaatine varıldığı, nihai olarak taşınmazların hepsinin dava konusu edilen bölümlerinde ve etrafında görülen meşe çalısı topluluklarının sadece tarla sınırlarını ayırmak için kullanılan kuru taş duvarların kenarında kullanım dışı alan olarak bırakılan yerlerde kaldığından ve meşenin istilacı tür olması nedeniyle 1954 yılı hava fotoğrafında açıklık görünse de zamanla alanlara yayıldığından bahisle orman sayılmayan yerlerden olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ve bilirkişilerce sadece 1957 yılı memleket haritası üzerine pafta çakıştırması yapılarak hava fotoğrafları yönünden fen bilirkişi raporuna atıfta bulunulmuştur. Ziraat bilirkişi raporunda ise, hükmü temyiz eden davacıların (... hariç) dava konusu ettikleri yerlerin uzun yıllardır tarım arazisi vasfında olduğu, ...'ın dava konusu ettiği yerin ise uzun yıllardır tarım arazisi olarak kullanılmadığı, ağıl ve barınak olarak kullanıldığı belirtilmiş olup, zilyetlik ve imar ihya yönünden ayrıntılı bir değerlendirme yapılmamıştır.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu edilen yerlerde 16.11.2018 tarihinde, bu defa 1 fen bilirkişisi ve 3 yüksek orman mühendisi bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmış ve bu keşif sonra fen bilirkişisi tarafından, daha önce hazırlamış olduğu rapora atıf yapılarak yeniden ayrıntılı bir değerlendirme yapılmamış, orman bilirkişilerinin 19.11.2018 tarihli raporlarında ise, 1954,1975 ve 1992 yılı hava fotoğrafları, 2010 yılı uydu fotoğrafı, 1957 ve 1995 yılı memleket haritası üzerinde orman ve kadastro pafta çakıştırması yaptıkları belirtilerek, tüm taşınmazların eğimlerinin önceki rapora kıyasla ve % 12 den fazla olup toprak muhafaza karakteri taşıdıkları, 4 yönden devlet ormanı ile çevrili olup orman bütünlüğünü bozdukları ve orman yasaları karşısında orman sayılan yerlerden oldukları açıklanmış ve 1992 yılı hava fotoğrafı üzerinde herhangi bir çakıştırma yapılmadığı gibi, 1954 ve 1975 yılı hava fotoğrafları üzerindeki çakıştırma konusunda da daha önce dosyaya sunulan 11.04.2018 tarihli fen bilirkişi raporu ekine itibar edildiği belirtilerek ayrıca bir çakıştırma yapılmamıştır.
Görüldüğü üzere, bozma sonrasında alınan ilk orman bilirkişi kurulu raporu ile hükme esas alınan son orman bilirkişi kurulu raporu arasında ciddi çelişki bulunduğu halde, bu bağlamda, her iki orman bilirkişi kurulu tarafından dayanak alınan 11.04.2018 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli 1954 ve 1975 yılı hava fotoğrafları tamamıyla farklı yorumlanmış olmasına ve yine 1957 yılı memleket haritasında bozma sonrası alınan ilk orman bilirkişi kurulu raporunda açık gösterilen yerler son orman bilirkişi kurul raporunda yeşil olarak gösterilerek, nihai olarak ilk raporda taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmişken son raporda bu yerlerin orman sayılan yerlerden olduğu açıklanmış olmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesince anılan raporlar arasındaki bu çelişki üzerinde durulmadığı gibi, hangi sebeplerle 19.11.2018 tarihli orman bilirkişi kurulu raporuna itibar edildiği de gerekçeli kararda tartışılıp açıklanmamıştır.
Ayrıca; Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin hükmüne uyulan bozma ilamında, " 1980 - 1990 yıllarına ait memleket haritası ve hava fotoğrafları getirtilerek " denilmek suretiyle, bu tarihlerdeki hava fotoğrafları ve memleket haritası üzerinde araştırma ve inceleme yapılması gereğine değinildiği halde, bu tarih aralığı yönünden her hangi bir araştırma ve inceleme yapılmamış olması ve bu yönde denetlenebilir rapor alınmaması, ziraat bilirkişisi raporunda imar - ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanım koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda her hangi bir değerlendirmeye yer verilmemiş olması ve yukarıda (2.b) nolu bentte açıklandığı üzere, hükmü temyiz eden " ... oğlu " olduğu anlaşılan davacı ...'in dava konusu ettiği yerlere ilişkin keşif yapılmasına rağmen, bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda bu taşınmaz yönünden değerlendirme yapılmamış olması da doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için İlk Derece Mahkemecesince, öncelikle yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç kişilik orman mühendisi bilirkişi kurulu, üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.
Yapılacak bu keşifte, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; zilyetlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazlar, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazların gerçek eğimleri, klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazların nitelikleri ve kullanım durumları ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği tespit edilmeli; taşınmazların üzerilerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazların imar - ihyaya konu olup olmadıklarını, olmuşlarsa imar - ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar - ihyalarının hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazların ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını ve dava konusu taşınmazların 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, önceki bilirkişi raporlarının irdelenerek, aralarındaki çelişkilerin sebeplerinin açıklanıp giderildiği, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalıdır.
Ayrıca keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldıkları, imar - ihya gerektiren yerlerden olup olmadıkları, böyle yerlerden iseler imar - ihyaya konu edilip edilmedikleri ve edilmişlerse imar - ihyalarının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanarak, dava konusu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı ve ayrıca bu yolla yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri denetlenmeli; yerel bilirkişi tanıkların beyanları arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, taşınmazların evveliyatlarını, toprak yapılarını, niteliklerini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadıklarını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden, çekişmeli taşınmazların kadastro paftasındaki konumlarının bilgisayar programı aracılığıyla hava fotoğraflarına aktarılması suretiyle, hava fotoğraflarının ait oldukları yıllara göre taşınmazların niteliğini, imar-ihyaya konu olup olmadıklarını, olmuşlarsa imar - ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar - ihyalarının hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazların ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisine ise, keşfi takibe ve denetlemeye imkan verir krokili rapor düzenlettirilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit yada tescil edilip edilmediği ilgili tapu müdürlüğü ve kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve bundan sonra toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmeden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bu parseller yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, hükme esas alınan 11.04.2018 havale tarihli fen bilirkişi raporunda, hükmü temyiz eden davacılar ..., ... ve ...'in dava konusu ettikleri belirtilen Subaşı köyü 1459 ada 886, 859 ve 864 parseller ve Hazine adına kayıtlı 1/10 hissesi hariç 869 parsel ile Kızılören - Aşağı köyü 273 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında İlk Derece Mahkemesince verilen esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hükmün ONANMASINA,
Yukarıda (2.a), (2.b), (2.c), (2.d) ve (2.e ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanunun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
17.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.