Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2299 E. 2024/3747 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/A maddesi gereğince yapılan yenileme kadastro çalışması sonucu taşınmaz sınırlarının değiştirilmesine itiraz davası.

Gerekçe ve Sonuç: Yenileme kadastro çalışmalarının yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yapıldığı, tesis kadastrosu ve yenileme kadastrosu çizimleri arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı, ayrıca 1970 tarihli fotogrametrik pafta ve 1968 tarihli ortofotoda da herhangi bir uyumsuzluk olmadığı gözetilerek, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2194 E., 2024/152 K.

KARAR : Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine,

İLK DERECE MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/90 E., 2021/105 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosun itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. ... Mahallesinde ilk tesis kadastrosu 1958 yılında yapılmış, dava konusu parselin geldisi olan 823 parsel 26000 m2 olarak ... Köyü merası olarak tespit edilmiş ve itirazsız 25.02.1958 tarihinde tespit kesinleşmiştir. Toprak İskân Müdürlüğünce ... Köyünde 1306 sayılı Kanuna göre 823 nolu parsel köy gelişim sahası olarak belirlenmiş ve anılan parsel ifraz edilmiştir. İfraz edilen parsellerden 1654 parsel 493,00 m2 ve arsa vasfı ile 25.10.1979 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edilmiş, akabinde dava dışı ... ...’e iskân yoluyla verilmiştir. Davacı tarafın murisine ise taşınmaz 1995 yılında satış suretiyle geçmiştir. 2012 yılında yapılan 22/a çalışmasında parsel 191 ada 3 nolu parsel olmuş ve yüzölçümü 496,88 m2 ye çıkmıştır.

2. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... Köyünde mukim olduğunu, ... Köyü 191/3 nolu parselin maliki ... 'un kanuni mirasçısı olduğunu, çocukluğundan beri babaannesi ve babası tarafından kullanılan tapulu arazilerinin sınırlarının çok uzun yıllardır net ve kesin olduğunu, babaannesi ve babasının vefat ettiğini, bundan sonra da taşınmazı miras yoluyla müvekkilinin devraldığını ve uzun yıllar kullandığını, halen de kullanmaya devam ettiğini, 2011 yılında yapılan kadastro yenileme çalışmaları esnasında yapılan yanlış tespit sonucu sınırlarının değiştirildiğinin komşusu olan parsel sahipleriyle yaşadığı sınır anlaşmazlığı esnasında yaptığı araştırmalar neticesinde öğrendiğini, kadastro çalışması öncesinde de tapulu olan 191/3 nolu parselin eski çap örnekleri incelendiğinde kullanıma ve gerçeğe uygun kayıt içerdiğini, yeni çap diye adlandırılan ve 2011 yılı kadastro çalışmasından sonra ortaya çıkan kayıtların kullanım şekliyle ve hakkaniyetiyle örtüşmediğini, hakkın teslimini sağlamak ve yol olarak yerin müvekkilinin mülkiyetine yapmış olduğu haksız dahlinin önüne geçmek için bu davayı açtıklarını, dava konusu ... Köyü 141/90 parsel nolu taşınmazdan kırpılıp davalı adına yol olarak yazılı bölümlerin tekrar hakkaniyete uygun olarak müvekkilinin taşınmazına duhulüne, halen var olan tapu kaydının iptali ile talebinin doğrultusunda yeniden tesciline karar verilmesini istemiştir.

3. Davacı vekilince sunulan 12.05.2017 tarihli dilekçe ile; sehven parsel numarasının sonuç kısmında farklı yazıldığı, dava konusu edilen taşınmazın ... Mahallesi 191 ada 3 parsel olduğu beyan edilmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; davanın yasal süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, açılan davada davacının taraf ehliyeti, dava açma ehliyetinin olmadığını, dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacının dava konusu edilen parselin maliki ... 'un yasal mirasçılarından biri olduğunu, taşınmaz üzerinde iştirak halinde mülkiyetinin söz konusu olduğunu, elbirliği halinde mülkiyetin bu özelliği sebebiyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, şayet yasa veya elbirliği halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse ortaklığın tasfiyesini isteme ... dışındaki tüm işlemlerde mirasçıların oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etme zorunluluğunun olduğunu, ortak mal sayılan yolların kamu malları arasında yer aldığını, müvekkili aleyhine açılmış olan davanın müvekkili kurumun pasif husumet ehliyeti bulunmadığından reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde açıklamalar, hukuki deliller kısmında ve netice ve talep kısmında parsel numaralarındaki çelişki nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle ehliyet yokluğu, husumet ve talep sonucunun anlaşılır şekilde gösterilmemiş olması ve diğer nedenlerle yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

2. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın bulunduğu yer olan ... mahallesinin 6360 sayılı kanunla Altıeylül Belediye Başkanlığının yetki ve sorumluluk alanında kaldığını, dava konusu yer köy yerleşik alanı sınırları içinde kadastral yol olduğundan ve söz konusu yolun müvekkili İdarenin sorumluluğundaki herhangi yola da cephesi bulunmadığından müvekkili İdarenin yetki ve sorumluluk sahası dışında olduğunu, dava konusu husumetin bahsi geçen taşınmaz üzerinde/yakınında yapılan kadastral çalışmalardan kaynaklı olduğunu, müvekkili İdarece tesis edilen herhangi İşlem bulunmadığını, dava konusu taşınmazın Altıeylül Belediye Başkanlığının yetki ve sorumluluk alanında olduğundan taraflarına yöneltilen husumetin yerinde olmadığını, davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddine, mahkeme aksi kanaate varacak olursa esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.

3. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) "Hataların Düzeltilmesi" başlığı taşıyan 41 inci maddesinde belirtilen süre içinde açılmadığını, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, 2011 yılında büro ve arazi kontrolü yapılarak söz konusu taşınmazlarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu kapsamında yenileme kadastro çalışmaları yapılarak düzeltme kararı ile hatanın düzeltildiğini, yapılan işlemin usul ve yasaya uygun bir düzeltim işlemi olduğunu, davacının dava konusu taşınmazı zilyetlikle edinme şartlarının gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli ve 2017/120 Esas 2018/534 karar sayılı ilamı ile; ... Köyü, 191/3 nolu parsel ile 141/80 ve 141/90 nolu parseller arasında kalan su yolu, patika niteliğindeki yerin yanlış ölçüm ve değerlendirme ile davacı taşınmazın içerisinde gösterilerek ortaya çıkan tapu sorununun iptali ile yeniden tesciline karar verilmesinin talep ve dava edildiği, fen bilirkişisi raporunda ... Mahallesinde 2011-2012 yıllarında yapılan 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi gereğince yapılan yenileme uygulaması sonucunda eski 1654 nolu parselin 191 ada 3 parsel olarak yenilendiği, 01.03.2012 tarihinde tapuya tescil edildiği ve bu parselin yenileme çalışmaları esnasında sabit sınırlar ve köy gelişme sahası yapılırken oluşturulan parselasyon haritasından faydalanılarak oluşturulduğu ve ilk parselasyon haritasında da mevcut olan yolun korunarak yenilendiği, ancak bu yol üzerinde ekli krokide görüldüğü üzere tescilsiz yapılar olduğu ve 1654 parselin ilk yüzölçümünün 493,00 m2 iken yenileme uygulaması sonucunda yeni yüzölçümünün 496,88 m2 olduğu, bu farkın da yüzölçüm hesaplama teknikleri ve eski teknolojiden kaynaklandığı, krokide kesik kırmızı çizgilerle gösterilen parselasyon sonucu oluşan 1654 nolu parselin sınırlarının dava dilekçesindeki kroki ile karşılaştırıldığında 191 ada 3 nolu parselle herhangi bir tecavüzünün olmadığı yönünden görüş bildirildiği, bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu ve hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli ve 2017/120 Esas, 2018/534 Karar sayılı ilamına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 27/12/2018 tarihli ve 2018/774 Esas 2018/790 Karar sayılı ilamı ile kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı verildiğini, taşınmazının yolla olan sınırının yenileme kadastrosu sırasında yanlış belirlendiği, yüzölçümündeki farklılığın tescil harici yoldan kaynaklandığı iddia edildiğine göre husumetin Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi olarak İlçe ve Büyükşehir Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiğinin gözden kaçırıldığını, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ve 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik" hükümlerine göre yargılama yapılmadığı, dosya keşfe hazır ... getirilmeden keşif yapıldığı, bilimsel veriler ile desteklenmeyen, denetime imkan vermeyen, soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz fen bilirkişi rapor ve haritasına itibar edilerek hüküm kurulduğu, denetime veri teşkil edecek bilgi ve belgeler getirtilerek dosyanın ikmal edilmesi, bundan sonra mahallinde yeniden ve yukarıda açıklanan ilkelere uygun şekilde keşif yapılması ve önceki bilirkişiler dışında 1 harita-jeodezi mühendisinden denetime elverişli, bilimsel veriler ile desteklenen, gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun'un 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinaf eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekili, ... Köyü, 191/3 nolu parsel ile 141/80 ve 141/90 nolu parseller arasında kalan su yolu, patika niteliğindeki yerin yanlış ölçüm ve değerlendirme ile davacı taşınmazın içerisinde gösterilerek ortaya çıkan tapu sorununun iptali ile yeniden tesciline karar verilmesini talep ettiği, fen heyetinin sunduğu 14.02.2020 tarihli ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisinden oluşan heyetin sunduğu 03.03.2020 tarihli raporun denetime elverişli ve ayrıntılı olarak düzenlendiği ve hükme esas alındığı, hükme esas alınan raporlara göre dava konusu taşınmazın 2011/2012 yıllarında yapılan 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi gereğince yenileme çalışmalarında zemin ölçülerinin ve sınır tiplerinin de doğru tespit edilmiş olduğunun görüldüğü, davacı vekilinin talebi üzerine Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/399 Esas ve 1997/492 Karar sayılı ilamının celp edildiği, mahkeme ilamına göre 13.02.1996 rapor ve krokisinde gösterilen davalının davacıya ait 1654 parsel sayılı taşınmazın 70 m2 lik kısmını yol olarak kullanmak suretiyle tecavüz ettiğinden tecavüzün menine karar verilmiş ise de, 2011/2012 yıllarında yapılan 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi gereğince yenileme çalışması neticesinde önceki verilerin ve ölçümlerin hatalı olduğunun tespit edildiği, bahsi geçen mahkeme ilamında belirtilen raporun ve krokinin hatalı olan veriler ve ölçümlere göre tanzim edildiği, bu dosyada bulunan uyuşmazlıkla ilgili sonuca etkisi bulunmadığı, davacının davasının sübut bulmadığı gerekçesiyle davasının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; alınan bilirkişi raporunda 3402 sayılı Kanun'un 22-a maddesi uyarınca uygulama kadastrosu yapılırken günümüz teknolojisiyle bilgisayar ortamında yapılan çalışmalar ile eski harita ölçüleri arasında farklılık olabileceği, eski ölçümlerdeki hataların tespit edilerek değiştirilebileceğinin ileri sürüldüğü, kadastro çalışması yapılarak taşınmazların sınırları değiştirilebilse dahi hangi sebeple değiştiği belli olmayan kadastro çalışmasına istinaden vekil edeninin taşınmaz sınırlarının değiştirilmesinin hakkaniyetli olmadığını, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/399 Esas ve 1997/492 Karar sayılı ilamı gereğince verilen kararın eski kadastro ölçümlerine göre alındığı için göz ardı edildiğini ve iş bu yargılamada dikkate alınmadığını açıklayarak, Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/90 Esas, 2021/105 Karar sayılı ilamının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde dairece inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yapılan keşif sırasında dinlenilen yerel bilirkişiler beyanları, davacı adına kayıtlı taşınmazın öncesinde 823 sayılı mera parselinin ifrazı ve ifraz edilen taşınmazların Hazinenin temliki ile oluştuğu tarih itibariyle de arsa niteliğinde bulunduğu, bu haliyle taşınmazın oluştuğu tarihte üzerinde yapı gibi sabit sınır sayılabilecek bir muhdesat bulunmadığı ve hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda yapılan 22/A uygulamasının ifraz sonucu oluşturulan 36 nolu pafta ile uyumlu olduğu, 36 nolu paftada görüldüğü üzere dava konusu parsel ve komşu parsellerin doğu sınırları boyunca ark oluşturulduğu, tesis kadastro çizimleri ile yenileme kadastro çizimleri karşılaştırıldığında herhangi bir hataya rastlanılmadığı, 1970 tarihli fotogrametrik paftada bir uyumsuzluk olmadığı gibi 1968 tarihli ortofoto da herhangi bir uyumsuzluk olmadığı, çalışmada hata olmadığının bildirilmesi hususları birlikte gözetildiğinde uygulama kadastrosunun yasa ve yönetmeliklere uygun olarak belirlendiği ve yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı Kanun'un 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; vekil edeninin ... Köyü 191/3 nolu parselin malikinin ... 'un kanuni mirasçısı olduğunu, yıllardır gerek ailesi gerek kendisi tarafından kullanılan tapulu arazisi ve üzerindeki yapıların kadastrodaki sınırlara uygunken 2011 yılında yapılan kadastro yenileme çalışmaları esnasında yapılan yanlış tespit sonucu sınırlarının değiştirilerek vekil edenin hayvan damı ve samanlığının ark'a tecavüzlü olduğunun ileri sürüldüğünü, yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yalnızca yeni çap üzerinden yapılan inceleme sonucu alındığını, istinaf mahkemesinin de, yerel mahkeme tarafından eksik değerlendirilen bu hususta herhangi bir inceleme yapmadan kabul ederek işbu davaya konu hükmü kurduğunu, yerel mahkeme kararına esas teşkil eden bilirkişi raporunda 3402 sayılı Kanun'un 22-a maddesi uyarınca uygulama kadastrosu yapılırken günümüz teknolojisiyle bilgisayar ortamında yapılan çalışmalar ile eski harita ölçüleri arasında farklılık olabileceği, eski ölçümlerdeki hataların tespit edilerek değiştirilebileceğinin ileri sürüldüğü, kadastro çalışması yapılarak taşınmazların sınırları değiştirilebilse dahi hangi sebeple değiştiği belli olmayan kadastro çalışmasına istinaden vekil edeninin taşınmaz sınırlarının değiştirilmesinin hakkaniyetli olmadığını, eski tarihli tesis kadastrosuna uygun olarak tapulu taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunan vekil edeninin daha sonradan yenileme kadastrosu ile gerekçe belirtilmeksizin yalnızca hatalar düzeltildi denilerek çaplarının değiştirilmesi ve taşınmazlarının su arkına tecavüzlü olduğu tespitinin kabul edilemeyeceğini, kadastro çalışması öncesinde de tapulu olan 191/3 nolu parselin eski çap örnekleri incelendiğinde kullanıma ve gerçeğe uygun kayıt içerdiğinin anlaşıldığı, yeni çap olarak adlandırılan ve 2011 yılı kadastro çalışmasından sonra ortaya çıkan kayıtların kullanım şekliyle ve hakkaniyetle örtüşmediğini, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1997/399 Esas ve 1997/492 Karar sayılı dosyasında verilen kararın eski kadastro ölçümlerine göre alındığı için göz ardı edildiğini ve yargılamada dikkate alınmadığını, daha eski tarihli kadastro çalışması sonucu yapılan harita ölçümleri ile 2011 yılında yapılan yenileme kadastrosu sonucu elde edilen yeni ölçümler arası farkın teknolojik gelişmeler sonucu denilerek hukuki bir sebep ileri sürülmeden elde edildiğini, dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporunda da yine bu fark açıklanmadan ve yalnızca yeni ölçümlere göre tespit yapıldığını, somut olayda söz konusu değişikliğin basit bir yüz ölçümü değişikliği olmadığı ve bütün taşınmazların belirli bir şekilde kaydırıldığı, davacının kadastro sonucu yanlış tespit edilen yerin uzun yıllardır babasından kalması nedeniyle zilyedi ve maliki olduğunu, bu yerin miras yoluyla vekil edene intikal ettiğini, söz konusu davada da davacının zilyetlik şartlarının bu açıdan gerçekleştiğini, vekil edeninin yıllardır söz konusu taşınmazda fiili olarak hakimiyete ve iradeye sahip olduğunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 599 uncu maddesi gereği mirasçıların mirasın açıldığını bilmeseler dahi ölen kişinin zilyet olduğu malların zilyetliğini kazandıklarını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraz istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369/1, 370 ve 371 inci maddeleri, 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi.

3. Değerlendirme

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Davacının yatırmış olduğu 427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.